"GDO'LU İTHAL MISIRA HAYIR"
14.05.2007 tarihli Yeni Adana gazetesi haberidir.
Ülkemizdeki tarımsal üretimin sürdürülebilir olmaktan çıktığını öne süren ZMO Adana Şube Başkanı Ayhan Barut:
Türk Mühendis Mimar Odaları Birliği (TMMOB) Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Adana Şube Başkanı Ayhan Barut,Toprak Mahsulleri Ofisi‘nin (TMO), 235 bin ton mısır, 15 bin ton buğday dışalımı yapacağını duyurmasının ardından Tarım Bakanlığı‘na yanıtlanması için sorular yönelttiklerini ancak henüz bir cevap alamadıklarını kaydetti.
TMO‘nun alımlarla ilgili internet sitesinde yaptığı duyuralardan sonra TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, Çiftçi Sendikaları ve KESK‘e bağlı Tarım Orkam-Sen‘in, "Ürettiğimiz Ürünlerin Dış Alımına Hayır" başlığı altında 1 Nisan 2007 tarihinde bir basın toplantısı düzenlediğini ve olası sorunlara dikkat çektiğini, kaygılarını kamuoyu ile paylaştığını hatırlatan ve konuyla ilgili bir açıklama yapan Barut, "Söz konusu basın açıklamasında; Türkiye‘de hükümetlerin bir süreden beri dış dinamiklere bağlı politikalar uyguladığı, onların yaptırımıyla tarımda destekleri kıstığı, hasat döneminde ithalat yapılmasına izin verdiği, bu yanlış politikalar nedeniyle üreticilerin ürünlerini yok pahasına elden çıkarmak zorunda kaldığı, Türkiye‘de tarım oldukça sorunlu bir dönemden geçerken; yapılan kimi doğru olmayan açıklamalarla, tarım sektöründe yaşananların kamuoyundan gizlenmeye ve hatta tam tersine bir başarı öyküsü gibi sunulmaya çalışıldığı, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan‘ın, 24 Mart 2007 tarihinde İstanbul‘da düzenlenen toplantıda yapmış olduğu açılış konuşmasında "mısır üretiminde 2002 yılında 2,1 milyon ton olan üretimin, 2005 yılında 4,2 milyon tona çıkarak yüzde100 bir artış kaydettiği", "2002 yılında 19 buçuk milyon ton olan buğday üretimimizin 2005 yılında 21 buçuk milyon tona ulaştığı" ifadelerini kullanarak ve iktidarları döneminde tarım sektörünün sürekli bir kalkınma çizgisi içinde olduğu belirtiliyordu" dedi.
"MISIRLAR GDO‘LU İSE TAVRINIZ NE OLACAK?"
Söz konusu açıklamasında Başbakan‘ın 2006 yılı rakamlarına değinmemesi nedeniyle, yaşanan tarım gerçeğine ilişkin düşüncelerini DİE ve TÜİK rakamları eşliğinde basın yoluyla kamuoyuna duyurduklarını belirten Barut, yaptıkları açıklamada, ülkemizdeki tarımsal üretimin sürdürülebilir olmaktan çıktığını, üretimin kimi tarımsal ürünlerde gerilediğini, kimi tarımsal ürünlerdeyse üretim artışının nüfus artışının gerisinde kaldığını belirttiklerini dile getirdi.
Mısır üretiminde de gerileme olduğu gerekçesiyle Toprak Mahsulleri Ofisi‘nin mısır ithalatı yapacağı, bu kapsamda 2 Nisan - 21 Mayıs 2007 tarihleri arasında 110 bin tonu Arjantin‘den olmak üzere, toplam 250 bin ton mısır ve buğdayın Bandırma ve Derince limanlarına getirileceğini ifade ederek Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘na yanıtlanması için;
Arjantin‘den gelen mısırlar ülkemize girmeden önce analize tabi tutulacak mı?
-Mısırların GDO‘lu olması halinde hükümet olarak tavrınız ne olacaktır?
-Analiz sonuçlarını kamuoyu ile paylaşacak mısınız? sorularını yönelttiklerini ancak herhangi bir yanıt alamadıklarını kaydetti.
Yetkililerin göstermesi gereken sorumluluğun demokratik kitle örgütleri tarafından yerine getirildiğini ve konunun takipçiliğinin yapıldığını belirten Barut, şöyle konuştu:
"Arjantin‘den getirilen 40 bin tonluk ilk parti mısır geçen ayın ortasında Bandırma Limanı‘na indirildi. Herkesçe bilindiği üzere, Arjantin, ABD‘den sonra dünya üzerinde en çok GDO‘lu ürün yetiştiren ülkelerin başında gelmektedir. Bu gerçeği dikkate alan sivil toplum kuruluşların yaptırdığı ilk analizler, getirilen mısırların GDO‘lu olduğunu ortaya koymuştur.
Türkiye‘de GDO‘lara kayıtsız şartsız izin vermekte ısrarcı olan idare, GDO‘ları kesin olarak reddeden kamuoyunu aşamamasının yarattığı ikilem nedeniyle, tarafı olduğu Cartagena Biyo güvenlik Protokolü‘nün gerektirdiği bir Biyo güvenlik Yasası‘na sahip değildir. Cartagena Biyo güvenlik Protokolü gereğince, gerekli yasal düzenleme yapılmaksızın genetiği değiştirilmiş tarımsal ürünlerin ithalatı söz konusu olamaz. İşte bu gerçeğe rağmen, pek çok bilim insanının laboratuarlardan hiç çıkmaması gerektiğini düşündüğü, güvenilirliği belirsiz, zararları konusunda ciddi iddialar bulunan, faydası ise tüm iddialara rağmen kanıtlanamamış bir vaatten öteye gitmeyen GDO‘ların yine, yeniden ve bu defa devlet eliyle satın alındığı anlaşılmaktadır. Bu tavır ülkemizi, iktisadi ve biyolojik bir yıkıma doğru sürüklenmektedir.
Cartagena Biyogüvenlik Protokolü‘nün açık hükümlerine rağmen hükümet üzerine düşen sorumluğu yerine getirmemiş, ülkenin uluslararası alandaki onurunu ve güvenilirliğini zedeleyerek protokolün gereklerini yapmamakta ısrar etmiştir. TMO Genel Müdürü İsmail Kemaloğlu‘nun yaptığı açıklama da aynı zihniyetin yansıması niteliğindedir. Sayın Kemaloğlu‘nun açıklaması şöyledir: "Genetiği değiştirilmiş bir ürünün ülke içine girişini yasaklayan bir mevzuat yoktur. Sadece gıda maddesi amacıyla kullanılıyorsa bu oranın binde 7‘yi geçmemesi gerekir. Geçiyorsa da bu etiketlerde dikkate çekilmelidir. Bunun dışında bu ürünün Türkiye‘ye girdi ve girmedi anlamında bizim yapacak her hangi bir şeyimiz yok.
Sektör yıllardır aynı menşei ithalat yapmış ve yapmaktadır. Bu noktada TMO‘nun yaptığı şey de farklı bir şey değildir." (İlkhaber Gazetesi, 2 Mayıs 2007) Bir konuda daha önce yanlışlık yapılmış olması, bu yanlışlığın sürdürülmesi için gerekçe olamaz. Bu talihsiz açıklama ülkemize yıllardır GDO‘lu ürünlerin girdiğini de bir kez daha kanıtlamaktadır."
"MISIRLAR TOPLATILIP İMHA EDİLMELİ"
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, KESK Tarım Orkam-Sen, Çiftçi Sendikaları Konfederasyonlaşma Platformu ve GDO‘ya Hayır Platformu, mücadelesini TMO‘nun yaptığı bu hukuk dışı ve kabul edilemez uygulamaya son verinceye kadar sürdürmeye kararlı olduğunu vurgulayan Barut, "Yapılan hatanın telafisi için ithal edilen ürünlerin bir an evvel toplatılıp imhası, yeni ithalatlar söz konusu olduğunda biyo güvenlik açısından gerekli önlem ve güvencelerin alınıp sürecin şeffaflık ilkesi çerçevesinde ve kamuoyu gözetimine açık olacak şekilde örgütlenmesi sağlanmalıdır" dedi.
İdarenin çok uluslu şirketlerin değil, halkın istek ve çıkarlarına uygun bir Biyogüvenlik Yasası‘nı bir an önce hazırlaması ve kamuoyunun tartışmasına açmasını talep etiklerini belirten Barut, yaşamın patentlenemeyeceğini sözlerine ekledi.