KARADENİZ'DE BALIKÇILIK ÇALIŞTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ- 8 MART 2017

TRABZON
08.03.2017
 
KARADENİZ'DE BALIKÇILIK ÇALIŞTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ

EKOSİSTEM

Karadeniz’ın kıyısal bölgeleri son yıllarda oluşan çevresel baskılar nedeni ile büyük bir değişim içerisindedir. Bu değişimler özellikle kıyısal alanlarda besin zinciri içerisinde değimlere sebep olmaktadır. Şehir merkezleri ve yerleşim alanlarından kaynaklanan atıkların sebep olduğu ötrofikasyon ve dolgu alanlarından kaynaklanan habitat kayıpları kayda değer boyutlara ulaşmıştır. Çeşitli yollarla sisteme yeni giren türle canlılar arasındaki ilişkileri ve rekabeti etkilemektedir. Nehirler üzerine kurulan HES’ler su rejimini ve suyun kalitesini etkilemesi nedeni ile nehir ağızlarının eski özellikleri değişmektedir.

Kıyısal alanlarda özellikle ötrofikasyon alanlarında izleme programları desteklenmelidir. Ülke balıkçılığının büyük bir kısmını kapsayan ve ülke karasularında birim alanda en yüksek oranda balıkçı, tekne ve barınak ihtiva eden bölge olan Doğu Karadeniz kıyılarında, biyoçeşitliliğin korunması, sürdürülebilir balıkçılık için üreme, barınma ve otlama alanı, arkeolojik vb amaçlarla belirlenmiş ve koruma altına alınmış bir alan mevcut değildir. Ancak ekosistemin ve kıyı balıkçılığının sürdürülebilirliği için korunan alanların belirlenmesi ve koruma altına alınması zorunlu bir gereksinimdir. Kıyısal alanlarda insan etkileri azaltmak amacı ile Doğu Karadeniz in %80-90’ı kaybedilen doğal kıyılardan geriye kalan kıyıların mevcut topografik ve ekolojik yapısı ve de kullanım durumu acilen belirlenmelidir. Mevcut kıyıların sürdürülebilir kullanımı için koruma kullanma planları ortaya konmalıdır. Tekrar geri kazanılması ya da restorasyonu mümkün olan kıyılar için geliştirme planları oluşturulmalıdır. 

AVCILIK

Kısa vadede balıkçı, balıkçılık ve yönetim tanımları yeniden yapılmalıdır. Av ruhsatları, av izinleri, gemi boy uzatma ve filodan geri çekme uygulamaları av gücünün kaynakla orantılı olması bakımından yeniden gözden geçirilmeli, aksayan yönler düzeltilmeli ve daha gerçekçi önlemler alınmalıdır.

Halen sürdürülmekte olan avcılık şekli değiştirilmelidir. Aşırı avcılık ve olumsuz çevre koşulları nedeniyle baskı altındaki stokları yürürlükte olan mevzuat ve yöntemlerle idare etmek mümkün değildir. Sürdürülebilirlikten uzak, kalkan gibi stoklar için en az 2 yıl av yasağı getirilmeli, tüm kalkan ağları denizden toplatılmalıdır. Avcılık yapamayacak balıkçılar maddi olarak desteklenmelidir.

Başta Karadeniz olmak üzere tüm denizlerimizde ekosistem, balık stokları ve diğer canlılarla interaksiyonunu (besin zinciri gibi) araştırılmalı ve düzenli olarak izlenmesi sağlanmalıdır. Konu üzerinde ulusal bir araştırma politikası ve fon oluşturulmadır. 

Karadeniz balıklarının beslenmesi büyük ölçüde hamsiye bağlı olduğu için hamsi stoklarının iyi yönetilmesi, diğer balıklar stoklarında da önemli bir artış sağlayacaktır. Son yıllarda önemli yatırımlar yapılmış hamsi projesinin sonuçları uygulamaya konmalı ve hamsi balıkçılık yönetim planı hazırlanmalıdır. 

Pilot bölgelerde orta su trolü ile hamsi avcılığına geçilip kademeli olarak Doğu Karadeniz'de kıyı bölgelerde gırgır kullanılması yasaklanmalıdır. Bu konuda ağ değişimi yapacak balıkçılar desteklenmelidir. 

Doğu Karadeniz pilot bölge seçilerek daha etkin denetim yöntemi ve altyapısı oluşturulmalıdır (BAGIS, AIS, Sahil Güvenlik Komutanlığı, Bakanlık Denetim Elemanları).

SUBIS ve gemi av kayıtlarının başarılı bir şekilde sisteme girebilmesi için aksayan yönleri, engelleri ve teknik sorunları belirlemek üzere bölgede pilot bir çalışma başlatılmalıdır.

Gelişigüzel kıyı yatırımları yapılmasının önüne geçecek önlemler alınmalı, ister kamu ve isterse özel kuruluşlar tarafından yaptırılacak tesis, yol, kıyı dolgu, HES, baraj ve ekosistemi etkileyebilecek diğer yatırımlar için keyfiyetten uzak bilimsel yöntemler uygulanmalıdır. 
Kooperatifler güçlendirilmeli, yasal ve maddi olarak desteklenmeli, balıkçılığımızda bireysellik önlenmelidir. 
 
YETİŞTİRİCİLİK

Akarsularda kurulu alabalık işletmelerinin su kalitesi HES, yol ve köprü inşaatları, evsel atık ve kimyasal gübreler ile kirletilmekte, sürdürülebilir kültür balıkçılığını olumsuz etkilemektedir. Bu nedenle birçok işletme kapanmak zorunda kalmıştır. Su kalitesi değişimine neden olan sebepler önlenmelidir.

Deniz kafeslerinin deniz kazalarına ve tacizlere karşı korunmasına yönelik çalışmalar yapılmalıdır. 

Ülkemizdeki tüm barınak ve çekek yerleri avcılıkla ilgili kooperatiflere ve belediyelere kiralanmış durumdadır. Denizde ağ kafeslerde üretim yapan yetiştiricilerin barınaklardan istifadesi sağlanacak şekilde barınakların kullanım yönetmeliği yeniden düzenlenmelidir.
Döviz kurlarındaki artış balık üretim maliyetini de arttırmış, ancak balık satış fiyatı sabit kalmıştır. Kar marjları zaten düşük olan işletmeler üretim kapasitelerini kullanamaz hale gelmiştir. Hammadde ve üretim maliyetlerini azaltıcı önlemler alınmalıdır.

Kültür balıklarına karşı medya üzerinden karalama kampanyalarının bilimsellikten uzak olduğu açıklanmalı ve bu kampanyalara izin verilmemelidir.
Üretici birlikleri yasası yeniden gözden geçirilmeli, birliklerin ticari faaliyette bulunmaları sağlanmalı ve kar yüzdeleri arttırılmalıdır.

5-10 ton/yıl kapasiteli işletmeler ‘’Küçük Aile İşletmeleri’’dir. Bu işletmelerin çevreye zarar vermeleri söz konusu değildir, dolayısıyla küçük işletmelere çevre görevlisi çalıştırma mecburiyeti getirilmemelidir.

Destekleme tebliğinde yavru desteği kaldırılmıştır. Kafes balıkçılığının en önemli girdisi olan yavru desteği tebliğe tekrar konulmalıdır.
Toptan satışlarda, kırmızı ette ve tavuk etinde KDV oranı %1 iken yeni gelişmekte olan balıkçılık sektöründe KDV oranın %8 olması büyük bir haksızlıktır. 

Destekleme kararnamesi ve tebliği çok geç yayınlanmaktadır, en geç Mart ayında yayınlanmalıdır.

Destekleme tebliğinde balıklar için belirlenen büyüme süreleri, bilimsel ve bölgesel açıdan farklılıklar gözetilerek değerlendirilmeli, düzenlemeler güncellenmelidir. Denetim yapan müfettişlere kültür balıkçılığının gerçekleri hakkında bilgilendirme yapılmalıdır. Desteklemelerde, büyüme süresi yıla sari olabilir, dolayısıyla bu durum dikkatten kaçırılmamalıdır. 

Kararname ve Tebliğdeki cezai yaptırımlar yayın tarihinden sonraki tarihleri kapsamalıdır, geriye işletilmemelidir. Bu hukuka aykırıdır.
Desteklemeler temlik edilebilmelidir ve vergiden muaf tutulmalıdır.

Ormandan kiralanan yerlerdeki işletmeler ürettikleri ürünleri, tesislerindeki ruhsatlı hijyen kurallarına uygun lokantalarında pişirip satabilmelidirler. Orman idaresi engel çıkarmamalıdır.

HES’lerin faaliyetlerinin EPDK’nın kurallarına göre yürütülmesi sağlanmalı, denetimler tavizsiz sürdürülmelidir.

HES’lerin regülatörlerinde biriken teressubatın (çamurun) temizlenmesi DSİ’nin 59076 sayılı genelgesi esaslarına göre yapılması sağlanmalıdır.
HES’lerin yasal olarak dereye bırakmaları gereken “can suyu” ile “su kullanma hakkı” olan diğer kullanıcıların (balık çiftliği, değirmen, içme ve sulama suyu vb) suyunu hesaplayarak dere yatağına bırakmaları, faaliyetlerini geriye kalan su ile sürdürmeleri sağlanmalıdır. Su yeterli değilse faaliyetlerine ara vermelidirler.

İŞLEME VE DEĞERLENDİRME

Avcılık veya yetiştiricilik yoluyla istihsal edilen su ürünlerinin kalitelerinin ve gıda güvenliğinin sağlanması amacıyla soğuk zincir, hijyen ve sanitasyon işlemlerinin etkin şekilde uygulanması gereklidir.

Su ürünlerinin perakende ve toptan satış yerlerinin denetlemesinde, aldıkları lisan eğitimi nedeniyle Balıkçılık Teknolojisi Mühendisi ve Su Ürünleri Mühendisleri yetkilendirilmelidir.

Su ürünleri işleme teknolojisinde yaşanan gelişmelere paralel olarak ürün çeşitliliği arttırılmalı ve katma değeri yüksek ürünlere yönelik faaliyetler desteklenmelidir.

MEVZUAT

Su Ürünleri Kanunu kısa süre içerisinde günümüz şartlarına göre revize edilmeli, ikincil mevzuatlar çıkarılarak belirsizlikler giderilmelidir.
Mevzuatta yer alan su ürünleri ile ilgili cezalar caydırıcılıktan oldukça uzaktır, bu nedenle güncellenmeli ve yaptırımlar arttırılmalıdır.
Balıkçı gemileri ve 50 ton/yıl kapasiteden büyük yetiştiricilik işletmelerinde Balıkçılık Teknolojisi ve Su Ürünleri Mühendislerinin istihdamı zorunlu hale getirilmelidir.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından çıkarılan bir yönetmelik ile Balıkçılık Teknolojisi Mühendisi ve Su Ürünleri Mühendisi öğretim üyelerinin bilimsel çalışma yapmaları, diğer bir ifade ile balığa el sürmeleri, tabiri caiz ise yasaklanmıştır. Fakültelerin araştırma birimlerinin Bakanlıkça onaylı olma zorunluluğu oldukça yüksek maliyet gerektirmektedir. Sorumlu yöneticiliğin ve kontrollerin veteriner hekimler tarafından yürütülmesi zorunluluğu ise Balıkçılık Teknolojisi Mühendisi ve Su Ürünleri Mühendisi öğretim üyeleri için onur kırıcıdır. Mevzuat yeniden gözden geçirilmeli, öğretim üyelerinin bilimsel çalışmalarına yeniden kavuşmaları sağlanmalıdır.
08.03.2017

BASIN AÇIKLAMASI

2016-2017 yılı av sezonu palamut ile oldukça ümit verici olarak başlamış, hamsi ile hayal kırıklığına dönüşmüştür. Zaten ekosistem için bir türün ortamdan çıkması veya sayısının artması veya azalması, kötüleşmenin belirtisidir. En basit örneğini bu sezonda yaşamış durumdayız. Balıkçımızı ne satış fiyatı 5TL/kg nın altında kalan palamut, ne de 20-25 TL/kg düzeyine ulaşan hamsi mutlu etmiştir. Bölgemizin en ucuz protein kaynağı olan hamsi bu fiyatı ile tüketiciyi üzmüştür.

Kültür balıkçılığının kalbi olan Maçka’da, Sümela Manastırının tadilatta olması, HES’ler nedeniyle sürdürülebilir alabalık üretiminin tamamen yok olması, sektörümüze tabiri yerindeyse kalp krizi geçirtirmiştir ve sektör halen yoğun bakımdadır. Deniz ve barajlarda kurulu kafeslerde alabalık üretimi için yavru desteği sağlayan Maçka ilçemizde yaşanan darboğaz, kafes balıkçılığını da olumsuz etkilemiş, yüzden fazla personel işsiz kalmış, istihdam sorunu yaşanmıştır.

Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığınca çıkarılan bir yönetmelik ile balıkçılık kökenli akademisyenlerin balığa el sürmeleri engellenmiş, bilimsel çalışmalar durmuştur.

Balıkçılık sektörünün kullandığı hammadde ve malzemelerin döviz üzerinden fiyatlandırılıyor olması ve kurda yaşanan artış, sektörü can evinden vurmuştur.

Balıkçılık ve Su Ürünleri Genel Müdürlüğünün 2011 yılında kurulması ile birlikte, günümüz şartlarını karşılama yönünden eksik olan 1380 sayılı Su Ürünleri Kanununun revizyonu ne yazık ki aradan geçen beş yılı aşkın süreden beri tamamlanamamıştır.

Hal böyle iken sektörün eski günlerine kavuşması hayalden öte geçemeyecektir. Balıkçılarımızın umutları başka ülkelerin balık stoklarına kalmıştır.
Kısa zaman içerisinde, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığının, balıkçılığımıza sahip çıkmasını, ulusal politikalarımızı ortaya koymasını, en ucuz proteini halkımız ile yeniden buluşturmasını umut etmekteyiz. 

Ziraat Mühendisleri Odası, Balıkçılık Teknolojisi ve Su Ürünleri Mühendisleri olarak üstümüze düşen görevi yapmaya hazır olduğumuzu; bugün halen var olan umutların yarın hayale dönüşmemesi gerektiğini ifade ederek;

Basın ve kamuoyuna saygı ile sunulur.  




Okunma Sayısı: 2