"GÖZ GÖRE GÖRE TÜRK TARIMI ÇÖKERTİLİYOR" - CUMHURİYET TARIM

DENİZLİ
18.09.2008

Şube başkanımız İbrahim GÜR'ün Türk tarımının içinde bulunduğu durum ve yaşadığı çöküş ile ilgili makalesi Cumhuriyet gazetesinin 9 Eylül 2008 tarihli Tarım -Gıda-Hayvancılık ekinde yer almıştır.

 

GÖZ GÖRE GÖRE TÜRK TARIMI ÇÖKERTİLİYOR

 

 

 

  İlimizde tarımsal amaçlı kullanılan arazi yaklaşık 377 bin hektar olup, bu da tüm arazi varlığının %32‘ sini oluşturmaktadır. Bugün için bu alanın %79.1‘inde tarla ürünleri, %12.2‘sinde bağ, %3.7‘sinde sebze, %0.9‘unda zeytin, başta elma, kiraz, şeftali ve nar olmak üzere %4.1‘inde meyve yetiştiriciliği yapılmaktadır.

  2007 yılı sonu itibariyle gayrisafi üretim değerlerine göre ilk on ürünümüz sırasıyla üzüm, elma, buğday, arpa, yem bitkileri, kiraz, dane mısır, ayçiçeği(çerezlik), kavun ve tütünden oluşmaktadır. İlimiz tarımında, GSFH değerlerinde bitkisel üretimin oranı %69.6, hayvansal üretimde ise %30.4‘dür. Özellikle son beş yıldır büyükbaş hayvan mevcudu da %90 artışla 151 bin sayısına ulaşmıştır. Yine ilimizde 112 adet su ürünleri işletmesi olup, toplam üretim kapasitesi 265 bin ton dur.

  Yine son bir yıl içinde 215 dekar alanda jeotermal ısıtmalı sera kurulmuş; 983 dekar saha da organize sera bölgesi ilan edilmiş olup, altyapı çalışmaları hızla devam etmektedir.

  Yukarıda verilen bu rakamlar da, üretici ekim kararını o yılki ürün fiyatlarına ve desteklemelerine göre verdiğinden,  üretimde, tüm ülkemiz genelinde olduğu gibi, ilimizde de dalgalanmalara neden olmaktadır. Artık ülkemizde bilindiği gibi, ürün fiyatlarının belirlenmesinde devletin rolü bulunmamakta, dünya fiyatları ve o yılki üretime göre piyasa koşullarında belirlenmektedir.

    Yine ilimiz,yaşanan kuraklık ve iklim değişikliklerinden en çok etkilenen illerden biri olmuş, üreticimiz, verim ve kalite bakımından ciddi maddi zararlar yaşamıştır. Özellikle belirlenen dört ürüne(buğday, arpa, korunga ve fiğ) verilen kuraklık zararı ödemelerinin azlığı ile birlikte bunların dışındaki ilimizde yetiştirilen başlıca ürünlere hiçbir kuraklık zararı verilmemesi üreticilerimizde ciddi maddi sıkıntılar yaratmıştır. Tüm Türkiye de olduğu gibi kuraklığın faturası ilimizde de üreticilere çıkartılmıştır. İlimizde ki kuraklığın etkilerinin, bugün için yağışların yetersizliği göz önüne alınırsa 2008 yılı içinde görüleceği beklenmektedir.Durum böyle iken, siyasi iktidarın henüz bu duruma bir önlem aldığı görülmemektedir.

   Tüm ülkemizin diğer illerinde olduğu gibi, ilimizde de tarım ve kırsalın tüm sorunlarını,bugüne kadar uygulama gelen politikalardan soyutlayarak,değerlendirmek olası değildir.Tarımda ülkemiz genelinde yaşanan yıkıntı ve yeniden biçimlendirme hep aynı temel nedenlere dayanmakta ve de kaçınılmaz sonuçları ülkemizin genelinde,tüm yaşamsal alanlarımızda ortaya çıkmaktadır

       İlimizde tarım, bu süreçlerde kontrolsüz,  planlamadan uzak  yeniden yapılanmaya  devam etmekte. Tekstildeki yaşanmakta olan krize bağlı,,tekstilden umudunu kesen sanayici;umudunu tarıma bağlamış görünmekte. Bu anlamda, başta meyvecilik, seracılık ve hayvancılığa yönelmiştir.Denizli tarımına böylesi sermaye girişleri , bir bakıma doğru gözükse de,bir yandan küçük üreticimiz üretim süreçlerinden hızla kopması,diğer yandan tarımda böylesi şirketleşmelerin sonuçlarının doğru değerlendirilmesi de yukarıda belirtilen nedenlerden dolayı  bir zorunluluktur.Bugün baktığımızda üreticilerimizin geniş örgütsüzlüğü ve de mevcutların işlevsizliği göz önüne alındığında, ürün fiyatlarının belirlenmesinde hiçbir etkileri maalesef  bulunmaktadır.Başta mazot,gübre, ilaç,yem,elektrik ve su olmak üzere tüm tarımsal girdi fiyatlarında %50 ‘leri aşan zamlar,diğer yandan bundan 4-5 yılın öncesinin ürün fiyatları, başta küçük üreticiler olmak üzere üreticilerin üretime devam etme nedenlerini ortadan kaldırmaktadır.

  Aslında bu şekilde ,AB‘nin ülkemizden istedikleri de sessizce gerçekleşmekte.Dolayısıyla da kırsal kesimindeki istihdam ve üretimde düşmede beraberinde gelmektedir.

   Bu yıl için, kiraz ve elma olmak üzere çiçeklenme dönemlerindeki olumsuz hava koşulları yüzünden, yeterli döllenme olmadığından ,bu ürünlerde çok ciddi verim kayıpları olacaktır.

   Şaraptaki ötv  oranının düşürülmesi,  şarap üreticileri için biraz iyi olmuş olmuşsada,bunun üzüm üreticilerimize nasıl yansıyacağı  bilinmemektedir.Zira şaraplık  üzüm fiyatlarını işletmeler kendi aralarında belirlemektedirler.

   İlimizdeki nar yetiştirilmesi, son yıllarda hızla artmış,artmaya da devam etmekte.Bugün için Türkiye nar üretimimizin en az %10 ilimizden gerçekleşmekte.Nar üretimi bugün için karlı olsada önümüzdeki süreçlerin neler getireceği belli değildir.Özellikle narın, çeşitli şekillerde işlenerek, daha fazla katma değer yaratılarak satılmasında, büyük yarar vardır.

   Kuru koşullarda üreticilerimiz bu yıl hububat ekimine yönelmiştir.Ama borç batağındaki üreticilerimizin, bunu uygun fiyatlardan  satıp satmayacağıda, belirsizliğini , bu koşullarda  korumaktadır.

   İlimizde hızla gelişmekte olan süt üreticiliğinde,son aylarda tüm Türkiye genelinde süt sanayicilerinin kendi aralarında anlaşarak,artan girdi fiyatlarına karşılık süt fiyatlarını %16 düzeyinde indirmeleri tam bir şok etkisini yaratmıştır.Eğer bu durum böylesine devam ederse,geçmişte dışarıdan ithal ettiğimiz yaklaşık 280 bin damızlık süt sığırları gerçeğinde olduğu gibi,üreticilerimizin süt üretiminden vazgeçerek inekleri kasaba göndermeleri kaçınılmaz olacaktır.

   Bugün için izlenen politikalar, başta ABD ve AB‘nin elindeki fazla damızlık ineklerinin ,ülkemize pazarlanmasının önünü açmaktadır.Ki ilimiz Acıpayam ilçesindeki Devlet Üretme Çiftliğini alan şirket, geçen aylarda ABD‘den bini aşkın gebe düve   dışalımı gerçekleştirmiştir.Oysa bizim damızlık düve gereksinimlerimizi yerli damızlık hayvan yetiştiricileri birlikleri kolaylıkla karşılayabilirlerdi.Doğrusu gerek ülkemiz, gerekse ilimiz için en uygun süt inekçiliği ,yerli damızlıklarımızla oluşturacağımız en fazla 40-50 başlık aile tipi kooperatiflerle yapılacak olandır.Bu aradada süt işletmeleri her geçen gün tekelleşmekte.      Ülkemiz için olmazsa olmaz olan, küçükbaş hayvan yetiştiriciliği desteklenmemekte, ülkemizin bu gerçeği de göz ardı edilmektedir.

   İlimiz pamukçuluğunda son yıllarda tam bir yıkım yaşanmakta.Pamuk satış fiyatları üretim maliyetlerini dahi karşılayamamakta,üretici her geçen yıl pamuk üretiminden vazgeçerek ,diğer ürünlere  kontrolsüz şekilde yönelmektedir.

   Tekelin alkol bölümünün  özelleştirmesiyle , üzüm ve anason üreticilerinin yaşadığı  sıkıntıların, bundan böyle tütün bölümününde tamamen satılması sonucu, aynı şekilde tütün üreticilerininde yaşayacakları bir gerçektir.Bugün Tekel‘in satılmasının, neye ve kime hizmet edeceği bellidir.Tıpkı devletin süt,gübre,et,yem gibi alanlardaki özelleştirmeler sonuçlarında yaşanan yıkıntıların bugünkü yansımalarında olduğu gibi.

  Bugün AB ile yapılan anlaşmalar,tıpkı 1980 den itibaren IMF ve DB‘nın isteklerinde olduğu gibi harfiyen yerine getirilmekte,üstelik tarımımızı ve ekonomimizi çökertmek pahasına,halen de sürdürülmeye devam edilmektedir.Bu politikaların ülkemizi getirdiği nokta tüm çıplaklığı ile bellidir.Eğer bu politikalara devam edilirse,götüreceği noktada tam bir yıkım ve sömürgeleşme olacaktır.Bir ülkeye ihanet, daha nasıl yapılır doğrusu bilemiyorum.

 Bir ülkenin makro ekonomik dengeleri bozuksa,yatırım ve üretim süreçlerinden kopartılmışsa,ekonomisi iç ve dış borç batağına saplanmış ve ekonomisi sürekli ödedikçe artan bor faiz ödemelerine göre kurgulanılıyosa,her türlü krizlere karşı kırılgan bir yapıda ise,borç faizi ödeme adına Cumhuriyetimizin yoktan var ettiği en karlı  KİT lerimizi adeta peşkeş çekercesine elden çıkarmak zorunda kalıyorsa,küresel sermayenin kendi çıkar ve beklentilerine göre bizlere dayattığı politikaları harfiyen yerine getirmek zorunda kalıyorsa bugün için diğer sektörlerde olduğu gibi istesede tarıma kaynak aktaramaz.Sıcak para girişine ve rant ekonomisine dayalı bugünkü ekonomimizin çökmesi kaçınılmazdır.Ayrıca unutulmamalıdır ki ekonomik bağımsızlılığı olmayan bir ülkenin, siyasi bağımsızlılığından da söz edilemez.Artık bu ülkede icazetli kurtarıcılar aramak yerine,başta üreticilerimiz olmak üzere tüm halkımız kendi öz gücüne güvenerek,kısa vadeli çıkar ve beklentileri yerine değil,geleceğini karartmamak adına,zamanında ve yerinde,bilinçli ve örgütlü temel bir duruş sergilemek ve tepki vermek zorundadır.

 Artık bu oyunun hep böyle oynanmaması, kervanın hep böyle gitmemesi için mutlaka bu tek yanlı ipoteğe dönüşmüş politikalardan vazgeçilerek, mutlaka ülkemiz çıkarları adına, ülkemizin kaynaklarını yatırım, üretim ve istihdamı hedefleyen bir anlayışla harekete geçiren, ulusal tarım politikalarının uygulanması zorunluluktur. Bunun içinde  ulusal iktidarlara ve onun arkasında halk desteğine gereksinim vardır.,Oynanan bu oyunda   her zaman kazananlar, bu oyunun kurallarını koyan ve bizim gibi ülkelere bu oyunu oynamayı dayatan bir avuç küresel sermaye ile bundan nemalanmaya çalışan yerli uzantıları olmaktadır. Ve de bu oyun böyle sürdükçe, her zaman kaybedecek olan, geniş halk kesimleri olacaktır.

 

 

 

 

 

                                                            İBRAHİM GÜR

                                                          ZİRAAT MÜH.ODASI                                        

                                                          DENİZLİ  ŞUBE

                                                           BAŞKANI

 

 

Okunma Sayısı: 1950