İNCİRALTININ GELECEĞİNİ BİRLİKTE KURUYORUZ TOPLANTISI
ŞUBE BAŞKANIMIZ PROF.DR.KAMİL OKYAY SINDIR İNCİRALTININ GELECEĞİNİ BİRLİKTE KURUYORUZ TOPLANTISINDA ŞUBEMİZ GÖRÜŞLERİNİ AÇIKLADI
İzmir Büyükşehir Belediyesi tarafından düzenlenen ve 9-10-11-12 Kasım 2006 tarihlerinde Ahmet Priştina Kent Arşivi ve Müzesi'nde yapılan ''İnciraltının Geleceğini Birlikte Kuralım '' toplantısına 10 Kasım 2006 günü Şube Başkanımız Prof.Dr.Kamil Okyay SINDIR,II.Başkanımız Ferdan ÇİFTÇİ ve Yönetim Kurulu Sayman Üyemiz İlker AĞIN katılmıştır.
Toplantıda İmar baskısı altında olan İzmirin Akciğeri konumundaki, Mutlak Tarım Arazisi özelliğinde olan İnciraltı'nın imara açılıp açılmaması ile ilgili bir sunum yapan Şube Başkanımız Şubemiz görüşlerini açıklayarak, İnciraltındaki 1 m2 alanın bile imara açılmayarak Tarımsal niteliğinin korunması gerektiğini vurgulamıştır.
İnciraltı ile ilgili olarak hazırlanmış olan Şubemiz görüşü aşağıdadır.
İNCİRALTI’NDA
AĞAÇ KIYIMINA VE RANT AMAÇLI İMAR PLANLAMASI ÇALIŞMALARINA
SON VERİLMELİDİR
İlimizde son günlerde, Kültür Bakanlığı İzmir 1. No’lu Kültür ve Tabiat Varlıkları Koruma Kurulu tarafından 1. derece doğal sit alanı olarak ilan edilmiş olmasına rağmen İnciraltı bölgesinin imara açılabilmesi için çeşitli gerekçelerin öne sürülerek ve hatta yaratılmaya çalışılarak yeni bir kampanya başlatılmak üzere olduğunu kaygıyla izlemekteyiz. Unutulmamalıdır ki, tamamen bilimsel görüş ve uzman raporları doğrultusunda, 1999 yılı Temmuz ayında alınmış olan söz konusu Kurul kararı ve bölgenin önemli bir kısmının da “tarımsal niteliği korunacak alan” olma özelliği halen geçerliliğini sürdürmektedir.
İnciraltı’nda imara açılmak istenen alan, Üçkuyular Vapur İskelesinden başlayan ve Bahçelerarası mahallesini de içine alan yaklaşık 6000 dönümlük “yoğun tarımsal faaliyetin yapıldığı” alandır. Bu alandaki tarımsal faaliyetler arasında; narenciye bahçeleri, örtüaltı (sera) tarımı ve çeşitli meyve bahçeleri yer almaktadır. Toplam narenciye bahçesi alanı 1400 dönüm olup bunun da 1000 dönüm üzerindeki bölümü “çok iyi durumda, bakımlı ve yüksek verimlidir”. Geriye kalan 400 dönümü ise rant amaçlı değerlendirilmesi umuduyla “bilinçli olarak bakımının yapılmadığı ve verimsizleştirilmeye veya verimsiz olduğu izlenimi yaratılmaya” çalışılan bölümüdür. Ancak unutulmamalıdır ki, yeterli bakım işlemleri yerine getirildiği takdirde bu alanlarda da yüksek verimli ürün elde etmek mümkündür. Yörede yaklaşık 500 dönüm alanda da süs bitkileri ve sebze tarımı, 200 dönüm alanda ise karışık meyve bahçesi tarımı yapılmaktadır. Bölgede yetiştirilen tüm ürünler iç ve dış pazar değeri yüksek ürünlerdir. Bölgenin toprak yapısı en az 50-60 cm toprak profiline sahip verimli alüviyal özelliklidir ve arazi eğimi ise %1-3 arasında değişen düz kabul edilen bir değerdedir. Alan aynı zamanda İzmir sathı içerisinde iklim bakımından kendine özgü, çevresinden farklı özellikler taşıyan “mikroklima” özelliği taşımakta ve yeraltı sıcak (jeotermal) sularının doğal olarak toprak sıcaklığını yükseltmesi sayesinde turfanda yetiştiricilik ve erkencilik bakımından da bölgemizin en mükemmel yöresi niteliğindedir. Tüm bu özellikleri nedeniyle de söz konusu bölge “Tarım Arazilerinin Korunması ve Kullanılmasına Dair Yönetmelik” hükümleri uyarınca “mutlak tarım arazisi” olma özelliğindedir. Mutlak tarım arazileri, “ülkenin tarımsal üretiminde ülkesel, bölgesel veya yerel önemi nedeniyle tarımda kalması gereken, halihazır tarımsal üretimde kullanılan veya bu amaçla kullanıma elverişli arazileri” ifade etmektedir. Aynı yönetmeliğin 8.maddesinin (a) bendi uyarınca “mutlak tarım arazileri, özel ürün arazileri ve ekonomik olarak verim alınan veya halen ekonomik verim alınmasa bile gerekli bakım yapıldığında ekonomik verim alınabilecek olan dikili tarım arazileri ile sulu tarım arazileri” tarım dışı amaçlarla kullanılmaya tahsis edilemeyecek arazilerdir.
Ekonomik kaygıların, ekolojik kaygılara baskın çıkması sonucu geri dönülemeyecek biçimde tüketilen ülkemizin ve yerküremizin en zengin varlığı olan toprak kaynaklarımız, ülkemizin geleceği için ciddi bir tehdit altına girmektedir. İnciraltı bölgemiz de bu tehdidin günümüzde en yoğun yaşandığı bölge konumundadır.
Oysa ki yapılması gerekenler arasında, kararlı bir tavırla bölgenin tarımsal niteliğinin korunması, sulama ve drenaj çalışmalarının yapılması, bölge üreticilerinin desteklenmesi ve teşviki, arazi spekülasyonlarının önüne geçilmesi gelmelidir.
Esasen sorun, arazinin tarımsal niteliği ile ilgili değildir. Sorunun özünde, İzmir’in nefes aldığı ve kent mikroklimasının sağlandığı kent peyzajını güçlendiren bu çok önemli alanda, “rant amaçlı yüksek yoğunlukta yapılaşma arzusu” yatmaktadır.
Saygılarımla,
Prof.Dr.Kamil Okyay SINDIR
Başkan, Yönetim Kurulu Adına