INDEPENDENT TÜRKÇE: ELBİSTAN`DA İKİ GÜN: TERMİK SANTRALLERİN KAPANMASINI İSTEYEN İLÇE SAKİNLERİ, "KANSER OLMAYAN EV YOK" DİYOR- 19 EYLÜL 2022

INDEPENDENT TÜRKÇE: ELBİSTAN`DA İKİ GÜN: TERMİK SANTRALLERİN KAPANMASINI İSTEYEN İLÇE SAKİNLERİ, "KANSER OLMAYAN EV YOK" DİYOR- 19 EYLÜL 2022
MERKEZ
20.09.2022

Doktorlar kanser şüphesiyle gelene "Elbistanlı mısın?" diye soruyor

 

Uçağımızın Kahramanmaraş`a indiği 10.00 civarında aslında apaçık bir havayla karşılaşmayı bekliyordum. Gerçekten de çok sıcak ama gökyüzü hava durumunun gösterdiği kadar berrak değil.

Termometre 37 dereceyi vururken, ilk bakışta neredeyse pürüzsüz olan gökyüzünün dağlar ve tepelerle kesiştiği bölgeleri gri bir örtü kaplamış. Birkaç dakika sonra bu örtünün yağmur bulutlarından değil, termik santrallerin yaydığı toz toksik gazlardan oluştuğunu anlıyorum.

Kahramanmaraş`a tam da bu sebepten, Greenpeace Türkiye`nin düzenlediği termik santral saha gezisi için bir grup gazeteci olarak geldik. Varış noktamız Afşin-Elbistan A ve B santrallerinin yer aldığı Elbistan ilçesi.

İki günlük gezinin ilk günü Kahramanmaraş`ta Kömür ve Sonrası paneliyle geçecek. İkinci günse santrallerin yakınında yer alan mahalleleri gezeceğiz.

Halk sağlığı uzmanları ve yerel çevre örgütlerinin temsilcilerinin katılımıyla gerçekleşen panele katılmak üzere havalimanından Elbistan`a doğru iki saatlik bir minibüs yolculuğuna çıkıyoruz.

Yol boyunca bu kahverengimsi gri örtüden başka şoförümüz Şaban Abi de bize rehberlik ediyor. Solumuzda kalan manzarayı işaret edip, "Bakın görüyor musunuz, bu bulut termik santralden çıkıyor" diyerek hararetli bir tartışma başlatıyor:

Kirli hava salınıyor, temiz ortamda elektrik üretilse iyi. Orada yüzlerce işçi çalışıyor, kimseyi de ekmeğinden etmek istemeyiz ama böyle de vatandaş kanser oluyor.

Bunun üzerine, "Termik santralde 1 kişi ekmek yiyorsa 5-6 kişi de santral yüzünden tarım yapamıyor" diyorlar Şaban Abi`ye. Bir süre tartıştıktan sonra ikna olmuş gibi görünerek şöyle söylüyor:

Hangisinde daha çok istihdam varsa o olsun.

Ülkenin dört bir yanında vatandaşı giderek daha da zorlayan ekonomik kriz, iki günlük gezi boyunca bölge halkının ağzından düşmüyor.

Elbistan termik santralleri

Elbistan 38 yıldır "düşük kalite kömür" olarak kabul edilen linyitin etkisi altında. Yerel çevre derneklerinin temsilcileri burada yapılan işi "toprak yakmaya" benzetiyor ve özellikle kalitesiz kömürün çok fazla ağır metal içerdiğini söylüyor.

1984`te kurulan Afşin A santralini 2006`da B santrali izlemiş. İkincisi, kurulu güç bazında Türkiye`nin en büyük santrali konumunda.

Tam adıyla Afşin-Elbistan A Termik Santrali, 2018`de 20 yıllığına Çelikler Holding`e devredildi. Diğeriyse halen kamuya ait olan Elektrik Üretim A.Ş. tarafından işletiliyor.
 

SANTRAL MANZARA.jpg
Termik santrallerin ardından Elbistan ovasında üç ila 10 derece sıcaklık artışı yaşandı (Independent Türkçe)


Bu bölgede 6 tane daha aktif santral planı vardı. Ancak Elbistan Hayatı ve Doğayı Koruma Platformu gönüllüleri, "Çabalarımız sayesinde planlanan santrallerden birçoğu iptal edildi ama var olan santralleri genişletme planı var" diyor.

Son olarak Kahramanmaraş İdari Mahkemesi, mart ayında Afşin C Termik Santrali planı için Çevresel Etki Değerlendirmesi (ÇED) süreciyle ilgili yürütmeyi durdurma kararı vermişti. Mahkeme, "Dava konusu ÇED kararında hukuka uygunluk bulunmamıştır" dese de bölge halkı kararın muhtemelen temyize gideceğini ve hukuki mücadelelerinin henüz bitmediğini düşünüyor.

Elbistan`da ilk gün herkesin tartıştığı soru: İnsanlar işsiz mi kalsın?

İki saatlik yolculuğun ardından Elbistan`da konaklayacağımız otele varıyoruz. Kahramanmaraş`ta Kömür ve Sonrası paneli de otelin konferans salonunda gerçekleşiyor. Salona indiğimde önce konuşmacılarla tanışıyor, sonra da hepsinin yüzlerinin güldüğünü fark ediyorum. Anlaşılan panele çevre ilçelerden de katılım olması, onları epey mutlu etmiş.
 

be5fff38-dda6-4fc1-88c4-10218a8902d2.jpg
Panelde yerel çevre gönüllülerinin yanı sıra alanında uzman isimler de vardı (Greenpeace)


Gerçekten de salonda tüm koltuklar dolu. Nurhak ilçesinden çevre gönüllülerinin yeşil önlükleri hemen göze çarpıyor. Aralarında Belediye Başkanı İlhami Bozan da var. Onlar da ilçelerindeki HES projeleriyle hukuki mücadele verdikleri için burada. 

Konuşmacılar arasında da Zonguldak`ta ve İkizköy`de termik santrallere karşı mücadele veren gönüllülere yer verilmiş. Panelistler bu yüzden termik santrallerin sadece Maraş`ın sorunu olmadığını sıklıkla vurguluyor.

İlk olarak Greenpeace Akdeniz`den Onur Akgül, istihdam tartışmasına değinerek açıyor paneli. "`Termik santraller kapatılsın` demek, `İnsanlar işsiz kalsın` demek değil. Bizi hep bununla korkutuyorlar. Ama biz kaynak yönetimi talep ediyoruz" diyor:

Çalışanlar genetik hasar görmüş durumda. Mevcut santraller işçileri zaten öldürüyor ve kadınlar çalışamadığı için istihdam kaybı oluyor.

 

akgül.jpg
Akgül, bölge halkının termik santrallerden yorulduğunu söylüyor (Independent Türkçe)


Akgül`e göre bölgedeki istihdam sorununu gidererek "adil geçişi" sağlayacak iki önemli yatırım alanı var: Tarım ve Güneş enerjisi.

Sürdürülebilir Ekonomi ve Finans Araştırmaları Derneği`nden Bengisu Özenç de hesaplamaları göstererek, Güneş enerjisiyle bu sorunun çözüleceğini söylüyor:

Afşin-Elbistan A santralinin yer aldığı nokta, 980 MW`lık Güneş poyansiyeli demek. Bu da 2 bin 400 kişilik istihdam potansiyeli anlamına geliyor. B santralinin 936 MW`lık Güneş potansiyeli var. Bu da 2 bin 300 kişilik istihdam potansiyeli demek.

 

BENGİSU.jpg
Özenç, Rusya-Ukrayna savaşıyla çıkan krizin, kömürden çıkış planlarını etkilediğini belirtiyor (Independent Türkçe)


Türkiye`de enerjinin yüzde 30`undan fazlası kömürden üretiliyor. Ülke genelinde aktif 34 kömürlü santral mevcut. Ancak verilere göre termik santrallerin operasyon maliyeti çok fazla. Şirketlere 2015`ten beri alım garantisi veriliyor. Bu kapsamda 2016-2021 arası 12, 27 milyar TL harcandı ve bunların bir kısmı da vergilerden karşılandı.

Ayrıca uzmanlara göre Türkiye, termik santrallerde kullandığının iki katı kadar kurulu güce sahip. Ancak buna rağmen işlevsiz santraller kapatılmıyor.

"Kömürü yiyemeyiz"

Santrallerin kurulu olduğu Elbistan ovası, aslında Türkiye`nin 4. büyük ovası ve yasal olarak da koruma altında. Çünkü tarım bölgede çok önemli.

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Yönetim Kurulu Başkanı Baki Remzi Suiçmez`e göre bölge, birinci sınıf bir ova ve tarıma çok elverişli. Buğday, arpa ve şeker pancarı gibi ürünler önde geliyor.

"Tarım doğru yapılabilirse çiftçilerin yeniden tarıma dönmesi ve istihdam edilmesi mümkün" diyen Suiçmez, bunun aslında ülkenin genel tarım politikalarıyla ilgili olduğunu savunuyor ve özelleştirmelere karşı çıkıyor:

Özeleştirme politikalarını bir bütün olarak yeniden değerlendirmek gerek. Önce şeker fabrikalarındaki özelleştirme yanlısı tutumdan vazgeçmeliyiz.

 

tmmob SUİÇMEZ.jpg
Suiçmez`e göre Türk hükümeti enerji ve tarım politikalarını derhal gözden geçirmeli (Independent Türkçe)


Gıda tedariği Rusya-Ukrayna savaşıyla birlikte giderek daha büyük bir sorun haline gelirken, Elbistan`daki santrallerin kapatılmasını talep edenler, topraklarının tarım ve ziraat açısından değerlendirilmesini daha uygun görüyor.

Örneğin, Elbistan Hayatı ve Doğayı Koruma Platformu`ndan Mehmet Dalkanat, "Kömürü yiyemeyiz, aç kalır ölürüz" diyor:

Elbistan`da biz bağlarımızdan vazgeçtik. Arkadaşlarımız bakımını yapıyor ama üzüm alamıyor, coğrafyada üzüm bağı bitti. 5 bin yıldır var olan üzüm bağları ürün vermekten vazgeçti.

Gönüllüler, ziraatle ilgili istatistikleri talep ettiklerini ama alamadıklarını söylerken, kirlilik miktarının da kaydedildiği ama bu bilginin "ticari sır" olarak kabul edildiği için verilmediği belirtiliyor.

"Sularımız kuruyor"

Ertesi günkü saha gezisinde de bize eşlik eden ve termik santraller için açılan su kanallarını gezdiren Dalkanat, bölgede yeraltı sularının kurutulduğunu da vurguluyor.

Bir şey daha var ki çok vahim. Köylüler `Artık 400 metreden su alıyoruz` diyor. Santraller sularımızı kurutuyor.

 

528cbe70-b3f2-4d32-950e-3babf9db0bf6.jpg
Dalkanat, "Elbistan A termik santralinin derhal, hemen yarın kapatılması gerekiyor" diyor (Independent Türkçe)


Termik santraller soğutma kulelerinde suya ihtiyaç duyuyor. Uzmanlara göre 1000 MW`lık bir santralin günlük soğutma suyu yaklaşık 800 l/s. Bunun yanı sıra linyitin işlenebilmesi için çıkarıldığı esnada kuru olması gerekiyor. Bu da yeraltı sularını termik santrallerin önünde bir engel haline getiriyor.
 

su kanalı.jpg
Santrallerin suyun kullanımı üzerinde büyük etkisi var (Independent Türkçe)


Bölgedeki A ve B termik santralleri için yeni su kanalları açılarak yeraltı sularının yönü değiştirilmiş. Kanallara yönlendirilen su, yine tarımda kullanılmak üzere başka bölgelere akıtılıyor. Ancak bu kez de Elbistan`daki çiftçiler suya ulaşamaz hale geliyor, toprakları kuruyor.

Eskiden sondaj çalışmalarıyla 50 metreden su çıkarabildiklerini ifade eden çiftçiler, şu anda 400 metreye kadar inmeleri gerektiğini söylüyor.

"Kanser olmayan ev yok"

Termik santrallerin bacalarından çıkan uçucu partiküllerin binlerce kilometre yol kat ettiği biliniyor. Bunların önemli bir kısmı atmosfere karışıyor ve dolayısıyla insanlar bunları soluyor. Hesaplamalara göre atmosferdeki partiküler maddenin yüzde 85`i enerji üretimi kaynaklı.

Bu parçacıkların bir kısmı da yağışlarla havaya toprağa suya karışıyor, besin döngüsüne katılıyor ve gıda yoluyla yine canlıların vücutlarına giriyor.

Daha büyük ve katı atıklar içinse kömür sahalarında çukurlar kazılıyor ve iri parçacıklı küller oralara dolduruluyor.
 

hava kirliliği2.jpg
Toksik gaz ve tozdan oluşan bulut örtüsü nedeniyle binlerce insan erkenden hayatını kaybetti (Independent Türkçe)


Dünya Sağlık Örgütü`ne (DSÖ) göre her yıl yaklaşık 8 milyon kişi hava kirliliği nedeniyle erken ölüyor. Sadece Elbistan`da 1984`ten bu yana hava kirliliği nedeniyle en az 17 bin erken ölüm kayda geçti.

Gönüllüler, Elbistan`da kanserin girmediği ev kalmadığını, santral yakınında yaşayan neredeyse kimsenin 70 yaşını göremediğini ama sağlık kurumlarından bunun istatistiğini alamadıklarını söylüyor. Onların aktardığına göre doktorlar kanser şüphesiyle gelene "Elbistanlı mısın?" diye soruyor.

Halk Sağlığı Uzmanı Prof. Dr. Ali Osman Karababa, santral bacalarından azot oksit, kükürt oksit, hidrokarbonlar, ağır metaller ve bunun gibi birçok maddenin salındığını ifade ediyor:

Azot oksit ve kükürt oksit asit yağmuru demek. O da orman alanlarının, tarım alanlarının ölümü dmek. Hidrokarbonlar kanser yapıcı. Cıva, nikel, arsenik, selenyum gibi ağır metallerin hemen hemen hepsi kanser yapıcı.

 

4121f2eb-5152-4ec5-bc6e-63ee0d040379.jpg
Karababa, "Bu, gençleri gelecekte açlığa mahkum etmekten başka bir şey değil" diyor (Independent Türkçe)


Ancak uzmana göre kanser işin yalnızca bir boyutu. Bahsi geçen zehirli maddelerin ve kirli havanın otizme, kısırlığa, diyabet, inme, kalp hastalıkları ve genetik bozukluklar nedeniyle çocukların sakat doğmasına yol açtığı biliniyor.

Greenpeace`in 2019`da yaptırdığı bir araştırmaya göreyse bölgede hava kirliliği DSÖ`nün önerdiğinden en az 7 kat fazla.

İkinci gün: Hayalet kasabaya dönen Çoğulhan köyü

Saha gezisinde ikinci günümüz, iki termik santrale de komşu olan Çoğulhan köyünde geçiyor. İlk durağımız Elbistan merkezine hemen hemen bir saatlik mesafedeki Kışlaköy kömür sahası. Bu saha iki santrale de kömür taşıyor ama en çok A santrali tarafından kullanılıyor.

Rezerv sahaları aslında 30 metre derinliğinde, santralden çıkan küllerin de yine ovaya atılmasıyla oluşturulan bir mekanizma. Bu sahalar 1984`ten beri giderek genişliyor ve bugün bölgenin büyük kısmını kaplar hale gelmiş.
 

DRONE.jpg
Kışlaköy kömür sahasının havadan drone`la çekilmiş görüntüsü (Gökhan Kam)


Şoförümüz Şaban Abi`nin sıklıkla "Eskiden burada üzüm bağları vardı, şimdi hepsi kurudu" diyerek işaret ettiği köy manzaraları eşliğinde A santralinin dibinde minibüsten iniyoruz.

Hemen o anda "Maskelerinizi takın, maskesiz çıkmayın" uyarıları geliyor. Toprak mı yoksa kömür mü olduğunu ayırt etmekte zorlandığım bir arazinin üzerinde, çıkarılan kömürün işlenmek üzere tesise gönderildiği mekanizmayı izlerken maskemi korkarak yüzüme bastırıyorum. Daha sonra Çoğulhan köyünün de tesisin hemen dibinde olduğunu ve santral manzaralı evleri gördüğümde böyle korktuğum için kendime kızıyorum. Çünkü yanlarında öksürmeye utanacağım insanlarla karşılaşıyorum.

 

1ef409d1-c850-40b4-8872-9aea4d148da7.jpg
LTesiste işlenen linyit, diğer kömür çeşitlerine göre daha kirletici (Independent Türkçe)


Çoğulhan köyü basında bir süredir "hayalet kasaba" diye anılıyor. Zira kül ve hava kirliliği nedeniyle nüfusun büyük kısmı göç etmiş. İmkanı olmayanlarsa taşınamıyor. Önceleri 5 bin nüfuslu köyde şu anda bin kişi civarında insan yaşıyor.

Santralin hemen yanındaki ilkokul: Çoğulhan`da gençler ne yapıyor?

Santralin fotoğraflarını çektikten sonra ilk durağımız tesisin hemen dibindeki bahçeli bir ev oluyor. Adlarını paylaşmak istemeseler de evlerini fotoğraflamamıza izin veren yaşlı bir çift, "Zaten her şey ortada, alın bakın" diyor bize. Bahçedeki meyve ve sebzelerin birçoğunun küçücük kaldığı ve külle kaplı olduğu hemen göze çarpıyor.
 

f1451883-58f2-4cff-8aea-321d3b38e4ec.jpg
Termik santral ve Çoğulhan merkezi arasında yaklaşık 500 metre var (Independent Türkçe)


Santralin çok yakınında karşımıza bir ilkokul çıkınca bölgede çocukların ve gençlerin durumunu konuşmaya başlıyoruz. Sohbet ettiğim bir genç, işsiz kalmaktan endişe ederek adını vermek istemiyor ama önemli bilgiler aktarıyor.

"Normalde bir genç olarak köy hayatını seviyoruz, ben mesela spor yapmayı seviyorum. Ama artık biz de bıkmış durumdayız" diyor ve köyde hiçbir sosyal ortamlarının kalmadığını ifade ediyor:

Burada eskiden sinema vardı ama artık hiçbir şey yok. Biz sosyalleşmek için Elbistan`a gidiyoruz. Erkekler otostop çekiyor, kızlar ancak servislerle gidebiliyor. O da sabah 8 ve akşam 4`te iki tane var.

 

c723d201-58bb-420e-a399-0e8f14d69f92.jpg
Köyde bir ilkokul ve lise olmasına rağmen birçok öğrenci yatılı okumaya gidiyor (Independent Türkçe)


Çoğu kişinin gittiğini, kendilerininse burada ekonomik sıkıntı yüzünden kaldığını aktaran genç, üniversiteye gitmek için para biriktirmesi gerektiğini, bu yüzden eğitimine ara verip çalıştığını söylüyor:

Büyük bir ekonomik kriz var. Ben de çalışmak zorundayım. O yüzden üniversiteye hala başlayamadım.

"Evimizin çatlamayan yeri yok"

Sonraki ziyaretimizse Ali ve Habibe Akbulut çiftinin evinde. Termik santral "manzaralı" bahçede sebze ayıklarken buluyoruz Habibe Akbulut`u ve ailesini. Bir yandan salatalıkları doğruyor, bir yandan da hastalıklarını anlatıyor:

Önce akciğer hastası oldum, sonra evdeki sarsıntılar yüzünden panik atak oldum. Eşim de daha yeni bypass ameliyatı oldu.

Evin içini gezerken her odada derin çatlaklar çarpıyor gözüme. Bunların iki ila üç ay önce termik santralde meydana gelen şiddetli bir gürültüyle oluştuğunu söylüyor ev halkı. 
 

çatlak ev.jpg
Kömürü susuzlaştırma işlemi toprağı kuruturken üzerindeki yapıların da çatlamasına sebebiyet veriyor (Independent Türkçe)


Evinin sürekli sallandığını söyleyen Habibe Teyze, "Sabaha kadar korkudan balkonda oturuyorum. Kışın ne yapacağım?" diye soruyor:

Tadilat imkanım da yok, bir emekli maaşı var. Evimiz özellikle geceleri çok titriyor. Tesisin sesi başlıyor, sürekli oluyor. Sabaha kadar korkudan balkonda oturuyorum. Kışın ne yapacağım? Talidat imkanım da yok, bir emekli maaşı var.

Yarıklar sadece evin duvarlarında değil, bahçe toprağında da göze çarpıyor. Ali Amca, topraktaki yarıkları gösterirken açıklıyor: 

Taban suları çekildikçe oturma, kuruma yapıyor, evimizi gördünüz, çatlamayan yeri yok.

"Bu sebzeler seni de öldürür"

Habibe Teyze`nin sebze ayıkladığı tasın ilerisinde bir başka tas var. İçi çürümüş gibi görünen, lekeli meyvelerle dolu.
 

6d4fde99-94fb-455f-a9d9-fd4bd1773a77.jpg
Habibe Akbulut, "Ben 54 yaşındayım, evimde soluk alamıyorum" diyor (Independent Türkçe)


Ali Amca bu meyvelerin havadan çöken küller yüzünden bozulduğunu ve böyle çok sayıda meyve attıklarını söylüyor. Sonunda kuruttukları dolma biberleri gösterirken, "Bunu kim yer? Şimdi bunu ben nasıl satayım sana, seni de öldürür. Ama biz yiyoruz bunları" diyor.
 

çürüyen meyve.jpg
Ali Akbulut, kül kaplı meyve sebzeleri gösterirken "Kışın rutubet varken kül buraya daha da çok çöküyor" diyor (Independent Türkçe)


Bölgeye termik santral kurulurken daha çocuk olsalar da Habibe Teyze o günleri hatırlıyor. "İlk başta ne kadar seviniyorduk, memleketimiz iş sahası oluyor diye. Ama bu kadar zarar vereceğini biz bilmiyorduk. Cahildik" diyor ve ekliyor:

Filtre de yapıldı diyorlar ama onun da hiç çaresi yok. Tek çare bu santral kaldırılacak. Hepimiz imza topladık, 200-300 ev imza topladık. İmzamız bir işe yaramadı. Burada santrali isteyen varsa onun aklı yok.

 

Haber: Çağla ÜREN

Haber kaynağına ulaşmak için lütfen TIKLAYINIZ. 

Okunma Sayısı: 188
Fotoğraf Galerisi