HASATTÜRK GAZETESİ: ÜRETİMİN ÖNEMİNE VURGU YAPILDI- 1-31 OCAK 2022
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez, “Ülkemizde derinleşerek yaşanan genel ekonomik kriz ve iklim krizi ortamında üretim açısından belirsizliğin sürmesi ve üreticiler için sürekli ve yeterli üretim ortamına dönük öngörülebilirliğin olmaması en önemli sorun olup, 2022 yılı ve sonrasında üreticilerimiz ile tüketicilerimizi çok daha zor günler beklemektedir. Üretim ekonomisine geçilmediği, üretim maliyetlerinin düşürülmediği, yerli üretim ve üreticinin korunup desteklenmediği süreçte bizi ekmekte de sütte de ette de meyve ve sebzede de çok ciddi bir kriz ve çok pahalı bir 2022 yılı beklemektedir” dedi.
Üretim maliyetlerini düşürmeden,üreticiyi destekleyerek yerli üretimi artırmadan son aşamadaki desteklerle ekmek, süt, et,meyve ve sebzelerde fiyatlarındaki artışı önlemeninmümkün gözükmediğini söyleyen TMMOB Ziraat MühendisleriOdası (ZMO)YönetimKurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez, “Yemde dışarıya bağımlılık, azalan saman ve yem bitkisimiktarı, dövize bağlı yemfiyatı artışı hayvancılığımızı da olumsuz etkilemiştir. Süt/yemparitesinin olması gereken 1/1,5 yerine 1/1 in altına düşmesi,Ulusal SütKonseyi’nin yemdeki artışa karşın süt referans fiyatını sabit tutarak baskılaması, 29 Kasım2021 tarihinde 3,20 TL olan çiğ süt fiyatını 4,70 TL’ye yükseltmesine karşın, dövizdeki aşırı artışa karşın girdilerde gerekli indirimlerin yapılmaması nedeniyleAralık 2021’de süt/yemparitesinin tekrar 1/0,8’e düşmesi, hayvanların kesime gitmemesini engelleyememektedir.Kalıcı somut önlemlerin alınmaması halinde süt kadar kırmızı ve beyaz ette de bizi olumsuz günler beklemektedir” dedi. 2020/2021 üretimsezonunda dövize bağlımazot, gübre, ilaç, yem, tohumgibi girdilerdeki yüksek artışların üretime olumsuz etkisine, özellikle kuraklığa bağlı ciddi verimve rekolte kayıpları da eklenince kendimize yeterlilik oranının temel ürünlerde daha da azalacağını vurgulayan Suiçmez, “Türkiye’de 1991 yılında 9,6 milyon hektar, 2014 yılında 7,9 milyon hektar olan buğday ekimalanları, 2020 yılında 6,9milyon hektara inmiştir. 1991 yılında nüfusumuz 56 milyon ve buğday üretimimiz 20,4 milyon ton iken, 2021 yılında nüfusumuz 84milyona ulaşmış, buğday üretimimiz ise 17 milyon tonun altına düşmüştür. 2002 yılında 1,1milyon ton, 2014 yılında 4,3milyon ton olan buğday ithalatı, 2019 ve 2020 yıllarında9,8milyon tona yükselirken; 2014 yılında 7milyon ton olan buğday ihracatı, 2019 ve 2020 yıllarında 7,5milyon düzeyinde kalmıştır. TÜİKverilerine göre Ekim2020 ile Ekim2021 arasında buğday ithalatı %67 artmıştır. TÜİK’in iyimser tahminleri yerine ürün arz açıklarımızın gerçekçi rakamlarla ortaya konulup, bu yıl için pek çok üründe zorunlu olarak daha fazla dışalımyoluna gidilse de, temel tarımürünlerinde dışalıma bağımlılık çözümdeğildir. Çözüm, kısa orta ve uzun vadede arz açığımızın yerli üretimle karşılanmasının somut önlemlerinin gecikmeden alınmasıdır” diye konuştu. “Ülkemizde derinleşerek yaşanan genel ekonomik kriz ve iklim krizi ortamında üretimaçısından belirsizliğin sürmesi ve üreticiler için sürekli ve yeterli üretimortamına dönük öngörülebilirliğin olmaması en önemli sorun olup, 2022 yılı ve sonrasında üreticilerimiz ile tüketicilerimizi çok daha zor günler beklemektedir” diyen Suiçmez, “Tarımda yapısal sorunların çözülmediği, TarımsalKuraklıklaMücadele EylemPlanı’nın kağıt üzerinde kaldığı, havza bazında gerekli sulama planlamasının yapılamadığı, kuraklık desteğinin zamanında ödenmediği, TARSİMödemelerinin yetersizliği ve geç ödenmesi, kuraklığın yanında ekimdöneminde yeterince gübre atılamaması, tarımsal girdilerdeki şekilsel indirimlere karşın girdimaliyetlerinin her geçen gün ciddi şekilde artması sonucu üretim maliyetlerinin yüksekliği, tarımsal desteklerdeki şekilsel artışlar ve yetersiz desteklerin geç ödenmesi, TÜİK’in açıkladığı gerçekçi olmayan iyimser verilerle gerçek planlamanın yapılmadığı bir ortamda, kuraklığın etkisiyle başta hububat ve baklagiller olmak üzere kendine yeterlilik oranımız daha da düşecek, çiftçilerin tarımdan uzaklaşması hızlanacak, pahalı dışalıma bağımlılık artacaktır. Üretimekonomisine geçilmediği, üretimmaliyetlerinin düşürülmediği, yerli üretimve üreticinin korunup desteklenmediği süreçte bizi ekmekte de sütte de ette demeyve ve sebzede de çok ciddi bir kriz ve çok pahalı bir 2022 yılı beklemektedir” şeklinde konuştu.
Özelleştirmeci, destekleri azaltıcı, girdilerde ve ürünlerde dışa bağımlı “Neoliberal TarımPolitikaları”ndan “Kamucu TarımPolitikaları”na geçişin çözümün ön koşulu olduğunu ifade eden Başkan Suiçmez, “Çözüm; üretim, işleme ve pazarlamadaki yapısal ve altyapısal sorunlara kalıcı çözüm getirilmesi, üretim maliyetlerinin düşürülmesi, üretimde sürekliliğin sağlanması, çiftçimizin kazandığı, tüketicinin makul fiyatlarla yeterli ve sağlıklı ürüne ulaşabildiği bir sistemin kurulmasıdır. Tarımsal kamu yönetimi güçlendirilmeli, liyakatlı personelle kamunun etkin yönlendirmesi ve denetimi sağlanmalıdır. Kalıcı çözüm için; ülke ve bölgeler düzeyinde büyük ova koruma alanları başta olmak üzere ‘Arazi Kullanım Planlaması’ ile korunan ve sulanabilecek olan tarım arazilerimizin artırılarak, üretim miktarı artışı, ürün çeşitliliği, üretim sürekliliğini sağlayacak ve Tarım Kanunu’na göre belirlenen zamanında ödenecek somut desteklerle yönlendirilecek ‘Tarımsal Üretim Planlaması’na geçilmelidir” dedi.