`GDO`LU ÜRÜN KÖTÜDÜR AMA İTHAL EDİLEBİLİR` - AYDINLIK
SU TUNCER/ANKARA
GDO‘ya Hayır Platformu, Biyogüvenlik Kurulu‘nun Risk ve Sosyo-Ekonomik Değerlendirme Komitelerine hazırlattığı bilimsel raporlarda, Genetiği Değiştirilmiş Organizmaların (GDO) önemli zararlarının saptanmasına rağmen, genetiği değiştirilmiş mısır çeşitlerinin ithal edilmesine onay verildiğine dikkat çekti. Bu durumun kabul edilebilir olmadığını belirten, TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Turhan Tuncer, "Ülkemizin GDO‘lara değil, kendine yeterliliği hedefleyen bilinçli tarım politikasına ihtiyacı var" dedi.
Turhan Tuncer, GDO‘ya Hayır Platformu‘nun Ziraat Mühendisleri Odası‘nda Türkiye‘ye ithali istenen GDO‘lu 3 adet mısır geni hakkında hazırlanan raporlarla ilgili yaptığı basın toplantısında konuştu. Tuncer, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından Biyogüvenlik Kanunu ile kurulan Biyogüvenlik Kurulu‘nun hayvancılık sektörünün yem amaçlı kullanılmak üzere ithal etmek istediği genetiği değiştirilmiş (GD) mısır çeşitleri hakkında hazırlattığı raporda, insan ve çevre sağlığı açısından önem arz eden bazı hususlara dikkat çekti.
Amaç doğru anlatılmıyor
Turhan Tuncer, GDO‘ların önemli zararların saptanmasına karşın, hayvancılık sektörünün mısıra ihtiyacı olması sebebiyle söz konusu GD mısır çeşitlerinin ithal edilmesine onay verildiğinin altım çizerek, "bu durumun kabul edilebilir değil, ülkemizin GDO‘lara değil, kendine yeterliliği hedefleyen bilinçli tarım politikasına ihtiyacı var" dedi.
Hazırlanan raporlarda, mısırlardaki genetik değişimin amacının kamuoyuna "tarım ilacı kullanımının azaltılması, çevre kirliliğinin önüne geçilmesi, daha güvenli gıda üretimi ve sağlığının korunması" olarak sunulduğunu ancak bu durumun gerçeği yansıtmadığını belirten Tuncer "Oysa, bilimsel raporların içeriğine baktığımızda, söz konusu amaçların GD ürünlerle gerçekleşmeyeceğini görmekteyiz" dedi. Tuncer, raporda şu noktalara dikkat çekildiğini bildirdi:
"Genetiği değiştirilmiş DNA‘ların memelilerin sindirim sisteminde sindirilemediği ve hücrelere kadar taşınabildiği, market sütlerinde GD yemlere ait DNA‘ya rastlandığı, hamile olmayan ve hamile olan kadınlar ile karnındaki bebeklerinde haşereye direnç sağlayan toksine rastlanıldığı, bu geni taşıyan soya ve mısırla beslenen hayvanların et ve ürünlerinde kalıntı yaptığı, insan hücre hatlarında yapılan bir çalışmada glifosinat herbisitinin hücrelerde toksik etki yaptığı görülmekte."
‘Güvenilir değil‘
Tüm bunların belirtildiği raporda, GD gıdaların halk sağlığı açısından daha iyi incelenmesinin tavsiye edildiğini dile getiren Tuncer, bilimsel raporda yer alan "GD ürünlerin kaza ile ve/veya sabotajla büyük ölçekte çevreye yayılması durumlarında alınacak hızlı ve kapsamlı önlemlerin Ulusal Afet Planlarıyla ilişkilendirilerek değerlendirilmesi ve planlanması" görüşünün bu ürünlerin hiç de masum ve güvenilir olmadıklarının bir göstergesi olduğunu savundu.
Çözüm meralarda
Bilimsel Komite‘nin üç mısır çeşidiyle ilgili "yasa dışı ekimine müsaade etmeyecek tedbirlerin alınmasını ve çok sıkı bir denetim altında bulundurulmasını" istediğini belirten Tuncer, "GD mısırların sınırlarımızdan içeri girdikten sonra tarımsal üretimde kullanılmasını yüzde 100 önlemek asla mümkün olamayacaktır. Hayvancılığımızın, artan nüfusumuza paralel olarak gelişmesinin yem tüketimi üzerinde baskı yaratacağı açıktır.
Bu durumda öncelikle, GD mısır ithalatının değil, bedava yem kaynağı meralarımızın ön plana çıkarılması daha akıllıca olacaktır. Ancak, 648 sayılı KHK vasıtasıyla İmar Yasası"na eklenen bir ‘Ek Madde‘ ile meralarımızın amaç dışı kullanımına olanak sağlanmıştır. Tedbir almak yerine ithalata yönelinmesi, Başbakanın imzasıyla yayımlanan ‘Yerli Ürün Kullanılması‘ genelgesi ile de ters düşen bir durumdur" dedi.