KENDİ AYAĞINA KURŞUN SIKAN KURUM: TÜRKŞEKER

YOK ARTIK DEMEYİN! AYVANIN KURDU İÇİNDEN.
Türkiye Şeker Fabrikaları A.Ş.’ye (Türk Şeker) ait fabrikalar özelleştiriliyor ve toplumun duyarlı her kesiminden haklı tepkiler gelirken, en fazla tepki göstermesi gereken Türk Şeker’in sesi duyulmuyor. Merak uyandıran bu durumun neden kaynaklandığı anlaşılmak istediğinde, doğal olarak öncelikle Türk Şeker’in Yönetiminde kimler olduğuna bakılması gerekiyor.
Türk Şeker’in ana sayfasından Yönetim Kurulu Üyelerine baktığımızda karşımıza aşağıdaki liste çıkıyor:
ÜNVANI |
ADI VE SOYADI |
TAHSİLİ |
ASLİ GÖREVİ VE YERİ |
GÖR. BAŞ. TAR. |
BAŞKAN |
Ergin İÇENLİ |
Ankara Siy. Bil. Fak. İşletme |
Özelleştirme İdaresi Başkan Yardımcısı |
23.09.2016 |
ÜYE |
Dr. Cengiz YAVİLİOĞLU |
İstanbul Üniv. Siy. Bilg. Fak. Kamu Yönetimi |
Maliye Bakanlığı - Bakan Yardımıcısı |
17.04.2017 |
ÜYE |
Ahmet AKSU |
Orta Doğu Teknik Üniv. İ.İ.B.F. |
Özelleştirme İdaresi Başkanı |
15.07.2016 |
ÜYE |
Özer KONTOĞLU |
Ankara Üniv. Siy. Bil. Fak. Kamu Yönetimi |
Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı |
15.08.2012 |
ÜYE |
Halit ÖCAL |
Ankara Üni. Siy. Bil. Fak. Maliye |
Maliye Bak. Müsteşar Yardımcısı |
14.04.2016 |
ÜYE |
Prof. Dr. Derya ÖRS |
Ankara Üniv. Dil Tar. ve Coğ. Fak |
Atatürk Kültür, Dil ve Tarih Yüksek Kurumu Başkanı |
14.04.2016 |
Yönetim kurulunda yer alanların eğitimleri, konuya sadece idari ve ticari açıdan bakabilecek nitelikte. Yönettikleri şirketin, şeker üretimi için kullandığı pancarının ne özelikte, nasıl bir bitki ve tarımsal önemi konusundaki bilgilerinin düzeyi göz ardı edilebilir. Ancak aslen görev aldıkları kurumlarına ve görevlerine bakıldığında, sadece Türk Şeker’e ait fabrikaların özelleştirilmesine bizzat Türk Şeker’in karşı çıkmamasının değil, niye özelleştirildiğinin, tartışılacak birçok yönü olmasına karşın, görece konuyla ilgili taraflardan oluşan Şeker Kurulunun niye kapatıldığın da cevabı da ortaya çıkıyor.
Bu yapı ve ortaya çıkan durum, ne yazık ki bize Osmanlı borçlarının tahsili için kurulan ve toplanacak vergileri kendi adına tahsil eden Duyuni Umumiye’yi hatırlatıyor. Özelleştirme İdaresi Başkan ve Başkan Yardımcısı, üst düzey kamu bürokratları ile kurumlarına tahsilât peşinde (!) Maliye Bakanı Ağbal 40 kere düşündüğünü söylese de, çok fazla söze gerek yok, söz ve karar halkın, vicdanların ve er veya geç kırk birinci sözü söyleyecek köyün olacak.
Bütün bunlar yaşanırken, ülkede ithalatın önüne geçip, Türk üreticisini kalkındıracağız diyerek ‘’Milli Tarım Projesini’’ kamuoyuna duyuran Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı’nın bu özelleştirme konusunda ne düşündüğü de ciddi bir merak konusudur. Şeker fabrikalarının özelleştirilip, şeker gibi stratejik bir üründe dışa ve çokuluslu şirketlere bağımlı hale getirilmemiz, “Milli Tarım Projesi” ile ne kadar uyumludur?
Üniversitelerin, bilim insanlarının sessizlikleri, üzerlerindeki baskılar nedeniyle bir yere kadar anlaşılsa bile, üretici örgütlerinin sorunu “kıtlama şekerin gerekliliği tadında” görüp, en büyük zararı görecek çiftçi adına ricada bulunacaklarını ifade etmeleri, umutsuzlukları daha da artırmaktadır.
Şunu bir kez daha ifade etmek isteriz ki; uzun yıllar önce büyük özveri ile kurulmuş ve şeker üretimi yapmanın yanı sıra bilimsel çalışmaları da bünyesine alarak ülke tarımına sunduğu önemli hizmetlerle ülke ekonomisine katkıda bulunmuş şeker fabrikalarının yok edilmesi kabul edilemez.
Neo-liberal politikaların bir uzantısı olan “özelleştirme” canavarı değerlerimizi birer birer yok ediyor.
Bu talan nereye kadar sürecek?
İşte bu soruyu kimse yanıtlayamıyor.