HAYVANCILIK BÖYLE BATIRILDI - YENİ MESAJ
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, Türkiye’de hayvancılığın SEK ve YEMSAN’ın özelleştirilmesi ve EBK’nın gücünden uzaklaştırılması sonucunda zayıfladığını vurguladı.
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İstanbul Şube Başkanı Ahmet Atalık, patatesten sonra kırmızı et
fiyatlarındaki yükselişin de Merkez Bankası raporlarına girdiğini hatırlatarak, "Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Mehdi Eker zaten yıllardır çok sıkı bir şekilde fiyat takibi yapıyor. Bakanlık İl Müdürlüklerinde çalışan mühendisler çarşı pazar fiyat takibi peşindeler. Oysa üreticinin girdi ve üretim maliyetleri ile durumlarının ne halde olduğunun takibi yapılmıyor. Çözüm fiyat takibinden ziyade alınacak tedbirlerde yoğunlaşıyor" şeklinde konuştu.
http://www.yenimesaj.com.tr/?haber,13015667
Devlet kurumları batırıldı
Ortadoğu‘nun kırmızı et ve canlı hayvan merkezi Türkiye‘nin bu hallere düşmesinin çok iyi değerlendirilmesi gerektiğine işaret eden Atalık, şu önemli başlıkları öne çıkardı: "İşte sorunun çözümü de bu tespitlerde yatıyor. Adım adım hatırlayalım.
* Ülkemizin her köyünde bir damızlık bulundurulması şartını getiren Hayvan Islahı Kanunu 1926 yılında yürürlüğe girdi. Bu kanun, AB‘nin talebiyle 2010 yılında çıkarılan Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu ile yürürlükten kaldırıldı.
* Hayvancılığımızın geliştirilmesi ve verimliliğin artırılması amacıyla 1952 yılında Et ve Balık Kurumu (EBK) kuruldu. Ülkemizin çeşitli yerlerinde kombinalar açıldı.
* Hayvancılığın en önemli girdisi yem idi. Bu kapsamda özel sektörle işbirliği ve ortaklık yoluna gitmek amacıyla 1956 yılında Yem Sanayi Türk AŞ (YEMSAN) kuruldu.
* Hayvancılık, et ve yem üretiminde verim ve kaliteyi yükseltme çabalarının ardından sıra süte geldi. Bu amaçla 1963 yılında Süt Endüstrisi Kurumu (SEK) kuruldu.
Bu atılımlar çerçevesinde 1980 yılında nüfusu 44 milyon olan ülkemizde büyük ve küçükbaş hayvan varlığımız 81.4 milyon başa ulaştı. Ülkemiz 12 Eylül 1980 darbesinin ardından neoliberal politikalarla ve o
kapsamda da serbest piyasa düzeni çerçevesinde özelleştirmelerle tanıştı.
1993-1995 yılları arasında YEMSAN özelleştirildi. Kurum faiz yükü ile zarar ettirildi. 1989 yılına kadar zarar etmeyen kurumun 1992 yılı zararı 55 bin TL iken, ödediği faiz 75 bin TL oldu. Sadece batıdaki fabrikalar açık kalırken doğudakiler birbiri ardına kapandı. 1993-1998 yılları arasında SEK özelleştirildi. Pek çok KİT gibi bu kurumun da kuruluş sermayesi verilmeyerek özel bankalardan yüksek faizli kredi almaya zorlandı. Tüm kârı özel bankalara aktarılarak batırıldı. Sektör 6 holdinge teslim edildi. Süt fiyatları sürekli artarken, çiğ süt üreticisi çoğu zaman maliyetini bile karşılayamadı.
1995-2000 yılları arasında EBK özelleştirildi. Bu kurum da faiz yükü ile zarar ettirildi. Devletin elinde sadece 7 kombina kaldı. Piyasanın ancak yüzde 1‘ine hakim olabilen bu kombinalar üretimi ve fiyatı yönlendiremedi. Bu kurum 2013 yılında Et ve Süt Kurumu adını aldı. Daha ziyade canlı hayvan ve karkas et ithalatında görevlendirildi."
İthalat tam gaz
Tüm dünya ile birlikte Türkiye‘de de 2007-2008 yıllarında etkili şekilde hissedilen kuraklığın bitkisel üretim yanında hayvancılığı da olumsuz etkilediğine işaret eden Atalık, şöyle devam etti: "Çiğ süt fiyatları, yem fiyatlarındaki artışın oldukça gerisinde kaldı. Yaklaşık 1 milyon süt ineği ve 250 bin damızlık kesime gönderildi. 1980 sonrası uygulanan politikalar çerçevesinde büyük ve küçükbaş hayvan varlığımız 81.4
milyondan 41 milyon başa gerilerken nüfusumuz 74 milyona yükseldi. Bu nedenle canlı hayvan, ardından karkas et ithalatı başlatıldı. Bunları saman ve kurbanlık hayvan ithalatları izledi. 2010-2014 yılları arasında 1 milyon 326 bin baş sığır, 2 milyon 200 bin baş küçükbaş hayvan ve 194 bin ton sığır eti ithalatı yapıldı. Bu ithalata yaklaşık 3.5 milyar dolar ödendi. Bu yılın 6 aylık dönemi için yaklaşık 44 bin baş sığır, 1.568 baş küçükbaş hayvan ve 2.547 ton sığır eti ithalatına da yaklaşık 95 milyon dolar ödeme yapıldı."
Tarım ve hayvancılıkta çarpık uygulamalar
* AB bütçesinin yüzde 40‘ını tarımsal desteklere ayırırken, ülkemizde bu oran yüzde 2‘yi geçmiyor.
* Ülkemizde faiz ödemelerine tarımsal desteğe ayrılan payın 5 katından fazla bütçe ayrılıyor.
* AB ülkelerinde hayvancılık sektöründe çiftçinin kooperatifleşme oranı yüzde 90-98 aralığındayken bizde hala yüzde 13‘ü geçmedi.
* Hayvancılıkta en önemli maliyeti yem oluştururken, 2008 yılında 500 milyon TL üzerinde olan yem bitkileri desteği 2010 yılında 265 milyon TL seviyesine indirildi. Bu destek günümüzde ise hala 350 milyon TL düzeyini geçemedi.