GDO’LARLA NELER OLACAK - HÜRRİYET
YALÇIN BAYER-YETER SÖZ MİLLETİN
GDO‘lu üretimin %99‘unu ABD, Arjantin, Kanada ve Çin yapıyor. Türkiye, GDO‘lu üretimin %90‘ından fazlasını oluşturan 4 ana üründe, yani pamuk, soya, kanola ve mısırda ithalat yapıyor.
İthalatın yapıldığı ülkeler de ABD ve Arjantin... Türkiye‘de ithalatçı bir firma "İthal ettiğim hammaddede GDO yok" derse bu beyan yeterli sayılıyor. Türkiye‘ye 2003‘te 1.8 milyon ton mısır, 900 bin ton soya girdi. 2005‘te bu rakam 1.2 milyon tona çıktı. Bunlar ABD ve Arjantin‘den geldi. Bugün mısırdan ve soyadan üretilen 800 çeşit GDO barındıran ürün tüketici sofrasına giriyor. Bisküvi, kraker, puding, bitkisel yağ, bebek maması, çikolata ve gofret gibi pek çok gıda ürününde GDO olmasına rağmen, tüketicinin bundan haberi olmuyor.
SAĞLIĞI NASIL ETKİLER
GDO‘lu ürünlerin temel sakıncalarından biri de insan sağlığına karşı olumsuz etkileri. Uzmanlara göre, sağlık riskleri şunlar: Antibiyotiklere karşı dayanıklılık oluşması, gıda olarak kullanımda insan ve hayvanda toksik ya da alerjik etki yapması, doğrudan alım durumunda insan ve hayvan bünyesindeki mikroorganizmalarla birleşme ihtimali.
GDO‘lu ürünlerin oluşturduğu sağlık risklerini doğrulayan bilimsel araştırmalara her geçen gün bir yenisi daha ekleniyor. Örneğin, Brezilya fındığının bir genine sahip olan transgenik soya fasulyesi, fındığa alerjisi olanlarda alerjiye neden oluyor.
Rowett Enstitüsü‘nde çalışan Arpad Pusztaria‘nın son deneyleri GDO‘larla ilgili yeni kuşkular ortaya çıkardı. Sözü edilen çalışmada, genetik yapısı değiştirilmiş patateslerin fareler için toksik olduğu, bağışıklık sisteminde bozukluklar, viral enfeksiyonlar gibi birçok etkileri olduğu ortaya çıktı. Genetiği değiştirilmemiş patateslerle beslenen fareler gayet sağlıklıydı. Sonraki deneyler toksikliğin gen transferi yöntemiyle ilgili olduğunu ortaya çıkardı.
Bir başka deney, besinler yoluyla aldığımız yabancı DNA‘nın hücrelerimize taşınabileceğini ortaya çıkardı. Yakın zamana kadar DNA‘nın bağırsaklarımızda sindirilebileceği düşünülüyordu. Ancak deneyler durumun aksini kanıtladı. Bakteriyel bir virüsün DNA‘larıyla beslenen farelerde bağırsak boyunca yaşayabilen ve kana karışabilen büyük virüs DNA‘sı parçaları bulundu. Alınan DNA‘lar lökositlerde, dalak ve karaciğer hücrelerinde de görüldü ve virüs DNA‘sının fare genomuna yerleştiği kanıtlandı. Hamile farelere yedirilen virüs DNA‘sı, ceninin ve yeni doğmuş yavruların hücrelerine geçtiği de belirlendi.
Gökhan GÜNAYDIN
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Başkanı