INDEPENDENT TÜRKÇE: "TARIMDA KENDİNE YETEN ÜLKE" KONUMUNDAN "İTHALAT BAĞIMLIĞINA"... TÜRK TARIMI ALARM VERİYOR- 10 MART 2022

INDEPENDENT TÜRKÇE: "TARIMDA KENDİNE YETEN ÜLKE" KONUMUNDAN "İTHALAT BAĞIMLIĞINA"... TÜRK TARIMI ALARM VERİYOR- 10 MART 2022
MERKEZ
10.03.2022

"Uzmanlara göre tarımda gelinen aşama, uygulanan yanlış politikaların bir sonucu. Yeni bir yol haritası belirlenmezse enerji ve teknolojinin ardından tarımda da ithalata bağımlı olma riski oldukça yüksek"

 

"Türkiye tarımda kendi kendine yetebilen 7 ülkeden biridir."

Geçmişten günümüze dillere pelesenk olan bu söylemin tam olarak gerçeği yansıtmadığı belirtiliyor.

Zira hangi veriler ışığında bu bilginin paylaşıldığı ve diğer ülkelerin kimler olduğu belirsiz.

Ancak bilinen bir gerçek var. O da şu: Türkiye eskiden tarımda üreten ülke konumunda yer aldı. Mercimek, nohut, kurufasulye, bezelye ve bakla başta olmak üzere pek çok ürünün üretimi ve ihracatı konusunda öne çıktı.

Tarım Bakanlığı: Tarım sektörümüz kendi kendine yeterliliğini göstermektedir

Geçmişte ürettiği birçok ürünü ihraç eden Türkiye`ye şimdi ise birçok kalemi ithal ediyor. 

Yani Türkiye kendi kendine yetebilen bir ülke olmadığı için artık ithale yoğunlaşıyor.

Fakat, Tarım Bakanlığı, bu görüşlerin gerçeği yansıtmadığı iddiasında ve Türkiye`nin hala "kendine yetebilen bir ülke" olduğunu savunuyor. 

Haziran 2020`deki tartışmaların ardından bakanlığın sitesinden yapılan açıklamada, "Tarım sektörümüz kesintisiz olarak büyümesini sürdürerek, kendi kendine yeterliliğini göstermektedir" ifadelerine yer verilmişti.

Türkiye İstatistik Kurumu`nun (TÜİK) verileri ise harekete geçilmediği takdirde korkutucu sonuçlarla karşılaşılabileceğine işaret ediyor.

Seçilmiş ürünlerde yeterlilik dereceleri

TÜİK`e göre Türkiye`nin üretimde kendine yetmediği ürün gruplarının başında tahıl, bakliyat ve yağlı tohumlar geliyor. Özellikle soyada kendine yeterlilik yüzde 4,7 oranında. 

Son günlerde tartışmaların odağındaki ayçiçek yağının hammaddesi olan ayçiçeğinde ise kendine yeterlilik yüzde 60`larda kalıyor. Yani yüzde 40`lık bölüm ithalatla karşılanıyor.

Kendine yeterlilik oranları kırmızı mercimekte yüzde 71,7, yeşil mercimekte yüzde 85,3, mısırda yüzde 75,5, kuru fasulyede yüzde 76 ve buğdayda ise yüzde 89,5.

Seçilmiş Sebze Yeterlilik Dereceleri 2019-2020 TüİK.jpg
Seçilmiş Sebze Yeterlilik Dereceleri 2019-2020 / Kaynak: TÜİK
 
Seçilmiş meyve ürünlerindeki yeterlilik derecelerinde cevizde yüzde 72,7, muzda 76,6 ve çayda ise 95,52`lik oran görülüyor.
Seçilmiş meyvelerde yeterlilik dereceleri TÜİK.jpg
Seçilmiş Meyvelerde Yeterlilik Dereceleri 2019-2020 / Kaynak: TÜİK
 
TÜİK: Tahıl ve diğer bitkisel ürünlerin üretimi azaldı, meyve ve sebze üretimi arttı
 
TÜİK 2021 Bitkisel Üretim İstatistikleri de kritik önemde. Buna göre ülkedeki sebze ürünleri üretim miktarı, bir önceki yıla göre yüzde 1,8 artışla 31,8 milyon ton civarında.

Meyveler, içecek ve baharat bitkileri üretim miktarı ise bir önceki yıla göre yüzde 5,4`lük artışla yaklaşık 24,9 milyon tona ulaşmış vaziyette. 

Üretim miktarları tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde yüzde 13,4 azalırken, sebzelerde yüzde 1,8, meyveler, içecek ve baharat bitkilerinde yüzde 5,4 oranında artış gösterdi. Buna göre üretim miktarları 2021 yılında yaklaşık olarak tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerde 61,7 milyon ton, sebzelerde 31,8 milyon ton, meyveler, içecek ve baharat bitkilerinde 24,9 milyon ton olarak gerçekleşti.

TÜİK - Bitkisel Üretim 2020, 2021.jpg
Bitkisel Üretim 2020, 2021 / Kaynak: TÜİK
 
TÜİK: Ekonomi büyüyor, tarım küçülüyor

Yine devletin resmi kurumu TÜİK`e göre 2021`de ekonomi yüzde 11 oranında büyürken, tarımda yüzde 2,2`lik küçülme kaydedildi. 

Bu durumun temel nedenleri arasında kuraklık, artan girdi maliyetleri, geliri düşen çiftçinin üretimden çekilmesi ve dışa bağımlılık gibi nedenler yer alıyor.

Çiftçinin gelirinin düşmesinin başlıca nedenleri arasında ilaç, mazot ve gübre fiyatlarının katlanması sıralanıyor.

Veriler, 2002-2020 yıllarında sadece mazot fiyatlarındaki değişimin yüzde 454 oranında gerçekleştiğini gösteriyor.

Mazot fiyatları değişim TüİK 2002-2020.jpg
Mazot fiyatlarındaki değişim (2002-2020) / Kaynak: TÜİK
 
Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Baki Remzi Suiçmez ve Prof. Dr. Sema Gün ile "Türkiye gibi tarım potansiyeli çok yüksek olan bir ülke ne oldu da ithalata bağımlı hale geldi?" sorusuna yanıt aradık.

İklimi, toprağının verimliliği, ürün çeşitliliği ve tecrübesiyle öne çıkan Türkiye`nin "üreten ülke" konumundan "ithal eden ülke" durumuna geçişine "yanlış tarım politikalarının" neden olduğu görüşü hakim.

buğday tarım AA
"Üreten ülke"den "ithalat bağımlığı"na... Kazancının giderek düşmesiyle çiftçi, köylü köşeye sıkıştı. İthalat destekçisi anlayış öne çıkarken Türkiye, "Köylü milletin efendisidir" anlayışından "Ananı da al git" noktasına geldi / Fotoğraf: AA
 
"Tarımda acilen yeni yol haritası şart"
 
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Başkanı Baki Remzi Suiçmez`e göre Türkiye`nin ivedilikle tarımda yeni bir yol haritasına ihtiyacı var.

Yurtdışından ithalatla karşılanan tüm ürünlerde sorun yaşandığını ifade eden Suiçmez, öncelikle buğday, arpa, yem bitkileri, mısır ve hayvancılığı sıraladı.

Dünyadaki fiyatlarla girdi maliyetlerinin aşırı yükselmesi ve Türkiye`nin bu konuda yurtdışına bağımlı olması tehlikesine değinen Suiçmez, acilen tarımda iç üretimde maliyetleri düşürücü somut ekonomik paketlerinin açıklanıp gelecek dönemin planlamasının şimdiden yapılması gerektiğini savundu.

Tarım alanında ekonomik planlar hayata geçirilmezse içerideki maliyetin daha da artacağı ya da bu durumun çiftçinin alandan çekilmesine neden olacağını ileri süren Suiçmez, Rusya-Ukrayna savaşı öncesinde de pandemi ve kuraklık gibi nedenlerle ithal ürünlerin pahalı olduğunu belirtti.

Baki Remzi Suiçmer TMMOB.jpg
Baki Remzi Suiçmez / Fotoğraf: TMMOB
 
"3 sene önce yeterli durumda olduğumuz buğdayda yeterlilik yüzde 80`lere geriledi"
 
Mevcut durumda buğday, arpa, mısır, ay çiçeği ve kepekte yeterince alamama ya da alım fiyatlarının çok artması gibi sorunlar nedeniyle ürünler raflara geldiğinde çok yüksek fiyatla karşılaşma sonucunun doğduğunu aktaran Suiçmez, üretmeden tüketen bir ülkenin ayakta kalamayacağına vurgu yaptı.

TÜİK`in kendine yeterlilik oranlarına da değinen Suiçmez; yaş sebze, meyve, narenciye, kayısı, fındık gibi sert kabuklu ürünler dışındaki pek çok kalemde ithalata başvurulduğunu belirtti. 

Suiçmez, "Nohutta bile kuraklıkta yeterlilik durumu sorgulanıyor. 3 sene önce yeterli durumda olduğumuz buğdayda ise yeterlilik yüzde 80`lere geriledi" dedi.

ayçiçeği AA.jpg
Türkiye ayçiçek yağı ithalatının yüzde 65,5`ini Rusya`dan, yüzde 4,2`sini ise Ukrayna`dan gerçekleştiriyor. İki ülkenin savaş halinde olması yeni pazar arayışına itiyor / Fotoğraf: AA
 
"Tarım politikalarını başarısız buluyorum"
 
Ankara Üniversitesi Ziraat Fakültesi Tarım Ekonomisi Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Sema Gün de benzer görüşleri paylaştı.

Gün, "kendi kendine yeten 7 ülke" söylemini bir şehir efsanesi olarak nitelese de Türkiye`nin belli bir döneme kadar tarımsal üretimde kendine yettiğini vurguladı.

Ancak Gün`e göre bu durum, o dönemki politikalar ve koşulların bir sonucuydu.

1980`lere kadar yürütülen tarımsal üretimde ithal ikamesi politikası sayesinde yalnızca çok gerekli olan ya da Türkiye’de yetişmeyen ürünlerin ithalatına izin verildiğini belirten Gün, verimli topraklar ve uygun iklim koşullarına ek olarak geçmişte tüketimin de çok daha düşük olduğuna değindi.

Günümüzdeki koşulları da değerlendirmesini istediğimiz Prof. Dr. Gün, ithalatta serbestleşme dönemiyle düşük maliyetle üretilen tarım ürünlerinin yurtdışından getirilerek ve giderek dışa bağımlı hale gelindiğini söyledi.

"Yüksek maliyetleri karşılayamayan üretici tarımdan vazgeçme sürecine girdi"

Tohumun ithal edildiği, akaryakıt, gübre ve pestisitin en büyük maliyet kalemlerinden biri olduğunu belirten Sema Gün, ülkede tarım konusunda örgütlü bir yapı da bulunmadığını ileri sürdü.

Gün, yüksek maliyetleri karşılayamayıp emeğinin karşılığını alamayan üreticinin tarımdan vazgeçme sürecine girdiğini ve yeni neslin de çiftçilikle ilgilenmediğini de dile getirdi. 

"Türkiye tarımda kendine yetebilen ülke konumundan çok uzakta"

Günümüzde tarımda sosyal yapının çok değiştiği ve ülke nüfusun arttığını hatırlatan Prof. Dr. Gün, Türkiye`nin tarımsal açıdan kendine yetebilen bir görüntü çizmediğini, "Kendi kendine yeterliliği; gıda güvenliği sürecinde hem gıdaya erişim hem satın alabilme hem de dengeli ve sağlıklı beslenme olarak ele aldığımızda, Türkiye bugün o noktadan çok uzakta" sözleriyle savundu. 

Prof. Dr. Arife Sema Gün Ankara Üni..png
Prof. Dr. Sema Gün / Fotoğraf: Ankara Üniversitesi
 
"Kuru fasulye, mercimek gibi geleneksel yemeklere bile ulaşmak mali olarak güçleşti"

Tarım politikalarını "başarısız" bulduğunu da belirten Prof. Dr. Sema Gün, "2015-2020 yıllarında buğday ekim alanı yüzde 13 azaldı. Hububat ve bakliyat temel gıda maddesidir ama onlarda da dışa bağımlı hale gelindi. Baklagiller, protein açısından zengin. Et alamayanlar için çok önemli bir gıda. Kuru fasulye, mercimek geleneksel yemeklerdir, onlara ulaşmak bile mali açıdan güçleşti" yorumunu yaptı.

"Yasaya rağmen 13 yılda 723 bin hektarlık tarım alanını kaybetmişiz"

Yeni bir yol haritası çizilip kırsal kalkınmaya daha fazla önem verilerek küçük üreticiye ulaşma çağrısı yapan Gün, son olarak tarım topraklarının amaç dışı kullanılmasının önüne geçilememesini eleştirdi. 

Prof. Dr. Sema Gün, şunları kaydetti: 

Yönettiğimiz alanın ne olduğunu bile bilmiyoruz. İstatistiksel anlamda veri eksikliği var. En son tarım sayımı 2001 yılında yapıldı! Bilmediğiniz şeyi yönetemezsiniz. Tarım topraklarını ve mera alanlarını korumuyoruz sonra da üretim açığımız var diye politika üretmeye çalışıyoruz. 2005 yılında tarım topraklarının amaç dışı kullanmasını engellemek için yasa çıkarıldı. Tarım topraklarının korunmasına ilişkin 5403 sayılı yasaya rağmen, 2005- 2018 yılları arasında 723 bin civarı hektarlık alanı kaybetmişiz! Aynı durum mera alanları için de geçerli, hayvancılığınız buraya bağlı. Bu iki alana bile bakılmamış. Araziler parçalı halde, onların birleştirilmesi şart. Tarım politikasında desteklediğiniz kesim orta ve büyük üretici ama küçük üreticiye ulaşamıyorsunuz. Politikalarınızı üretirken samimi, istekli, kararlı şekilde üretmeniz lazım ama çok çabuk değişen politikalar en önemli sorun.

 

Haber: Lale ELMACIOĞLU 

Haber kaynağına ulaşmak için lütfen TIKLAYINIZ. 

Okunma Sayısı: 689
Fotoğraf Galerisi