Ey buğday nereye böyle.

“Buğday Ambarı Konya Ovası” diye yazıyordu coğrafya kitapları, gururla okuyor ve  mutlu oluyorduk, Konyalıyız ve de Türkiye’yi besliyoruz diye.

Yirmi yıl öncesine kadar problem yok gibiydi.

Önce küresel ısınmadan bahsedildi. Başlangıçta hafifsendi. Etkileri görülmeye başlayınca,

Tüm Dünya’nın önündeki en önemli sorunlardan biri olduğu anlaşıldı.

Bilim insanları “Konya Kapalı Havzası” en çok etkilenecek bölge diyorlardı.

Sonra Konya Ovası’nda sucul bitkiler ekiliyor, tahıl artık az ekiliyor diye açıklamalar okuduk.

Son yıllarda da, ülkemiz Dünya’da en çok buğday ithalat yapan 3 ülkeden biri oldu.

1997-1998’li yıllarda TEMA Vakfı İl Temsilcimiz Namık Ceyhan’la birlikte; Tema Vakfı Başkanı rahmetli Hayrettin Karaca’yı dinliyoruz. Toprak Dede’miz anlatıyor… “Birkaç on yıl sonra tüm Dünya için en stratejik iki madde tatlı su ve buğday olacaktır” diyor ve Konya’ya her gelişinde tekrar  ediyordu, sebepleriyle anlatıyordu, biz iyice kavrayalım diye. Rahmetli Karaca Konya’ya çok sık gelmişti o yıllarda. Erozyon bölgesi oluşu, sulak alanların kuruyor olması kaygılandırıyordu onu.

Gazeteci Ali Can Polat’ın 12.05.2021 Tarihli haberinde buğday ile ilgili şu görüşler paylaşılıyor: “Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) geçen hafta Türkiye’de yaşanan kuraklığa dikkat çeken bir risk raporu yayımladı. 22 ilde tarımsal kuraklığın yaşandığının belirtildiği raporda, Güneydoğu ve İç Anadolu bölgeleri ilk sıralarda yer aldı. Ayrıca Meteoroloji Genel Müdürlüğü verilerine göre Güneydoğu Anadolu Bölgesi’nde bu yıl yağışlar yüzde 40 azalmış durumda.

Buğdayda 2019/2020 döneminde son beş yılın en düşük üretimi 19 milyon ton olarak gerçekleşiyor. Aynı dönemde buğday ithalatı 9,84 milyon ton, ihracatı ise 7,57 milyon ton olmuştur.

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Remzi Baki Suiçmez ise kuraklığın ciddi boyutlara ulaştığını ve kuru tahıl üretiminde büyük düşüşler yaşanacağını söyledi. “Özellikle buğdayda Türkiye’nin kendine yeterliliği 2018-2019 döneminde yüzde 104 iken, 2019-2020 döneminde yüzde 94’e düşmüştü. Şimdi bu yıl kuraklık nedeniyle bu oran daha da düşecek. Rekoltenin ortalama 2 milyon tonun üzerinde azalarak 18 milyon tonun altına düşmesini bekliyoruz” diyen Suiçmez şöyle konuştu: “Bu tür durumlar için ülkelerin stokları olur. Ülkemizde maalesef Toprak Mahsulleri Ofisi stok rakamlarını açıklamıyor. Doğal olarak biz de net bir çıkarım yapamıyoruz. Şu anda ülkemizde ne kadar stokumuz olduğunu bilmiyoruz. Rekoltemiz düşecek, yurtdışında fiyatlar yüksek, ithalat yaptığımız Rusya, Ukrayna gibi ülkeler ise sınırlamalar getirdi.”

Bu arada çiftçinin de mağdur edildiğini anlıyoruz. 2010 yılında çiftçinin bankalara borcu 22,5 milyar TL iken, 2020 yılında 125 Milyar TL’e çıkmış. Buradan çiftçimizin desteklenmediği anlamı çıkmaktadır. Çiftçi kazanamazsa ekmez…

Şu anlaşılıyor artık küresel ısınma nedeniyle tüm Dünya’da tarımsal üretimin düşmesi söz konusu. Yani paranız olsa da ithalat yapamayıp aç kalma ihtimali vardır.

Tarımsal anlamda kendi kendine yetebilen bir ülke iken; su ve toprak yönetimi konusunda gereken çevresel ve tarımsal önlemleri almamaktan dolayı Türkiye’yi buğday mağduru durumuna getirmeyelim.

Buğday ambarı Konya Ovası nereye!

Hoşça kalın.

Köşe Yazısı: Osman Nevres YILMAZLAR

Haber kaynağına ulaşmak için lütfen TIKLAYINIZ.