GAZETENİSAN.NET: BUĞDAY ALIM FİYATLARI VE BUĞDAYIN TÜRKÜSÜ- 4 TEMMUZ 2024
Toprak Mahsulleri Ofisi (TMO) buğday alım fiyatlarını belirledi: Ton başına makarnalık buğday 10 bin, ekmeklik buğday 9 bin 250 lira! Açıklanan fiyat, destekler dahil edildiğinde dahi geçtiğimiz yılın alım fiyatlarının yüzde 20 fazlasına ulaşamıyor. TÜİK’e göre ise mayıs ayında yıllık enflasyon yüzde 75,45 idi.
Çiftçiden gelen yoğun tepkinin ardından TMO Genel Müdürü fiyatların maliyetin bir hayli üzerinde olduğunu söyleyen bir açıklama yaptı. Buna karşılılık Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Baki Remzi Suiçmez son bir yıl içerisinde buğday üreticisinin maliyetinin en az yüzde 50 oranında arttığını ve bu fiyatlandırmanın giderleri karşılayamayacağına işaret etti. Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin görüşleri de Ziraat Mühendisleri Odası’na paralel.
Sonuç olarak, en temel gıda ürünü olan buğdayın fiyatlandırılması sonucunda çiftçinin kâr etmediği için buğday ekimine yönelmeyebileceği endişesi açığa çıkmış durumda.
TÜİK’in verilerine göre 2004 yılından bu yana Türkiye’nin tarım alanlarının yüzde 10’u yitirilmiş durumda.
Paralel bir tablo buğday ekimi (durum buğdayı hariç) yapılan tarım arazilerine de yansıyor. 2004’ten bu yana 16,3 milyon dekarlık bir alanda ekim yapımı sonlandırılmış durumda. Verimin artırılması ile 1,6 milyon tonluk bir üretim artışı yaşanmış olsa da, buğday üretimindeki artış nüfus artışının gerisinde.
Bu tabloyu niçin yaşıyoruz? Nasıl bir yönetim, tarım arazilerini kaybederken çiftçinin yeniden ekim yapma konusundaki isteğini kırar? Bu yanıtı taşıyan madalyonun iki yüzü var.
Birincisi Türkiye’nin kalkınma politikası ile ilişkili. Türkiye’de yerli burjuvazinin kesilmeyen iştahı enerji, inşaat gibi yatırımını hızla paraya çevirebileceği, spekülasyona ve bol kamu desteğine açık alanları tercih ediyor ve bu durumun yabancı yatırımı da daha cazip kıldığı söyleniyor. Kuruluş amacı çiftçiyi desteklemek olan Ziraat Bankası’nın kaynakları yandaş şirketlere düşük faizlerle aktarılıyor.
Madalyonun ikinci yüzü ise uluslararası tahıl borsaları ile ilişkili. BirGün’den Osman Gündoğdu’nun ayrıntılarıyla açıkladığı üzere, dünyanın en büyük dört tarım şirketi tüm dünya tahılının yüzde 80’ini kontrol altında tutuyor ve depolanabilir bir ürün olan buğdayın borsasında fiyatlar dört şirket tarafından belirleniyor. Türkiye’de de bu dört tekele uymak ve buğday ihracatçısını memnun etmek adına bu düşük fiyatlar belirleniyor.
İhtiyaç değil kâr odaklı yönetilen bir ekonomi küçük üreticiyi vururken, uzun vadede gıdada tam bir dışa bağımlılık olasılığını besleyerek zengini daha da zenginliğe, biz emekçileri ise açlık sınırının altından kıtlığa doğru uzanan bir serüvene çıkarıyor. Sosyalizme maceracılık diyenlerin temel gıda üretimine verebildikleri yanıt bu!
Tarımsal üretimde emekçi halkın ihtiyaçlarının, ekolojinin ve çiftçi ihtiyaçlarının gözetilmesi için uluslararası gıda tekellerinin kamulaştırılarak planlı bir tarım ekonomisinin kurulması karşımızdaki tek gerçekçi seçenek olarak duruyor. Ve bu akılcı tek çözüm, Pablo Neruda’nın “Buğdayın Türküsü” şiirini hatırlatmaya devam ediyor.
Haber: Sedat DUREL
Haber kaynağına ulaşmak için lütfen TIKLAYINIZ.
Okunma Sayısı: 298
Fotoğraf Galerisi