GDO İŞGALİ - STAR
ŞEREF OĞUZ
Genetiği Değiştirilmiş Organizmalar (GDO), bir ülkeyi işgal edebilir mi? Meclis’teki Tohum Kanun Tasarısı, kamunun tohum işinden çekilip, tohum konusundaki gelişmeleri, piyasa şartlarına terketmeyi öneriyor.
Piyasadaki görünmez el, kamudan daha akılcı davranıp, daha verimli sonuçlar sağlayacağı vaadini taşıyor zira...
Ancak hayati konuları da piyasadaki görünmez elin akılcı kollarına bırakmak, ne derece doğrudur? Kimin sırtını sıvazlayacağı ve kimin suratına yumruk atacağı belli olmayan bu serbest piyasanın görünmez eli, hele ki çokuluslu şirketler bağlamında, tohum gibi hayati bir üründe nasıl davranacak?
Kamu, eskiden de şimdi de tohumculuk yapardı. Ancak bu yasa taslağı, bundan böyle yapmayacağını söylüyor.
Tohumculuk işinden kamunun çekilmesi, tasarıda öngörülen ve üreticiyi perişan edebilecek bazı düzenlemeleri de beraberinde getirebilecek;
Tasarının Tazminat başlıklı maddesinde, kusurlu tohumluk nedeniyle zarara uğrayanın zarara uğradığının tespitinde ıspat yükü zımnen üreticiye devrediliyor, böylece tazminat alma hakkı baştan önemli ölçüde sınırlandırılmış oluyor.
Yine tasarının yetki devri başlıklı maddesi ile Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, tohumluk üretimi, sertifikasyonu, ticareti ve piyasa denetimi alanlarındaki yetkisini, tohumculuk faaliyeti ile uğraşan alt birlikler tarafından kurulacak Türkiye Tohumcular Birliği’ne süresiz olarak devretme hazırlığı yapıyor.
Böylece, üretim yapanın kendisini denetlemesi gibi akla ve kamu yararına aykırı bir hüküm, Yasa maddesi haline getirilmeye çalışılıyor.
Ayrıca Birlik, tohumlukların kalite güvencesinin sağlanması için sistem oluşturmak, tohumluk üretim sözleşmeleri düzenlemek gibi yetkilerle donatılıyor, sermayenin üreticiyi ezeceği yeni bir yapı, aradan kamu çıkartılarak oluşturuluyor.
Bununla da yetinilmiyor, alt birliklerden oluşturulacak Hakem Kurulu, birlik üyeleri ile üçüncü kişiler arasında çıkacak ihtilafların çözümünde yetkili kılınıyor.
Burada üçüncü kişi diye anılan, geniş anlamda üretici. Böylece şirketler, üretim- sertifikasyon-ticaret ve piyasa denetimi ile egemenlikleri altına alarak tekelleştikleri tohumculuk sektöründe, sözleşmeli üretim ile tohumluklarını ürettirdikleri ve/veya kusurlu tohum satarak zarara uğrattıkları tarım üreticileri, çiftçiler ve köylüler üzerinde yargı yetkisini de kullanır duruma geliyor.
35 inci madde ile yabancı tüzel kişilerin yetkililerine de birlik/alt birlik organlarına seçilme hakkının tanındığı düşünüldüğünde, Türkiye’de, hakem yetkisinin, yabancılar eli ile kullanılabileceği ortaya çıkıyor.
Tohumculuk Kanunu Tasarısı’nın içerdiği en tehlikeli hüküm ise, çeşitin; geleneksel ve/veya biyoteknolojik yöntemlerle geliştirilmiş olan genetik yapı olarak tanımlanması ve tescile tabi kullanılması...
Türkiye’ye her yıl, 2 milyon tona yakın genetiği değiştirilmiş (GDO’lu) mısır, soya, pamuk ve kolza hiçbir denetime tabi olmadan giriyor; yem rasyonlarına katılıyor, işleniyor ve 800 çeşidin üzerinde ürün olarak tüketici sofrasına ulaşıyor.
Hükümet, Ulusal Biyogüvenlik Yasasını üç yıla yakın süredir çıkarmayarak, ithalat lobilerinin rahat çalışacağı bir ortamı hazırlıyor. Tüketicinin tükettiği ürünün GDO’lu olup olmadığını etiket üzerinden görme hakkını bile tanımayan, bu alandaki AB uygulamalarından söz bile etmeyen bu yaklaşım, şimdi çok tehlikeli bir adım daha atma peşinde.
Türkiye’de üretimi ve dağıtımı yasak olan GDO’lu tohumlar, bu Yasa Tasarısı ile yasalaşıyor ve ülkenin GDO ile işgaline ortam hazırlanıyor. Artık yabancı şirketler, gen kaynağı olan ülkemizde, herhangi bir tohumumuzu, biyoteknolojik yöntemlerle kazandırdıkları bir özelliği gerekçe göstererek patentleyebilecek.
Tüm Avrupa’daki bitki çeşidine yakın bir sayıda olmak üzere, 3 bini endemik toplam 13 bin bitki çeşidine sahip olan Anadolu coğrafyası, gen bankası niteliğinde.
GDO işgali, biyolojik çeşitliliğimiz üzerinde büyük bir tehdit oluşturacak, çiftçinin tohum ayırma hakkı da elinden alınmış olacak.
Türkiye’de giderek gerileyen sektör ve artan kırsal yoksulluk gerçeği, tohumculuk alanında yeni bağımlılık ilişkileri kurmayı değil; genetik potansiyeli bu denli zengin olan ülkemizde, üreticiye zamanında, ucuz, kaliteli ve yüksek verimli, çevreye uyumlu, hastalık ve zararlılara dayanıklı tohumluk temin etmeyi, yerli çeşitlerimizi inat ve ısrarla koruyup geliştirmeyi gerekli kılıyor.
Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Gökhan Günaydın, bu anlayışın tam zıddı bir yaklaşımla hazırlanmış tasarının yasalaşması, sektör ve üretici için yıkım; çokuluslu şirketler ile onların taşeronları için yeni kár alanları anlamına geleceğini savunuyor.