GDO`NUN ETKİSİNİ TORUNLARIMIZDA GÖRECEĞİZ - RADİKAL
GDO başvuruları ardı ardına geri çekildi ama genetiği değiştirilmiş yem ithalatı hala serbest. Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Ahmet Atalık, balıkların bile GDO‘lu soya yemiyle beslenebildiğini söylüyor, ‘Etkilerini maalesef torunlarımızda göreceğiz‘ diyor.
http://www.radikal.com.tr/Radikal.aspx?aType=RadikalDetayV3&ArticleID=1098296&CategoryID=97
Önce Güllüoğlu ‘tüketici sağlığı ön plandadır‘ diyerek GDO‘lu gıda ithalatı için başvuran Türkiye Gıda ve İçecek Sanayii Dernekleri Federasyonu‘yla (TGDF) bağını kopardığını duyurdu. Ardından federasyon 29 adet gıda amaçlı GDO için ithalat başvurusunu geri çekti. Son olarak da Ünak Gıda firması üç soya geni için başvurusunu çekti.
Oluşan kamuoyu sayesinde firmalar GDO‘lu gıda sevdasından şimdilik ‘vazgeçmiş‘ görünse de GDO‘lu hayvan yemi ithal etmek hala serbest. Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Ahmet Atalık, ‘Balıklar bile GDO‘lu soyayla besleniyor. Türkiye ‘de bu yemlerin kullanımı ne kadar yaygın bilemiyoruz çünkü rakamlar bizimle paylaşılmıyor‘ diyor. Türkiye ‘nin tarım politikasını değiştirerek mısır ve soya ihtiyacını karşılar hale gelebileceğini söyleyen Atalık‘la Türkiye ‘nin GDO‘yla sınavını anlatıyor.
Firmalar başvuruları şimdilik geri çekti. 3 genetiği değiştirilmiş soya için izin isteyen Ünak Gıda, ‘Biz zaten GDO istemiyorduk, derdimiz bulaşıklık‘ diyor. Ne demek ‘bulaşıklık‘?
Diyelim ki bir firma genetiği yurtdışından mısır siparişi veriyor. Mısırın getirildiği geminin ambarında daha önce GDO‘lu mısır taşınmışsa bu GDO‘suz mısıra ‘bulaşabiliyor‘... Yapılan testlerde ürün GDO‘lu çkıyor ve firmaya ceza veriliyor. Bu çok sık karşılaşılan bir durum. İşte firmalar bu konuda ellerini rahatlatmak için bir eşik
belirlenmesini istiyor. AB ‘de kullanılan eşik binde 9, yani GDO kullanmayan firmaların ürünlerinde binde 9‘a kadar bulaşıklara izin veriyor. Türkiye ‘deyse şu an biyogüvenlik kurulu ‘önce gen için başvurun eşik sonra belirlenecek‘ diyor. Firmanın iddası bu sorunu çözmek için başvurdukları.
AB ‘de kullanılan binde 9 eşik neye göre belirlenmiş?
Tam bir yazı tura. Tarım Bakanlığı ve AB komisyonu uzmanlarıyla bir toplantıda ben de kendilerine ‘Hangi bilimsel çalışmaya göre binde 9 eşiğinde karar kılındı‘ diye sordum. Hiçbir şey ifade etmeyen, ticari kurallar için rastgele belirlenmiş bir rakam. ‘‘Binde 9‘dan düşük GDO insana zararlı değil, fazlası zararlı‘‘ diyen bir çalışma yok. Zaten GDO tam bir rus ruleti. Bize muhtemelen bir şey olmayacak, çocuklarımızın, torunlarımızın yaşamlarının sonuna doğru etkileri ortaya çıkmaya başlayacak. Türkiye ‘de bebek ve çocuk besinlerinde GDO yasaklandı ama anne karnındaki çocuk anne ne yerse onunla beslenir. İşte bu noktada neler olacağını bilemiyoruz.
Güllüoğlu‘nun TGDF‘den çekilmesi hakkında ne düşünüyorsunuz?
Karaköy Güllüoğlu firması çok onurlu bir davranış sergiledi. Firmalar federasyonu kalkan gibi kullanarak kendi isimlerini kamufle ediyorlar. GDO başvurusu yapan bir federasyon içinde kaldığı sürece kimse hangi firmanın gıdalarının temiz olduğundan emin olamayacaktı. Bu tüketicinin gözünün kapatılması demek aslında, isteyen firma kendisi başvurmalı ve biz de bunu bilmeliyiz.
Peki bu firmalar neden mısır ve soya ithal etme ihtiyacı duydular?
Sorun Türkiye ‘nin yanlış tarım politikası. Devlet tarımı yeterince desteklemediği için yerel üretim yetersiz kalıyor, ithal ürünler daha ucuza geliyor ve yurtdışına bağımlı hale geliyoruz. Örneğin mısır ... Türkiye dünya ortalamasının üzerinde mısır verimi olan bir ülke. Dünyada mısırın hektara verimi 5 ton kadarken Türkiye ‘de 7 tonun üzerinde. Ama son 5 yıldır mısıra teşvik için verilen prim kilogram başına 4 kuruş. Şu durumda mısır ekmek yeterince karlı değil çiftçi için. Türkiye primleri biraz yükselterek mısırda
kendine yeterliği sağlayabilir ve GDO‘lu mısır ithalatına gerek duymaz.
Şu anda ne kadar mısır ithal ediyoruz?
Yılda 4.2 milyon ton mısır üretiyoruz. Yaklaşık 1 - 1.5 milyon ton arasında da ithalat yapıyoruz. Aslında sorunun gözardı edilen bir unsuru kekten meyve suyuna binlerce gıdada kullanılan nişasta bazlı şeker (NBŞ) sanayii. 2011 yılında NBŞ sanayi 1 milyon ton mısır kullandı. Aslında NBŞ toplam şeker üretiminin yüzde 10‘unu aşmaması
gerekiyor ama Bakanlar Kurulu her yıl yetkisini kullanarak kotayı %15‘e çıkarıyor. Bu kota düşürülse mısır ihtiyacımız azalacak.
Başvurularda 1 adet de GDO‘lu şeker pancarı vardı.
2001‘de çıkartılan şeker yasasıyla Türkiye ‘nin şeker üretimine kota getirildi, bu da hammade olan şeker pancarı üretimini 18 milyon tonlardan 11 milyon tona düşürüldü. Şimdi artan nüfus ve artan şeker ihtiyacı karşısında üretim tekrardan 17 milyona çıktı. Mantığınız alamaz, yasayla şeker pancarının üretimini azaltıp sonra GDO‘lusunu
ihtal etmek için başvuruyoruz.
Başvurulan gıdalar onaylansaydı GDO karşımıza nerelerde çıkacaktı?
Sadece soya ve mısır binlerce gıda maddesinin içinde kullanılıyor. * Türkiye mısırı en çok NBŞ, glukoz, fruktoz, ve fruktoz şurubu yapımında kullanıyor. Yani pastaneden aldığımız kekten meyve sularına, gazlı içeceklere, hazır çorbaya kadar her yerde karşımıza çıkabilir bunlar. *GDO‘lu soyalar için yalnızca ‘rafine yağ‘ kullanımına izin verilecek gibi gözüküyordu, bu da sanayii gıda üretiminde çok kullanılır. Yani kızartmalarda, yemeklerde...
Bunları etiketlerden anlayabilecek miyiz?
Hayır. Etikette glukoz, fruktoz, fruktoz şurubu veya sadece ‘şeker‘ bile yazabilir...
16 mısır ve 3 soya hala yem olarak ülkeye sokulabiliyor... Türkiye ‘de hayvanların yüzde kaçı GDO‘lu yemle mi besleniyor?
Şu anda eti tüketilen hangi hayvanlar GDO‘lu yemle besleniyor bilemiyoruz çünkü bütün veriler Tarım Bakanlığı‘nın elinde. Biz yalnıza ülkeye ne kadar soya, mısır girmiş onu takip edebiliriz. Ama şöyle ki artık balıklar bile GDO‘lu soya yemiyle beslenebiliyor. Nüfusla artan et talebini karşılamak için büyük hayvancılık işletmeleri hayvanlarını mısır ve soya ağırlıklı besliyor. Oysa mera otuyla beslenmiş hayvanın eti, sütü, yumurtası çok daha sağlıklı ve besleyici olur.
Yem olarak sokulan GDO karşımıza gıda olarak çıkabilir mi?
GDO girdi mi ne olacağını takip etmek mümkün değil. İşyerimde karpuz yediğimiz masanın 2 metre ötesinde karpuz büyüyor... Kanada ‘da GDO‘lu kanola ekilmeyen bir bölgede yol boylarındaki kanola tarlalarından numune aldılar, ürünlerin çoğu GDO‘lu çıktı. Kamyonlardan dökülen tohumlar oralara yayılmış. Gün gelecek ‘Biz ne kadar dikkat ettiysek de bulaşmadığı yer kalmadı bari tohumunu ekelim‘ diyecekler.
GDO‘lu yemle beslenmiş hayvan ürünleri tüketmenin sağlığımıza nasıl bir etkisi olabilir?
Bu konuda çok sınırlı araştırma var. Tohum firmaları ürettikleri tohumun bağımsız çalışmalarda kullanılmasını istemedikleri için de lisans anlaşması yapılmasını zorunlu kılıyor. ‘Araştırmada benimle çalışmazsan, sonucunu beğenmezsem yayınlayamazsın‘ diyor. Bu şirketlerin tazminat davasından tutun üniversiteden attırmaya kadar
korkunç bir lobi faaliyeti var. Buna rağmen yapılan bağımsız araştırmaların sonuçları son derece endişe verici. İtalya ‘da Catania Üniversitesi‘nden araştırmacılar marketlerden topladıkları 60 süt örneği üzerinde yaptıkları çalışmada, her dört örnekten birinde GDO‘lu mısır veya soyaya ait gen parçaları tespit ettiler. Bu çalışma
pastörizasyonun dahi GDO‘yu parçalayamadığını gösteriyor. Geçen sene Kanada ‘da Sherbrooke Üniversitesi‘nde kadınların kan örnekleri üzerinde yapılan bir çalışmada GDO‘lu gıdalarla beslenen 30 hamile kadının doğmamış bebeklerinin kanında bile genetik işlem sırasında bitkilere aktarılmış olan bakterinin zehri tespit edildi.
Hayvanlar üzerinde yapılan çalışmalar çok daha geniş ve sonuçları da oldukça endişe verici: Viyana Üniversitesi‘nde GDO‘lu mısırla yaptıkları fare besleme çalışmasında üçüncü nesilden sonra fareler kısırlaştığından üreme gerçekleşemedi ve çalışma sona erdi.