KENDİNE YETERLİLİKTEN BAĞIMLILIĞA - CUMHURİYET TARIM/HAYVANCILIK - 11.04.2006
TÜRKİYE, İÇERİDE VE DIŞARIDA, SEKTÖREL GERÇEK VE GEREKSİNİMLERE UYGUN BİR TARIM POLİTİKASI SEÇMEK DURUMUNDA
GÖKHAN GÜNAYDIN
ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI BAŞKANI
TÜRKİYE'de tarım sektörü, sosyal ve ekonomik yönleriyle, neoliberal politikaların uygulandığı son çeyrek yüzyıllık dönemde sürekli olarak güç kaybetmektedir. Bununla birlikte, 2000'Lİ YILLARLA BİRLİKTE UYGULANAN DÜNYA BANKASI VE IMF TAŞERONU TESLİMİYETÇİ POLİTİKALARIN SONUCUNDA SEKTÖR, ÇÖKÜŞ NOKTASINA GELMİŞTİR. 1999 YILINDAN BU YANA DEĞİŞEN HÜKÜMETLERE KARŞIN SÖZÜ EDİLEN "TESLİMİYETÇİ ANLAYIŞ" AYNEN SÜRDÜRÜLMÜŞ; BÖYLELİKLE GİDEREK ARTAN BİR DIŞA BAĞIMLILIK, KENDİNE YETERLİLİĞİ KAYBETME, ÜRETİCİNİN YOKSULLAŞMASI VE KURALSIZ PİYASA KOŞULLARINDA ÇOKULUSLU ŞİRKETLERİN EGEMENLİĞİNİN PEKİŞTİĞİ "KESİNTİSİZ BİR SÜREÇ" YAŞANMIŞTIR.
BU BAĞLAMDA; 1999 - 2002 ARALIĞINDA, TARIMSAL SÜBVANSİYONLAR 6 MİLYAR DOLAR AZALARAK 1.1 MİLYAR DOLARA İNMİŞTİR. BAŞKA BİR DEYİŞLE, TARIMSAL SÜBVANSİYONLARIN GSMH'ye oranı yüzde 3.2'DEN YÜZDE 0.5'e gerilemiştir. Aynı dönemde, tarımsal GSMH 27 milyar dolardan 22 milyar dolara inmiş, çiftçiler üzerindeki net etki, yaklaşık 4 milyar dolar tutarında yıllık zarar olmuştur. 2002 - 2003 reform döneminde gerek gübre gerekse tarımsal savaşım ilaçları kullanımı yüzde 25 - 30 azalmıştır. 1999 - 2001 arasında, Türkiye'DE ÜRETİLEN BAŞLICA TARIM ÜRÜNLERİNİN BRÜT DEĞERİ, REEL OLARAK YÜZDE 16 AZALMIŞTIR. NİHAYETİNDE ÜRETİCİ, 450 BİN HEKTARI EKMEKTEN VAZGEÇMİŞTİR.
SÖZÜ EDİLEN YIKIM DÖNEMİ KOŞULLARINDAN DA "YARARLANARAK" İKTİDARA GELEN AKP HÜKÜMETİ, AYNI POLİTİKALARI "KARARLILIKLA" SÜRDÜRMÜŞTÜR. BU DÖNEMDE İÇ TİCARET HADLERİ, CUMHURİYET TARİHİNDE GÖRÜLMEMİŞ ŞEKİLDE TARIM ALEYHİNE DÖNMÜŞTÜR.
2004 - 2005 TARIM YILINDA TÜM TARIMSAL ÜRÜNLER İTİBARİYLE FİYATLAR YÜZDE 25 GERİLERKEN, GİRDİLER YÜZDE 16 ARTMIŞTIR. BUNA KARŞILIK HEDEFLENEN ENFLASYON ORANI YÜZDE 8'dir. Fiyat düşüşü yaş meyve - sebzede yüzde 46, hububatta yüzde 13, yağlı tohumlarda yüzde 12 düzeyinde gerçekleşirken, seçilen 19 üründe (Buğday, çeltik, mısır, ayçiçeği, pamuk, tütün, soya, fındık, yaş çay yaprağı, narenciye, elma, domates, salatalık, taze fasulye, kavun, taze kayısı, kuru kayısı, yaş üzüm, şeftali) ortalama yüzde 25 olmuştur.
Tarım sektörünün ülkemiz kırsal alanının hemen tek ekonomik getiri kaynağı olduğu düşünüldüğünde, tüm bu sürecin yoksulluk olarak halka yansıması kaçınılmazdır. Bu bağlamda, 2005 yılında mutlak yoksulluk oranı kentlerde yüzde 2.8, kırsal alanda yüzde 9.3 olmuştur. Bölgeler itibariyle durum çok daha ağırdır. Karadeniz Bölgesi'NDE YAŞAYAN İNSANLARIMIZIN YÜZDE 8.1'i, Güneydoğu Anadolu Bölgesi'NDE YAŞAYAN İNSANLARIMIZIN İSE YÜZDE 17.5'u mutlak yoksulluk sınırının altında yaşamlarını sürdürme mücadelesi vermektedirler. Göreli yoksulluk oranı ise kentlerde yüzde 21.8, kırsal alanda yüzde 33'E ÇIKMIŞTIR.
TARIM SEKTÖRÜ ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE, DIŞ KOŞULLAR AÇISINDAN ÇOK DAHA "ZORLAYICI" BİR DÖNEME GİRECEKTİR. İÇ POLİTİKA ALANININ BELİRLEYİCİ ÖZELLİĞİNİ TÜMÜYLE YİTİRDİĞİ GÜNÜMÜZDE, DÜNYA TİCARET ÖRGÜTÜ (DTÖ) VE AVRUPA BİRLİĞİ (AB), YENİ DÖNEMİN "POLİTİKA YAPICILARI" OLARAK SEKTÖRÜ İSTEMLERİNE UYARLI BİR "DÖNÜŞÜM SÜRECİNE" SOKMAYA HAZIRLANMAKTADIRLAR.
AB VE ABD ARTIK ÜRÜNLERİNİ DÜNYA PAZARLARINA SORUNSUZ DAĞITMA SİSTEMİNİ KURGULAYAN DTÖ, ÇEVRE ÜLKELERİN İÇ PAZARLARINI KORUMAYA YÖNELİK GÜMRÜK VERGİLERİNİ KADEMELİ BİR ŞEKİLDE DÜŞÜRME KURALLARINI ULUSLARARASI BİR ANLAŞMA KOŞULLARINA BAĞLAMAK ÜZEREDİR. NİSAN 2006'da Cenevre'DE YAPILACAK GÖRÜŞMELER, BU ALANDA SOMUT SONUÇLAR ÜRETECEK NİTELİKTEDİR.
AB İSE, KENDİ SİSTEMİNE EN UYGUN YANITLAR ÜRETEN ORTAK TARIM POLİTİKASI'nı (OTP), çok vitesli Avrupa'NIN ÇEPERLERİNE TRANSFER ETMEKTEDİR. AB'nin müzakere döneminde dayatmaya çalışacağı "çift taraflı sıfırlama" (double zero) koşulları, Türkiye'NİN YALNIZCA YAŞ MEYVE SEBZE, KOYUN ETİ, BAKLİYAT VE FINDIKTA REKABETÇİ OLABİLECEĞİ BİR ORTAMDA TARIM SEKTÖRÜ İÇİN YIKICI ETKİLER ORTAYA KOYACAKTIR.
BU KOŞULLARDA TÜRKİYE, İÇERİDE VE DIŞARIDA, SEKTÖREL GERÇEK VE GEREKSİNİMLERE UYGUN BİR TARIM POLİTİKASI SEÇMEK VE UYGULAMAK DURUMUNDADIR. DIŞA YÖNELİK POLİTİKANIN TEMEL İLKELERİ BAĞLAMINDA, DTÖ GÖRÜŞMELERİNDE G 32 ÜLKELERİ İLE BİRLİKTE POZİSYON ALMAK VE AB- ABD'yi iç destek ve dışsatım sübvansiyonlarını indirgemeye zorlamak, ancak radikal bir indirim süreci sonrasında gümrük vergileri indirimini görüşmeye açmayı düşünmek doğru olacaktır. AB tarım müzakereleri sürecinde ise, OTP'NİN MÜDAHALEDEN UZAKLAŞAN, GENİŞLEMEYE GİDEREK AZALAN ORANDA DESTEK AYIRAN, DAHA AZ ÜRETMEYİ AMAÇLAYAN VE YENİ ÜLKELERİN ÜRETİMLERİNE KOTA GETİRMEYE DOĞRU OLAN TEMEL YÖNELİMİNİN, TÜRKİYE'nin tarım sektöründen beklentileri ile örtüşmediğini bilmek gerekiyor. Tavizlerle yürüyecek müzakere dönemi sonunun 'ÖZEL STATÜLÜ İLİŞKİ' ile sonuçlanması durumunda, sektör üzerinde onarılamayacak yıkımlar doğacaktır.
Bu bağlamda Türkiye, içeride, doğru tarım politikalarını uygun tarımsal kamu yönetimi ve yeterli kaynak eşlemesi ile yürütmek durumundadır.
Tarımın altyapı sorunları çözülmeli; sulama - arazi toplulaştırma ve tarla içi geliştirme hizmetlerinin önümüzdeki on yıllık süreçte tamamlanacağı bir planlama - uygulama sürecine girilmelidir. Tarlanın bilgi ve teknoloji ile buluşması önündeki engeller kaldırılmalı, pazarlama ve örgütlenme sorunları kalıcı - köktenci yaklaşımlarla çözülmeli, üretici ve tüketicinin bir avuç aracının çıkarına teslim edildiği yapılar tarihe gömülmelidir. Tarımsal destekleme politikaları, 'OLUMLU ETKİLERİNİ BİR SONRAKİ TARIM YILINA DEVREDEN KAYNAK KULLANIM SÜREÇLERİ' olarak kurgulanmalıdır.
Bu yaklaşım, maliyet düşüren - verimlilik yükselten - rekabet gücü artıran tarımsal yapılar içinde, mülkiyet sahibi üreticinin, ürettiğinin katma değerine sahip çıktığı, kooperatifler aracılığıyla tarım - sanayi entegrasyonunun kurulduğu, geniş halk kesimleri, çevre ve doğal kaynaklara saygılı, ülke yararına bir tarım politikasını temel hedef olarak önüne koymalıdır.