İLKHABER GAZETESİ: "YİTİRİLEN ÇEVRE DEĞİL GELECEĞİMİZ"- 9 HAZİRAN 2020

İLKHABER GAZETESİ: "YİTİRİLEN ÇEVRE DEĞİL GELECEĞİMİZ"- 9 HAZİRAN 2020
MERKEZ
10.06.2020

Son yıllarda çevrede yaşanan olumsuzluklara dikkat çeken TMMOB ZMO Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez, "Olumsuz etkilerini dünyada iyice hissettiren küresel iklim değişikliği, doğal kaynakların insan eliyle tahribi, sınırsız sanayileşme tercihleri, sürekli artan hava kirliliği, su kaynaklarının talanına dayalı su savaşları, gıda krizi ve yaşanan açlık gerçeği, hızlı artan dünya nüfusunun sınırlanmayan ihtiyaçları ve sınırsız hırsın doğada yarattığı yük ortada.. Unutmayalım! Sadece bir dünyamız var. Yitirilen çevre değil, geleceğimizdir. Çevremizi korumak insanlığa olan borcumuzdur" dedi.

 

ADANA (İLKHABER) – Son yıllarda çevrede yaşanan olumsuzluklara dikkat çeken TMMOB ZMO Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez, “Olumsuz etkilerini dünyada iyice hissettiren küresel iklim değişikliği, doğal kaynakların insan eliyle tahribi, sınırsız sanayileşme tercihleri, sürekli artan hava kirliliği, su kaynaklarının talanına dayalı su savaşları, gıda krizi ve yaşanan açlık gerçeği, hızlı artan dünya nüfusunun sınırlanmayan ihtiyaçları ve sınırsız hırsın doğada yarattığı yük ortada.. Unutmayalım! Sadece bir dünyamız var. Yitirilen çevre değil, geleceğimizdir. Çevremizi korumak insanlığa olan borcumuzdur” dedi.

Hızla artan dünya nüfusu, doğal kaynakların bilinçsizce kullanımı, plansız sanayileşme, sağlıksız ve aşırı kentleşme, kimyasalların toprağa ve suya karışması gibi birçok sorun beraberinde çevrede büyük tahribatlar meydana getiriyor. Doğadaki tahribatla birlikte Dünyada biyoçeşitlilikteki azalma, havadaki karbondioksitin artışı, küresel ısınma, anormal iklimler vb. sorunları da beraberinde getiriyor. Son yıllarda çevre tahribatı nedeniyle oluşan sorunların bütün dünya için büyük bir tehdit oluşturduğuna dikkat çeken TMMOB ZMO (Ziraat Mühendisleri Odası) Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez, “Olumsuz etkilerini dünyada iyice hissettiren küresel iklim değişikliği, doğal kaynakların insan eliyle tahribi, doğal alanlar ve yaban hayat üzerindeki aşırı baskı, sınırsız sanayileşme tercihleri ve kontrolsüz madencilik faaliyetleri, enerji savaşları ve nükleer enerjinin yarattığı belirsizlik, sürekli artan hava kirliliği, su kaynaklarının talanına dayalı su savaşları, gıda krizi ve yaşanan açlık gerçeği, hızlı artan dünya nüfusunun sınırlanmayan ihtiyaçları ve sınırsız hırsın doğada yarattığı yük olarak karşımıza çıkıyor..” dedi.

Her yıl 5 Haziran’da kutlanan ‘Dünya Çevre Günü’nün bu konuya dikkat çekmek için önemli olduğunu belirten
Suiçmez, “5 Haziran Dünya Çevre Günü, bu dünyanın kimsenin özel mülkiyeti olmadığını anlama, gelecek nesillerin bir emaneti olduğunu hatırlama ve bu emanete sahip çıkma günü olmalıdır.” Diye konuştu. UNESCO’nun çevre hakkını, insan hakkı olarak kabul ettiğini ancak bunun tam tersinin hüküm sürdüğüne ifade eden ZMO Yön. Kurulu Başkanı Suiçmez, “UNESCO’nun çevre hakkını, insan hakkı olarak kabul etmesine karşın, günümüz dünyasında küresel kapitalizmin dayattığı egemen kültür sınırsız tüketim anlayışına dayalı, daha fazla tüketmek için daha fazla üretmeyi zorlayan çevreyi sınırsız sömürme anlayışına dayalı olduğunu görüyoruz..” ifadesi kullandı.

YAŞAM ORTAMIMIZ OLAN DÜNYAMIZ TEK

Yitirilen sadece çevre değil, geleceğimizdir diyen ve çevremizi korumanın insanlığa olan borcumuz olduğunu belirten TMMOB ZMO (Ziraat Mühendisleri Odası) Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez, şöyle konuştu; “Önce insan ve doğa anlayışı yerine, önce ekonomi-tüketimkâr mantığının dayatıldığı, doğayla uyumlu yaşam yerine, sürdürülebilir kalkınma adı altında sürdürülemez kalkınma anlayışının egemen kılındığı, sağlıklı ve temiz çevrede yaşama hakkının hiçe sayılarak insanlığın doğal yaşam alanlarının daraltıldığı, insanlığa açlık, yoksulluk, asgari hijyen ve sağlık koşullarından yoksun bir yaşam biçiminin dayatıldığı günümüzde, bugünkü tüketim ve üretim modelleri aynı kaldığı takdirde dünya nüfusu 2050’de 9 milyar 600 milyona ulaşacak ve bugünkü yaşam tarzımızı sürdürmek için üç gezegene daha ihtiyacımız olacak. Oysa! Yaşam ortamımız olan dünyamız, tek.

İNSANLIĞA KARŞI SORUMLULUĞUMUZ VAR

Küresel ısınma ve iklim değişikliği somut bir gerçeklik. Ancak ranta dayalı ve sermaye çıkarı öncelikli uygulamalar yüzünden yaşanan iklime dayalı doğal afet ve felaketlerin sorumluluğunu “iklim değişikliği” kavramına yüklemek haksızlık. Bizlerin insanlığa karşı sorumluluğumuz var. Biz insanlar henüz vakit varken yaşam biçimlerimizi ve çevreyi koruma anlayışımızı gözden geçirmeli ve radikal olarak değiştirmeliyiz.
Ülkemizde 1982 Anayasası`nın 56. maddesi: “Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir. Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir” hükmünü içermektedir. Temiz havanın en önemli kaynağı ve su havzalarını besleyen doğal ve en temiz ortamlar olması nedeniyle koşulsuz korunması ve ekosistem bütününde varlığının artırılması gereken ormanlarımız, en verimli topraklarımızdan oluşan ve mutlaka korunması gereken ovalarımız, tüm yurttaşlarımızın kullanımına açık olması gereken kıyılarımız, doğal ortamlarında özgürce akması gereken derelerimiz doğal kaynaklarımızı koruması gereken yasal düzenlemelere eklenen istisnai maddelerle ve yetersiz denetimlerle sermayenin sınırsız talanına açılıyor..

Akarsular üzerinde sayısız ve büyük barajlar inşa edilerek suyun doğal akışına müdahale edilerek ekosistemin bozulmasına izin veriliyor. Sanayi atıklarının nehir, göl ve denizlerimize salınması önlenemiyor. Doğal bitki örtümüzün ve sağlıklı yaşam alanlarımızın imar planları ile yapılaşmalarına izin veriliyor. Büyük Ova Koruma Alanı ilan edilen tüm ovalarımız gibi Büyük ve Küçük Menderes ile Gediz Havzalarındaki verimli topraklarımız enerji, sanayi, madencilik yatırımları ve sınırsız yapılaşma ile yok edilmektedir.

Yapılması gereken; doğal dengemizi bozan, başta su ve toprak olmak üzere doğal kaynaklarımızı, ormanlarımızı, meralarımızı, bio çeşitliliğimizi, yeşil alanlarımızı, parklarımızı, kıyılarımızı, derelerimizi, denizlerimizi, özetle çevremizi yok eden ve kirletenlere karşı bağlayıcı yasal düzenlemelere dayalı somut yaptırımların ayrımsız derhal uygulanmasıdır. TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası; herkesin sağlıklı beslenmesine yetecek gıdaya, ihtiyaç
duyduğu temiz suya, soluyabileceği temiz havaya sahip olması gereğine inanmaktadır. Örgütlü çevre mücadelesinde cesaretini bilimsel bilgi birikimi ve deneyiminden, gücünü üyelerinden ve bilinçli yurttaşların varlığından almaktadır. Gelecek kuşaklara temiz, sağlıklı ve yaşanabilir çevre bırakma yükümlülüğünün bilincinde olarak, bugüne kadar çevrenin ve doğal kaynaklarımızın korunmasında gösterdiği kararlı tutumunu
sürdürmeye devam edecektir. 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nün bu dünyanın kimsenin özel mülkiyeti olmadığını
anlama, çevremizin gelecek nesillerin bir emaneti olduğunu anımsama ve bu emanete sahip çıkma günü olması dileğiyle”

 

Özel Haber: Serhat ŞANLI 

Okunma Sayısı: 173
Fotoğraf Galerisi