KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI ULUSLARARASI MÜCADELE GÜNÜ'NDE SADECE FİZİKSEL ŞİDDETİ DEĞİL, ŞİDDETİN HER TÜRLÜSÜNÜ REDDEDİYORUZ.

KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI ULUSLARARASI MÜCADELE GÜNÜ'NDE

SADECE FİZİKSEL ŞİDDETİ DEĞİL, ŞİDDETİN HER TÜRLÜSÜNÜ REDDEDİYORUZ.
MERKEZ
25.11.2023
 

TMMOB ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

BASIN AÇIKLAMASI

25 Kasım 2023

KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI ULUSLARARASI MÜCADELE GÜNÜ’NDE

SADECE FİZİKSEL ŞİDDETİ DEĞİL, ŞİDDETİN HER TÜRLÜSÜNÜ REDDEDİYORUZ.

Kadın hakları, “evrensel insan hakları”nın ayrılmaz bir parçasıdır. Bu gerçeğe rağmen, kadınlar geçmişten günümüze ırk, renk, dil, din, mülkiyet, sınıf, siyasal görüş farkı gözetilmeden şiddette maruz kalıyor.

Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) son raporuna göre; dünyadaki her üç kadından biri hayatları boyunca en az bir kez fiziksel ya da cinsel saldırıyla karşı karşıya kalmaktadır.

BM Genel Kurulu’nun 1979 yılında kabul ettiği ve Türkiye’nin 1985’de imzaladığı “Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Önlenmesi Sözleşmesi (CEDAW)” ile ülkemizdeki 2012 tarih ve 6284 sayılı “Ailenin Korunması ve Kadına Karşı Şiddetin Önlenmesine Dair Yasa”nın varlığına rağmen, kadına yönelik şiddet ve kadın cinayetleri azalmamaktadır, aksine artmaktadır.

2010 yılından itibaren kadın cinayeti verilerini kamuoyuna açıklayan “Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu” verilerine göre; Türkiye’de “Kadın Cinayeti” rakamları 2010-2023 yılları arasında devamlı olarak artış göstermektedir. Kadın cinayetleri kadar, şüpheli kadın ölümü rakamları da ciddi boyutlardadır. Son 10 yılda 3.609 kadın cinayeti işlenirken, 2019’da kızının yanında eski eşi tarafından öldürülen ve toplumda büyük infial yaratan Emine Bulut vakası da son kadın cinayeti olmadı maalesef. 2023 yılında da, Ekim ayı sonu itibarıyla, 353 kadın şiddet nedeniyle hayatını kaybetmiştir.

Türkiye, 85 milyon 279 bin 553 kişi nüfusu ile nüfus büyüklüğüne göre dünyada 194 ülke arasında 18. sırada yer alırken, dünya toplam nüfusunun %1,1’ini oluşturmaktadır. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) İşgücü İstatistikleri 2022 yılsonu verilerine göre;

  • Türkiye’deki 85,3 milyon kişi olan toplam nüfusun %49.9’u kadındır.
  • Ülkemizde okur yazar olmayan 1,8 milyon nüfusun %90’ı kadındır.
  • Kadınların %18’i üniversite bitirmiş, %35’i ise ilkokul mezunu-diplomasızdır.     
  • Kadınların işgücüne katılım oranı %35’dir. 
  • İstihdam edilenler içinde kadınların payı %30,4’tür.
  • İstihdam edilen 9,9 milyon kadının, %21’i tarımda çalışmaktadır.
  • Kadınlarda işsizlik oranı %13,4 ile ülke ortalamasının üstündedir.

 

Türkiye CEDAW Sivil Toplum Yürütme Kurulu’nun BM Kadınlara Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Komitesi’ne sunduğu Haziran 2022 “Türkiye Gölge Raporu”na göre; Tarımda çalışan kadınların %91’i sosyal güvenlik kapsamına alınmamış olup, kadınlar mesleki yeterlilik aranmayan düşük profilli işlerde ve kayıt dışı olarak istihdam edilmekte, istihdam edilen kadınların sadece %0,34’ü yönetici olarak çalışmaktadır. Bu veriler, ülkemizde kadına yönelik şiddetin eşitsizlikten güç aldığını göstermektedir

Ülkemizde kız çocuklarının çoklu ayrımcılık ve şiddet görmelerine neden olan en vahim uygulamalardan biri olan çocuk yaşta erken ve zorla evlendirilmeleri sorunu sürmektedir. Engelli kadınlara yönelik şiddet oranı maalesef artmaktadır.

Kadınların eğitim ve istihdam alanındaki uğradıkları fırsat eşitsizliği, kadının kendini yeterli ölçüde korumasının ve hayatını tek başına idame ettirebilmesinin önündeki engellerdir. Toplumsal fırsat eşitliği sağlanmadan, kadınların mücadele gücü artırılamaz. Şiddete karşı tam koruma sağlanamaz.

Bilinen bir gerçeği, bir kez daha yineliyoruz: Şiddetin mazereti olmaz, olamaz. Şiddet eyleminde kültür, örf, adet, gelenek, sözde  “namus” kavramları mazeret oluşturamaz, ev içi şiddet biyolojik ya da hukuki bağ üzerinden değerlendirilemez. Hayatın hiçbir alanında kadınlar şiddete maruz bırakılamaz.

Kadına yönelik sömürü ve şiddet, eşitsizlik, yoksulluk, cinsiyet ayrımcılığı sorunu çözülmeden, kadın bireysel kimliği ile toplumsal yaşamın her alanında ve düzeyinde özgürce yer almadan, hiçbir ülkede ve de ülkemizde demokratik bir toplum yaratılması mümkün değildir.

Bizler;

Dünyanın her yerinde, kadına yönelik şiddete, hak ihlallerine, toplumsal cinsiyet ayrımcılığına, kadın sömürüsüne karşıyız.

Kadını hiçleştiren her türlü politikalara karşı duruşumuzu tekrarlıyoruz.

Şiddetin her türlüsünü reddediyoruz.

Eşitlik ve özgürlük mücadelesinden, İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmiyoruz.

Kadın mühendisler olarak eşit koşullarda güvenceli iş istiyoruz, “#boşuna okumadık” diyoruz.

Geçmişten günümüze yaşamına, özgürlüğüne, kimliğine, bedenine ve emeğine sahip çıkmak adına mücadele eden tüm kadınları selamlıyoruz, 63 yıl önce, 25 Kasım 1960 tarihinde, Dominik Cumhuriyeti’nde haklarını isterken diktatör Trujillo tarafından acımasızca katledilen Mirabel kardeşleri ve sonraki yıllarda dünyanın farklı yerlerinde şiddet gören ve hayatını kaybeden tüm kadınları, 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde saygıyla anıyoruz.

25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Günü’nde, bir kez daha, “kadına yönelik şiddet politiktir” diyoruz. 

Kadına yönelik,  şiddete, gericiliğe, yoksulluğa ve hukuksuzluğa karşı, eşit ve özgür bir gelecek için herkesi dayanışmaya, örgütlenmeye ve mücadeleye çağırıyoruz.

Yaşasın TMMOB ZMO Örgütlülüğü, Yaşasın Kadın Dayanışması.

 

TMMOB ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI

Okunma Sayısı: 221
Fotoğraf Galerisi