Dr. Fevzi Çakmak (TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şubesi Başkanı)’ın değerlendirmelerini sizlerle paylaşıyoruz
Bir başka ülke topraklarını kiralayarak üretim yapma düşüncesi 2015 yılından beri gündeme gelmektedir. Bu tarihte Sudan’dan yaklaşık 780.000 hektar arazi kiralandı. Bu güne kadar kayda değer bir üretim yapılmadı. 2018 yılında Nijer’den 1 milyon hektar arazi kiralandı. Bu arazilerde yem bitkileri üretimi yapılacak ve Türkiye’ye getirilecekti. Bu proje de ekonomik olmadığı için beklemeye alındı.
Bugünlerde de Venezüella’da buğday üretmek ülke gündeminde yer almaya başladı. Bir yandan “buğday sorunumuz yok biz kendi kendimize yetecek buğdayı üretiyoruz” deniliyor, bir yandan başka ülkelerde buğday üretimi veya ithalatı için sonu gelmeyen arayışlar devam ediyor.
Venezüella dünyada buğday üretimi ile bilinen bir ülke değil. Buğday ithal ediyor. Ayrıca önemli miktarda un ithalatı yapıyor. Un ithalatının yaklaşık yarısını da bizim ülkemizden yapıyor.
Venezüella’da buğday üretip Türkiye’ye getireceğiz ve un yaparak tekrar bu ülkeye satacağız. Bu hem ekonomik, hem de ekolojik olarak mümkün değil. Ekolojik olarak mümkün değil çünkü ülke tropik iklime sahip olduğu için iklimi uygun değil. Ekonomik olarak mümkün değil çünkü ürünün oradan Türkiye’ye taşınması ve tekrar ihraç edilmesi çok büyük maliyet.
Latin Amerika ülkelerindeki siyasi belirsizlikler de ortada iken Venezüella’dan arazi kiralamanın da ne kadar akılcı olur doğru analiz edilmelidir.
1990 yılında 27,8 milyon hektar olan tarım arazimiz 2020 yılında 23,1milyon hektara düşmüş. Yani son 30 yılda 4,7 milyon hektar arazimiz sanayileşme, kentleşme gibi nedenlerle tarım dışına çıkartılmış. Bu tarım arazilerimizi korumak için çaba harcamamışız. Kalan 23,1 milyon hektar tarım arazimizin de 3,1 milyon hektarı çiftçi kazanamadığı için, arazilerin mülkiyet sorunları ya da arazilerin tarım yapacak kişiler yerine yatırımcıların eline geçmesi gibi nedenlerle ekilmeden boş bırakılıyor.
Tarımda verimliliği artıracak en önemli unsurlardan olan suya yeterince yatırım yapılmamıştır.2021 yılı DSİ verilerine göre Türkiye tarım topraklarının 8,5 milyon hektarı ekonomik olarak sulanabilirken siz bu sulanabilecek arazilerin 1,8 milyon hektarına suyu götürmemişsiniz. Suyu götürdüğünüz 6,7 milyon hektar arazinin de 1/3’ünde maliyetlerinin yüksekliği nedeniyle su olduğu halde çiftçi sulama yapamamakta. Sulama yapanların da sulama bilinci oluşmadığı için suyu hoyratça kullanması sonucu su israfı had safhada.
Boş bırakılan tarım topraklarımızı tarıma kazandırarak, mevcut tarım topraklarımızın tarım dışına çıkartılmasını önleyerek, ekonomik arazi bütünlüğünü sağlayarak, sulanabilecek arazilerimizi sulamaya açarak, tüm sulanabilecek arazilerde kapalı sistemle su kayıpları önlenerek, çiftçi eğitilerek bitki desenine göre bitkinin istediği dönemde istediği miktarda suyu basınçlı sistemlerle bitkiye vererek ülkemizde üretimi arttırmak mümkünken, ülkemiz tarımına ve çiftçisine gerekli yatırımları yapmak yerine bir başka ülke topraklarında üretim planlaması yapmak ne derecede doğru olur sorgulamak gerek.
Önce kendi dinamiklerimizi harekete geçirerek birçok üründe kendi kendimize yeter duruma gelebiliriz diye düşünüyorum.
Gelişmiş ülkeler benzer kiralamalar yaparak üretim yapıyor denebilir. Ama o gelişmiş ülkeler önce kendi ülkesinin tarımına yatırımları yapmış, potansiyellerini kullanmış, çiftçisini desteklemiş sonra benzer arayışlara girmişlerdir. Bu tür yatırımları yapmadan önce de yapılacak yatırımın fizibilitesine bakmışlardır.
Biz de o gelişmiş ülkeler gibi potansiyelimizi devreye sokalım ondan sonra hala yetmiyorsa o zaman alternatif arayışlara gidelim. Elbette ekolojik, sosyolojik, siyasal ve ekonomik analizlerini de doğru yapmak şartıyla.
Haber: Karşı Mahalle
Haber kaynağına ulaşmak için lütfen TIKLAYINIZ