GIDA DENETİMİNDE YETKİ KARGAŞASI BİTMİYOR - DÜNYA GIDA - EYLÜL'2006
Gıda güvenliğinden sorumlu kim?
Özlem As
Danıştay, Çankaya Belediyesi’nin itirazı üzerine Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın gıda denetimleri yetkisinin hukuki dayanağını oluşturan yönetmeliğin yürütmesini durdurdu. Mahkeme kararı ile gıda güvenliğine yönelik olarak hem Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın hem de belediyelerin yetkili olduğu ifade ediliyor. Söz konusu karar ile birlikte gıda denetiminde yaşanan yetki karmaşası büyüdü.
Gıda Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Petek Ataman, Dünya Gıda’ya yaptığı değerlendirmede, Danıştay kararının, gerekli işbirliği ve diyalog ortamı sağlanmadan, yetersiz düzenlenmiş mevzuatların bir göstergesi olduğunu söyledi. Ataman, “5179 sayılı Yasanın kimi hükümleri gıda denetimini yerele devir yolunu açıyordu. Yasa, açık olmayan, çelişkili, birçok anlam yüklenebilecek ifadelerle dolu olarak yayımlanmıştı. ‘İlgili Merci’ tanımında bakanlık dışında kurumların da gıda güvenliği konusuna dahil olacağı belli olmuştu. Üstelik bu tanım yanlışlıkla değil, hükümetin yerele yetki devri politikalarının uzantısı olarak bu metne alındı. 5216 Sayılı Büyükşehir Belediyesi Kanunu ve 5393 sayılı Belediye Kanunu 5179’dan sonra yayımlanıp, daha önce yayımlanmış olan 5179’un bu yasayla çelişen hükümlerini yürürlükten kaldırınca, yetki kargaşası hukuk eliyle yaratıldı. Nitekim kararın özü de bu yöndedir” diye konuştu.
“Gıda güvenliği konusunda tek yetkili Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’dır söylemi ile Hantal devlet anlayışı, yerele devir ile çözülecektir söylemi, tüm görmezden gelme çabalarına rağmen sonunda çakıştı” diyen Ataman, insanın ve gıda sektörünün bu tür maceralara atılmayacak kadar değerli olduğunu söyledi. Ataman, “Gıda sektörü, sorunları gözardı edilemeyecek derecede önemli, biran önce olumlu gelişmelerin yaşanmasını yıllardır sabırla bekleyen bir sektördür. Tarım alanındaki, ekonomi alanındaki yapısal sorunlar nedeni ile biri bitmeden diğeri başlayan sorunlar yumağı ile yıllardır mücadele veriyor. Sektörü yeni bir sorunlar yumağı ile karşı karşıya bırakmaya kimsenin hakkı yok. Yapılacak düzenlemeler dahi iyiyi bulmaya yönelik olmalı. Yetki kargaşaları ve çekişmelerin fayda getirmediği çok uzun yıllardır biliniyor” diye konuştu.
“Belediyelerde denetim için gerekli altyapı yok”
Belediyelerin denetime yönelik gerekli altyapıya sahip olmadığını kaydeden Ataman, sözlerine şöyle devam etti:
“Ayrıca son derece politik yapılar olmaları nedeniyle birbirleri ile çekişmeleri hiç bitmiyor. Gıda üretimi; bölgeye yönelik elektrik, su arzı veya imar gibi yerel bir eylem değildir. Gıda maddeleri üretildiği ilden tüm ülkeye ve hatta tüm dünyaya ulaşıyor. Son derece hassas olan hammaddesi zaman zaman başka illerden ve yurtdışından geliyor, çıkan sorunlarda izlenebilirliğin sağlanması ancak ürünün çiftlikten sofraya adım adım takibi ile mümkün oluyor. Böylesi önemli bir konunun ‘yerel zihniyet’ ile çözülemeyeceği açıktır. Ayrıca, seçim dönemlerinde bulunduğu bölgenin oyunu almak kaygısında olan kişiler, nasıl işletme kapatacak, nasıl ürün imha edeceklerdir?”
Öte yandan AB müzakereleri öncesinde gerçekleştirilen taramalarda Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın gıda güvenliğinin sağlanması konusunda tek yetkili otorite olduğunun deklare edildiğini kaydeden Ataman, “Denetimler konusundaki mevzuat uyumsuzluğunun ortadan kaldırılması için yeni düzenlemeler yapılacağı taahhüt edildi. Hatta bu taahhüdün ardından yeni “Gıda Kanunu” çalışmaları başlatıldı. Danıştay’ın verdiği kararla başlayan bu süreç, AB uyum çalışmalarına da aykırı olup, müzakere sürecini olumsuz etkileyecek. AB, uyum sürecinde güçlü ve tek bir gıda güvenliği otoritesi görmek istiyor ve çiftlikten sofraya tüm süreci kontrol edebilecek bir yapının gerekliliğini önemle vurguluyor” dedi.
‘Yetkiler tek elde toplanmalı’ prensibi benimsenmeli
“Bundan sonra acilen yapılması gerekenler nelerdir?” sorusunu yanıtlayan Ataman, “Başbakan, Tarım ve Köyişleri Bakanı ve İçişleri Bakanı konuyu tüm hassasiyeti ile enine boyuna dğerlendirmeli ve bir duruş oluşturmalı. Bu duruş hükümet boyutunda oluşturulmadığı sürece, mahkeme kararları sonuçlansa da, yeni yeni yasalar hazırlansa da, süreç bizi hep yeni kargaşalara götürecek. Gıda güvenliği hassas bir konudur, direkt olarak insan sağlığını ilgilendiriyor. ‘Yetkilerin tek elde toplanması hayati öneme sahiptir’ prensibinde fikir birliğine varıldıktan sonra, yeni hazırlanmakta olan ve içerisinde 5179 sayılı yasanın yerine geçecek olan “Gıda Yasası” ve “Gıda Hijyeni ve Gıda ve Yemin Resmi Kontrolleri” yasalarını da barındıran 4’lü hijyen paketinde çok net hükümlerle yetkilerin tek elde olduğu ifade edilmeli. Aksi durumda, henüz kurulamamış olan izlenebilirlik sisteminin kurulması ve işletilmesi daha uzun yıllar mümkün olmayacaktır. 5179 sayılı yasanın, AB yetkililerinin de kimi itirazları nedeniyle yeniden düzenlenmekte olması bir fırsattır. Kamu erki bu fırsatı iyi değerlendirmeli ve gerekli yasal düzenlemeleri yoruma gerek bırakmayacak bir netlikte yapmalı” şeklinde konuştu.
4’li hijyen paketi görüşe açıldı
Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, AB ile uyum çerçevesinde gıda denetimiyle ilgili 4 adet yasa taslağı hazırladı. 5179 sayılı yasanın yerine geçecek olan ‘gıda Yasası’ ve ‘Gıda Hijyeni ve Gıda ve Yemin Resmi Kontrolleri’ yasalarını barındıran 4’lü hijyen paketi görüşe açıldı.
TMMOB’a bağlı üç oda Gıda Mühendisleri, Kimya Mühendisleri ve Ziraat Mühendisleri Odaları söz konusu taslakları değerlendirerek görüşlerini Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’na iletti.
Odaların ortak görüşlerini aktaran Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Gökhan Günaydın, şunları söyledi:
“22–23 Şubat 2005 tarihinde Brüksel'de yapılan Avrupa Komisyonu tarafından TAIEX ve DG SANCO işbirliği ile düzenlenen "Gıda Kontrol Mevzuatı İstişare Toplantısı"nda Veteriner Kanunu Tasarısı ile Gıda Kanununun AB müktesebatı ile uyum durumları ayrıntılı olarak değerlendirmeye alındı. AB yetkilileri tarafından mevcut Gıda Kanunu ve Taslak Veteriner Kanununda çakışmalar ve tutarsızlıklar olduğu, tüm kontrol hizmetlerinin merkezi otorite ve buna bağlı yerel otoriteler tarafından gerçekleştirilmesinin gerekliliği ve Bakanlığın yeniden yapılandırılmasına ilişkin Kanun Tasarısı, Veteriner Çerçeve Kanunu ve Gıda Kanunu arasında tutarlılık ve bütünlük olması gerektiği ifade edildi. AB müktesebatıyla uyumlu Türk mevzuatı hazırlanması hususunda; yeni veteriner kanunu ile AB gereksinimlerini karşılamayan mevcut gıda kanunu yerine hazırlanacak yeni gıda kanununun bir paket halinde, dublikasyonları ve uyumsuzlukları ortadan kaldıracak şekilde aynı zamanda hazırlanması ve sunulması kararlaştırılmıştı. Bu çerçevede de yasa taslakları hazırlandı.”
Kanunların açık, sade, öz, kısa ve genel esasları belirten kesin hükümlerle yazılması gerektiğini, ancak hazırlanan kanun taslaklarının birbiri ile uyumsuz, çelişkili, zaman zaman yanlış ifadeler içeren, karmaşık, dolambaçlı, aşırı teferruatlı, dili hukuk diline uygun olmayan ve yer yer hüküm ihtiva etmeyen tavsiye kararı gibi bir metinler yumağı olduğunu kaydeden Günaydın, kanun taslaklarının adeta yönetmelik hatta tebliğ hazırlama formatında hazırlandığını, dolayısıyla Kanun hazırlama tekniğine uygun olmadığını söyledi.
Yasa taslaklarının gelen görüşler doğrultusunda bir kez daha detaylarıyla değerlendirilmesi gerektiğini belirten Günaydın, “Düzeltmeler yapılmadan yasalaşması halinde gıda sektöründe ve hizmetlerinde büyük bir kaos yaşanması kaçınılmaz. Taslak metinleri hazırlayan Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’ndan; taslak metinlerin ülkemiz menfaatine uygun olarak, ülkemiz koşulları ve bilimsel gerçeklerini gözardı etmeden ve gıda sektöründe; çok disiplinli meslek alanı olarak mesleklerin çatışmasını değil uzlaşısını hedefleyen ve kendi bilimsel yetenek ve uzmanlık alanlarını sürece katabilecekleri bir düzenleme yapmasını bekliyoruz” şeklinde konuştu.
GMO, KMO VE ZMO’NUN PAKETE YÖNELİK ELEŞTİRİLERİ
- Gıda Hijyeni ile Gıda ve yemin Resmi Kontrolleri kanun taslağının 42. maddesinde ve Veteriner Hizmetleri Kanun Taslağının 18. maddesinde çeşitli hizmetlerden ücret ve harç alınacağı ifade ediliyor. Ülkemiz kanun tekniği açısından mükelleften alınacak ücret, harç, ceza v.b. hususların miktarı kanunda mutlaka verilmelidir. Kanun taslaklarında alınacak ücretlerin miktarı verilmediği gibi alınacak ücretin AB'den daha aşağı olamayacağı ifade ediliyor. Ülkemiz koşullarının farklı ve kişi başına düşen milli gelirin AB’den en az 1/5 oranında olduğu düşünülecek olursa AB ile aynı ölçütte hizmetin ücretlendirilme anlayışı ülke gerçeklerinden uzak ve sadece rant peşinde koşan bir anlayışı ifade etmektedir ki bu anlayışı kabul etmek mümkün değil.
- Gıda Hijyeni ile Gıda ve Yemin Resmi Kontrolleri kanun taslağında hayvansal kökenli gıdalarla ilgili terminolojiye yer verilmekle beraber bitkisel gıdalarla ilgili hiçbir terminolojiye yer verilmedi. Bu durumun mevzuat hazırlama bilgi ve becerisinden yoksun olmakla izah edilemeyeceği ve bir tercihin ürünü olduğu düşünülüyor. Bilindiği gibi ülkemiz gıda üretiminde özellikle belli ürünlerde “aflatoksin” sorunu bütün yakıcılığı ile yaşanıyor. Aflatoksin sorununun gıda hijyeni kapsamı içinde olmadığını düşünmek mümkün değil.
- Kanunların eş zamanlı olarak hazırlanması ve yürürlüğe konmasındaki temel amaç, duplikasyonları ve uyumsuzlukları önlemek iken “Gıda Kanunu” tasarısına rağmen hala gıda güvenliğinin neden bir de “Veteriner Hizmetleri Kanunu” tasarısında yer aldığını anlamak mümkün değildir. Tarım sektörü tarla, besicilik, üretim, pazarlama, kalite kontrolü, çevre, sağlık (insan ve çevre) gibi alanlarla bir bütündür. Bu nedenle de bu alanlarda çalışanlarda tüm meslekleri kapsıyor. Tüm kesimlerce bilinmektedir ki, gıda konusu çok disiplinli bir konudur ve hükümlerin sadece gıda kanununda yer alması, bu gerçeği değiştirmeyecek.
- Kanun taslakları hazırlanırken Türkiye'nin bu konuda hiçbir tecrübesi ve geleneği yokmuşgibi davranılmış ve Türk kamu idaresinin ve yargısının aşina olduğu sistemler ve usuller, terimler yok sayılmış ve metinler AB uygulama metinlerinden tercüme edilerek oluşturulmuş. Elbette AB ile teknik uyumu sağlamak üzere AB mevzuatı dikkate alınmalı. Ancak ülkemiz mevzuatının eksikliklerinin giderilmesi yerine “AB'nin isteği!” adı altında ülkemiz menfaatlerini yok saymak kabul edilemez bir durum. Diğer yandan dinamik bir konu olan gıda mevzuatındaki değişimlerin çok zor olan Kanun yapma tekniği ile karşılanması günün değişen şartlarına göre mevzuatı değiştirme gereğini karşılayamayacak. Zira Kanun yapma prosedürü oldukça zor bir süreci kapsıyor. Teknik olarak çerçeve Kanun ve değişen şartlara göre değiştirilen Yönetmelik ve Tebliğ’lerle mevzuat oluşturulması ana ilke olarak kabul edilmeli.
- Gıda konusu ağırlıkla gıdanın asgari kalite kriterlerinin belirlenmesi ile gıda hijyeninden oluşuyor. Bu kapsamda gıda konusunun birden fazla Kanun’da ele alınması mantığı bilimsel bir temele dayanmaktan uzak olduğu gibi AB’de halen yürürlükte bulunan gıda mevzuatı ile de çelişik bir yapıda. Ülkemizde gıda sanayinin yapısı dikkate alındığında değinilen taslak metinlerin hükümleri ile gıda hizmetlerini sağlıklı bir şekilde yürütmek mümkün görülmüyor.