İLKHABER GAZETESİ: BAKİ REMZİ SUİÇMEZ: YERLİ ÜRETİM VE ÜRETİCİ KORUNMALI- 20 TEMMUZ 2022
Gerçekleri göremediğimiz noktalarda tarım ve gıda sorununun çözülemeyeceğine dikkat çeken (ZMO) Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez, “Unutmamak gerekir ki, yerli üretim ve üreticinin korunması gerekir. Bunun da somut olarak girdi maliyetlerini düşürmek, destekleri yerinde ve zamanında vermekten geçtiğini bilmek lazım. Yoksa yaşanan gıda enflasyonu ya da sıcaklığa, yağışa bağlı olarak tarımsal üretimimiz düştü, bu nedenle bu sorunları yaşıyoruz gibi veya iklim değişikliği gibi yaşanan sorunları genel bir kavrama yük edersek gerçekleri göremeyiz. Gerçekleri göremediğimiz noktalarda da tarım ve gıda sorununu çözemeyiz.” dedi.
Son yıllarda yaşanan küresel iklim değişikliğiyle birlikte tarımsa üretimdeki değişime değinen TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez, “Tarımsal üretim için yeterli yağışın zamanında yağması çok önemli.. O bakımdan zamansız ve çok miktardaki yağışlar tarım alanlarına, üretime ve doğrudan tüketiciye zarar vermektedir. Mevsimlerin kayması nedeniyle yağış dönemlerinin de zamansal ve miktar olarak değişmesi, tarımsal üretime verdiği zararlar gıda fiyat endeksi ve enflasyona da etkisi etmektedir.” Diye konuştu.
Suiçmez, “ Uzun yıllar ortalamasının aksine son yıllarda sıcaklık ve yağışların mevsimsel olarak kayması, yağışın şiddetli ve aşırı yağışlar, dolu yağışları artık hayatımızın bir gerçeği olmaya başladı. Geçen yıl da yaşadık. Bu yıl da maalesef yaşadık.
Yağışı iki şekilde düşünmek lazım.. Tarımsal üretim için özellikle kuru tarım alanında yeterli yağışın zamanında yağması çok önemli. Bu kışlık yağışlar için de geçerli, bahar yağmurları için de geçerli. Haziran-Temmuz aylarındaki yağışlar hem şiddetinin arttığı hem de kısa süreli çok miktarda yağış düşmesi nedeniyle Türkiye’nin değişik yerlerinde ciddi oranlarda sel, dolu gibi zararlar ortaya çıktı.
Bunun da dolayısıyla tarım alanlarına olumsuz etkisi var. Yağışların yetersizliği, zamanında yağmaması çok önemli bir sorun. Geçen yıl çok ciddi bir kuraklık yaşadık. Ona bağlı olarak da rekoltenin örneğin; buğdayda 27,5 milyon tondan 17,6 milyon tona düştüğü gerçeğinin olduğu bir ortamda özellikle Nisan ayında Şanlıurfa, Adana ve birçok Trakya bölgesinde yaşanan dolu ve don zararları buğday üretimini olumsuz etkiledi. Tam hasat döneminde yağan bu yağışlardan kaynaklanan selin etkisi de yine bitkisel üretimi doğal olarak olumsuz etkiliyor.” Sözlerine yer verdi.
Yerli üretim ve üreticinin korunması gerektiğini, bunun da somut olarak girdi maliyetlerini düşürmek, destekleri yerinde ve zamanında vermekten geçtiğini belirten (ZMO) Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez, şu ifadelere yer verdi;
“Bozulan denge nedeniyle oluşan hortumlar da özellikle Akdeniz Bölgesindeki seralarımız açısından da ciddi bir sıkıntı. Bu yıla baktığımızda Nisan ayında yağışlar normale göre yüzde 7, geçen yıl Nisan ayı yağışlarına göre yüzde 20 azaldı. Tarım Bakanlığı’nın verileri Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre, kış yağışlarının olmaması, yeterli gübrenin atılamaması nedeniyle umut ilkbahar yağışlarına çevrilmişti. Nisan ayında tüm bölgelerimiz normalin altında yağış almış; Ege, Akdeniz, İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerinde yüzde 50’nin üzerinde bir azalma meydana gelmişti.
Gözümüzü bahar yağışlarına çevirmiştik. Maalesef bahar aylarında da Türkiye geneli Mayıs ayı yağışları normalin altında, geçen yılın yağışlarının sütünde. Özellikle Akdeniz-Ege bölgesinin batı kesiminde, Marmara’nın güneyi ve Ankara’nın çevrelerinde normallere göre yüzde 60’ların üzerinde yağışlarda bir azalma gündemde. Ege’de Aydın, Muğla, İzmir, Manisa ve Balıkesir’de de yüzde 80’lerin üzerinde bir azalmanın olduğu gündemde.
Yağış azlığı nedeniyle yaşanan sorunların tarımı olumsuz etkileri kadar Haziran ayında yağan kısa süreli çok miktarda, şiddetli yağışların da ürünlere doğrudan zararı gibi sel üstünden yaptığı zararlar da oldu. Bu aşamada çiftçilerin ürün kaybı olmaması için tarım sigortaları önemli. TARSİM’in gerek kapsamı gerekse oluşan hasarı belirlemede çiftçiyi rehine değil, daha çok şirketler ve sigorta lehine poliçeler düzenlemesi, çiftçinin gerek kuraklıktan kaynaklı gerekse selden kaynaklanan zararlarının da yeterince karşılanmaması gibi bir çıkmazı gündeme getirmekte.
Meteorolojik verilerdeki değişim, iklim değişimi gibi bir soyut günah keçisi gündeme getirerek insan eliyle iklime, doğaya verdiğimiz zararları görmezden geldiğimiz bir ortamda sellerin tarım alanlarına etkisi dışında özellikle Batı Karadeniz dahil olmak üzere vadilerdeki yerleşim yerlerindeki geçen yıllarda yaşadığımız gibi yeni sellerin gündeme gelmesi mümkün.
MAZOTA DESTEK
Geçen yıl 6 buçuk liralarda olan mazot, bugün 25-30 lira civarında seyrediyor. Yani yüzde 312’lik bir artış var. Mazot, biz insanlar için ulaşımda önemli. Gerektiğinde özel araçlarımıza binmeyip toplu taşıma araçlarını kullanabiliriz. Ancak tarım alanlarında ekim, hasat ve diğer tarımsal faaliyetler için mazot kullanmak bir gereklilik.
Ülkemizde maalesef mazotta ÖTV, KDV halen alınmaya devam ediyor. Pek çok Avrupa Birliği ülkesi Polonya’da KDV’yi yüzde 1’e indirmişken ülkemizde bu konuda somut hiçbir adım yok. Çiftçinin mazotu yeterince kullanamadığı bir ortamda hasatta yaşanabilecek sorunlar, gelecek yıl önünü görüp üretime başlayabilmesi bu mazot fiyatlarıyla çok zor.
Sadece mazot fiyatları değil, gübre fiyatları da aynı şekilde yüzde 300’lerin üzerinde zamlı. Hayvancılık boyutunda hayvan yemleri yüzde 200’ler oranında artmış. Böyle bir ortamda TÜİK’in verilerine bakarsak Nisan ayında girdi fiyat endeksi yüzde 105 ise bu gübrede TÜİK tarafından bile yüzde 228 açıklanıyorsa mazottaki zamların ortalama fiyatlarla düşük gösterildiği bir ortamda girdi fiyatları her ay yeni bir zirve yaparak artıyor.
Girdi fiyatlarının artması, yani üretim maliyetlerinin artması üretici fiyat endeksini (ÜFE)’de doğrudan olumsuz etkiliyor. ÜFE’de maalesef yine her ay yeni rekorlar kırıyor. Bir önceki ay yüzde 118 iken, bu ay yüzde 155 olarak açıklandı. Üretici maliyetlerinin bu kadar yüksek olduğu bir yerde bizim tüketici fiyat endeksi (TÜFE) ya da onun içindeki gıda fiyat endeksini yani gıda enflasyonunu düşürme şansımız yok.
Kuraklığa, pandemiye, savaşa değil, ülkemizde şu anda akıl dışı ekonomik önlemlerle yaşanan ekonomik kriz, bunda tarıma gerekli payın verilmemesi, girdi maliyetlerinde somut indirimlerin yapılmaması gerek sebze-meyvelerde, gerekse diğer ürünlerde gıda arz açığı ve yine yurtdışından gıda alma gibi yanlış bir yola sürükleyecek. Mazot, çiftçinin tarlada kullanması gereken bir girdi ve aynı zamanda üretilen ürünün büyük şehirlere taşınmasında kullanılmakta ve bu artış nakliye masraflarının da artması demek.
TARSİM UYGULAMALARI YAYGIN OLMALI
Ayrıca ülkemizde kuraklığa yönelik sellerin, dolunun, don etkisinin zararlarının, çiftçi lehine azaltmak için TARSİM uygulamalarının yeterince yaygın olmaması ve çiftçilerin zararlarını karşılayamaması, kuraklığa yönelik ülkemizde sulamaya açılan alanların yüzde 60’larda olduğu ve tümüyle tamamlanamadığı, ZMO’nun büyük projesi olan Güneydoğu Anadolu Projesi (GAP)’nin ise halen sulama alanlarının yüzde 30’larda olduğu, dolayısıyla meteorolojik verilere bağlı olumsuzluklar verimliliğimizi etkilerken ekonomik olumsuzluklara bağlı girdilerdeki yüksek artışlar, tarımsal üretimimizdeki gıda-arz açığı bize olumsuzluklar olarak yansıyor..
YERLİ ÜRETİM VE ÜRETİCİ KORUNMALI
Unutmamak gerekir ki, yerli üretim ve üreticinin korunması gerekir. Bunun da somut olarak girdi maliyetlerini düşürmek, destekleri yerinde ve zamanında vermekten geçtiğini düşünüyorum. Yoksa yaşanan gıda enflasyonu ya da sıcaklığa, yağışa bağlı olarak tarımsal üretimimiz düştü, bu nedenle bu sorunları yaşıyoruz gibi veya iklim değişikliği gibi yaşanan sorunları genel bir kavrama yük edersek gerçekleri göremeyiz. Gerçekleri göremediğimiz noktalarda da tarım ve gıda sorununu çözemeyiz.”
Serhat ŞANLI / ÖZEL HABER
Haber kaynağına ulaşmak için lütfen TIKLAYINIZ.