HAYVAN VARLIĞIMIZ ARTIYOR
15 Eylül 2018
TÜİK Hayvansal üretim istatistiklerini 14 Eylül 2018 günü açıkladı. Önceki yıla göre Haziran 2018 itibarıyla büyükbaş hayvan varlığımız %7.7 artışla 17,3 milyon baş, küçükbaş varlığımız ise %6.9 artışla 47.4 milyon baş oldu. Böylelikle büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığımız 60.4 milyondan 64.7 milyon başa yükseldi.
Büyükbaş varlığımız içinde et ve süt üretimimizin büyük bölümünü karşıladığımız sığır sayısı aynı dönem için %7.7 artışla 17.2 milyon baş oldu. Küçükbaş içerisinde koyun sayımız ise %7.4 artışla 36.2 milyon başa ulaştı.
Ülkemizde 2017 yılında 1.1 milyon ton kırmızı et üretimimizin yaklaşık %88’lik bölümünü, 20.7 milyon tonluk süt üretimimizin de yaklaşık %91’lik bölümünü sığırdan elde ettik. Gerek kırmızı et gerekse süt üretiminde sığırın payı çok yüksektir.
Canlı hayvan ve et ithalatına karar verilen 2010 yılından bu yana, et ve süt üretimimizde büyük bir paya sahip olan sığır sayımız 11.4 milyon baştan 17.2 milyon başa toplam 5.8 milyon baş artış gösterdi. Ancak, aynı sürede sığır ithalatımız ise 3.8 milyon baş oldu. Görüleceği üzere sığır varlığımızdaki artış ithalat ile sağlanmakta, hayvanlarımızın doğurganlık sorunu ve yüksek düzeyde yavru ölümleri devam etmektedir.
Sığır ithalatımız artarak devam etmektedir. 2010 yılından bu yana 50 bin baş ile 472 bin baş aralığında değişen sayılarda yapılan sığır ithalatı, 2017 yılında 896 bin başa, 2018 yılının Ocak-Temmuz aralığında ise 835 bin başa ulaştı. Sadece son 1,5 yılda sığır ithalatına ödenen kaynak 2.2 milyar dolar oldu.
Burada şu saptamayı yapmak gerekiyor; ABD Tarım Bakanlığı 2017 yılında yangın ve kasırgalardan zarar gören çiftçileri için 2.36 milyar dolar kaynak ayırdı. Bunun TL karşılığı bugünkü kurla 14.6 milyar TL’ye karşılık gelmektedir. Oysa Türkiye’nin bitkisel üretim ve hayvancılıktan oluşan tarımına 2018 yılı için verdiği toplam destek 14 milyar TL’dir.
İthalatın başladığı 2010 yılından günümüze canlı hayvan ve et ithalatına 7 milyar dolar ödendi. Ancak bu üstün çaba et fiyatlarındaki artışı durduramadı. Kıymanın fiyatı 2010 yılında 18.50 TL’den %297’lik artışla günümüze 55 TL’ye yükseldi.
Tarımımızın yeterince desteklenmemesinin yanında yapılan ithalatın da tarımsal üretimimizi gerilettiği ve fiyatların yükselmesine neden olduğu göz ardı edilmemelidir.
Üreticimizi zora sokan diğer konuların başında girdi maliyetleri gelmektedir. Hayvancılıkta maliyetin yaklaşık %65’lik bölümünü yem oluşturmaktadır. Son bir yılda besi yemine yaklaşık %46, süt yemine ise %50 zam geldi. Buna karşın, Edirne Ticaret Borsasında Ağustos 2017’de danasının 1 kg canlı ağırlığını 18.33 TL’den satabilen çiftçi Eylül 2018’de 17.42 TL’den satabildi. Çiftçinin satış fiyatının dolar karşılığı Ağustos 2017’de 5.21 dolar iken, Eylül 2018’de 2.82 dolara geriledi.
Ürününü TL üzerinden satıp dövize endeksli olarak fiyatı her geçen gün yükselen girdileri kullanmak zorunda kalan çiftçinin dolar karşısında alım gücü sadece bir yılda %46 geriledi.
TÜİK’in açıkladığı bir diğer veri de Tarım Ürünleri Üretici fiyat endeksi oldu. Buna göre endeks Aralık 2017’ye göre Ağustos 2018’de %4.63 artış gösterdi. Aynı dönem için enflasyondaki artış ise %12.29 oldu. Çiftçinin alım gücü çok hızlı bir şekilde gerilemektedir. Çiftçi tarımsal üretimden çekilmektedir.
Avrupa Birliği tarımını bütçesinin %40 ile desteklerken, bizde bu oran %2-2.5 seviyelerindedir. Tarımımızın şiddetle desteğe ihtiyacı vardır. Hayvancılığımızın en büyük sorunlarından yem, meralar ıslah edilerek, yem bitkileri yetiştiriciliği cazip hale getirilerek ve Doğu Anadolu Bölgemizdeki yasaklı meralar kullanıma açılarak çözüme kavuşturulmalıdır. Hayvanlarımızdaki doğurganlık sorunu aşılmalıdır. Yılda yaklaşık 750 binlere varan buzağı ölümleri engellenmelidir. Kooperatif üyesi olmayan çiftçi bırakılmamalı, üretim planlaması bu yapılar üzerinden gerçekleştirilmelidir. Sulama ve arazi toplulaştırma gibi altyapı hizmetleri en kısa sürede tamamlanmalı, toplulaştırılan tarım arazileri tarımla uğraşan küçük çiftçinin elinden iradesi dışında alınmamalıdır.
Görüldüğü üzere tarımımızın çözüm bekleyen yüklü sorunları mevcuttur. Ancak, ithalat çözüm değil sorunu daha da ağırlaştıran kolaycılıktır.
Güçlü devlet, mutlu toplum için üretmek; tarım arazilerimizi, meralarımızı, ormanlarımızı ve su kaynaklarımızı korumak gerekir.
Ahmet ATALIK
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası
İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı