İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ TARIMI DA TEHDİT EDİYOR

İZMİR
09.05.2023
 

İklim değişikliği tarımı da tehdit ediyor

İklim krizinin en önemli etkisinin su döngüsü üzerinden olduğunun bilimsel raporlarla ispatlandığını ifade eden Çakıcı, araştırmaların 2025 yılından itibaren dünyada 3 milyardan fazla insanın su kıtlığı yaşayacağını ortaya koyduğunu söyledi. Türkiye’nin dünyada su sıkıntısı çeken ülkeler arasında 32. sırada olduğunu hatırlatan Çakıcı, “Kuraklık son yıllarda ülkemizin en ciddi meteorolojik karakterli doğal afetlerinden biri olmuştur ve olmaya da devam etmektedir. Sıcaklık artışları ve kuraklık içme suyu temininden tarımsal üretime kadar birçok alanda sıkıntıya neden olmaktadır. Türkiye genelinde Güney Ege ve Batı Akdeniz’in giderek daha fazla nem kaybedeceği ve kuraklığın artacağı da öngörülüyor. Tarımsal üretimde çeşitlilikle birlikte üretim hacminin de azalacağı ön görülürken, iklim değişikliğinin etkisiyle 2050’ye kadar verimde yüzde 15 ila yüzde 25 arasında bir düşüş bekleniyor” dedi. 

“1 MİLYON TÜR YOK OLMA RİSKİ ALTINDA”

2020-2021 yılında maliyet artışından dolayı 3.5 milyon hektar tarım alanının ekilmediğini söyleyen Çakıcı, “Kuraklık mera alanlarının verimsizleşmesine ve daralmasına neden olmakta, hayvancılığımızı olumsuz etkilemektedir. İklim değişikliği ve habitatın tahribatından dolayı bugün dünyada yaklaşık 1 milyon tür yok olma riski altında” diye konuştu.

 “Son yıllarda zeytin, incir ve bağ alanlarımızda verim ve kalite kayıpları yaşıyoruz. Bunun en önemli örneğini jeotermal enerji tesislerinin, bulundukları bölgedeki mikroklimayı bozması neticesinde incir gibi coğrafi işaretli bir üründe kayıplar yaşamaktayız. Aydın’da yaş incir üretiminde 2019-2022 yılları arasında 10 bin tona yakın azalma yaşandı” diyen Çakıcı, üretimdeki verimsizliğe dikkat çekti.

“SULANABİLİR ARAZİLER ARTIRILMALI”

Tarımsal sulama suyunun yüzde 72’si açık sulama sistemleri ile yapılırken sadece yüzde 28’i kapalı basınçlı sistemlerle sulanacak arazilere ulaştırılıyor. Ülke genelinde sulamaya açılan alanlarda sulama oranının yüzde 65, sulama randımanının ise yüzde 45 düzeyinde olduğunu söyleyen Çakıcı, “Türkiye bir yandan mevcut suyunu ekonomik kullanmak zorundayken bir yandan da sulanabilir tarım alanlarını artırmak zorundadır. Tarımsal yeterliliğiniz açısından bunu 9-10 milyon hektara çıkartmamız gerekmektedir. Oysa en büyük projemiz GAP’ta bile 1.8 milyon hektar sulanabilir arazinin ancak 400 bin hektarını sulayabiliyoruz. Sulamada, yüzde 20’lik tasarruf 1 milyon hektar ek alanın sulanması demektir” dedi. 

“YENİ TARIM POLİTİKALARI OLUŞTURULMALI”

İklim krizine karşı acilen yeni tarım politikaları oluşturulması gerektiğini söyleyen Çakıcı, “Kentleşme, sanayileşme ve enerji politikaları yeniden gözden geçirilmeli, yüzey ve yer altı suyu kirliliğine neden olan unsurlar önlenmeli, yer altı suyu kullanımı kademeli olarak azaltılmalı, yer altı suları kurak yıllarda kullanılacak rezevler olarak değerlendirilmelidir” diye ekledi.  

Tarım kaynaklı sera gazı salınımını azaltıcı tarımsal uygulamaların geliştirilmesi gerektiğini dile getiren Çakıcı, “Su, gübre, ilaç gibi girdilerin kullanımı kontrollü olmalıdır. Kuraklığa dirençli yeni çeşitler geliştirilmelidir. Tarımsal kamu yönetimi ve tarım politikaları iklim krizi odaklı düzenlenmelidir. Kamuda çalışan ziraat, su ürünleri, gıda mühendisleri, veteriner hekim ve teknisyenlerin liyakate dayalı olarak bu politikaların oluşturulması ve alanda görev almaları sağlanmalıdır. Bir an önce kamu yararı gözeten, doğanın korunmasını öncelikli hedef belirleyen, gıda güvencesini temin edici bir su kanunu çıkarılmalıdır” dedi.  

Okunma Sayısı: 194