GDO TALİMATI İLE İLGİLİ BASIN TOPLANTISI

GDO TALİMATI İLE İLGİLİ BASIN TOPLANTISI
MERKEZ
20.07.2007

Basın toplantısında, GDO‘lu mısır ve soya kullanılan gıda maddeleri, karton bir kutuya konularak, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘na gönderildi.

 

BASIN TOPLANTISI: GDO‘LU ÜRÜNLERİN İTHALATI VE İŞLENMESİ SERBEST BIRAKILAMAZ !..

GDO‘ya Hayır Platformu Ankara Bileşenleri, 20 Temmuz 2007 Cuma günü bir basın toplantısı yaparak, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nın GDO‘lu ürünlere serbestlik getiren düzenlemesine tepki gösterdiler.

Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Lokali‘nde yapılan basın toplantısına, ZMO Başkanı Dr. Gökhan GÜNAYDIN, Tüketici Hakları Derneği Başkanı Turhan ÇAKAR, ZMO II. Başkanı Dr. Turhan TUNCER ve Yönetim Kurulu Üyesi Fatih TAŞDÖĞEN ile Ekoloji Kolektifi‘nden Emre Baturay ALTINOK katıldı.

Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Dr. Gökhan GÜNAYDIN, yaptığı konuşmada, Türkiye‘nin son olarak 110 bin tonu Arjantin‘den olmak üzere toplam 250 bin ton mısır ithal ettiğini anımsattı. Avrupa Birliği‘nde GDO‘lu ürünlerde etiketleme zorunluluğu bulunduğuna işaret eden GÜNAYDIN, "Türkiye‘de hiçbir şekilde bu düzenlemelere uyarlı bir müktesebat transferi yapılmamıştır. Cartagena Biyogüvenlik Sözleşmesi‘nin gereği olan yasa çıkartılmamıştır. Böylece hem üretici hakları, hem tüketici hakları hiçe sayılarak Türkiye‘ye adeta bir muz cumhuriyeti muamelesi yapılmaktadır" dedi.

GDO‘lu ürünlerin Türkiye‘de 800 çeşitten fazla işlenmiş gıda olarak tüketici sofralarına ulaştığını, ayrıca yem rasyonlarına girdiğini bildiren GÜNAYDIN, şu görüşleri dile getirdi:

"Türkiye‘ye bunu yapmaya kimin hakkı var? Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, çiftçimizi, toprağımızı, suyumuzu, tüketicimizi, GDO‘lu ürünlerin yıkıcı etkisinden korumak yerine, yetkisi olmadığı halde çıkarttığı bir talimat ile bu işi tümüyle serbest bırakmaktadır. Bunlar kabul edilebilecek şeyler değildir. Buradan uyarıyoruz; GDO‘lu ürünlere karşı 100 bin imza boş yere toplanmadı. Halkın bu konuda büyük bir duyarlılığı vardır. Kampanyamızı her gün daha da etkinleştirerek sürdüreceğiz. GDO‘lu ürünleri işleyerek halk sağlığı ile oynayan firmaları da buradan uyarıyoruz. Firmaları teker teker açıklayacağız ve ülkemizi koruyacağız. Biran evvel bu yanlış uygulamalardan vazgeçilerek, tüketiciyi, üreticiyi, tarım toprağımızı ve biyolojik çeşitliliğimizi koruyacak düzenlemeler yapılmalıdır."

Tüketici Hakları Derneği Genel Başkanı Turhan ÇAKAR, yıllardır GDO‘lu ürünlere karşı mücadele verdiklerini belirterek, "Türkiye‘deki mısırlı ve soyalı ürünlerle ilgili olarak hem Ankara‘da Tarım İl Müdürlüğü‘nde, hem İsviçre‘de yaptırdığımız tahliller sonucunda, bunların yüksek oranda GDO içerdiğini saptadık. Türk halkı kobay olarak kullanılıyor. Para vererek, hem sağlığımızdan, hem tarımımızdan, hem çevremizden, hem de biyolojik çeşitliliğimizden oluyoruz" diye konuştu.

GDO‘lu ürünlerin yasaklanması gerekirken, hükümetin tam tersine bunlara serbestlik getirdiğini anlatan ÇAKAR, "Önümüzdeki dönemde kim hükümet olursa, ivedilikle bunların ithalatı, üretimi ve tüketimini yasaklaması gerekiyor" dedi.

Daha sonra GDO‘lu mısır ve soya kullanılan gıda maddeleri, karton bir kutuya konularak, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘na gönderildi.

Toplantıda okunan basın açıklaması metni ektedir.

 

 

  

BASINA VE KAMUOYUNA

20 Temmuz 2007  

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı tarafından 26 Haziran 2007 tarihinde GDO ve GDO‘lu ürünlerin ithalatı, işlenmesi ve kontrolüne ilişkin hususların "YASAL DÜZENLEMELERİN BELİRLENMESİNE KADAR" düzenlenmesine ihtiyaç duyulduğu gerekçesi ile GDO ve GDO‘LU BİLEŞEN İÇEREN GIDA ve YEM MADDELERİNİN İTHALATI, İŞLENMESİ ve KONTROLÜNE İLİŞKİN HUSUSLAR HAKKINDA TALİMAT" hazırlanmıştır. GDO‘lu gıda ve yemlerin ithalatı, işlenmesi ve yurt içinde kontrolü aşamalarındaki işlemlerin, söz konusu talimat hükümleri doğrultusunda uygulanması için durum tüm Valiliklere ve Bakanlık birimlerine bildirilmiş, 1 Ağustos 2007 tarihinden sonra talimat doğrultusunda işlem yapılacağı belirtilmiştir.

TALİMATIN YASAL DAYANAĞI YOK  

Türkiye‘nin taraf olduğu Biyolojik Çeşitlilik Sözleşmesi ve eki niteliğindeki Cartagena Biyogüvenlik Protokolü TBMM tarafından kabul edilerek yürürlüğe girmiştir. Protokol ile GDO‘lu ürünlerin iç piyasada üretimi, dağıtımı ve çevreye salınımı konusunda bir takım zorunluluklar getirilmiştir. Buna göre sözleşmeye taraf devletler, ihtiyatilik ilkesi çerçevesinde bu ürünlerin risk değerlendirmesini yapacak sistemi kurmak, çevreye ve diğer gıdalara bulaşmasını engelleyecek tedbirleri almak ve ülkeye girişinden çıkışına kadar sıkı bir denetim mekanizması oluşturmak, bunu da bir iç hukuk düzenlemesi olan kanun ile yapmak zorundadır. Buna karşın Bakanlık tarafından çıkartılan talimatın bu açıdan yasal bir dayanağı bulunmamaktadır. Talimata dayanak olarak gösterilen kanunlar ise biraz önce belirttiğimiz yükümlülükleri karşılayan bir düzenleme içermemektedir.  

Bununla birlikte Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nın yaklaşık beş yıldır yürüttüğü "Biyogüvenlik Kanunu" Taslağında, GDO‘lu ürünlerin ithalatı, ihracatı, tüketimi, etiketlenmesi ve çevreye serbest salınımı ile ilgili yükümlülükler getirilmektedir. GDO‘lu ürünlerin kullanılmasından doğan zarar ve bu zarardan kaynaklanan sorumluluk, taslak metnin önemli bir parçasını oluşturmaktadır. GDO‘lu ürünlerin üretimi, kullanılması ve tüketimini serbest hale getirecek Taslak, bu konuda duyarlılık gösteren başta GDO‘ya Hayır Platformu olmak üzere, demokratik kitle örgütlerinin çabası ile Parlamento tarafından Bakanlığa iade edilmişti.

Oysa bugün Bakanlığın yürürlüğe koyacağı söz konusu talimat ile "Biyogüvenlik Kanunu" taslağı çalışmalarının bile çok gerisinde düzenlemeler getirilmek istenmektedir. Hukuki temelden yoksun, adeta yok hükmünde olan talimat, Cartagena Biyogüvenlik Protokolü doğrultusunda GDO‘lu ürünlerden zarara uğrayacak çiftçi ve tüketicilerin zararları ve bu zararların kaynağı ile ilgili ispat külfeti konusunda hiçbir özel düzenleme getirmemektedir.

Çiftçiler ve tüketicilerin GDO‘lu ürünlerden etkilendiklerini ispat etmek zorunda kalması, yargılama masrafları ve bunun için gerekli yüksek meblağlı harcamaların yine çiftçi ve tüketicilerce yapılacak olması, hak arama özgürlüğünü engelleyecektir. Oysa Protokolün getirdiği ihtiyatilik prensibine göre, ispat külfeti GDO‘lu ürünleri üreten ve ithal edenlerin üzerinde olmalıdır. Talimat bu durumun tam aksine hiçbir düzenleme öngörmeyerek, hem GDO‘lu ürünlere serbestlik yolu açmakta, hem de bu ürünlerden doğacak zararı toplum ve çevrenin sırtına yüklemektedir. 

KİMLERE ÇIKAR SAĞLANIYOR  

Türkiye‘ye hukuk dışı yollarla bugüne kadar milyarlarca dolarlık GDO‘lu ürün girmiş, halen de girmeye devam etmektedir. Bunun en önemli kanıtı da Toprak Mahsulleri Ofisi Genel Müdürü‘nün Mayıs ayında Bandırma‘ya yaptığı ziyaret sırasında ithal edilen ve Bandırma limanına indirilen mısırlarla ilgili olarak çeşitli açıklamaları ile sabittir. GDO‘lu mısırların Bandırma Limanı‘na girdiği günlerde sessiz kalmayı tercih eden Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, şimdi de çıkardığı talimat ile sadece AB‘den gelen ürünlerde GDO‘larla ilgili düzenleme yapmakta, geri kalan ülkeler ile ilgili bir düzenleme getirmemektedir. Bandırma örneğinde de olduğu gibi Türkiye‘ye çoğunlukla ABD ve Latin Amerika menşeli GDO‘lu ürünler girmektedir.

Cartagena Biyogüvenlik Protokolü açık şekilde GDO‘yu insan, hayvan, bitki ve çevre sağlığı ile genetik kaynaklar için riskli ürün olarak değerlendirmekte ve ülkelere bu ürünlerin ithalatı esnasında her türlü tedbir alma hak ve yükümlülüğünü yüklemektedir. Ancak Cartagena Biyogüvenlik Protokolüne Amerika, Arjantin, Brezilya gibi pek çok GDO‘lu ürün üreticisi ülke taraf bile değildir. Bakanlıkça hazırlanan talimat sadece AB ülkeleri ile sınırlandırılarak, büyük miktarda ithalatın yapıldığı ülkelerden gelen GDO‘lu ürünler denetim dışında bırakılmaktadır.

Kamuoyunu yanıltıcı bu girişimlerle hangi sermaye grupları kollanmaktadır? GDO‘lu ürünleri ucuza getirip, çiftçimizin ve tüketicimizin geleceğini, biyolojik çeşitliliğin varlığını tehdit edenlerin kimler olduğunun açıklanması gerekmektedir. 

KAMUOYUNUN HAKLI TEPKİSİ HİÇE SAYILIYOR  

GDO‘ların riskleri, insan sağlığı ve biyolojik çeşitlilik üzerindeki yıkıcı etkileri, tarım ve çevre üzerine olumsuz sonuçları, demokratik kitle örgütleri tarafından yaklaşık on yıldır her platformda dile getirilmiştir. GDO‘ya Hayır Platformu Canavar Balon Kampanyası ile bu konudaki duyarlılığı kamuoyuna mal ederek, topladığı yüz bin imzayı TBMM Dilekçe Komisyonuna iletmiştir. Dilekçe Komisyonu da gerekli mercileri konu hakkında bilgilendirmiş ve konunun tarafları ile birçok toplantı düzenlenmiştir.

Ancak hükümet bu seslere beş yıldır kulaklarını tıkamış, bu da yetmiyormuş gibi 5553 sayılı Tohumculuk Yasası başta olmak üzere tarımın ve çiftçinin belini kıracak girişimlerini hızlandırmıştır. En son Nisan ayında önce Ziraat Mühendisleri Odası ve Çiftçi Sendikaları Konfederasyonlaşma Platformu, Türkiye‘ye GDO‘lu ürün girdiği yönünde bir basın açıklaması yapmış, ardından da Ekoloji Kolektifi ve Tüketici Hakları Derneği gümrüklerden aldığı mısırlar üzerinde yaptırdığı analizlerde GDO bulunduğunu tespit ederek kamuoyunu uyarmıştır. Buna karşın hükümet bu seslere kulaklarını tıkadığı yetmiyormuş gibi, şimdi de hukuka aykırı bir talimat çıkararak GDO‘lu ürün ithalatını meşrulaştırmaya çalışmaktadır.

HALKIMIZI BİR KEZ DAHA UYARIYORUZ  

GDO‘ya Hayır Platformu olarak GDO‘lara karşı 2002 yılından beri yürüttüğümüz haklı mücadelemizde yeni bir döneme giriyoruz. Hükümet giderayak çıkarttığı GDO ve GDO‘lu bileşen içeren gıda ve yem maddelerinin ithalatı, işlenmesi ve kontrolüne ilişkin hususlar hakkındaki talimat ile GDO‘ların ithalatı ve işlenmesini meşrulaştırmaya çalışarak, riskin sorumluluğundan kaçmaktadır. GDO‘ların tarım toprakları, gıda güvenliği, tüketici sağlığı ve çevreye geri dönülmez etkileri göz ardı edilerek, ülkemiz adeta genetik yıkıma sürüklenmektedir.

Yıllarca yoksul Afrika halkına GDO yardımı yaparak onları açlığa ve sefalete mahkum edenler, Irak‘ın işgali ile yürürlüğe koydukları ilk uygulama olan 81 No‘lu karar ile işgali sürekli kılanlar, Türkiye‘de Tohumculuk Yasası‘nın çıkarılmasını sağlayarak Anadolu‘nun genetik mirasını sermayeye tescilleyenler şimdi de riskli GDO‘lu ürünlerin ithalatını talimata bağlayarak, genetik kıyım için düğmeye basmışlardır. GDO‘ya Hayır Platformu bileşenleri olarak hukuki dayanaktan yoksun Bakanlık talimatına karşı tüm meşru ve hukuki mücadele araçlarını kullanacağımızı; ekoloji, tüketici ve tarım örgütleri olarak bu mücadeleyi sonuna kadar sürdüreceğimizi bir kez daha tekrarlıyoruz.

GDO‘ya Hayır Platformu Hukuk Komitesi hazırlıklarını tamamladıktan sonra kamuoyu bilgilendirilerek hukuki sürecimiz başlatılacaktır. Toprağı, suyu, havası için mücadele eden tüm demokratik kitle örgütlerinin çalışmalarımıza destek olmasını istiyoruz.

Bu ülkeyi, bu toprakları sattırmayacağız. Bu toprakların kirletilmesine ve yok edilmesine, tüketicilerin sağlığının riske sokulmasına izin vermeyeceğiz.

Yaşam Bizimdir. YAŞAM PATENTLENEMEZ.  

GDO‘YA HAYIR PLATFORMU ANKARA BİLEŞENLERİ

Okunma Sayısı: 800
Fotoğraf Galerisi