GIDA TEKNOLOJİSİ DERGİSİ: TARIMSAL ÜRETİM SORUNU ÇÖZÜLMEDEN YETERLİ VE SAĞLIKLI GIDAYA ERİŞİM ÇÖZÜLEMEZ- EKİM 2023
“Geçmişini bilmeyen toplumlar, geleceğine yön veremez.” Ulusal önderimiz Atatürk’ün bu sözü bağlamında, Cumhuriyetimizin 100. yılında tarım ve gıda sektörünü geçmişten geleceğe dünyada ve de ülkemizde her yönüyle irdelemek ve sorgulamak, geçmişteki ve bugünkü yanlışlardan ders alarak, ülkemiz adına gelecek yüzyılı doğru planlamak ve yönetmek gerekir. Mümkün mü, istersek, kâr üzerine değil, bilim ve insanlık üzerine düşünürsek, istenirse mümkün. İnsan yaşamının temel besin kaynağı olan gıdaya ulaşmanın ana kaynağı, birincil üretim alanı olan ve küresel/ ülkesel derin yapısal sorunlar/çıkar sorunları yaşayan tarım sektörü. Kapitalist üretim evreninde herkes kendi kişisel/ şirketsel/ülkesel çıkar dünyasında kendine kâr peşinde ve zarar mümkün. Çünkü üretim ortamı belirsiz, kâr edenler çok. Zararı tartalım mı, yararı tartalım mı, nasıl ve niçin? İnsanız. Üretemezsek tüketemeyiz ve tüketemezsek aç kalırız, yoksun kalırız, yoksul kalırız, aç kalırız. Üretim ve tüketim politikaları insanlığa yönelmezse, insan/insanlık olarak yok oluruz. BM, FAO, TOB, TÜİK’in resmi açıklamalarında kimler, neden ve neyin derdinde ve peşinde. İnsan olarak insanlık adına düşünelim. Küresel/şirketsel çıkar hesabını da düşünelim mi, düşünmeli. İnsanlığın ve Türkiye’de yaşayan bizlerin ortak derdi, doğaya uyumlu yeterince verimli kâr eden tarımsal üretim ve israf edilmeden herkese yeten sağlıklı, ucuz yeterli tüketim, yani insanlıkla birlikte insanca yaşamak. Üretici de masum, tüketici de masum. Suçlu kim?
TÜRKIYE’DE GIDA VE TARIM SEKTÖRÜ KRIZDE
Salgın hastalıklar, savaşlar, göçler, iklim değişikliğinin belirsizliği bir yana sorunların asıl sorumlularını sorgulamadan “3. Dünya Yeşil/Kapitalist/ Şirket Gıda Rejimi”nde, girdiden üretime ve de rafa tekelci şirket tarım ikliminin kâr hastalığında ve küresel ekonomik paylaşım savaşlarında tarım ve gıdanın ülkemize etkileri. Türkiye’nin tarımı ve gıdası 2023 yılında krizde. Bu dünyada yaşayan, bu dünyayı yöneten/bu dünyada yönetilen, insanız/insanlarız biz. Yaşamımız için asgari/en az gıdayla bile doymamız/ dengeli-yeterli-sağlıklı beslenmemiz şart. Üretim var ise, tüketim var. Üretime engel ne? Çıkar var ise ki var, kimlerin çıkarı ve ulusal çıkara katkısı ne engel? Düşünelim. Tarımsal üretim, gıda sanayi, gıda tedarik zinciri, tüketim... “Doymak”, “tarladan çatala/sofraya…”, var olan sorunları çözmek için ne yapmalı? Tarım ve tarıma dayalı gıda sanayi ve geleceği, üretim öncesi, ötesi, üretimin devamlılığı önemli. Üretim üzerinde her türlü bölüşüm politikalarını da düşünülmeli mi, evet düşünülmeli. Çözüm üreten doğru politikalardadır. Dünya ekonomi/siyasi rejim tercihine bağımlı ülkesel bağımlı/yarı bağımlı/bağımsız ekonomik/siyasal rejim tercihlerinde, tarım-gıda politika tercihleri dahil,dünyada egemen tarım/gıda rejimlerinde, yeşil devrimle yaşama geçirilen girdi/alım/satım tekelci şirket bağımlılığı ortamını bilerek, bu an insan olarak yaşamamız için yeterli/sağlıklı beslenmemiz her an ve her şeye karşın bizlere dayatılanları görmek şart. Beslenmek için bu ortamda bitkisel ve hayvansal tarım ürünü üretimi ve üretilen ürünlerin işlenerek gıda raflarında bizlere sağlıklı/yeterince/ucuz ulaşması şart mı? Engeller ne?
OSMANLI’DAN CUMHURIYET’E DEVREDEN TARIMSAL MIRAS
Ülkemizde Osmanlı’dan Cumhuriyet’e devreden tarımsal miras; ilkel bir tarımsal yapı, adaletsiz bir toprak düzeni, imtiyazlar ve yabancılara ait arazilerdir. Cumhuriyet’in bu sorunların çözümüne temel yaklaşımı ise; demokratik yollarla feodal güçlere dayalı “köylü” ilişkilerinin tasfiyesi, yabancıların mülk ediniminin kısıtlanması, tarımda modernleşme ve kendine yeterliliği sağlama, sanayileşmeyi ve çağdaş kentleşmeyi gerçekleşmedir. Türkiye’de izlenen tarım politikaları; 1923-50 döneminde “Kendi Kendine Yeterli Olma”, 1950-60 döneminde “Hızlı Makineleşme ve Kısmi Serbest Piyasa”, 1960-80 döneminde “Tarımda Modernizasyona Devlet Desteği ve Desteklemeler”, 1980 sonrası dönemde ise “Küresel Neoliberal Tarım Politikaları” şeklinde yaşama geçmiştir. Peki günümüzde belirleyici kim/kimler?
ÇÖZÜM ÖNERILERIMIZ NELER?
“Kendine Yeterlilik”, ülkemizde hangi ürün, hangi yıl ve neden dış alım? “Tarımda ihracat ülkesi miyiz, ithalatçı mıyız? Resmi rakamları ortaya koyalım mı, resmi rakamlar da ortada, düşünelim. TÜİK Ağustos/Eylül 2023 resmi web verileri ortada. TÜFE içinde gıda enflasyonu, Tarım ÜFE, Tarımsal Gıda Fiyat Endeksi ve mesela ENAG
verilerine göre gıda enflasyonu artacak. Neden, nedeni belli. Çözüm ne? Çözüm de belli. Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) bünyesindeki Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) sorunları ortaya koyarken, çözüm önerilerini de ortaya koymuştur. Ana başlıklarıyla yineleyelim:
» Tarım alanlarını üretimde tutarak arazi kullanım planlaması yapılmalı.
» Korunan tarımsal üretim alanlarında en az 5 yıllık önceden açıklanan desteklerle yönlendirici tarımsal üretim planlaması yapılmalı.
» Tarımsal sulama planlaması yapılarak modern sulama sistemlerine kamu desteğiyle geçilmeli.
» Tarım destekler artırılmalı ve yılı içinde ödenmeli.
» Üreticinin kredi kullanım ortamı çiftçi lehine iyileştirilmeli.
» Maliyet üzerinde alım fiyatı açıklanmalı ve zamanında gerekli alım yapılmalı.
» Üretim ve işlemede en yeni teknikler teşvik edilmeli, Ar-Ge her ortamda desteklenmeli.
» Ve diğer…
Bitkisel ve hayvansal üretim, gıda işleme, gıda sanayi, tedarik ve tüketim zinciri üzerinden sorulması gereken ana soru şu; “Gıda üretimi ve tüketimi kime, neden, nasıl hizmet ediyor?”, “Sözleşmeli üretim bağımlılık zincirinin neresinde?”, “Küresel, dünya/ulus ve devlet/şirket tarımı tartışmaları arasında gıda sisteminden kim/kimler kazanıyor ve kim/kimler kaybediyor?”, “Yanlış varsa ki var, dünyada ve de ülkemizde bu yanlış nasıl düzeltilmeli? Kim/kimler nasıl düzeltebilir?”, “Ulusal politikada ana belirleyici siyaset kurumu ise, 2023 yılında ülkemizde sözde değil özde, yerli ve milli tarım/gıda politikası nedir, kim, nasıl yönetecek? Önce doğru tercihlerle yönetim krizi çözülmeli. “üretim/işleme/tedarik/ tüketim” zinciri iyileştirilmeli. Gıda ham maddesi yoksa, gıda sanayi de yoktur. Gıda egemenliği yoksa, gıda güvenliği ve gıda güvencesi kendi içine sıkışmış fasit daire gibidir. Hep birlikte üreterek hep birlikte büyümek dileğiyle.
Haber kaynağına ulaşmak için lütfen TIKLAYINIZ.