'GİZLİ BİLGİ' MADDESİ BİLGİLENME HAKKINA AYKIRI - CUMHURİYET/TARIM HAYVANCILIK - 08.03.2005

MERKEZ
09.03.2005
 

GDO'YA HAYIR PLATFORMU

Son bir yıldır yazılı ve görsel basında GDO'YA HAYIR PLATFORMU'nun bileşenleri çok şey söyledi, onlarca makale yayınladı. Bilinçlendirme kampanyaları düzenledi, çiftçileri ve tüketicileri uyardı. Açlığın eşitsiz gelir dağılımından kaynaklandığını vurguladı. Aynı zaman zarfında Türkiye Cumhuriyeti Tarım Bakanlığı bünyesinde bir yasa tasarısı taslağı üzerinde bu tartışmalar yapılıyordu. Yasa tasarısı taslağının adı: Ulusal Biyogüvenlik Kanun tasarısı. Taslağa zemin hazırlayan çalışmalara baktığımızda biyogüvenlik hukukunun, şirketlerin çıkarlarını gözeterek hazırlanacağı belliydi. Ancak gerek ulusal hazırlıkların gerekse de uluslararası düzenlemelerin GDO'LU (GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMA) ÜRÜNLERİN TÜRKİYE'de serbest dolaşımını zorunlu kıldığı söylenemezdi.

Taslağa hukuki meşruiyet sağlayan, Biyolojik Çeşitliliğin Korunmasına Dair Sözleşmenin eki niteliğinde olan ve Türkiye'NİN DE ONAYLAYARAK YÜRÜRLÜĞE KOYDUĞU CARTAGENA BİYOGÜVENLİK PROTOKOLÜNÜN DAYANDIĞI İHTİYATİLİK PRENSİBİNE GÖRE DE ÜLKELER GDO'lu ürünleri üretmek, dağıtmak, pazar açmak zorunda değillerdi. Bu ilkeye göre: Güvenlik konusunda bir bilimsel bilgi ya da uzlaşı eksikliği olduğunda, ülkelerin GD organizmaların ithalatını ve kullanımını yasaklama ya da sınırlandırma hakkı vardır.

Mevcut tasarıyı hazırlayanların iddiasına göre ise Cartagena Sözleşmesini imzaladığımıza göre böyle bir yasa çıkartmamız gerekiyordu. Evet, biyogüvenlik sistemine ihtiyaç duyduğumuz kesin. Bu sistemi işletecek bir kuruma da gereksinim var. Yasa tasarısı eğer sadece bu sistemi kurmak gibi bir amaç edinmişse, ki tasarı taslağının amaç maddesinde bu dile getiriliyor. Neden Transgenik ürünlerin zararsız olduğuna dair bilimsel ve toplumsal bir mutabakat sağlanmadan GDO'LU ÜRÜNLERİN ÜRETİMİNE, DAĞITIMINA, İŞLENMESİNE, PAZARLANMASINA İZİN VERİLİYOR? BİLİNDİĞİ GİBİ BİYOGÜVENLİK SİSTEMİ HANGİ TOPLUMSAL SINIFIN ÇIKARLARINI KORURSA KORUSUN, GIDA GÜVENLİĞİ, İNSAN, HAYAN, VE BİTKİ SAĞLIĞI İLE İLGİLİ TÜM DÜZENLEMELERİ İÇİNE ALACAK ŞEKİLDE OLUŞTURULMALIDIR. BUNA KARŞIN HAZIRLANAN TASARI TASLAĞINDA NE GIDA EGEMENLİĞİ, NE GIDA GÜVENLİĞİNE İLİŞKİN DOĞRUDAN BİR DÜZENLEME VAR. BU KADAR DA DEĞİL ELBETTE. İNSAN HASTALIKLARININ TEŞHİS VE TEDAVİSİNDE KULLANILAN TIBBİ ÜRÜNLER İLE VETERİNER TIBBİ ÜRÜNLERİ KANUN KAPSAMI DIŞINDA TUTULARAK BİYOGÜVENLİK SİSTEMİ BAŞTAN, İŞLEMEZ BİR ZEMİNE OTURUYOR. TASLAKLA İLGİLİ DİĞER BİR ÖNEMLİ NOKTADA YASAKLARIN DÜZENLENDİĞİ 11. MADDEYE İLGİLİ. BU MADDENİN B BENDİNE GÖRE, ''GDO VE ÜRÜNLERİNİN, BEBEK ÜRÜNLERİ İLE KÜÇÜK ÇOCUK EK BESİNLERİNDE KULLANILMAK ÜZERE ÖZELLİKLE GELİŞTİRİLMİŞ OLANLAR HARİÇ, BEBEK MAMALARINDA VE KÜÇÜK ÇOCUK EK BESİNLERİNDE KULLANIMI, BU TÜR ÜRÜNLERİ İÇEREN BEBEK MAMALARININ VE KÜÇÜK ÇOCUK EK BESİNLERİNİN İTHALATI VE ÜLKE İÇİNDE DAĞITIMI YASAKTIR.'' DENİYOR. BU MADDENİN GDO'lu ürünlerin riskleri konusunda bir itiraftan başka bir şey olmadığı açık: Küçük çocuklar yemesin ama yetişkin insanlar tüketebilir anlayışı nasıl bir insan metabolizması algısından besleniyor acaba? Küçükler için zararlı olduğu savlanan besinler neden büyüklere zarar vermiyor?

Yine yasaklar başlığıyla düzenlenen maddenin c bendine göre, ''biyolojik çeşitlilik ve genetik kaynakların korunması amacı için belirlenmiş genetik çeşitlilik merkezleri ile Korunan Alanlarına ve organik tarım yapılan alanlara risk değerlendirmeye dayanarak belirlenecek mesafelerden daha yakın mesafelerde GDO üretimi yasaktır.'' Peki Türkiye'NİN ULUSAL ÖLÇEKTE UYGULANAN BİR BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİK VE GEN KAYNAKLARINI KORUMA ACİL EYLEM PLANI VAR MI? TÜRKİYE'nin biyolojik çeşitlilik ve gen kaynakları envanteri hazırlanmış mı? O halde bu madde nasıl uygulanacak, bir ülkenin gen kaynakları envanteri ve biyolojik çeşitlilik acil eylem planı uygulaması olmadan yönetmeliklerle koruma alanları belirlenerek, yeni bir hukuksal komediye imza mı atılacak?

Bu taslak tasarı yasalaşır ve yürürlüğe girerse, önümüzdeki yıllarda çiftçilerimizi zor günler bekliyor. Transgenik tarım dışında tarımla uğraşanların, transgenik tarımdan uğrayacakları zararlar da sorumluluk nasıl tespit edilecek? Bu zararı kim ispat edecek? Sorularına geleneksel hukuk mantığı içinde yetersiz yanıtlar üreten tasarı taslağı, transgenik ticaret yapan şirketleri izin işlem ve prosedürlere uymadıkları anda sorumlu tutarken sorumluluğa ilişkin temel ilkelerin düzenlendiği 33. maddenin (e) bendinde illiyet bağının kesildiği halleri göstermiştir. Geleneksel hukuk kuralları içinde kusur sorumluluğuna ilişkin illiyet bağını kesen etkenler mücbir sebep, zarar görenin kusuru, 3. kişinin kusurudur. Kusursuz sorumluluk ise kusur sorumluluğundan tamamen farklıdır. GDO ve ürünleri için mücbir sebebin kabul edilebilir bir illiyet bağını kesen sebep olmadığı açıktır. Ancak, GDO'LAR İÇİN MÜCBİR SEBEBİN İLLİYET BAĞINI KESEN NEDEN OLARAK KABUL EDİLMESİ DOĞA OLAYLARININ TAMAMININ MÜCBİR SEBEP KAVRAMI İÇİNDE ŞİRKETLER TARAFINDAN İLERİ SÜRÜLEBİLMESİNE OLANAK TANIR Kİ, BU DURUM MEVCUT MAHKEME KARARLARINA VE SORUMLULUK HUKUKUNUN İLKELERİNE; ANAYASA'ya ve hukuk devletinin ilkelerine aykırıdır. Bu nedenle de illiyet bağını kesen nedenler arasında mücbir sebep de sayılarak taslak bir eliyle verdiğin, diğer eliyle almaktadır.

Okunma Sayısı: 324