HASAT TÜRK DERGİSİ: SEKTÖR TEMSİLCİLERİ, "TARIMDA MİLLİ BİRLİK PROJESİ" AÇIKLAMASI YAPTI- 30 NİSAN 2019
Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlıklarının yapıldığı daha sonra da ertelendiği bilgisi alınan “Tarımda Milli Birlik Projesi”ne ilişkin olarak TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası, TMMOB Gıda Mühendisleri Odası, TMMOB Kimya Mühendisleri Odası, Tarım Orman-İş, Tarım Orkam-Sen, Çiftçi-Sen, Türkiye Ziraatçılar Derneği ve Tüketici Hakları Derneği tarafından ortak bir basın açıklaması yapıldı.
ZMO Başkanı Özden Güngör tarafından okunan basın açıklamasında şu görüşlere yer verildi:
“Tarımda Milli Birlik Projesi adıyla gündeme gelen yeni yapılanmaya ilişkin olarak kamuoyuna yansıyan bilgiler son derece kısıtlı olmakla birlikte, bu kısıtlı bilgiler dahi yeni yapılanma girişiminin Bakanlığın kendisinde olduğu kadar, ülkemizin kamu örgütlenmesinde de çok büyük tartışmalara yol açacağını gösteriyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı tarımsal üretimde her geçen gün artan sorunlara çözüm bulamazken, daha önce kamuoyuna iddialı bir şekilde açıklanan Milli Tarım Projesinin şimdilerde adı bile hatırlanmazken, tarımda yaşanan sorunların hiçbirine çözüm getirmeyecek bu yeni girişimin çok daha önemli sorunlara yol açmasından kaygı duyuyoruz.
Ülkemizin son yıllarda tarım alanında yaşadığı temel sorun üretimle ilgiliyken, tarımda yıllardır sergilenen başarısızlığı itiraf edercesine ortaya koyan bu projede üretim geri planda bırakılmıştır. Sürecin ürün pazarlaması ile işlenmesine, yanı sıra dışsatımına yönelik aşamaları ağırlıklı olarak yerli ve yabancı özel sermayenin yönlendiriciliğine bırakılmaktadır. Tarım ve Orman Bakanlığı, özellikle de taşra örgütlenmesi özel sektörün belirleyici olacağı bir holding yapısının destekçisi konumuna getirilmektedir.
Tarımda Milli Birlik Projesinin temelini ‘Yalın Sistem’ adı verilmiş piramit şeklinde bir yapı oluşturmaktadır. Dört katmanlı olarak tasarlanan piramidin en alt katmanında ‘çiftçiler’, ‘ormancılar’, ‘balıkçılar’ şeklinde sıralanan üreticiler, üzerindeki katmanda Milli Birlik Kooperatifi, üçüncü katmanında ise Semerat Holding, piramidin en tepesinde ise ne anlama geldiği açıklanmayan Dünya Markası yer almaktadır.
Yeni sistemde Bakanlığın merkezinde yer alan Genel Müdürlükler birleştirilerek Daire Başkanlığı düzeyine indirgenmektedir. Üreticilerin bir üst örgütlenmesi olarak sunulan Milli Birlik Kooperatifi (MBK), Bakanlık taşra teşkilatı ile Tarım Kredi Kooperatifinin konsolide edilmesiyle kurulmaktadır. MBK on iki bölge müdürlüğünden oluşurken, bölge müdürlüklerinin de bölümlerden oluşması öngörülmektedir. Bakanlığın il müdürlüğü örgütlenmesine karşılık gelen bölümlerle, il müdürlüğü düzeyindeki örgütlenme, şube müdürlüğü düzeyine indirgenmekte, bu yapıda ilçe müdürlüğü örgütlenmesine ilişkin bir bilgiye rastlanmamaktadır. Bu yapılanmayla Bakanlık taşra teşkilatı ortadan kaldırılmakta, Bakanlık karar merci olmaktan çıkarılarak temsili, işlevsiz bir yapıya dönüştürülmektedir.
Ürün tedarikçisi olarak rol verilen MBK’nın %35, KİT’lerin %15, özel sektörün ise %50 pay ile ortak olduğu Semerat Holdingin, ürün ticareti ve pazarlaması görevini üstlenmesi planlanmaktadır. ‘Milli’ iddiasıyla yola çıkılmasına karşın, Semerat Holdingin hakim ortağı olan özel sektör şirketleri içerisinde yer verilen Unilever gibi küresel bir şirket ve sayılan diğer şirketlerin ortaklık yapıları, üreticilerin, tüketicilerin, meslek kuruluşlarının ve kamunun hiçbir şekilde söz sahibi olamayacağı, neoliberal politikalara göre belirlenecek bir ‘milli tarımı (!)’açıkça göstermektedir. Yapının içerisine dahil edilecek KİT’ler ise tümüyle yerli ve ulusötesi sermaye gruplarının egemenliğine açılacaktır.
2023 yılına kadar 100 Milyar Dolarlık tarımsal hasıla elde edilmesi hedeflenen projenin uzun vadeli hedefleri arasında yer alan ‘Arz açığı olan kategorilerde yurt dışından Yalın Sistemle ürün temin edilecek’ hedefi, ülkemizde arz açığını kapatmaya yönelik önlemlerin alınmayacağını, aksine dışalımın kurumsallaşacağını göstermektedir. Uzun vadeli hedeflerden bir diğeri olan ‘2030’da genel bütçeden pay almayan bir bakanlık yapısı sağlanacaktır’ hedefi ise, özelleştirme yoluyla dünyada bir ilk olarak kamunun tümüyle tarım sektöründen çekilmesini öngörmektedir.
Tarım sektörünün kamusal örgütlenmesini genelleştirerek küçülten, taşra örgütlenmesini ortadan kaldırıp merkezde işlevsiz hale getirerek etkisizleştiren, kurumsal uzmanlaşmaya, konu bazlı çalışmaya imkân vermeyen bu tür bir yapı, ülkemizin ve halkımızın yararına olmayacaktır. Tarımsal üretime ve kırsal alana ilişkin sorunların çözümü yerine, kamunun tarım alanındaki düzenleyici, destekleyici ve denetleyici işlevleri kaldırılmaktadır. Kamu gücü ile kamu yararı ilkesi doğrultusunda yapılan bu görevler, ortaklarının belirli ekonomik menfaatlerini korumak amacıyla kurulan kooperatiflere devredilemez.
Tarımda Milli Birlik Projesi, daha önce örneklerini gördüğümüz birçok çalışmada olduğu gibi, konuyla ilgili tarafların ve bilimsel çevrelerin görüşleri alınmadan, kamuoyunda tartışılmadan ‘yaptık, oldu’ mantığıyla hazırlanmıştır. Kullanılan terminolojiden projenin Bakanlık dışında, konunun temel bilgilerinden yoksun bir danışmanlık şirketine hazırlatıldığı açıkça görülmektedir.
Ülkemizin önceliği bu tür ayağı yere basmayan, yalnızca büyük sermayenin çıkarlarını ön plana alan projeler değil; tarımsal kaynakları, üreticiyi, tüketiciyi ve kırsal kalkınmayı öncelikleyen planlı bir tarım politikası olmalıdır. Bakandan Bakana, ortaya çıkan her soruna göre değişen, üreticilerin hiçbir şekilde geleceğe dönük planlamalarını yapamadığı bir tarım politikasıyla sorunlara çözüm getirilmesi mümkün değildir.
Tarımsal kamu yönetimi ülke gereksinimlerine uygun şekilde yeniden düzenlenmeli, sulama, arazi toplulaştırması gibi tarımsal altyapı hizmetleri ivedilikle bitirilmelidir. Tarım arazilerinin amaç dışı kullanımı, hızla el değiştirmesi ve köylünün mahalleli yapılıp üretim süreçlerinden koparılarak şehir merkezlerine göçmesi ya da kendi toprağında işçi haline getirilmesi önlenmelidir. Bu amaçla üreticilerin piyasaya karşı menfaatlerini korumak amacıyla kooperatifler şeklinde örgütlenmesinin özendirilmesi, etkin ve verimli çalışmalarının önündeki engellerin kaldırması, güçlenmelerinin sağlaması önemli ve gereklidir. Ama bunun yolu tüm üreticileri tek bir kooperatif çatısı altında örgütleyerek, onları kâr güdüsüyle hareket eden yerli ve ulusötesi sermaye gruplarının belirleyicisi olduğu bir holdingin insafına terk etmek olmamalıdır.
Tarımsal üretimimizin artırılması, gıda güvenliği ve güvencesinin sağlanması, kırsal alanın sorunlarının çözümü için gerekli adımların atılması zorunludur. Bunlar bilinmeyen sorunlar değildir. Ancak bu sorunların çözümüne odaklanılması yerine, bir öncekinin sonucu alınmadan, bir yenisinin uygulamaya konulduğu, tarım teşkilatının enerjisini ve motivasyonunu düşüren, kurumsal yıkımlara yol açan yeni yapılanma denemelerinden artık vazgeçilmelidir.
Sonuç olarak,
Tarımda Milli Birlik Projesi;
* Tarım sektörünün içinde bulunduğu sorunları çözmekten uzak,
* Anayasal ve yasal birçok yeni soruna neden olacak,
* Tarım örgütlenmesini kamusal olmaktan çıkarıp, tümüyle yerli ve yabancı sermayenin destekçiliğine indirgeyecek,
* Tarımsal üretimimizde gıda güvenliği ve güvencesini sağlayamayacak,
* Yalnızca kârlılık amacını öne çıkaracak,
* Ülkemizde tarımsal üretiminin temeli olan küçük üreticilerin tasfiyesine neden olacak,
* İthalatçı politikalar kurumsallaştırarak tarımsal ürün ve gıdada dışa bağımlılığı pekiştirecektir.
Bu nedenlerle; Tarımda Milli Birlik Projesi adıyla uygulanmak istenen bu projeden vazgeçilmelidir.
*Tarımsal kaynaklarımızın korunmasını sağlayacak,
* Üreticilerimizin çıkarlarını gözetecek,
* Gıda güvencesinden, halkımızın gıda güvenliğinden hiçbir nedenle ödün vermeyecek,
* İthalata dayalı politikalardan vazgeçerek, ülkemizin gıdada kendine yeterliliğini sağlayacak,
* Tarımsal üretimin her alanında çok boyutlu demokratik planlamayı ilke edinecek,
* Ülkemizin ekolojisiyle, toplumsal ve kültürel yapısıyla uyumlu teknik ve teknolojiler geliştirilip ve yaygın olarak kullanılmasını sağlayabilecek,
Demokratik bir kamusal tarımsal örgütlenme, konuyla ilgili tüm tarafların işbirliğiyle ülke gereksinimlerine uygun şekilde tasarlanarak yaşama geçirilmelidir.”