GELECEĞİN EN ÖNEMLİ SORUNU AÇLIK - BİRGÜN
Göksu Yavuz
Akaryakıtın pahalılığı, enerji kurumlarının özelleştirilmesi ve ithalata dayalı tarım politikaları sebebiyle ülke tarımı ve çiftçilerin durumu giderek kötüleşiyor. Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Özden Güngör, iktidarın tarım konusunda politikasızlığı yüzünden ülke tarımının nasıl bu hale getirildiğini Birgün`e anlattı:
- Tarım ülkesi olarak tanınan Türkiye nasıl bu hale getirildi?
Gelişmiş ülkeler korumacı politikalarla ulusal ekonomilerini geliştirirken, "daralan pazarın genişletilmesi" için, gelişmekte olan ülkelerde daha liberal politikaların yürürlüğe sokulmasını uluslararası örgütler kanalıyla gerçekleştirmektedirler. "Küreselleşme" olarak adlandırılan bu süreçte; sosyal devletin tüm kazanımlarının "özelleştirme, yerelleşme" politikalarıyla yok edilmesi yoluna gidilmiştir.
Devletin asli görevlerinin "adalet ve güvenlik" ile sınırlandırılması ve bu nedenle küçültülmesi gerektiği söylemiyle devletin ekonomik alanda doğrudan "üretici, dağıtıcı ve düzenleyici" rolünün kaldırılmasına ve kamu kurumlarının işlevsiz ve işlemez kılınmasına yönelik yıkım politikaları hayata geçirilmiştir.
Uygulanan yıkım programının "yöntem, etki ve sonuçları" ise, en açık biçimde "Tarım Sektörü"nde ortaya çıkmıştır. Türk tarım sektörü, öncelikle kamu yönetiminin çözülmesi ve üretici ile bağının kesilmesi, tarımsal KİTlerin zarar ettirilmesi sonucu özelleştirilmesi ve kapatılması, tarımsal kredi kuruluşlarının devre dışı bırakılması nedenleriyle, ürün bazında etkinliğini yitirmiş, desteksiz bırakılan üretici verimliliği de artıramayınca dışarıdan gelen ürünlerle rekabet edemez duruma düşmüş, içerdeki tarımsal üretim bilinçli olarak engellenirken ithal ürünlerle piyasa yabancılara terk edilmiştir.
-Elektrik özelleştirmeleriyle birlikte tarım üretimi zora sokuldu.Elektrik borcu olanın hesabı bloke ediliyor...
Türkiye çok sayıda ürünün yetiştirilebildiği bir coğrafyada yer almasına karşın, üretim maliyetlerinin yüksekliği nedeni ile çiftçiler üretim yapamaz duruma gelmişlerdir. Üretim maliyetlerinin yüksekliği içinde, gerek mazot gerekse sulamada kullanılan elektrik bedelleri en önemli yeri tutuyor.
Hükümet çiftçinin tarımsal sulamaya ilişkin elektrik borcunu hangi nedenle ödeyemediğini araştırıp, bu konuda çözüm geliştirme yerine, elektrik dağıtım işini verdiği dağıtım firmalarının alacaklarının tahsilinde firmaların menfaatlerini korumayı, onların tahsildarı olmayı tercih etmiştir. Bu amaçla 09.Mart.2014 tarihli Resmi Gazetede Tarımsal Sulamaya İlişkin Elektrik Borcu Bulunan Çiftçilere Bu Borçları Ödenene Kadar 2014 Yılında Tarımsal Destekleme Ödemesi Yapılmayacağına Dair Bakanlar Kurulu Kararı ve buna ilişkin uygulama Tebliği yayımlanmıştır. Böylelikle zaten yüksek üretim maliyetleri nedeni ile yeterli üretim yapamayan, yetersiz tarımsal desteklemelerle soluk almaya çalışan çiftçiler de, adeta üretim süreçlerinin dışına itilmiştir.
- Meclise sunulan çiftçi borç faizlerinin ertelenmesi talebi AKP`nin oy çokluğuyla reddedildi. Ekonomide çok önemli olan tarım üretimi yapan çiftçiye nasıl bu kadar pervasız davranılabiliyor?
Uygulanan neoliberal politikaların bir sonucu olarak, rant odaklı yatırımlar ekonomide öncelikli yer tutmakta, bunun sonucu olarak özellikle enerji ve inşaat sektörü gözde alanlar olarak öne çıkmaktadır. Sektörel faydanın kamusallığı değil, rant yönü ağır basmaktadır. Bu nedenle yaptığı tarımsal üretim faaliyetinden yeterli gelir elde edemediği için borçlarını ödeyemeyecek durumda olan çiftçinin, yüksek faiz yükü nedeniyle daha da zor durumda kalmasına ilgi gösterilmemekte, çözüm yaratılmamaktadır. Çiftçinin örgütsüzlüğü ve genel olarak halkımızın tepkisizliği, en küçük demokratik tepkinin şiddetle bastırılması iktidara bu şekilde pervasızca davranma rahatlığını vermektedir.
- Çiftçiler tüm bunlarla mücadele etmek için neler yapmalı? Birçok ülkede büyük çiftçi eylemlerine şahit oluyoruz...
Tarım alanındaki en büyük sorunlardan biri çiftçimizin etkin bir örgütlenme yapısı içinde olmamasıdır. Kooperatifçilik göstermelik bir örgütlenme biçimi olmaktan çıkamamıştır. Avrupa ülkelerindeki çiftçiler çok güçlü kooperatif örgütlere sahiptirler. Talepleri çok güçlü şekilde dile getirebilmekte, etkin ve yaygın eylemler ile kamuoyunda etkin olmaktadırlar. Çiftçilerimizin de karar aşamalarında etkin olabilmesi, üretimden satışa kadar olan aşamada sınıfsal menfaatleri doğrultusunda mücadele edebilmeleri için, demokratik kooperatifçilik geliştirilmeli, yatay ve dikey örgütlenmeleri sağlanmalıdır.
- Ülkenin tarım politikaları bu şekilde ne kadar sürdürülebilir?
Nüfusumuzun gelecek on beş, yirmi yıl içinde yüz milyona ulaşacağı göz önüne alındığında, sadece beslenmemizdeki temel besin olan ekmek ihtiyacının karşılanması için ilave altı milyon ton buğday üretimi yapılması gerekmektedir. Bu nedenle Türkiye`nin Tarım politikalarının bu şekilde sürdürülmesi mümkün değildir.
Açlığın gelecekte en önemli sorunlardan biri olacağı göz önüne alındığında, üretim alışkanlıklarını kaybettirmeden ve çiftçimizi yaptığı işe küstürmeden üretim süreçleri içinde tutmak zorundayız.