HABER GAZETESİ (SAMSUN) -20 KASIM 2016

SAMSUN
21.11.2016

KAHVERENGİ ALTIN, BIÇAK KEMİĞE DAYANDI KARA YAZIYA DÖNÜŞTÜ

 

 TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Samsun Şube Başkanı Hayati Tosun yerel Haber Gazetesinden Burcu Düzgün ÇOBAN ile röportaj yaparak, ZMO faaliyetleri, fındık üretimi ve sorunları ile çeltik üretimi konularında görüşlerini açıkladı.

 

Haber Gazetesi-20.11.2016

"Tarihi belgelerde günümüzden 2300 yıl önce Türkiye‘nin kuzeyinde Karadeniz kıyılarında fındık üretildiği belirtiliyor ve fındığın son 600 yıldan beri Türkiye‘den diğer ülkelere ihraç edildiği biliniyor. Dünyanın fındık üretimi için gerekli uygun hava koşullarına sahip bir kaç ülkesinden biri olan Türkiye, toplam dünya üretiminin yüzde 75‘ini, ihracatının ise yüzde 70-75‘ini gerçekleştiriyor. Bu kadar büyük öneme sahip olan fındıkla ilgili problemleri Türkiye Ziraat Mühendisleri Odası Samsun Şube Başkanı Hayati Tosun ile konuştuk. Tosun, çeltik ile ilgili sorularımızı da yanıtladı.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Ziraat Mühendisleri Odası neler yapar?

Hayati TOSUN: Ziraat Mühendisleri Odası TMMOB`a bağlı meslek odaları içerisinde. Bizi zaman zaman Ziraat Odası`yla karıştırıyorlar. Bu nedenle altını çizmekte fayda var. Ziraat Mühendisleri Odası TMMOB`a bağlı meslek odasıdır. Ziraat Odaları ise çiftçi örgütleridir. Odamız, kamu kurumu niteliğinde kurulmuş meslek örgütüdür. Anayasa`nın 135. maddesinde de belirtilen bir odadan söz ediyoruz.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Nasıl çalışmalar yapılıyor?

Hayati TOSUN: Yazılı basındaki ifadelerle de farkındalığı oluşturmaya çalışıyoruz. Mesela bu son bir sene içerisinde dört sefer tarımsal ürünlerle ilgili farklı konularda görüşlerimizi dile getirdik. Bir mühendis gözüyle konuları değerlendirdik. Kamuoyunu bilgilendirmeyi amaçlıyoruz. Ziraat mühendislerinin işi çözüm üretmektir. Doğruları gördüğümüz yerde rakamlarla ortaya koyuyoruz. Sonuç bellidir, o sonuç ile ilgili yorumlardır siyaset yapmak. Biz tarımın siyaseti olmaz diyor ve bunu her fırsatta da ifade ediyoruz. Ama bunları savunmayı siyaset olarak isimlendiriyorsak siyaset yapmaya da bu mantık içerisinde bakarız.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Fındıkta serbest piyasa çöktü deniyor. Katılıyor musunuz bu görüşe, nedir son durum?

Hayati TOSUN:  Aslında bu konu ziraat mühendisleri tarafından sıklıkla dile getiriliyor. Ama ne gariptir ki sözden öte hiçbir şey yapılamıyor. 2014 yılındaki don hadisesinden sonra olan fiyat çıkışından bu zamana baktığımızda fındık fiyatları sürekli olarak üreticiyi hüsrana uğrattı. Ben bu konu ile ilgili bazı verileri bir araya getirdiğim tabloyu paylaşmak isterim.  Bu tabloda 2015 yılı, dün ve bugünün fındık fiyatları var. 2015 yılı 16 Kasım tarihindeki fındık fiyatı 13.75 TL idi. Bu hafta ise 10 TL`nin da altına düşerek  9.75-9.50 civarında seyretmeye başladı. Düşündüğümüzde fındık dolar ile sattığımız bir ürün.  Şu ara çok fazla milli tarım politikaları konusu konuşulsa da dolar ile sattığımız bir ürün ile ilgili iki kere düşünmemiz lazım. Geçen sene 2.75 olan dolar kuru yine hafta sonu itibariyle 3.40 civarında seyrediyor. İhracat ile ilgili de rakamlar da ortada. Son iki aylık rakamlara baktığımızda geçen sene ve bu senenin gerçekleşmiş fiyatlarını esas aldığımızda eğer ürünün fiyatındaki düşüş doğru ise uluslararası piyasada da dışarı çıkan ürünün fiyatının düşmesi gerekiyor. Geçen sene tonu 9.802 dolara giden bir ürün bu sene 9.406 dolara düşmüş.  Bu dolar bazında fındığın fiyatının gerilediğini doğrular nitelikte bir sonuç. Ancak yüzde 4.03 oranında bir gerileme söz konusu. Kurdaki artışa baktığımızda fındığın fiyatı geçen sene 13.75 ise bu fiyatın bu sene 14.68 olması gerekiyor. Dolayısıyla fındığın gerçek fiyatının bu hesap üzerinden oluşturulması gerekiyor. Reel olan bu. 14-15 TL aralığındaki herhangi bir fiyat kesinlikle fındık için gerçek olmayan bir fiyattır. Burada asıl düşünülmesi gereken şey, fındık sadece Karadeniz Bölgesi üreticisinin bir geçim kaynağı, milli sermaye kaynağı değil. Katma değeri tamamen içeride olan herhangi bir girdi almadan üretilen bir ürünü önceki senelerde 2.8, hatta yaklaşık 3 milyar dolara kadar çıkmış bir ürünün cari hasılata ulaştığınız bir üründe bugün bu fiyatlar karşısında devletin seyirci kalmasına insan akıl erdiremiyor. Üretici örgütleri de bu konuda sadece sözde. Ama sonucu getirecek olan da devlet öbür türlü herkes konuşuyor. Herkes düşünecek ve konuşacak o konuya ket vuramazsınız. Ancak nihayetinde işin başında olan icra makamlarının ‘bekleyin fındık fiyatları yükselecek` demeleri yanlış. Çünkü icra makamı dilek temenni makamı olamaz. Onların yapması gereken buradaki politikayı üretmektir. Ülkenin, bölgenin ürününe de sahip çıkmaktır. Fındık yaklaşık 8 milyon insanı direkt etkileyen bir ürün. Vatandaş fiyat geriye geldikçe ürününü satamıyor. Bir diğer yandan ticaret hayatı bitti. İnsanlar borçlarını ödeyemiyor. Bu konuda devletin bir an önce müdahil olması lazım.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Bu sıkıntıları biraz açacak olursak...

Hayati TOSUN:   Bunun bir maliyet fiyatı var. Öncelikle ciddi bir maliyet analizinin yapılması gerekiyor. Örneğin rekolte tek elden açıklansın dendi açıklandı ve bu güzel bir gelişme ama o rekolte bile tutarlı değil. Hala revize ediliyor.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Evet, fındığın tahmin edilenden daha az olduğuna dair revizeler söz konusu. Ancak fındık az ise fiyatın yükselmesi gerekir ama fiyat düşüyor. Bu durum nasıl açıklana bilir?

Hayati TOSUN: İhracatı yapan üç büyük firmayla bu işin alıcısı satıcısı tek olunca, ürünün yurt dışına çıkış kaynağında tekelleşme olduğu için de böyle bir sonuç karşımıza çıkıyor. Biz, fındık gibi tel el olduğumuz bir üründe bugün yapılan uygulamalar devletin, uyguladığı politikalar kesinlikle tutarsız ve yanlış.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Üretici de ürüne küstüğünü söylüyor. Onlara yönelik öneriniz ne olacak?

Hayati TOSUN: Üreticinin ürününe ya da tarlasına küsmesi dediğimiz bu tablo yeni bir durum değil. Üstelik bu olayı sadece fındık ile de sınırlamamamız lazım. Türkiye`deki mevcut politikalar hep ithalat üzerine olduğu için üretici pek çok konuda ürününe küsmeye başladı. Her geçen gün tarımla uğraşan ciddi bir nüfusu kaybediyoruz. Bir diğer yandan da tarım alanlarımızı kaybediyoruz. Bu konuda ciddi bir sıkıntı var yani sadece fındık üreticisini etkiler boyuttan çok daha fazla. Bu şekilde bir yere varamayız. Hep dile getiriyoruz geleceğin savaşları gıda savaşları olacak.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Konuyu fındığa özelleştirirsek yapılması gereken nedir?

Hayati TOSUN: Burada devletin yapması gereken ürünleri katma değeri yüksek hale getirmek lazım.  Dışarıya çıkış kanallarını, arz kanallarını çoğaltmak gerekiyor. Ürününüzü dışarıya marka olarak, katma değeri yüksek işlenmiş ürünler olarak çıkartmanız lazım. Yatırımı kendi insanımıza ve kendi toprağımıza yapmalıyız. Sürekli olarak ithalat ile bir yere varma şansımız yok.  On yıllık süre içerisinde 100 milyar doların üzerinde bir tarımsal ürün ithalatı yapıldığını düşündüğümüzde yazık diyebiliyoruz. Bugün bizim 400 milyon dolar gibi bir borcumuz var. Dövizin yerinde durmadığını da düşündüğümüzde bu rakam sürekli olarak artıyor. Millileşmeye önce ülkemizde üretim ile başlayacağız ithalatla değil.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Tarım politikalarıyla ilgili bir değişikliğe gidilmesi gerekiyor diye bilir miyiz?

Hayati TOSUN: Fındıktan konuşacak olursak, Karadeniz insanının kanayan yarası. Onlar bu konudaki sıkıntılarında ve isyanlarında sonuna kadar haklı. Özellikle bu konuda kesinlikle devletin artık bir pozisyon alması lazım. Bakan Trabzon`a ortak akıl toplantısı için geldiğinde belli konular konuşuldu. Gerekirse müdahale olarak dendi ama bunların hiç biri iki senedir ne yazık ki uygulanmıyor. Davul da tokmakta devletin elinde ama buna sessiz kalmasında art niyet düşünülmeye başlandı. Bugün FİSKOBİRLİK gibi bir kurumu batırdık. Bu bir güç. Devlet, kademeli şekilde alım yapsa fiyatta kademeli şekilde artacaktır. Üretici alın terinin emeğinin karşılığını almak istiyor. Aslında yaşamak istiyor.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Lisanslı depoculuk konusu da çok fazla dillendirilen ancak sonuca ulaşmayan konulardan biri. Hayata geçirilse neler kazandırır üreticiye?

Hayati TOSUN:  Bugün Karadeniz`deki fındık fiyatıyla ilgili oluşan en büyük sıkıntılardan bir tanesi emanet sistemidir. Üreticinin en çok suçlu olduğu konu fındığını emanete vermesi bunu hepimiz biliyoruz.  Bugün ilgili isimlerle konuştuğumuzda görüyoruz ki hala yüzde 40-50`li oranlarda hala emanet fındık var. Öncelikle emanete fındık olayının bırakılması gerekiyor. Ürünü işleyen vatandaş elinde stok olduğu sürece alımı kademeli yapıyor. O süre içerisinde panik olan üretici ve ya tüccar da buna dâhil zarar ediyor. İş sadece bir tekel konumunda yani kazanan tek. Bu mantığın kabul edilir bir tarafı yok.  Eğer üreticiye şu dense ‘Senin üretim maliyetin 8 TL, karın şudur, yaşam standardın budur, fındığın asgari fiyatı budur`, bir isim konsa en azından vatandaş ürününü nerden satacağını bilir. Birçok ürün için de bu durum geçerli aslında. Örneğin ayçiçeğinde aynı sistem uygulanıyor. Belli ürünlerde asgari taban fiyatı uygulaması şart. Aksi takdirde bir yere varma şansımız yok.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Bir geç kalınmışlıktan söz edebilir miyiz?

Hayati TOSUN:  Tabii, siz eğer bu lisanslı depoculuğu ortaya koymazsanız. Yarın bürgün Avrupa bunu önünüze getirecektir ki yakın zamanda da İtalya`nın bir karalama operasyonu söz konusu oldu. Bu işler o kadar kolay değil. Siz devlet olarak vatandaşınızın arkasında dik bir şekilde duracaksınız. Kazanan vatandaş değilse o zaman birileri üzerine düşeni yapmıyor.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: İtalya`dan gelen o açıklamayı bir algı operasyonu olarak nitelendirdiniz ancak şu anda hala etkileri görülüyor mu o açıklamanın?

Hayati TOSUN:  fındık fiyatı hala geriye doğru gidiyorsa tamamen bu kumpasın piyasada devam ettiğini gösterir. Biz bir ticareti yaparken sağa sola kafa tutarak yapamayız. Önce profesyonellik olacak. Eğer ürünün kalitesini standardını bir kademeye getirirseniz o zaman dersiniz ki ‘benim ürünümün standardı bu ve ben fiyatta da sizden bunu istiyorum.` Ama dökme malın fiyatı da dökme oluyor. Bizim de artık katma değerli üretime geçmemiz lazım tarımı sadece üretim mantığında düşünmemek gerekiyor. Aslında tarımın en büyük sıkıntısı pazarlama. Üretimde vatandaşın bir sıkıntısı yok biz o konuda gerekli yeterliliğe ve bilgiye sahibiz ancak maalesef bu işin pazarlama ayağını beceremiyoruz. Örneğin Rusya domatesi almıyorum dedi ve kriz oluştu. Ama biz doğalgazı her halükarda alıyoruz. Bugün devletin açıkladığı rakamlara baktığımızda 17-18 milyar dolar ihracatımız var. Buna 40 milyar dolar gibi bir hedef çizilmiş. En büyük ihraç kaleminizde siz bunu beceremiyorsanız o rakama nasıl ulaşacağınız hakikaten akla zarar. Bunlar reel değil ve tribüne cümlelerden öteye de gitmez.  

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Ne olacak peki, gerekli müdahale yapılmazsa önümüzdeki günlerde fındık nasıl bir pozisyona gelecek?

Hayati TOSUN: Fındık fiyatları kesinlikle yükselecek. Herkesin sabrını sınıyorlar. Fiyatları baskı altında tutmaya çalışıyorlar ama ben tekrar üreticinin gardını düşürmemesini isteyeceğim. Olumsuz bir havaya girmesinler.  Sabır gerektiriyor. Nihayetinde elinizdeki mal kuru bir mal. Burada yine devletin yapabileceği şeylerden bir tanesi devreye girmesi olacaktır. Üretici zaten yapacağını yaptı. Devlet bizim devletimiz para da bizim paramız kimin parasını kimden esirgiyorlar. Burada esas üzerine görev düşen devlet. FİSKOBİRLİK`i mi Ofis`i mi devreye koyar ne şekilde yaparsa yapsın. Ama üreticinin arkasında durması lazım. Zaten sosyal medyadan da takip ettiğimize göre de vatandaş bunun hesabını sandıkta soracağız demeye de başladı.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Gelir destekleriyle ilgili olarak neler söyleye bilirsiniz?

Hayati TOSUN: Öncelikle tarımsal destekler konusunda genel anlamda şöyle bir durum var. Ülkemizin, Anayasa`da da yeri olan bir konu bu, toplam gayri safi milli hasılanın yüzde 1`i gibi bir oranı üreticiye destek olarak aktarması gerekiyor. Ancak halen bir bu rakamların altındayız. Zaman zaman medya duyduğumuz destek haberleri oluyor. Destek veriliyorsa hakkı verilsin kimse verilip verilmediğini sorgulamıyor. Bu hak neyse onun yerilmesi ve hangi kanallarla verildiğinin de açıklanması lazım. Birisi veriyor birisi vermiyor tartışmasına gerek yok. Ama önce şeffaf olalım.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Havza bazlı alan gelir desteğinden bahsedecek olursak. Bu yöntemin sıkıntıları neler?

Hayati TOSUN:  Bu desteğin ürüne, üretime mi yoksa alan bazlı mı verilmesi gerektiğine karar verilmeli. Belli ürünlerde özellikle alan bazlı verilmesi biraz tembellik yapıyor. Herkesin belli ürünlerde dönüm başına aldığı destekler var. Azalan tarım alanları ve artan insan nüfusu düşündüğümüzde bizim üretimi desteklememiz lazım.  Destek programlarının ya da mantığının, üretim miktarlarına doğru üretim alanlarından kaydırılması lazım. Çünkü alan daralırken sizin verebilecek olduğunuzdan daha önemli olan sizin üretimi arttırmanız. Artık bunun kesinlikle sorgulanması lazım.  Havza bazlı alan gelir desteğine gelecek olursak belli ürünlerin belli alanlarda desteklenmesi bizim de istediğimiz bir konuydu. Ancak üzülerek görüyoruz ki Samsun ile ilgili örnek verecek olursak Çarşamba`da buğdaya destek neden verilir? Zaten bu bölge buğday bölgesi değil. Fındığa, soyaya, sebze meyveye, kesme çiçeğe kiviye desteği anlarım. Ama bunlara destek verilmiyor. Sıkıntıları dile getirirken de vatandaşa alternatif sunmak da gerekiyor bunu sunacak olan da yine devlet. Pazar oluştuğunda ürün zaten kendi yerini buluyor. Bu uygulamada bahçe bitkilerinin hiç biri yok. Bunları genelde oturduğumuz yerde masada yapıyoruz sonra da ‘destek veriyoruz` deyip çıkıyoruz.  Bugün 400 milyar dolar borcumuz varsa biz zengin bir ülke değiliz. Bizim önce denk bütçe mantığında bir şeyleri üretmemiz lazım. Üretirken de vatandaşın bir masrafı var ve onun karşılığında da bir para kazanması lazım. Kazanç olmayan yerde devamlılık olmaz.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Fındık bahçelerinin yaşlandığına dair değerlendirmeler yapılıyor ve zaman zaman gençleştirme çalışmaları yapıldığını görüyoruz. Bu konu ile ilgili durum nedir?

Hayati TOSUN:  Geçen sene Giresun`daki Fındık Araştırma Enstitüsü bir çalışma yaptı. Özellikle don hadisesine karşı yeni çeşit çalışmalarının yapıldığını söylemeliyim. Ama düşünün ki bu bölgede fındık 50-100 yıldır yapılırken bu konuların yeni gündeme gelmesi bir geç kalınmıştık ta olsa zararın neresinden dönersek kar diyelim. Burada desteğin alan bazlı düz mantık çerçevesi içerisinde verilmesindense gençleştirmeye, yeni çeşitlere, ıslah edilmiş yeni alanlara projelere verin. Özellikle son iki üç aydır budama teknikleriyle alakalı il- ilçe müdürlüklerimizin çalışmaları var tabii bunlar güzel çalışmalar. Yine önemli problemlerden biri de küllenme hastalığı son yıllarda karşımıza sıkça çıkıyor. Bu önümüzdeki zaman diliminde yurt dışındaki alıcıları da etkileyecektir. Bu mücadelede de yine üreticiye destek verilmesi lazım.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Ülkemiz dışında fındık üretimi yapan ülke sayısında da bir artış var ve özellikle ABD`nin gelişmiş teknoloji kullanarak fındık üretimi yaptığı ifade ediliyor. Bir tehlike miri sizce?

Hayati TOSUN:  Tüm ülkeler sıkıştıktan sonra kendi çözümlerini üretmek zorundalar. Önemli olan o süre içerisinde sizin ne strateji geliştirdiğiniz. Bugün ABD, Gürcistan, Azerbaycan`da pek çok yerde yeni alanlar oluşturulmaya çalışılıyor. Ama her ürünün belli bir doğal alanı var. Fındık için de Karadeniz Bölgesi doğal alan. Bu doğal alandaki kaliteyi diğer alanlarda yakalama şansları yok. İyi ürünün fiyatı da her zaman iyi olacaktır. Bizim için önemli olan verimimizi arttırmamız. Biz verimi arttırdığımız sürece üreticinin kazancı da artacak. Bizim önce pastayı büyütmemiz lazım. Türkiye`nin fındığına dünyada rakip olamaz bunun altını çizmekte fayda var. Tabii biz üzerimize düşeni yaptığımız sürece.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Fiyat artacak dediniz bu noktada tahminleriniz neler, ne zaman yükselişe geçer fındık?

Hayati TOSUN: Yurt dışında fındık işleyenlerin ellerinde çok fazla stok olduğunu düşünmüyorum. Buna ihtiyaçları olacaktır. Ama dik durmaya çalışıyorlar. Az önce de ifade ettiğim gibi fındık fiyatı olması gereken yerde değil. Serbest piyasa arz talep ise bu fiyat yükselecek bu iki iki daha dört kadar gerçek. Ama bir kez daha üzerinde duruyorum ki devletin artık vatandaşa can suyu olması gerekiyor. Yoksa vatandaş bunun siyasi diyetini ödetir. Artık bıçak kemiğe dayandı. Kahverengi altın dediğimiz ürün artık vatandaşın kara kaderi haline geldi. Ben vatandaşı sabırlı olmaya davet ediyorum.  Ben üreticiye diyorum ki fındığı poşetlere koyup meydana getirin ve kilosu bir liradan satın inanın bu eylem çok ses getirecektir.  Siz sokağa çıkıp hakkınızı aramadığınız sürece karşılığını alabileceğinizi zannetmiyorum. Ağlamayan çocuğa meme vermezler.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: Çeltikte önemli bir tarım ürünümüz. Onun ile ilgili durum nedir?

Hayati TOSUN: Çeltikte yaklaşık yüzde 25 gibi bir üretim alanı Karadeniz Bölgesi`nde bunun da yüzde 13-14`ü tek başına Samsun`da.  Bizim için önemli kalemlerden bir tanesi. Bafra Terme pirincinin marka olduğunu çok rahat söyleye biliriz. Bizim bunu biraz daha yaygınlaştırmamız lazım. Bu seneki fiyatlara baktığımızda ilk olarak sanki biraz insanların gardı düşüktü. Ama sonrasında ofis in alıma girmesiyle beraber çok hızlı toparladı. Çeltikte karşılaştığımız en büyük sıkıntı üretim maliyetleri. Maliyeti ağır olan bir ürün. Yabancı ot konusunda ciddi problemler var bunu aşmak için vatandaşın yaptığı yanlışlar var. Ruhsatsız yabancı ot ilaçlarını kullanıyorlar bu da hem rekolteye hem randımana olumsuz etki ediyor. Özellikle Bafra`da böyle bir tablo var.

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN: son olarak neler söylemek istersiniz? 

Hayati TOSUN:  Bahsettiğimiz tüm bu konuları bir araya gelip konuşmalıyız. Toplantılar yapılıyor bu çok güzel ama bu toplantılarda ortak akıl değil hep üst akıl konuşuyor. Üretici örgütleriyle bu işi konuşacak ve ya bu işe artı katacak kim varsa beraber oturup konuşmak ve bir ortak akılda buluşmak lazım.  Herkesin enerjisi bizi daha iyiye götürecektir. Hepimiz aynı gemideyiz. Tarımın siyasetini yapmayacağız. Çünkü tarım yaşamdır.   "

Burcu DÜZGÜN ÇOBAN:  Teşekkür ederiz.   

Röportaj: Burcu DÜZGÜN ÇOBAN

Haber Gazetesi - 20 Kasım 2016

 

 

Okunma Sayısı: 164