GDO`YA İNAT YEREL TOHUMLAR - DEVRİM GAZETESİ

MUĞLA
24.02.2012
 

 


 

Süleyman AKBULUT

Cumartesi, 11 Şubat 2012 10:37

Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Uluhan Korkut:

"GDO‘lara inat, yerel tohumlarınıza sahiplenin"

  "Yerel Tohumların Sağlık, Çevre ve Refahına Etkileri" konulu konferans öncesi konuşan Muğla Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Uluhan Korkut, günümüzde çiftçilerin kendi ihtiyaçları için yaptıkları üretim için bile, miras kalan tohumlar yerine, hazır fideyi tercih ettiklerini belirterek, "Çokuluslu tohum şirketlerinin tahakkümünden kurtulmak zorundayız. GDO‘lara inat, yerel tohumlarınızı sahiplenin" dedi.

Konferansın konuşmacısı Prof. Dr. Tayfun Özkaya ise, 2006 yılında çıkarılan Tohum Yasası‘nın üreticilerin yerel tohum satmalarını yasakladığına dikkat çekti.

 Süleyman Akbulut

Muğla Kent Konseyi Kadın Meclisi ile Ziraat Mühendisleri Odası Muğla Temsilciliği tarafından düzenlenen "Yerel Tohumların Sağlık, Çevre ve Refahına Etkileri" konulu konferans dün Konakaltı İskender Alper Kültür Merkezi Nail Çakırhan Salonunda gerçekleştirildi.

 

Konferansa, Belediye Başkan Vekili Yavuz Kayı, Yeşilyurt Belediye Başkanı Mehmet Güven, Ziraat Mühendisleri Odası Muğla Şube Başkanı Uluhan Korkut, Kent Konseyi Başkanı Dr. Naki Bulut, Kadın Meclisi Başkanı Özlem Şahin Güngör, İnşaat Mühendisleri Odası Muğla Şube Başkanı Alifer Atasever, Muğla Cumhuriyet Kadınları Derneği Başkanı Tülay Kayar,  Muğla Çevre Derneği Başkanı Nihal Yılmaz, Kent konseyi ve Kadın Meclisi yürütme kurulu üyeleri ile çok sayıda davetli katıldı. Konferansın açış konuşmasını yapan Kent Konseyi Kadın Meclisi Başkan Yardımcısı Jale Eren, geleceği tehlikeye giren yerel tohumlara sahip çıkabilmek ve de farkındalık yaratabilmek için Yerel Tohumların Yaygınlaştırılması Grubu kurduklarını belirterek, şunları söyledi:"2006 yılında çıkan tohum yasası ile yerel tohumlarımızın satışı yasaklandı. Hepimiz yurt dışından ithal edilen, verimli ama besin değeri düşük, tatsız, kokusuz ürünler veren hibrit tohumlara, onun yetişmesi için gerekli olan kimyasal gübrelere, ilaçlara mahkum edildik. Böylece hem sağlığımızdan hem de paramızdan olmaya başladık. Geleceği tehlikeye giren yerel tohumlara Türkiye‘nin pek çok yerinde işin bilincinde olan köylüler, sivil toplum örgütleri ve belediyeler sahip çıkmaya başladılar. Tohum şenlikleri düzenleyerek, tohum bankaları kurarak takas sistemiyle Türkiye‘nin biyoçeşitliliğini korumaya çalışıyorlar. Bizler de hepimizin bilinçlenmesine katkı vermek amacıyla böyle bir organizasyonu gerçekleştirdik."Daha sonra konuşan Muğla Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Uluhan Korkut da, tohumun, binlerce yıllık tarımsal birikim sonunda elde edilmiş ortak miras olduğunu vurgulayarak, "Yerel tohumlar ve bu tohumların takas mekanizması dünyanın her yerinde yüzyıllardır çiftçiler arasında, sosyal, çevresel ve önemli ekonomik çıktılar oluşturan bir gelenektir. Ancak günümüzde çiftçilerimiz kendi ihtiyaçları için yaptıkları üretim için bile, miras kalan tohumlar yerine, hazır fideyi tercih ediyorlar. Bu fidelerin birçoğu, tohumları hibrit olup tekrar ekilemiyor. Ülkemizde satılan sebze fidelerinin büyük bir kısmı, yabancı menşeli tohumlardan üretiliyor" dedi.Bugün dünyanın önde gelen on firmasının dünya ticari tohum satışlarının yarısından çoğunu gerçekleştirmekte olduğuna değinen Korkut, şunları söyledi:"Aynı şekilde önde gelen on firma (çoğu aynı olmak üzere) tarım kimyasalları satışının yüzde 84‘ünü gerçekleştirmektedir. Bu eğilimin bir sonucu olarak, binlerce çeşit yok olmuş, tarımsal üretim giderek suya, makinelere, tarım kimyasallarına bağımlı hale gelmiş, çiftçiler dünyada yok olmaya başlamış, açık büyümeye devam etmiş, yediğimiz besinler lezzetini ve çeşitliliğini kaybetmeye başlamıştır. Ülkemizde 2006 yılında, tam olarak uygulandığında çiftçilerin tarımsal uygulamalarını yok edecek olan tohumculuk kanunu çıkarılmıştır. Bu yasa ile çiftçiler tohumlarını kayıt altına alınmaksızın, kendi kullanımları için koruyabilecek ve diğer çiftçilerle değiştirebileceklerdir. Ancak bunların herhangi bir şekilde satışı cezalarla karşılaşacaktır. Bu gelişmeler biyoçeşitliliği yok etmekte, tarım kimyasallarının kullanımını arttırarak endüstriyel tarım sistemini güçlendirmekte, ürünlerin besleyici ve koruyucu özelliklerini yitirmesine yol açmaktadır. Gıda güvencesi ve gıda güvenliğimizin sağlanması, yerel çeşitlerimizin yaşatılarak korunması, çiftçimizin sağlıklı besleyici değeri yüksek ürünlerin yetiştirilerek pazara sunulması için, sağlıklı nesiller için, bu topraklarda bağımsız ve özgür yaşamak için yerel tohumlarımıza sahip çıkmak ve yaşatmak zorundayız; çokuluslu tohum şirketlerinin tahakkümünden kurtulmak zorundayız. Toplumumuza sahip çıkmak geleceğimize sahip çıkmaktır."Yapılması gerekenin yerel bilgiler ile bilimin gücünü bir araya getirip, yeni teknikler geliştirmek olduğunu savunan Muğla Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Uluhan Korkut, "Genetiğiyle oynanmamış, yaşadığı yere en iyi uyumu sağlamış ve bir ekosistemin parçası olan yerel ve doğal bitkilerin tohumlarını toplayın, saklayın ve ekim zamanı geldiğinde yeniden toprakla buluşturun. GDO‘lara inat, yerel tohumlarınızı sahiplenin" diye konuştu.

İTHAL İLE BİRÇOK HASTALIK TÜRKİYE‘YE GELDİ

Konuşmaların ardından "Yerel Tohumların Sağlık, Çevre ve Refahına Etkileri" konulu konferansa geçildi. Konferansa konuşmacı olarak Ege Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Tayfun Özkaya katıldı. Özkaya konuşmasında, 2006 yılında Tohum Yasası‘nın çıktığını belirterek, bu yasanın üreticilerin yerel tohum satmalarını yasakladığını dile getirdi. Tüm yasaların çıkartılırken gerçek amacının söylenmediğine dikkat çeken Prof. Dr. Özkaya, "İthal tohumlarla birçok hastalık Türkiye‘ye geldi. Bunlar verilerle ortaya kondu. Mesela Niğde ve Nevşehir de patates kanseri ithal ile geldi" dedi.Büyük güçlerin yerel tohumların satışını engellemek istediğini vurgulayan Prof. Dr. Tayfun Özkaya, "Ticaretle yapamadıklarını yasalarla yapmaya çalışıyor bu büyük güçler. Bu güçler ülkeleri ve kanunları etkileyebiliyorlar" dedi.Buğdayın anavatanının Türkiye olduğunu kaydeden Özkaya, 10 bin yıl önce Anadolu‘daki çiftçilerin buğday ürettiğini, başta Türkiye olmak üzere Lübnan, İran‘ın bir kısmı, Irak ve Filistin‘in üretim alanında pek çok zenginliklere sahip olduğunu kaydetti. Prof. Dr. Özkaya, "Bu ismi geçen ülkeler işgale uğradı. İşgale uğramayan tek ülke olan Türkiye ise, 2006 yılında yerel tohumların yasaklanmasını kanununu Meclis‘te kabul etti. Bugün yerel tohumun yayılmasını, ekilmesini, istemeyip şirket tohumlarının satılmasını istiyorlar" dedi.

"BİYOÇEŞİTLİLİĞİ VE YEREL TOHUMCULUĞU KORUMALIYIZ"

Yerel tohumun aslında yasaklandığını ancak kimsenin bunun farkında olmadığına da değinen Özkaya, "Son yüzyılda biyoçeşitlilik yüzde 75 oranında azaldı. Biyoçeşitliliğin olmaması, tek ve az ürün bir felakettir. Biyoçeşitlilik insanlığa büyük yarar sağlıyor. Bu nedenle biyoçeşitliliği ve yerel tohumculuğu her zaman korumalıyız. Biyoçeşitliliğin olduğu yerde hastalık az olur. Yerel tohumlar ilaçsız, gübresiz yetiştirilebiliyor. Dünyada küresel ısınma var, iklimlerde inişler çıkışlar oluyor, petrol yavaş yavaş tükeniyor. Kimyasal ürünlerin büyük bir kısmı petrolden yapılıyor. Kimyasal gübreler daha sonra tarlada çok büyük hasarlara sebep oluyor. Tarladaki tuz oranını büyük boyutlarda yükseltiyor. Bizim tarımı petrolden yapmamız imkansız. Kimyasal ilaçlardan böcekler ve zararlılar direnç kazanıyor. Kimyasal ilaçlar bir sürü hastalığın başlangıcı oluyor. Pek çok hastalığın temel başlangıcı kimyasal ilaçlarla var oluyor. Bu nedenle ülke olarak yeni bir tarım modeli geliştirmeli ve yerel tohumculuğu mutlaka desteklemeliyiz" diye konuştu.    

 

Okunma Sayısı: 1172