İLKHABER GAZETESİ: SUİÇMEZ; SADIK YâRE SAHİP ÇIKALIM- 23 HAZİRAN 2022
Bir yandan artan dünya nüfusu ile birlikte gıda ihtiyacı da artarken, öte yandan ise küresel ısınma, su kaynaklarının kıtlığı, tarım arazilerinin amaç dışı kullanılması ile tarım alanlarında ciddi oranda azalma söz konusu..
ADANA (İLKHABER) – Bir yandan artan dünya nüfusu ile birlikte gıda ihtiyacı da artarken, öte yandan ise küresel ısınma, su kaynaklarının kıtlığı, tarım arazilerinin amaç dışı kullanılması ile tarım alanlarında ciddi oranda azalma söz konusu..
Son yıllarda yaşanan küresel iklim değişikliği, tarımsal doğal kaynakların hızla bozulması, açlık, yoksulluk, küresel ekonomik kriz vb. nedenler tarımsal üretimin sürdürülebilirliğini tehdit eder hale getirdi.
Bugün toprağın önemi daha da artarken, erozyon, artan nüfus, artan betonlaşma ve daha birçok nedenden dolayı kaybolan toprak yapımıza baktığımızda kayıpların devam ettiği aşikâr.. Dünyada kişi başına düşen erozyonla yitirilen toprak miktarının yılda 4 ton olmakla beraber, bu kayıpların en asgariye indirilmesi tüm insanlık için büyük önem taşıyor.
Toprağın tüm canlılar için önemi hakkında konuşan TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez, “Toprak yaşamdır, candır… Canlı olduğunu unuttuğumuz, koruyup kollayamadığımız, mal gibi alıp sattığımız, fethedip mülk edindiğimiz, devredip kiraladığımız, bedenine saldırdığımız, betonla başını ezdiğimiz ve tüm bunlara rağmen şimdilik vermeye devam eden, ayrım yapmadan bizleri doyuran toprağımız… Aşık Veysel’in dediği gibi: “İşkence yaptıkça bana gülerdi / Bunda yalan yoktur herkes de gördü. Bir çekirdek verdim dört bostan verdi. Benim sadık yârim kara topraktır.” Dedi.
Suiçmez, “Sorunlarımız çok, sorularımız çok, çözüme yönelik somut adımlar ise maalesef yok. Toprak gıdanın başladığı yerdir. Gıdamızın yüzde 95’i doğrudan ya da dolaylı yollarla topraktan gelir. Sağlıklı ve yüksek kaliteli gıda ancak sağlıklı topraklarda yetişir. Topraklar dünyadaki biyoçeşitliliğin dörtte birini bünyesinde barındırır. Karbon döngüsünde önemli rol oynayarak iklim değişikliğiyle mücadele ve ona adapte olma konusunda da yardımcı olur. Topraklar suyu depolayarak ve filtreleyerek sellerin ve kuraklığın olmasını engeller.
Toprak sınırlı bir doğal kaynaktır. Ancak insanlar düşünmeden, duyarsızca ve doymak bilmeyen istekleri ile adeta koca dünyayı hızla tüketiyor. İşte doğal üretim varlıklarımızın bilinçsiz ve hoyratça kullanılması, topraklarımızın erozyon ile aşınmasına, üretim kapasitelerinin düşmesine, çoraklaşmaya ve ekosistemin de bozulmasına neden olmaktadır.” Diye konuştu.
Canlı bir varlık olan toprağın kısa sürede oluşmadığına dikkat çeken Suiçmez, “Canlı bir varlık olan toprak, kaybedildiğinde veya bozulduğunda insanların yaşam süresi gibi kısa bir sürede tekrar oluşamaz. Bugün ülkemizde tarım arazilerimiz potansiyel sınırına ulaşmış, bir avuç yeni arazi olanağı neredeyse kalmamıştır. Buna karşın, altyapının götürüldüğü her arazide, her türlü yatırımın gerçekleştirilmesi mümkün iken, tarım arazilerine yönelik yapılaşma/betonlaşma girişimlerinin halen sürmesi vahim bir durum yaratmaktadır. Oysa toprakların korunması gıda güvenliği ve sürdürülebilir gelecek için büyük önem taşımaktadır. Tam da bugünlerde dünyada ve ülkemizde gıda krizini somut olarak yaşarken..
Bizleri doyuran, doğaya ve canlılara ev sahipliği yapan, kucak açan toprağa saygı her toplumun sosyolojik, kültürel ve politik açıdan temel önceliklerinden biri olmalıdır. Ne var ki; erozyon ve benzeri doğal yitim süreçlerinin yanında, her şeyi rant ve kolay kazanç sayan politikalar nedeniyle topraklarımız bugün çok ciddi birçok sorunla karşı karşıyadır. Ana sorun, toprak kullanımının doğru ya da yanlış olması sorunudur.” Dedi.
Toprağı korumanın önemine de değinen ZMO Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez, şöyle konuştu;
“Sorun, tarımsal yapının bozuk olması, tarımsal işletmelerin küçük, parçalı, dağınık veya çok büyük olması; eğimli arazilerin yeteneklerine uygun kullanılmaması nedeniyle erozyona, sel baskınına, toprak kaymasına uğraması; toprakların yanlış tarımsal ve denetimsiz sanayi, karayolu, madencilik faaliyetleriyle kirletilmesi;
Tarımsal nüfusun sağlıklı bir şekilde azaltılamaması sonucu yaşanan göç ve sağlıksız kentleşme; bazı bölgelerde yarı feodal yapının halen sürmesi; orman, mera, kıyı, sulak alanlar, gen kaynakları gibi doğal varlıkların hızla yok olması; ülkenin toprak ve arazi varlığının ve sorunlarının tam olarak bilinmemesi; yanlış ve yanlış tarım politikaları nedeniyle bitkisel ve hayvansal ürünler açısından kendine yetmez duruma düşürülen ülkemiz insanının açlığı yaşamamasıdır..
Dolayısıyla sorun ne tam sanayileşebilmiş, ne tam kentlileşebilmiş, ne tam beslenebilen, ne de tam olarak doğal kaynaklarını koruyabilen ve geliştirebilen bir ülkede, geleceğe güvenle bakamama sorunudur.
Dört mevsimin tüm verileriyle donatılmış ülkemiz topraklarını; sürekli değiştirilen yasalarla, her gelen kamu yönetiminin talana izin veren kararlarıyla büyük bir hızla ölüme sürüklememek; bu dinmeyen hıncımızı, bu sevgisizliğimizi bize kazandıran eğitim sistemimizi değiştirmek; altı ve üstü doğal, kültürel, tarihsel zenginliklerle donatılmış bu uygarlıklar beşiğinin gittikçe artan bir aymazlıkla tüketilişini durdurmak; kendine yapılan büyük yanlışlıklara tutsak olmayacak kadar kimlikli ve özellikli topraklarımızı, “toprak ana” kutsallığında korumak ve geliştirmek; kötü bir kiracılıktan sıyrılarak ülkenin gerçek sahibi olduğumuzu, gerçek yurttaş olduğumuzu gösterebilmek; kimlikli bir birey olarak öncelikle “toprağın ölümünü” erteletebilmek ve sonra sorunlu toprakları iyileştirebilmek için devletin yönlendiriciliğinde gerekli yasal ve yönetsel düzenlemelerin bir an önce yapılması ve ivedilikle yaşama geçmesi mutlak bir gerekliliktir..
Açlığın, yoksulluğun, eşitsizliklerin yaşandığı bir dünyada ülkemiz sahip olduğu zengin toprak varlıklarını çok iyi korumak ve geleceğe aktarmak zorundadır. Toprak ve su gibi temel varlıklar sadece ülkelerin ve o ülkede yaşayan insanların değil, tüm canlıların ortak malıdır. Bundan dolayı da bu üretim faktörlerini korumak, sürdürülebilir kullanımını sağlamak ve insanoğlunun hor kullanımından alıkoymak herkesin ortak sorumluluğundadır.
Toprak yaşamdır, candır… Canlı olduğunu unuttuğumuz, koruyup kollayamadığımız, mal gibi alıp sattığımız, fethedip mülk edindiğimiz, devredip kiraladığımız, bedenine saldırdığımız, betonla başını ezdiğimiz, buna rağmen şimdilik vermeye devam eden, ayrım yapmadan bizleri doyuran toprağımız… Aşık Veysel’in dediği gibi: “İşkence yaptıkça bana gülerdi / Bunda yalan yoktur herkes de gördü/ Bir çekirdek verdim dört bostan verdi/ Benim sadık yârim kara topraktır.”
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası olarak; büyüme ve kalkınma stratejilerinin oluşturulmasında ve uygulanmasında “ülkemizin toprak varlığının ve arazi kaynaklarının korunarak yönetilmesi” ve “doğal yaşamın sürdürülebilirliği” ilkelerini vazgeçilmez koşul olarak görüyor, kamu yönetimini topraklarımızı ödünsüz korumaya davet ediyoruz.”
Özel Haber: Serhat ŞANLI
Haber kaynağına ulaşmak için lütfen TIKLAYINIZ.