İLKSES GAZETESİ/13.07.2019/TESCİLDE İZMİR HAK ETTİĞİ NOKTADA DEĞİL
Dünya şehirlerinin tescillenen ürünleriyle ekonomilerini canlandırdığını söyleyen Çiftçi, İzmir'in sadece 15 ürününü tescil ettirdiğini ancak İzmir'in bu sayıyla hak ettiği yerde olmadığını bildirdi
NURETTİN BAKİ-ÖZEL HABER
Son yıllarda tüm dünyada ve özellikle Avrupa’da gıda tüketiminde en dinamik sektörlerden birisi olarak, yöresel ürünler sektörü gösteriliyor. Birçok yöresel ürünün küreselleşmeye ihtiyaç duyduğu günümüzde, birçok küresel ürün de yerelleşmeye ihtiyaç duyuyor. Bu yüzden dünyada birçok ürün üretildiği bölgenin adıyla bilinmekte, o yörenin adıyla tanınmakta ve pazarlanmaktadır. Geleneksel ürünler; bir üretim süreci sonunda, ekonomik bir faaliyet sonucu ortaya çıkan ekonomik değerlerdir. Ancak ünlerini ve niteliklerini; o yöreye özgü doğal koşullardan ya da o yörede o ürünü üretenlerin çok uzun süreler boyunca geliştirdikleri bilgi, beceri, yöntem ve tekniklerden almaktadırlar. Geleneksel ürünleri, ekonomik değerler olarak tanımlamanın yanı sıra o bölgede yaşayan ve üreten insanların geleneksel ürünleriyle gelenek, görenek ve kültürlerini de yansıtıyor. Ziraat Yüksek Mühendisi Ferdan Çiftçi ve Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Özden Güngör konuyla ilgili gazetemize değerlendirmelerde bulundu. Küreselleşen dünyada artık farklılıkların ön plana çıktığı ve bunların değerlerinin arttığı bir döneme girildiğinin altını çizen Çiftçi, Türkiye’de tescil alan ürün sayısının 419 adet olduğunu dile getirdi. Ege Bölgesi’nde tescil alan ürün sayısının ise 43 adet olduğunu belirten Çiftçi, bunların 15 tanesinin İzmir’e ait olduğunu savundu. İzmir’in bu sayıyla kesinlikle hak ettiği yerde olmadığını dile getiren Çiftçi, daha fazla ürünün coğrafi işaret alması ve bunun sürdürülebilirliğinin sağlanması için yerel yönetimlere ciddi iş düştüğünü bildirdi. Coğrafi işaretli ürünlerin, tek başına ekonomik kazanımlardan çok daha derinlere uzanan etkilere sahip olduğunu dile getiren Güngör ise, “İtalya, İspanya ve Fransa coğrafi işaretlerden yıllık 50- 60 milyar avroluk katma değer yaratırken, sadece Parmesan peynirinin yıllık 3 milyar avroluk katma değeri bulunmaktadır. Zengin tarım ürünlerine sahip olan ülkemiz neden böyle bir katma değer yaratmasın?” dedi.
ÜLKE EKONOMİSİNİ CANLANDIRIYOR
Coğrafi işaretlemenin başta turizm hareketliliği olmak üzere ülkelerin ekonomisine ciddi oranda katkı koyduğunu belirten Ziraat Yüksek Mühendisi Ferdan Çiftçi, günümüzde ülkelerin artık farklılıklarını ön plana koyma gayretinde olduğunu söyledi. Çiftçi, “Bir dönem globalleşme diye başladığımız süreçte artık yerel farklılıkların ön plana çıktığı ve bunların değerlerinin arttığı bir döneme girdik. Yerelin kendi zenginliklerinin oranının özellikleriyle olsun, kültürel üretim araçlarıyla olsun tüm boyutlarıyla yerelliğin ön plana çıkarılması ve bunun farklı lezzetleri, farklı tatları farklı kültürleri dünyaya sunulması ön plana çıktı. Bu da neyi sağlıyor? O ülkeye turizm hareketliliğini arttırmak başta olmak üzere ekonomisine ciddi katkı sağlıyor. Bunun dışında o ürünlerin yerel isimleriyle ve özellikleriyle üretildikleri coğrafi bölgelerin özellikleriyle tüketiciye sunulması anlamına geliyor. Bu daha çok tarımsal üretim ve mutfak zenginliği ve bunun yanında el sanatlarının yanı sıra diğer başka kültürel ürünler de yer alabiliyor” diye konuştu.
KAZANCIMIZ YOK DENECEK KADAR AZ
Türkiye’de 1995 yılında çıkarılmış bir kanun hükmünde kararnameyle bu konuda adım atıldığını bildiren Çiftçi, şimdiye kadar Türkiye’de tescil alan ürün sayısının 419 olduğunu söyledi. Bu rakamdan daha çok mutfak ürünlerinin olduğunu belirten Çiftçi, ülke olarak coğrafi işaret ya da yöresel adıyla tescil edilmiş ürünlerden kazancın yok denecek kadar az olduğunu vurguladı. Çiftçi, “Bu kararname üzerinden başlayan çalışmalar ancak belli bir noktaya kadar gelmiş durumda. Bu yeterli mi? Kesinlikle yeterli değil. Şu anda bu işlemler Türk Patent Enstitüsü tarafından yapılıyor.Bu güne kadar da Türkiye’de tescil alan ürün sayısı 419 adettir. Daha sonuçlanmamış ama tescil başvurusunu yapan ürün sayısı ise 432 adettir. Bu ürünlere baktığımızda daha çok mutfak ağırlıklı ürünler olduğunu görüyoruz. Bu da çok doğal olan bir şeydir. Tarımsal ürünlerimizde de coğrafi işaret almış ürünlerimiz var ama bunların sayısı mutfak ürünleri sayısına göre daha az olduğunu görüyoruz. Örneğin, Ege inciri, pamuğu, sultani üzümü, Urla enginarı, Ödemiş patatesi, İzmir boyozu, İzmir kumrusu, lokması, şambali tatlısı coğrafi işareti almış, tescillenmiş İzmir ürünlerinden bazılarıdır. Bunun dışında Kavacık üzümü, Bornova bamyası gibi tescillenme çalışmaları olan ürünleri de var. İzmir bu konuda kesinlikle hak ettiği yerde değil. Ayrıca pazardan da yeteri kadar pay almıyor. Bunu söyleyebiliriz. Yani coğrafi işaret ya da yöresel adıyla tescil edilmiş ürünlerden bizim gelirimiz yok denecek kadar az. Bu konuda yerel yönetimlere ciddi iş düşüyor. Bu konuda çalışmalar da var” değerlendirmesinde bulundu.
DEVAMLILIK ÖNEMLİ
Olayın coğrafi işaret almakla bitmediğini savunan Çiftçi, ürünün coğrafi işareti aldıktan sonraki sürecin önemine vurgu yaptı. Tescilli ürünün sürdürülebilir olması gerektiğini dile getiren Çiftçi, “Bu iş coğrafi işaret almakla bitmiyor. Bunun sürdürülebilirliği de çok çok önemli. Kesinlikle yanlış olan şöyle bir algı var: ‘Coğrafi işaret aldık bitti’ hayır. Eğer o ürünü standartlarına uygun üretemiyorsan o tescilin bir anlamı kalmıyor. Yani bunun kötü kullanılmasının öne geçilmesi gerekiyor. Yani saydığımızda tescillenmiş ve bu tescilliğini hakkıyla kullanan tarımsal ürünler bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar az. Yoksa İzmir’de toplamda 7-8 tane ürünümüz var. Burada dikkat edilmesi gereken nokta coğrafi işaret alındıktan sonra bunların denetimleri yapılıyor mu? Ürünlerin o nitelikleriyle sürdürülebilirliği sağlanıyor mu?” ifadelerini kullandı.
DEVLET DESTEĞİNE İHTİYAÇ VAR
Dünyada ülkelerin coğrafi olarak işaretlenmiş ürünleriyle ekonomilerine ciddi katkı sağladığını söyleyen Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Özden Güngör ise, Türkiye’nin de devlet desteğiyle farklı ve zengin ürünleriyle dünyada adından söz ettirebilecek potansiyelinin olduğunu savundu. Güngör, “Coğrafi İşaretli (Cİ) ürünlerin, tek başına ekonomik kazanımlardan çok daha derinlere uzanan etkilere sahip olduğunu söyledi. Güngör, “Bu etkilerin en başında ise coğrafi ürünlerin kırsal kalkınmaya olan katkısı geliyor. Türkiye, diğer taraftan geleneksel bilgi ve olağanüstü zengin Coğrafi İşaret potansiyeli ile bu alanda kendisine çok önemli ekonomik, sosyal ve kültürel kazanımlar sağlayabilecek ender ülkelerden birisidir. İtalya, İspanya ve Fransa coğrafi işaretlerden yıllık 50- 60 milyar avroluk katma değer yaratırken, sadece Parmesan peynirinin yıllık 3 milyar avroluk katma değeri bulunmaktadır. Türkiye’nin de böyle bir potansiyeli var” değerlendirmesinde bulundu.
Kurumsal ve devlet desteğine ihtiyaç olduğunun altını çizen Güngör, “Türkiye’de 10 yıl önce yaklaşık 109 olan coğrafi işaretli ürün sayısı 370’e ulaştı. Yaklaşık 400 ürün ise tescil bekliyor. Bu potansiyeli değerlendirmek ve ülke tarım ve gıda politikalarında, dış ticaretinde önemli bir yer alacak olan yöresel ürünler için bir sonraki adım uluslararası düzeyde tüketicilere ulaşmak. Bunun için kurumsal yapıya ve devlet desteğine ihtiyaç var. Coğrafi işaretler yöresel ürünlerin korunmasında çok önemlidir. Coğrafi işaretler yerel ürünlerin hem ulusal hem uluslararası pazarda yer almasını sağlıyor. Coğrafi işaretle üretim metodunu tescil ettiriliyor, ürününün farkındalığı artırılıp pazarlarken ekonomik değeri artırılıyor” diye konuştu.
EGE’DEN 43 TESCİLLİ ÜRÜN VAR
Ege Bölgesi’nde coğrafi işaret alan ürün sayısının 43 adet olduğunu ve bunun 15 tanesinin İzmir’e ait ürünler olduğunu dile getiren Çiftçi, coğrafi işareti almış Ege ve İzmir’in bu ürünlerini şu şekilde sıraladı: “Akhisar domat zeytini, Akhisar köfte, Akhisar uslu zeytini, Aydın inciri, Aydın kestanesi, Bergama el halısı, Bergama graniti, Bergama kozak çam fıstığı, Bozağ kestane şekeri
Çine köftesi, Denizli leblebisi, Denizli traverteni, Ege inciri, Ege pamuğu, Ege sultani üzümü, Eşme yörük kilimi, Güney Ege zeytinyağları, İzmir boyozu, İzmir kumrusu, İzmir lokması, İzmir şambalisi, Kuzey Ege zeytinyağları, Kütahya çinisi, Manisa mesir macunu, Manisa sultani çekirdeksiz üzümü, Manisa taban simidi, Milas el halısı, Milas tepsi böreği, Nazilli kar helvası, Ödemiş patatesi, Salihli kirazı, Salihli odun köfte, Simav el halısı, Söke körüklü çizmesi, Tavşanlı leblebisi, Urla sakız enginarı, Uşak halısı, Uşak tarhanası, Yuntdağı el halısı.” Çiftçi, Ege Bölgesi’nde tescil almak için bekleyen ürün başvuruları sayısının ise 52 adet olduğunu bildirdi.