INDEPENDENT TÜRKÇE: ET FİYATLARI NASIL 100 LİRA ÜZERİNE ÇIKTI? ÇİFTÇİDEN KASABA KADAR KALEM KALEM, TÜM DETAYLARIYLA MALİYETLER...- 29 MART 2022
"Giderek evlere daha az girmeye başlayan kırmızı et, hangi aşamalardan geçtikten sonra tüketiciye 100 liranın üzerinde yansıyor? Türkiye`nin hayvan sayısı, mera alanı, canlı hayvan ithalatı, yem fiyatları ne durumda?"
2016`da kıymanın kilogram fiyatı 38 liraya çıktığında "Et fiyatları el yakıyor" diye başlıklar medyada sık yer alıyordu.
Bugün 100 liranın üzerine çıkan et fiyatları karşısında, "kasap camına ekmek banmak" şakası bile komik olmaktan çıkmış durumda.
Peki neden?
Aşağıda kalem kalem açıklayacağız ama son günlerde fiyatı artan her şeyde olduğu gibi kırmızı ette de pahalılaşmanın nedeni "maliyetler".
Ancak kırmızı etin bir "kriz" olarak gündeme oturması, Et ve Süt Kurumu`nun et fiyatlarına yüzde 48 zam yapmasıyla başladı.
23 Mart`ta yapılan zam sonrası "Bizim fiyatlarımız piyasanın yüzde 66 altındaydı. Çok uzun kuyruklar oluşuyordu. Bu nedenle fiyatı arttırdık" diyen Et ve Süt Kurumu Genel Müdürü Osman Uzun, 29 Mart itibarıyla görevden alındı.
Tarım ve Orman Bakanlığı`ndan yapılan açıklamada ise Et ve Süt Kurumu`nun payının Türkiye kırmızı et satışının yüzde 1`inin altında olduğu, düzenlemenin kırmızı et piyasasını etkilemediği ifade edildi.
Piyasadaki etkisi yüzde 1`in altında olan bir kurum, kıymanın kilogramını 56 liradan 83 liraya, kuşbaşıyı 92 liraya çıkararak tartışmaların alevlenmesine yol açtı.
Piyasanın çok daha fazlasını elinde tutan süpermarketler ve kasaplardaki artışın önüne geçilebilecek mi?
"Fiyatlarda iki yıl boyunca düşme olmayacak"
Tüm Süt, Et ve Damızlık Sığır Yetiştiricileri Derneği (TUSEDAD) Başkanı Sencer Solakoğlu`na göre 2 yıl boyunca fiyatlarda bir düşme görülemeyecek. Zira, Türkiye piyasasının ette de sütte de kayıplarını telafi etmesi en az 2 yıl sürecek.
Kırmızı et ve süt elbette ki birlikte yürüyen iki sektör. Birindeki kriz diğerini de vuruyor.
Bu konuyu dile getirmek için Ankara`da bir basın toplantısı düzenleyen TÜSEDAD Başkanı Solakoğlu, süt üreticilerinin son 3 yıldır amansız bir mücadele içinde olduğunu, pandemi ile Ukrayna-Rusya savaşının kırılmalara yol açtığını söyledi.
"Gıda enflasyonunun artmaması için süt üreticisinin fiyatları hep sabit tutuldu" diyen Solakoğlu, "Ülkede enflasyonun sebebi biz değiliz. Ülkedeki enflasyonun çözümü de biz değiliz" ifadelerini kullandı.
Sencer Solakoğlu`nun açıklamasına göre verilen teşvikler yetmiyor. Hatta çiftçi, Ekim 2021`in süt desteğini bile alabilmiş durumda değil. Bir kilo yemle 1,5 kilo süt alınması gerektiği yerde hükümet, bir kilo yemle 1,1 kilo süt pazarlığı yapıyor.
Solakoğlu, hal böyle olunca çiftçinin yem alabilmek için her ay bir damızlık ineğini kestiğini, bir sonraki ayın yemini aldığını, bu durumun her ay tekrarladığını, sonunda çiftçinin iş bıraktığını söylüyor.
"Hayvan kesimi hızla devam edecek"
TÜSEDAD Başkanı, "Hayvan kesimi hızla devam edecek. Bu işin bir matematiği vardır. Siz bir litre sütten belli bir miktar para kazanmazsanız onun yerine ineğinizi kesip ciddi bir miktar parayı cebinize koyarsanız et fiyatlarının artışıyla beraber, o parayı bankada değerlendirmek, üretim yapmaktan daha cazip gelecektir" dedi ve ekledi: "Dolayısıyla biz önümüzdeki aylarda hızla kesimin devam edeceğini ve Türkiye`nin hayvan varlığının hızla düşeceğini görüyoruz."
Türkiye`de hayvan sayısının çok az olduğunu söyleyen Sencer Solakoğlu, ithalata dayalı et politikası izlendiğini hatırlatarak şunları söyledi:
İthalata dayalı bir et politikası izlendiği için ithalatçı kesim, ahırlarını doldurmuşlardı.
İthalat kapandıktan sonra her geçen gün buradaki hayvan sayısı azaldı. Şu anda inekler kesiliyor ve bu kesim et fiyatlarını zaten üç ay öncesine kadar hep çok düşük bir seviyede seyrettirdi.
Ondan sonra, bir yerden sonra artık dayanılamaz bir maliyet artışından sonra çiftçi "hayır ben bu fiyata artık satamam bu hayvanı" deyip maliyet sebepli bir fiyat artışına gidildi.Nisan ayından sonra ete gelecek turizm kaynaklı talepten dolayı et fiyatlarında çok daha büyük zamlar gelecek ve o zaman etin gerçekten ne kadar az olduğunu göreceğiz.
11 bin liraya alınan hayvan nasıl 26 bin liraya kadar çıkıyor?
"Maliyetler", her sektörün çözemediği havuz problemine dönüşmüş durumda.
Biz şimdi bir başka matematiğe, "Etin çiftçiden kasaba kadar ki yolculuğu" bakalım.
Bu yolculuğu üçe ayırmak mümkün: Besleme, mezbaha ve kasap (ya da market).
Bir hayvanın beslendiği sırada katlanılan maliyeti Independent Türkçe`ye TÜSEDAD Başkanı Sencer Solakoğlu anlattı.
Birinci adım: Hayvanın çiftçiden alınması.
Solakoğlu`nun aktardığına göre bugün 250 kilogramlık bir dana, çiftçiden kilogramı 45 lira olacak şekilde satın alınıyor.
Yani hayvan başına 11 bin 250 lira veriliyor.
İkinci adım: Küçük dananın büyütülmesi
250 kilogramlık dananın günde 1,2 kilogram ağırlaşması bekleniyor.
Yani 570 kilogramlık bir kesim ağırlığına ulaşmış hayvanın beslenme süre yaklaşık 260-270 gün. Bu da dokuz ay gibi bir süre ediyor.
Burada bir de zorunlu kesim, ölüm gibi olayların yüzde 3 oranında olduğunu not düşmek gerekiyor.
Şimdi geldik üçüncü adıma yani, maliyetlerin gerçek hayattaki karşılığına.
Sencer Solakoğlu, bir hayvanın ortalama 13 ila 14 kilogram yem yediğini, günlük yem maliyetinin de 49 lira olduğunu söylüyor.
Yetiştirme süresini 260 günden hesapladığınızda yemin maliyeti 13 bin lira oluyor.
Bunun yanında elektrik, sigorta, mazot, işçilik, veteriner muayenesi, faiz gibi genel giderler de oluyor. Bu da ortalama 1600 lira olarak hesaplanıyor.
Yani 570 kilogramlık bir hayvanın sadece alış, yem ve diğer giderler maliyeti 25 bin 850 lira.
Solakoğlu buna bir de 300 fire oranı eklenmesi gerektiğini söylüyor.
Öyle olunca da toplam maliyet 26 bin 150 lira, canlı hayvanın kilogram maliyeti ise 45,9 liraya denk geliyor.
Yeterli ağırlığa eriştikten sonra ise kesim, daha doğrusu karkas ete dönüştürme aşamasına geçiliyor.
Kasap camlarında da gördüğümüz, organların ve ayakların ayrıldığı gövde anlamına gelen karkas ete çevirince 1 kilogram kemikli etin maliyeti yaklaşık 85 liraya denk geliyor.
Solakoğlu, 85 liralık maliyetin iyi bakım koşullarında sağlandığını söylüyor. Zira, Türkiye şap, çiçek hastalıkları görülebiliyor.
Yetiştirilen hayvanın ağırlığının ortalama yüzde 54,5`i karkas yani kemikli et oluyor. Buna da randıman deniyor.
TÜSEDAD Başkanı, besicinin direkt kasaplara mal satmadığını önce mezbahalara satış yapıldığını belirtiyor.
Tabii bu satış yapılırken üzerine kâr da eklenmesi gerekiyor.
Solakoğlu, "Riskleri ve amortismanı karşılaması için kazanç, en az yüzde 20 olması gerek. Yani çiftçinin mezbahaya en az 101 liraya satması lazım karkası" diyor.
Mezbaha, kasaplık hayvanların kesiminin ve kesimi takiben etlerin ve sakatatların soğuk depoda muhafazasının yapıldığı, içerisinde sakatat temizleme ve/veya işleme tesisinin bulunduğu tesislere verilen ad.
Solakoğlu, mezbahanın deri, kemik ve sakatat kısmını satarak maliyetini ve kârını elde ettiğini söylüyor ve besiciden aldığı fiyata da piyasaya satıyor.
Sencer Solakoğlu`nun aktardığına göre navlun maliyetlerinin de son dönemde yükselmesiyle mezbahalara, ayıkladıkları karkas eti kasaplara biraz daha pahalıya satabiliyor.
"Türkiye`de aslında et pahalı değil alım gücü eridi" diyen Solakoğlu, bu konuyu basın toplantısında da dile getirdi ve "Avrupa`da bizim yüzde 30 neredeyse üzerimizde fiyat olarak. Yani ithalat yaraya merhem olamayacak" diye konuştu.
Toplam işlenen etin yüzde 30`u marketlere ve kasaplara gidiyor
Kırmızı Et Sanayicileri ve Üreticileri Birliği (ETBİR) Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Yücesan`ın Independent Türkçe ile paylaştığı bilgilere göre Türkiye`de yılda 1 milyon 210 bin ton et işleniyor. Bunun;
- 340 bin tonu perakende satışlara,
- 250 bin tonu sucuk, fermente sucuk, pastırma, sosis, salam gibi ısıl işlem görmüş ürünlere,
- 240 bin tonu endüstriyel yemekhaneler ve cateringlere,
- 160 bini döner üretimine,
- 150 bin tonu otel, restoran, kamu ve askeriyeye
- 70 bin tonu da köfte ve hamburger yapımına gidiyor.
Yücesan, sanayiciler ve kasapların kemikli karkasın kilogramını ortalama 83 ila 87 lira arasında aldığını söylüyor.
Karkas kemikli bir ürün. Kemikler çıkartılınca hâliyle et alınan kiloda olmuyor ve ağırlığı düşüyor. Buna kemik firesi deniyor ve bu firenin ortalaması yüzde 20.
Yücesan`ın aktardığına göre kasapların işletme gideri ortalaması yüzde 17. Bu oran, ne kadar iş yapıldığına göre yüzde 13 ile yüzde 22 arasında değişebiliyor.
Yani karkas eti 85 liraya alan kasabın önüne iki maliyet çıkıyor: Yüzde 20`lik kemik firesi ve dükkân kirası, elektrik, işçi gideri, enerji, mazot, tanıtım giderleri gibi harcamaları kapsayan yüzde 17`lik işletme gideri.
85 liralık et 140 liraya kadar çıkıyor
85 liralık karkasa kemik firesi de eklendiğinde maliyetin yaklaşık 101 liraya çıktığını söyleyen Ahmet Yücesan şöyle devam ediyor:
Bunun üzerine yüzde 17 gider konulmalı. Hadi diyelim ki yüzde 15 olsun.
Bu durumda 115 liraya çıkıyor maliyet. Kasap o eti, 120 liraya satarsa ancak 5 lira kârı olur.
Çok iş yapıyor, masrafı yüksek, kirası yüksekse işletme gideri yüzde 20`ye çıkar. O zaman 125 liraya satmak zorunda kalır.
Yücesan`ın aktardığına göre bugün kıymalık kuşbaşının tüketiciye yansıyan fiyatı 120 ile 140 lira arasında değişiyor.
Dana kuşbaşının kilogramı ise en az 125 lira.
Marketlerin indirimi olsa bile en fazla 100 liraya kadar iniyor.
"Ramazanın ilk haftasına kadar fiyat artışı devam edebilir"
"Bizim tahminimiz ramazanın ilk haftasına kadar bu fiyatların ateşi bu şekilde devam eder" diyen ETBİR Başkanı`nın açıklamasına göre ramazanın ilk ya da ikinci haftası kırılma başlayabilir.
Bayram üzeri de insanlar yemekten ziyade giyime kuşama yöneldiğinden fiyatlarda bir miktar düşme görülebilir.
"Savaş biter de turizm canlanırsa kıyma fiyatı 200 liraya kadar çıkabilir"
Ancak Ramazan Bayramı`ndan ziyade çok daha önemli bir gündem var: Ukrayna-Rusya savaşı.
Türkiye`ye gelen turistlerin önemli bir kısmını oluşturan Rusya ve Ukrayna vatandaşlarının, bu yıl gelememesi durumunda et fiyatları aşağı yönlü ilerlemeye devam edebilir.
Ahmet Yücesan, turizm sektöründen yüzde 20 oranında, yani yaklaşık 200 bin tonluk et kullanımı beklediklerini belirtti.
"Talep olmadığı için fiyatlar düşebilir. Ancak maliyetler aşağı düşmez" diyen Yücesan, şöyle devam etti:
"Eğer uzlaşma sağlanır, turizmin tam açılma dönemine kadar her şey netleşirse o zaman kıyma fiyatlarında 200 liraları konuşuruz."
Piyasadaki yerli hayvan oranı yüzde 56`dan yüzde 8`e düştü
Türkiye İstatistik Kurumu`nun (TÜİK) verilerine göre Türkiye`deki türlerine göre sığır sayıları şu şekilde:
Tam 30 yıl önce de yurtdışından ithal edilen ve burada yetiştirilen büyükbaş hayvanlar mevcuttu. Yalnız oranı daha azdı.
Tabloya göre 2021`de Türkiye`de bulunan toplam sığır sayısı 17 milyon 850 bin 543.
Bunun yüzde 49`u kültür, yüzde 43`ü melez iken, Anadolu`da yetişmiş yerli sığır oranı yüzde 8`e kadar gerilemiş durumda.
TÜİK`e göre 1991`de toplam 11 milyon 972 bin 923 olan sığır nüfusunun yüzde 10`u kültür, yüzde 56`sı ise yerliydi.
2001`de 1 milyon 854 bin olan kültür sığırı, 20 yılda yüzde 376 arttı. Yerli sığır sayısı ise yüzde 67 geriledi.
Bunun yanı sıra bir diğer büyükbaş olan manda sayısı ise 2021 itibarıyla 185 bin 574.
Bu sayı, 1991`de 366 bin 150, 2001 yılında ise 138 bin. En düşük manda sayısı, 84 bin 705 ile 2007`de kaydedildi.
Türkiye`de beslenen koyun sayısı, sığır sayısından fazla.
Yerli koyunda ise yerli sığırdaki kadar karamsar bir tablo yok.
Bugün sayıları 45 milyon 177 bin 690 baş olan koyunların yüzde 91`i yerli. Bu oran 1991`de yüzde 97`ydi. Merinos koyunların oranı ise yüzde 9.
Bunun yanı sıra 12 milyon 341 bin 514 baş da keçi bulunuyor. Bu sayı, 1991`de 10 milyon 764 bin 198`ken, 2009`da 5,1 milyona kadar gerilemişti.
Kırmızı et üretim istatistikleri, 2019 sonundan beri yok
Türkiye`de üretilen ve tüketilen kırmızı et üretim miktarıyla ilgili 2019 sonundan beri devam eden bir tartışma var.
Türkiye İstatistik Kurumu`nun (TÜİK) 2011`den bu yana yayınladığı "Kırmızı Et Üretim İstatistikleri"nin 27 aydır açıklanmaması.
CHP Hatay Milletvekili İsmet Tokdemir, verilerin neden açıklanmadığı ile ilgili konuyu 7 Temmuz 2021 tarihli soru önergesinde de gündeme getirdi.
Tokdemir`in sorusuna eski Hazine ve Maliye Bakanı Lütfi Elvan imzasıyla verilen cevapta hesaplamada değişiklik olduğu, TÜİK`in halen konu üzerinde çalıştığı, "mevcut hayvan popülasyonuna dair bir dizi demografik değişkenin bilinmesine ihtiyaç olduğu" ve verilerin kısa sürede yayınlanacağı söylenmişti.
Türkiye`de et tüketimi artıyor, ancak OECD ortalaması altında
Türkiye kırmızı ette ve canlı hayvanda ithalatçı ülkeler arasında.
Tarım Bakanlığı, "Kırmızı Et" raporunda, "Türkiye et üretimini yüksek maliyetle gerçekleştirmekte bu nedenle küresel rekabet şansı bulamamaktadır" ifadesini kullanıyor.
Canlı hayvan ve dana eti ithalatına ileride değineceğiz. Ancak öncelikle Türkiye`deki kırmızı et üretimi ve tüketimine bir bakalım...
Aşağıdaki istatistikler ise Independent Türkçe`nin TÜİK, Tarım ve Orman Bakanlığı, Trademap ve Ekonomik Kalkınma ve İşbirliği Örgütü (OECD) verilerine dayanıyor.
Yıllara Göre Kırmızı Et İstatistikleri | |||
Üretim (ton) | Tüketim (ton) | Kişi başına düşen tüketim (Kg) | |
2012 | 915 bin 844 | 941 bin 187 | 11,3 |
2013 | 996 bin 155 | 1 milyon 2 bin 195 | 11,8 |
2014 | 1 milyon 8 bin 271 | 1 milyon 8 bin 869 | 12,1 |
2015 | 1 milyon 149 bin 262 | 1 milyon 166 bin 778 | 13,7 |
2016 | 1 milyon 173 bin 42 | 1 milyon 178 bin 634 | 13,8 |
2017 | 1 milyon 126 bin 403 | 12,8 | |
2018 | 1 milyon 118 bin 694 | 14,1 | |
2019 | 1 milyon 201 bin 469 | 13,6 |
Yukarıdaki tabloya göre Türkiye`de kırmızı et üretimi de tüketimi de artış eğiliminde.
Pandeminin etkisinin yavaşlaması, turizm sezonuna yaklaşıldıkça tüketimin daha da artacağı öngörülüyor.
OECD verilerine dayandırılan kişi başına düşen et tüketimi verileri ise dana ve koyun etini kapsıyor.
Buna göre 2018`de 14,1 olan kişi başına düşen et tüketimi 2019`da bir miktar gerileme gösterdi.
Yine OECD verilerine göre Türkiye`nin kişi başına koyun ve dana eti tüketimi, 2020`de 13,8, 2021`de ise 14 kilogramdı. 2029`da ise 15,1 kilogram olması bekleniyor.
OECD ortalaması ise 2020 ve 2021`de 15,6 kilogram iken 2029`da da aynı seviyede olması bekleniyor.
Türkiye, OECD ülkeleri ile kıyaslandığında düşük dana eti tüketimine, yüksek koyun eti tüketimine sahip. Koyun tüketiminde (kişi başı) OECD ortalaması 1,2 kilogram iken, Türkiye`de bu, 4 kilogramın üzerinde.
Tarım ve Orman Bakanlığı, dünyada tüketilen kırmızı etin yaklaşık yüzde 40`nın, Türkiye`de ise yüzde 90`ının büyükbaş hayvanlardan karşılandığını söylüyor.
Kişi başı büyükbaş etin tüketiminde OECD ülkeleri ortalaması 14 kilogramın üzerindeyken, 2021 itibarıyla Türkiye`de 9,8 kilogram.
2021`de en fazla küçükbaş hayvan eti ihracatı Katar`a yapıldı
Bunların yanında küçükbaş (koyun ve keçi) eti ile büyükbaş (dana) eti üretimlerine ayrı ayrı bakalım.
Türkiye`de beslenen ve sayısı 55 milyonu aşan küçükbaşın yüzde 78`i koyun, yüzde 22`si ise keçi varlığından oluşuyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı, küçükbaş hayvan varlığının yüzde 22`sini oluşturan ilk beş ili şöyle sıralıyor: Van, Konya, Şanlıurfa, Diyarbakır ve Ankara
Türkiye`de küçükbaş hayvan ithalatı yapılmıyor, ihracat miktarı ise çok düşük düzeyde.
Yine Bakanlığın verilerine göre 2021`de yapılan küçükbaş hayvan eti ihracatının yüzde 78`i Katar`a gitti. Bir önceki yıl yapılan 74 ton ihracatın ise yüzde 41,4`ü Irak, yüzde 23,9`u Umman`a gitti.
Geçen yıl Katar`ı Kuveyt (yüzde 9) ve Birleşik Arap Emirlikleri (yüzde 7) izledi. Tarım ve Orman Bakanlığı`nın Ocak 2022 tarihli "Küçükbaş Eti" adlı raporunda şu veriler yer alıyor:
Türkiye`deki tüketim ithalat olunca karşılanabiliyor
Dünyanın en büyük dana eti ihracatçıları: Brezilya (yüzde 17,2), ABD (yüzde 11,6), Hindistan (yüzde 11,5) ve Avustralya (yüzde 9,8). ABD, Çin`le birlikte en büyü ithalatçı ülke konumunda da aynı zamanda.
Dana eti üretiminin üç büyüğü ise yine ABD, Brezilya ve Çin.
Tarım ve Orman Bakanlığı, Türkiye`nin hayvan ticaretinde ithalatçı, dana etinde ise (2021 yılı için) ihracatçı konumda olduğunu söylüyor. 2021 yılında en çok dana eti ihraç edilen üç ülke: KKTC (Yüzde 65,7), Kongo (yüzde 15,1) ve Gana (yüzde 9,1)
Bakanlığın, "Dana Eti" Raporunda, 2021 yılında tamamı Bosna-Hersek`ten olmak üzere 945 ton dana eti ithal edildiği, aynı dönemde 956 ton ihracat yaptığı söyleniyor.
İş, hayvan ticaretine geldiğinde durum tersine dönüyor.
2021 yılında, kasaplık ve besilik hayvan ithalatı yüzde 42,1 oranında artarken, damızlık büyükbaş ithalatı bir önceki yıla göre yüzde 34 artışla 22 bin 492 oldu.
****
Tarım ve Orman Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürlüğü (HAYGEM), Haziran 2020`de yapılan açıklamada, 1 Ocak 2022`den itibaren mücbir sebepler dışında besilik canlı hayvan ithalatına hiçbir şekilde izin verilmeyeceği duyurulmuştu.
Ancak bu açıklamadan yaklaşık 1 yıl sonra Tarım ve Orman Bakanlığı Hayvancılık Genel Müdürlüğü 2021 yılı için üç ayrı dönemde ithalat yapılacağını ilan etmişti.
Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Baki Remzi Suiçmez, Nisan 2020`de yaptığı açıklamada, son 10 yılda hayvancılık ithalatına ödenen rakamın yaklaşık 8,5 milyar doları bulduğunu ifade etmişti.
Türkiye İstatistik Kurumu`nun "Dış Ticaret İstatistikleri" verisinde, 1996-2019 yılları arası canlı hayvan ithalatı ve 2013-2022 yılları arası canlı hayvan ihracatı bilgileri de paylaşılıyor. Buna göre yıllara göre değişim şu şekilde oldu:
Canlı hayvan ithalatı ($) | Canlı hayvan ihracatı ($) | ||
1996 | 167 milyon 429 bin | 2013 | 13 milyon 464 bin |
1999 | 23 milyon 618 bin | 2014 | 26 milyon 720 bin |
2003 | 11 milyon 845 bin | 2015 | 34 milyon 473 bin |
2010 | 333 milyon 80 bin | 2016 | 27 milyon 914 bin |
2011 | 1 milyar 28 milyon 120 bin | 2017 | 34 milyon 672 bin |
2012 | 852 milyon 73 bin | 2018 | 57 milyon 965 bin |
2013 | 346 milyon 448 bin | 2019 | 84 milyon 612 bin |
2014 | 139 milyon 890 bin | 2020 | 83 milyon 406 bin |
2015 | 322 milyon 768 bin | 2021 | 106 milyon 397 bin |
2016 | 603 milyon 822 bin | ||
2017 | 1 milyar 212 milyon 193 bin | ||
2018 | 1 milyar 767 milyon 909 bin | ||
2019 | 700 milyon 574 |
Yukarıdaki tabloya göre 2003`te 11,8 milyon dolar seviyesinde olan canlı hayvan ithalatı, 2019`da 700 milyon dolara kadar çıktı. 2019`da canlı hayvan ihracatı ise 84 milyon 612 bin dolardı. Bu değer, 2021`de 106 milyon dolara kadar çıktı.
Trademap`in 2020 verilerine göre Türkiye, canlı hayvan ithalatının yüzde 24,3`ünü Brezilya`dan, yüzde 20,1`ini Uruguay`dan, yüzde 10,5`ini Macaristan`dan, yüzde 10,1`ini Çek Cumhuriyeti`nden sağlıyor. Sadece bu dört ülkeye ödenen miktar 500 milyon dolara yaklaşıyor.
Canlı hayvan ihracatının ise yüzde 31,8 Suriye`ye, yüzde 19,3`ü Lübnan, yüzde 15,3`ü Irak ve yüzde 13,5`i Katar`a gitti.
21 milyon hektarlık mera alanı 12 milyon hektara geriledi
Hayvancılığı ve dolayısıyla et üretimini etkileyen bir diğer faktör de mera alanları ve çiftçi sayısı.
Taban suyunun derinde olduğu, çayırlara göre daha kısa boylu otların yetiştiği, alanlara mera deniliyor.
Hayvanlar için ucuz kaba yem kaynağı olan ve vitamin ve mineral açısından zengin bu bölgeler, köyden kente göç, yasal düzenlemelerle statülerinin değiştirilmesi, düzensiz yapılaşma, meraların ranta açılması, hayvan sayısının azalması nedeniyle bugüne kadar hayli kayıp verdi.
Çanakkale 18 Mart Üniversitesi Ziraat Fakültesi Profesörü Ahmet Gökkuş, 2018`de Türkiye Tohumcular Birliği için kaleme aldığı makalesine göre 1950 ila 1970 yılları arasında mera alanlarında 16,5 milyon hektar (yüzde 43,5) azalma meydana geldi. Bunun ardından 1980`lere kadar hayvan sayısının artmasıyla meraların yükü 2,5 katına çıktı.
Yıllara Göre Mera Alanlarının Büyüklüğü (Hektar) | |
1970 | 21 milyon 698 bin 400 |
1991 | 12 milyon 377 bin 600 |
2001 | 14 milyon 616 bin 687 |
2020 | 12 milyon 945 bin 335 |
2000`li yılların başından itibaren hayvan sayısı artsa da meraların kapladığı alan bu artışı karşılayacak genişlemeyi göstermedi.
Gökkuş makalesinde, Türkiye`de meraların yaklaşık yüzde 12,4`ünün hayvanlar için yeterli ve nitelikli yem üretebildiğini (iyi ve çok iyi durumda olduğu), kalan yüzde 87,6`lık kısmın ise orta ve zayıf durumda olduğunu söylüyor.
Tarım ve Orman Bakanlığı`nın internet sitesinde açıklanan yukarıdaki tabloya göre 1970`ten günümüze yüzde 40 oranında, 8,7 milyon hektarlık mera alanı kaybedildi.
Yani bugün tüm Türkiye`nin yüzölçümünün yalnızca yüzde 16`sı meralık alan. Bu oran, 1940`larde yüzde 57 civarındaydı.
Köyde yaşayanların oranı ilk kez yüzde 7`nin altında
1927`de 13,6 milyon olan Türkiye nüfusunun yüzde 75,8`i belde ve köylerde yaşıyordu. Bu oran 2000`e kadar dramatik bir düşüş yaşadı ve yüzde 35,1`e kadar geriledi.
2012`de yüzde 22,71 seviyesine gerileyen belde ve köy nüfusu, o yıl uygulamaya geçen ve yeni ilçelerin kurulmasını sağlayan yasal düzenleme sonrası yüzde 8,7`e düştü.
TÜİK`in son açıkladığı 2021 nüfus verilerine göre ise belde ve köylerde yaşayanların oranı ilk kez yüzde 7`nin altına düştü ve yüzde 6,8 oldu. İl ve ilçe merkezlerinde yaşayanların oranı ise yüzde 93,2.
Elbetteki çiftçi sayısının azalmasındaki tek neden nüfus değil. Yem, mazot, tohum, gübre gibi girdilerin fiyatlarının yüzde 100`leri aşmasıyla çiftçi giderek yaptığı işten el çekiyor.
Toplam istihdam | Tarımsal istihdam | Tarımın toplam istihdamdaki payı (%) | |
2011 | 23 milyon 492 bin | 5 milyon 325 bin | 22,66 |
2012 | 24 milyon 486 bin | 5 milyon 349 bin | 21,84 |
2013 | 24 milyon 884 bin | 5 milyon 53 bin | 20,3 |
2014 | 26 milyon 233 bin | 5 milyon 432 bin | 20,7 |
2015 | 27 milyon 40 bin | 5 milyon 407 bin | 19,99 |
2016 | 27 milyon 264 bin | 5 milyon 309 bin | 19,4 |
2017 | 28 milyon 886 bin | 5 milyon 551 bin | 19,21 |
2018 | 28 milyon 591 bin | 5 milyon 244 bin | 18,34 |
2019 | 28 milyon 80 bin | 5 milyon 97 bin | 18,2 |
2020 | 26 milyon 695 bin | 4 milyon 737 bin | 17,7 |
2021 | 28 milyon 797 bin | 4 milyon 948 bin | 17,2 |
TÜİK tarafından açıklanan yukarıdaki verilere göre 10 yılda 377 bin kişi çiftçiliği bıraktı. Tarımda istihdam edilenlerin oranı 2010`da yüzde 23`ün üzerindeyken, 2021`de yüzde 17,2`ye kadar geriledi.
Haber: Gökçen TUNCER
Haber kaynağına ulaşmak için lütfen TIKLAYINIZ.