İTHAL YEM VE İTHAL HAYVANLA MİLLİ TARIM!
Hayvancılıkta maliyetin %60-70`lik bölümünü yem oluşturmaktadır. Bu nedenle çayır meralardan faydalanmak ve ihtiyaç duyulan yem bitkilerini yetiştirmek önemlidir.
Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı, Hayvancılık Genel Müdürlüğü tarafından hazırlanmış olan Kırmızı Et Stratejisi-2015 belgesinde ülkemizde 2013 yılı itibarıyla 74 milyon ton kaba yem ihtiyacı olduğu, bunun ancak 59 milyon tonunun üretilebildiği, 15 milyon ton açık bulunduğu belirtilmektedir. Birçok akademik çalışmada ise bu açığın 30 milyon ton civarında olduğu belirtilmektedir.
Belgede ayrıca karma yem (fabrika yemi) ihtiyacımızın 14 milyon ton, üretimimizin 9 milyon ton, açığın 5 milyon ton olduğu, üretilen karma yemlerin %40-45`inin ithal yem hammaddelerine bağlı olmasından dolayı karma yem maliyetlerinin yükseldiği, bu durumun et fiyatlarını yükselttiği, fiyatların düşmesi için besicilikte kullanılan kaba yem oranının mutlaka artırılması gerektiği vurgulanmaktadır.
Türkiye`nin 2010 yılından bu yana devam eden canlı hayvan ve kırmızı et ithalatını bitirebilmesi için öncelikle yem açığını kapatması gerekmektedir.
Başbakan Binali Yıldırım Ekim 2016`da Milli Tarım Projesi`ni açıklamıştır. Bu kapsamda hayvancılıkta yerli üretimin destekleneceğinin belirtilmesi tüm ülkede sevinçle karşılanmış, gözler açıklanacak 2017 yılı desteklerine çevirmiştir.
Sonuçta, 2017 yılında yapılacak tarımsal desteklemelere ilişkin Bakanlar Kurulu Kararı 18.08.2017 tarihli ve 30158 mükerrer sayılı Resmi Gazete`de yayımlanmıştır. Kararda, yem bitkileri (kaba yem) destekleri geçen yıla göre aşağıdaki gibi şekillenmiştir;
- Kuru şartlardaki yonca desteği 35 TL`den 40 TL`ye %14 artırıldı.
- Korunga desteği 45 TL`den 60 TL`ye %33 artırıldı.
- Sulu koşullardaki yonca, tek yıllık yem bitkileri ve sulu şartlardaki silajlık mısır desteği geçen yıl ile aynı kaldı.
- Silajlık tek yıllık yem bitkileri desteği 55 TL`den 40 TL`ye %27 geriledi.
- Kuru şartlardaki silajlık mısır desteği 45 TL`den 40 TL`ye %11 geriledi.
- Yapay çayır mera desteği 150 TL`den 60 TL`ye %60 geriledi.
Görüleceği üzere bazı destek kalemleri geçen yıl ile aynı seviyede kalırken pek çoğunda ise önemli oranlarda gerilemeler yaşanmıştır. Açıklanan bu destekler, ihtiyacımız olan yem bitkileri üretimini artırmaya yeterli değildir.
Bilindiği üzere 9.12.2014 tarihli ve 29200 sayılı Resmi Gazete`de yayımlanan 2014/20 sayılı Başbakanlık Genelgesi ile Gıda ve Tarımsal Ürün Piyasaları İzleme ve Değerlendirme Komitesi (kısaca Gıda Komitesi) kurulmuştur. Komite, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı Müsteşarının başkanlığında; Ekonomi, Gümrük ve Ticaret, Kalkınma ve Maliye Bakanlıklarının Müsteşarları, Hazine Müsteşarı, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası Başkanı ve Türkiye İstatistik Kurumu Başkanının katılımıyla oluşturulmuştur.
Enflasyona etki eden tarım ürünlerini yakından izleyen Komite 18 Ağustos 2017 tarihli açıklamasında "et üretim maliyetlerinin yaklaşık yüzde 60`ını oluşturan yem maliyetlerinin düşürülmesi amacıyla çeşitli yem hammaddelerine ilişkin gümrük vergilerinde düzenleme yapılmasına karar verildiğini" beyan etmiştir.
Bu kararın anlamı;
- Yem amaçlı GDO`lu soya ve mısır ithalatı artarak devam edecektir.
- Tarımsal desteklerin kaba yem üretimini artırmayacağını Gıda Komitesi de bilmektedir.
- Hayvanlarımız sağlıklı kaba yemlerle değil, ahırlarda GDO`lu karma yemlerle beslenmeye devam edecektir.
- Milli Tarım Projemizin ithal yemle beslenen ithal hayvanları yerli malı olarak tüketime sunulacaktır.
Tek cümle ile ifade etmek gerekirse; tarımsal üretimdeki çöküşün nedenlerini ortaya koyup bunları düzeltmeden, sonuçtaki fiyat artışına odaklanarak ithalatı çare olarak gösteren politikalar tarımsal üretimimizi daha da çökertmektedir.
Yapılması gereken "Üretim Reformu Paketi" gibi düzenlemelerle meralarımız üzerinde sanayi tesisleri kurmaya çalışmak yerine meralarımızı ıslah ederek kaliteli yemlerle donatmak olmalıdır. Ancak bu şekilde üretim maliyetleri aşağı çekilebilir ve halkımıza çok daha sağlıklı ürünler sunulabilir.
Hayvancılık sektörüne girmek isteyen, ancak yatırım projesinde işletmesindeki hayvanları besleyebilecek yeterli yem bitkisi yetiştirme alanı bulunmayan yatırımcılara kredi-teşvik verilmemelidir.
Anadolumuzun bozkır bir coğrafyada bulunduğu, yem bitkileri açısından daha ziyade küçükbaş hayvan yetiştiriciliğine uygun olduğu hatırlanarak bu yönde politikalara ağırlık verilmelidir.
Ahmet ATALIK
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası
İstanbul Şube Yönetim Kurulu Başkanı