KANAL B-GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR (GDO)

KANAL B-GENETİĞİ DEĞİŞTİRİLMİŞ ORGANİZMALAR (GDO)
MERKEZ
04.04.2017
 

Oda Başkanımız Özden GÜNGÖR 3 Nisan 2017 tarihinde Kanal B`de Emre SAKLICA`nın sunduğu Güncel programının canlı yayınına katıldı. Programda;  GDO Nedir, Hangi Ürünlerde GDO vardır? GDO`lu ürünlerde verim artışı var mı? GDO`lu ürünler insan ve hayvan sağlığına zararlı mı? GDO`lu ürünlerden hangi sektörler yararlanıyor? Sorularını yanıtladı.

Başkanımız konuşmasında; Bitki ve hayvanlara istenilen bir özellik katmak amacıyla, biyoteknolojik yöntemler kullanılarak başka bir canlıdaki genetik özelliğin kopyalanıp diğer canlıya aktarılması ile elde edilen ürüne Genetiği Değiştirilmiş Organizma (GDO) denildiğini ifade etti ve GDO konusu ile ilgili şu çarpıcı bilgilere yer verdi.

"Dünyada genetiği değiştirilmiş ürünlere örnek soya, mısır, pamuk ve kanoladır. Ayrıca  yonca ve şekerpancarı, domates, patates, buğday, kabak, bal kabağı, ayçiçeği, yer fıstığı, bazı balık türleri, muz, ahududu, çilek, kiraz, ananas, biber, kavun, karpuz, karanfil gibi ürünlerde de çalışmalar mevcuttur.

Son yıllarda GDO`lu pirinç çalışmaları yürüten ülkeler, Japonya, Çin, İran, Amerika`dır. Ülkemizde ise Biyogüvenlik Kurulu ve Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından 25 GDO`lu mısır çeşidi ve 7 soya çeşidinin yem amaçlı olarak ithaline ve kullanılmasına izin verildi.

Birleşmiş Milletler Tarım ve Gıda Örgütü (FAO) verilerine göre, dünyada tarım arazilerinin genişliği  4.9 milyar hektar, toplam tarım alanının %3`ünde yani yaklaşık 170 milyon hektarlık bir alanda GDO`lu ürün üretimi yapılmaktadır.

GDO`lu ürünlerde kayda değer verim artışının olup olmadığının bilimsel çalışmalarla tespit edildiğini belirten başkanımız bu konu ile ilgili örnekler verdi.

"Glifozata dayanıklı Roundup Ready bitkileri her ne kadar 30-45 gün süre içerisinde yabancı otları kontrol etse bile daha sonra yabancı otların tekrar çıkması durumunda yeniden mücadele yapılması gerekiyor. Glifozata dayanıklı Roundup Ready bitkisi yabancı ot mücadelesini tamamen ortadan kaldırmamaktadır. Mısıra aktarılan Bacillus thuringiensis bakterisi genellikle biyolojik pestisit olarak kullanılmaktadır. Bununda sap ve koçan kurdunu yeteri derecede kontrol etmediği yapılan denemelerle saptanmıştır. Ayrıca mısırda birçok hastalık ve zararlıların olduğunu ve bunlarla mücadele edilmediği taktirde verim kaybının olabileceği unutulmamalıdır."

GDO`nun insan ve hayvan sağlığına etkisi konusunda kamuoyunda farklı kaynaklardan bilgi paylaşıldığını, bu bilgilerin mutlaka bilimsel ölçütlere göre değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan başkanımız, insan ve hayvan beslenmesinde GDO`lu ürünlerin etkilerine ilişkinde bilimsel dergilerde yayınlanan bazı  araştırma sonuçlarına konuşmasında yer verdi.

"Fare ve tavşan beslemeleri üzerinde bilimsel çalışmalar yapılmıştır. Hacettepe Üniversitesi`nde yapılan bir çalışmada farelerin böbrek ve karaciğer fonksiyonlarının tahrip olduğu, hayvanların midelerinde lezyonların ve dişi farelerde şeker hastalığının oluştuğu, LDL kolesterol seviyesinin yükseldiği tespit edilmiştir. Viyana Üniversitesi tarafından yapılan ve 2008 yılında yayımlanan bir raporda GDO‘lu mısırla beslenen farelerde 3-4 nesil sonra üreme yeteneklerinin son bulduğu belirtilmiştir.

Archives of Environmental Contamination and Toxicology dergisinde 2007 yılında yayımlanan, Gilles-Eric Seralini ve arkadaşlarının  bir çalışmasında GDO‘lu mısırla beslenen erkek farelerin ağırlıklarının azaldığı dişi farelerin ağırlıklarının arttığı, dişi farelerin trigliserit düzeyinin %12-40 oranında yükseldiği, erkek farelerde fosfor ve sodyumun üre ile vücuttan dışarı atılmasının %31-35 oranında gerilediği belirtilmektedir.

Journal of Agricultural and Food Chemistry dergisinde 2008 yılında yayımlanan Alberto Finamore ve arkadaşlarının bir çalışmasında ise GDO‘lu mısırla beslenen farelerin bağışıklık sistemlerinin çöktüğü belirtilmektedir.

International Journal of Biological Sciences dergisinde 2009 yılında yayımlanan  Gilles-Eric Seralini ve arkadaşlarının çalışmalarında GDO‘lu mısırla beslenen farelerde LDL seviyesinin yükseldiği, karaciğerlerinde büyüme, beyinlerinde küçülme olduğu, ağırlıklarının arttığı, böbrek parametrelerinin bozulduğu, kan şekerlerinde yükselme olduğu belirtilmektedir. Araştırmalar GDO‘lu patateslerin fareler için toksik etki yaptığı,  bağışıklık sisteminde  bozukluklar,  viral enfeksiyon  gibi birçok etkileri olduğu saptanmıştır.

Dünyada insanlarla ilgili çok sınırlı çalışma olsa da Kanada`nın Sherbrooke Üniversitesi`nde yapılan bir çalışmada üniversite hastanesinde GDO`lu gıdalarla beslenen 30 kadın ve 30 hamile kadından kan örnekleri alınmış ve test edilmiş. Test neticesinde GDO`lu gıdaların içindeki maddeler tüm kadınlarda ve doğmamış çocuklarda dahi saptanmış. Bu nedenle GDO`lu gıda tüketimine ilişkin daha fazla bilimsel çalışmaya ihtiyaç bulunmaktadır"

GDO geliştirme teknolojisinin kullanıldığı sektörler ve GDO`lu ürünlerin piyasaya sürülmesinde uyulması gereken hususlara ilişkin de bilgi veren başkanımız;

"GDO üretiminde kullanılan Biyoteknoloji yöntemi birçok bilimsel disiplinle iç içedir. Başta sağlık, tarım, enerji ve çevre olmak üzere farklı sektörlerde uygulama alanlarına sahiptir. Biyoteknoloji uygulamaları: genetik mühendisliği, biyoinformatik, mikrobiyoloji, biyokimya, moleküler biyoloji, hücre biyolojisi,immünoloji, protein mühendisliği, enzimoloji ve biyoproses teknolojileri gibi farklı alanları kapsar. Sağlık sektöründe tanı, ilaç ve aşı-Enerji`de Biyoyakıtlar-Çevre`de GDO ile atık temizleme, biyosensörler-Endüstriyel kullanımında Biyoaktif bileşikler ve enzimler, biyoplastikler gibi.örneğin şeker hastalarının insülini, aşılar GDO teknolojisiyle üretiliyor. Ancak tıptaki GDO`nun çok detaylı çalışmalarında hiçbir zararı olmadığı ve insanların yararına olduğu hiç tartışmasızdır. Ama tarım alanı öyle değil.

Ülkemizde GDO`lu ürünlerle beslenen hayvanlardan elde edilen et, süt ya da yumurtalar için GDO etiketlemesi yapılmamaktadır. AB ülkelerinden Almanya, Fransa, Macaristan, Avusturya, Lüksemburg ve Yunanistan`da GDO`suz ürünler, "GDO içermemektedir" şeklinde etiketlenebilmektedir. ABD ve Kanada da etiketleme isteğe bağlıdır. Üretici kendi isteğine göre GDO kullandığını belirtebilir ya da belirtmeyebilir. Brezilya GDO içeren ürünlerde, GDO oranı %1`in üzerinde ise etiketlenmesi zorunlu, Arjantin`de GDO içeren ürünlerin etiketlenmesi isteğe bağlıdır."

Başkanımız son olarak Odamızın bu konuda ki görüşlerini paylaştı. 

"Tarımda GDO`lu ürünler de bir risk olduğu tartışılmazdır. 2016 yılı sonu itibariyle 23.8 milyon hektar tarım alanımızın 15.7 milyon hektarında tarım yapıyoruz. Yaklaşık 4 milyon hektar nadas alanımız mevcuttur. Ülkemizde yem amaçlı kullanılan GDO`lu ürün ithalatına ilişkin istatistiki rakamlar bizim bu alanda farklı bir strateji geliştirmemizi zorunlu kılmaktadır.  Arz açığı olan ürünler mısır,  pamuk ve soya üretimi konusunda gerekli tedbirleri almak zorundayız. Sulanabilir tarım alanlarımızı suya kavuşturmak, üreticilerimizi desteklemek ve tarım arazilerimizi korumak en önemli stratejimiz olmalıdır. Arz açığı olan ürünleri kendi tarım alanlarımızda yetiştirmeli, ülke kaynaklarının başka ülkelere transferi önlenmeli,  biyoçeşitlilik muhafaza edilmelidir." 

Okunma Sayısı: 1821
Fotoğraf Galerisi