HORMON VE DELİ DANA RİSKİ KAPIMIZDA!

İSTANBUL
24.09.2010
 

-BASINA VE KAMUOYUNA-

HORMON VE DELİ DANA RİSKİ KAPIMIZDA!

24.09.2010

Tarım ve Köyişleri Bakanlığı‘nın (TKB) yeniden yapılandırılması çerçevesinde 1984 yılında Hayvancılığı Geliştirme Genel Müdürlüğü kapatıldı. Piyasayı düzenleyen Et ve Balık Kurumu (EBK), Süt Endüstrisi Kurumu ve YEMSAN 1993-2000 yılları arasında özelleştirilerek üretim birimlerinin hemen hepsi kapatıldı. Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü‘nün başında bir mimar görev yapıyor ve görevi damızlık hayvan ile tohumluk üretmek olan pek çok tarım işletmesinin üzerine turistik tesisler yapılmaya çalışılıyor. Doğudaki meralardan terör faaliyetleri nedeniyle yasaklı olduklarından yararlanılamıyor. Batıdaki meralar ise 20 yıllık ot bedeli karşılığında başka kullanımlara tahsis ediliyor. 2007-2008 yıllarında yaşanan kuraklık girdi maliyetlerini hızla yükseltirken hayvancılık destekleri zamanında ödenmedi ve miktarı düşürüldü. Tüm bu olumsuzluklar görülmemekte ve yaşanan et sıkıntısı ile fiyat artışı ısrarla spekülatörlere bağlanmaya devam edilmektedir!

Sorunların üzerine giderek et piyasasında arz-talep dengesinin ve fiyatların regülasyonu amacıyla hayvancılığı destekleyerek üretimi artırmak yerine hükümet, önce kasaplık canlı hayvan ithal etme yolunu seçti. Son olarak da taze dondurulmuş karkas sığır eti ithaline izin çıktı.

Karkas et ithalinde önemli bir sorun önümüze çıkmaktadır. Canlı hayvanlarda hormon tespiti daha kolay yapılmakla birlikte, karkas etin kanı akmış olacağından ve dondurulmuş geleceğinden hormon tespiti çok daha zorlaşmakta ve uzun bir süreçte tespit edilebilmektedir. Hormon, kasaplık hayvanlarda verimi artırmak amacıyla kullanılmakta, buna maruz kalan insanların sağlığını, kanser ve cinsiyet etkilenmeleri vb son derece olumsuz etkilemektedir.

Türkiye, 1996 yılında yürürlüğe giren Gümrük Birliği Anlaşması çerçevesinde imzalanan ve 1998 yılında yürürlüğe giren 1/98 sayılı Ortaklık Konseyi Kararı kapsamında yılda 22.500 ton et alım tavizinde bulunmuştu. Serbest Ticaret Anlaşmamız bulunan kimi ülkelerin de AB‘ye dahil olması ile et ithalat tavizimiz 2006 yılında 25.385 tona yükseldi. Ortaklık Konseyi Kararı kapsamında onlar "ortak", Türkiye "pazar" oldu. Ancak Türkiye, Deli Dana Hastalığı nedeniyle 1996 yılından beri AB‘den canlı hayvan ve et almamaktadır.

Daha önce yapılan ihalelerde, canlı hayvan ithalatı için izin verilen 13 ülke içinde Deli Dana Hastalığı vakası görülmeyen Estonya, Letonya, Litvanya ve Macaristan gibi AB ülkeleri ile Norveç gibi Avrupa ülkesi yer alırken, EBK tarafından 27.09.2010 günü yapılacak 10 bin tonluk Kasaplık Canlı Sığır İthalatı İhalesi şartnamesinde 13 ülkeden sonra "TKB Koruma Kontrol Genel Müdürlüğü‘nün izin vereceği diğer ülkeler" tabiri eklenmiştir. Bu tabir ile Deli Dana Hastalığı görülen ve görülmeyen tüm ülkeler artık canlı hayvan ithalatı kapsamına girmektedir. EBK‘nın 06.10.2010 tarihinde yapacağı 5 bin tonluk Taze Dondurulmuş Karkas Sığır Eti İthalatı İhalesi şartnamesinde yer alan ülkelere baktığımızda 12 ülkenin tamamının AB ülkelerinden oluştuğu görülmektedir. Bu ülkelerin sekizinde (Almanya, Çek Cumhuriyeti, Finlandiya, İsveç, Polonya, Slovakya, Slovenya, Yunanistan)  zaman zaman ya da sürekli Deli Dana Hastalığı görülmektedir. Hastalık bu etleri tüketen insanlara da geçmekte, bellek kaybına yol açmakta, ilerleyen süreçte felç ortaya çıkmakta ve hasta birkaç ay içinde ölmektedir.

Türkiye, tarım ürünleri ihracatında birçok ülkeyle tarım ilacı kalıntısı sorunu yaşamaktadır. İlaç kullanımı gerektiren birçok hastalık ve zararlı, yeterince kontrol edilmemiş tarım ve orman ürünleriyle ülkemize girmiştir. Ayrıca, tarım ilacı kalıntılarının zaman zaman ihracat yaptığımız ülkeler tarafından tespit ediliyor olması, gönderdiğimiz ürünlerin de yeterince kontrol edilmediğini göstermektedir. Konu canlı hayvan ve karkas eti ithalatı, sorun da hormon ve Deli Dana Hastalığı gibi halk sağlığını çok daha yakından etkileyecek konular olunca, çok sıkı kontrol ve analizlerin yapılacağından nasıl emin olacağız?

TKB 01.08.2010‘dan geçerli olmak üzere büyükbaş hayvan besiciliği yapacaklara 2,3 milyon TL, büyükbaş ve küçükbaş hayvan yetiştiriciliğine yatırım yapacaklara da 7,5 milyon TL sıfır faizli kredi sağlıyor. Ayrıca doğu ve güneydoğu için %40‘ı hibe hayvancılık destekleri veriliyor. Bu krediler alınıyor, ama satın alacak hayvan bulunamıyor. Ayrıca, dışarıdan yapılan her ithalat içerideki yatırımları baltalıyor, hayvancılık gelişmiyor. Tamamıyla et fiyatlarının düşürülmesine odaklanılmış ülkemizde üretici, girdi maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle üretim maliyetini kurtarabileceğine güvenemiyor. İthalat, sağlanan kredilerin heba olması yanında ülkemizin döviz stoklarını da geriletiyor.

Özel sektörün de işin içine sokulmasıyla karkas et ithalinde uygulanan %225 gümrük vergisi oranı %30‘a, kasaplık hayvan ithalindeki %135 vergi oranı %30‘a, küçükbaş hayvan ithalinde uygulanan %135‘lik oran da %20‘ye çekildi. Dolayısıyla özel sektör için güzel bir para kazanma sahası açıldı. Bundan sonraki süreçte özel sektör canlı hayvan ve et ithalatının sonlandırılmaması için hükümet nezdinde lobi faaliyeti yürütecektir.

Sorunlar bu boyutta iken, Mardin Valiliği‘ni ziyareti sırasında gazetecilerin sorularına "Türkiye‘de hayvancılığın geriye değil ileriye gittiğini" söyleyen (Bakanlığın web sayfasında yer alan 06.08.2010 tarihli haber) Tarım ve Köyişleri Bakanını kınıyoruz!

Hayvancılığımızın gelişmesi, et fiyatlarının düşürülmesi için hızlı bir şekilde aşağıdaki adımların atılması gerekmektedir.

            - Meralarımız ıslah edilmeli, kullanımları teşvik edilmeli, amaç dışı kullanılmamalıdır.

            - EBK ithalatla görevlendirilen bir kurum olmaktan çıkarılmalı, piyasayı düzenleyen müdahale kurumuna dönüştürülmelidir.

            - Bugün yaşanan sıkıntıların nedeni, üreticinin eline geçen süt fiyatlarının düşüklüğü nedeniyle hayvanların kesime gönderilmesidir. Hayvancılığın gelişmesi için süt üreticisinin eline makul bir ücretin geçmesi garanti altına alınmalıdır.

            - Arz ve talep dengesinin oluşturulması, fiyat istikrarının sağlanarak üreticinin kazanması tüketicinin ise et ve süt ürünlerini daha ucuza tüketebilmesi için AB‘de olduğu gibi ürünler kooperatifler tarafından işlenerek tüketiciye doğrudan ulaştırılmalıdır. Aracılar minimuma indirilmelidir.

            - Dışarıdan hayvan ve et ithalatı yerine Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü‘ne bağlı tarım işletmeleri damızlık hayvan üretimine ağırlık vermeli, ülkemizin bu alandaki ihtiyacını karşılayacak şekilde donatılmalıdırlar. Hayvan ıslahı konusunda üniversitelerle işbirliği yapılmalıdır.

            - En önemlisi de tarıma verilen destekler artırılmalıdır. AB bütçesinin %40‘ını tarımsal destekler için kullanırken, bizde bu oran %2‘yi geçmemektedir.

Sorunun nedenleri yanlış tespit edilince çözüm çabaları et fiyatlarını düşürmüyor, hayvancılığımıza bir katkı sunmuyor, halkımızın sağlığı tehdit altında kalıyor.

Kamuoyuna saygıyla duyurulur.

 

Ahmet ATALIK

Başkan

Okunma Sayısı: 1619