İSTANBUL’UN TAŞI DA ‘TOPRAĞI’DA DÖNÜŞÜYOR! - EVRENSEL
Elif Görgü
İstanbul çevresindeki verimli tarım toprakları ve meralar da kentsel dönüşümden payını aldı.
Büyükşehir Belediyesi’nin hazırladığı ve kentin 20 yılını planlayan 1/100 binlik Çevre Düzeni Planı, İstanbul çevresindeki fındıklıklardan, meralara, su havzalarına kadar verimli topraklara konut alanları, üniversite, teknoloji parkları ya da turizm tesislerinin yapılmasını öngörüyor.
“Bir santimetre toprağın oluşabilmesi için yüzlerce hatta binlerce yıl zamana ihtiyaç olduğuna” dikkat çeken Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) ise, hazırladıkları raporu büyükşehir belediyesine göndererek, Anayasayı ve Büyükşehir Belediyesi Kanunu’nun büyükşehir belediyelerine verdiği “Sürdürülebilir kalkınma ilkesine uygun olarak çevrenin, tarım alanlarının ve su havzalarının korunmasını sağlamak…” görevini hatırlattı.
Fındık üstü üniversite
Çevre Düzeni Planı kentte, neredeyse hiç verimli toprak bırakmıyor. Çatalca’dan Şile’ye kadar son kalan verimli araziler de yoğun yapılaşmaya açılarak yok ediliyor. Planda, Şile-Ağva Beldesi’nin güneydoğusundaki dikili tarım arazileri üzerine üniversite ve teknoloji geliştirme parkı düşünülüyor. Halbuki bu araziler üzerinde fındıklıklar bulunuyor. 8 milyar dolarlık tarım ürünleri ihracatımızın 2 milyar dolarlık kısmını oluşturan fındık, ekonomik değeri en yüksek tarım ürünlerinden. Ayrıca teknoloji geliştirme parkının büyük bölümü mera arazisi üzerinde kalıyor.
Tarım alanı kalmayacak
Büyükçekmece Gölü’ndenden Marmara Denizi boyunca batıya uzanan yerleşim alanlarının devamında da yeni yeni konut alanları planlanıyor. Bunların da neredeyse tamamı mutlak kuru tarım arazileri üzerinde. İstanbul’da yoğun tarım yapılan Silivri ve Çatalca’nın toprakları üzerinde kurgulanan konut alanlarının iptal edilmesi gerekiyor.
Yine kentin en batı sınırında, E-5 karayolunun güneyinde yer alan ve oldukça büyük bir alan kaplayan “lojistik bölge” de, tamamıyla tarımsal üretimde kullanılması gereken mutlak kuru tarım arazileri üzerinde yer alıyor.
İstanbul’un batı sınırında Değirmenköy sulama göleti çevresinde belirlenen her iki “üniversite alanı” da tarımsal üretimde kullanılması gereken mutlak kuru tarım arazileri üzerinde yer alıyor. Silivri-Çeltik ve Yolçatı köyleri arasında düşünülen “üniversite alanı” da yine tarım alanları üzerinde planlanmış.
Büyük Kılıçlı köyünün kuzeyinde, ormanlık alana sınır bölgede düşünülen “teknoloji geliştirme parkı”nın büyük bölümü mutlak kuru tarım arazileri üzerinde.
Meralar da unutulmadı
Silivri ve Selimpaşa’daki mera alanları ise konut alanı olarak planlanıyor. Oysa yasalara göre meralardan, Mera Kanunu’nda gösterilenden başka şekilde yararlanılamaz.
Ayrıca durum ve sınıfı çok iyi veya iyi olan meraların da tahsis amacı değişikliği yapılamaz.
Değerli bitki türleri tehdit altında
Çevre Düzeni Planı’nda, Küçükçekmece Gölü’nün kuzeyinde, Sazlıdere Barajı’-nın güneyindeki alan ise Doğal Hayatı Koruma Derneği, İstanbul Üniversitesi Eczacılık Fakültesi Herbaryumu ve Fauna & Flora International işbirliğiyle hazırlanmış olan “İstanbul’un 10 Önemli Doğal Alanı çalışmasında kritik öncelikli alanlar arasında yer alıyor. Çalışmada bu alanlar “Pendik Sarıotu, Halkalı Emzikotu, Boğaziçi Keteni, Yarımburgaz Hardalı ve Trakya Minesi’nin dünyadaki en büyük topluluklarını barındıran olağanüstü öneme sahip alanlar” olarak tanımlanan bu alan, Çevre Düzeni Planı’nda konut alanı olarak düşünülüyor.
Hem tarım hem turizm nasıl oluyor?
Çevre Düzeni Planı Ekolojik Tarım ve Turizm Alanı (ETTA) şeklinde yeni bir alan tanımı da getiriyor. Anadolu yakasında 3, Avrupa yakasında 4 adet olmak üzere toplam 7 nokta ETTA olarak kurgulanmış. Ekolojik tarımla her nasılsa bağlantı kurularak ortaya konan turizm alanları soru işaretleri içeriyor. Özellikle Avrupa yakası üzerinde yer alan ekolojik tarım ve turizm alanları su havzaları içerisinde, Anadolu yakasında bulunanlar ise tarım arazileri üzerinde yer alıyor.