KÖŞE YAZISI

İZMİR
02.08.2006

BİLGİ TOPLUMU OLALIM AMA NASIL ?

 

Şube Başkanımızın Yenigün Gazetesi-Toprağın Sesi 02 Ağustos 2006 tarihli yazısı aşağıdadır.

 

Bilgi Toplumu Olalım Ama Nasıl ?

 

Prof.Dr.Kamil Okyay SINDIR

TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Başkanı

ksindir@gmail.com

 

Sevgili okuyucular, acaba sizce tarım sektörümüzün bugün içinde bulunduğu durumun ve yaşanan sıkıntıların en temel nedeni nedir ? Bu soruya çok farklı yanıtlar verenleriniz olabilir; “destekler yetersiz”, “ürün fiyatları çok düşük”, “girdi fiyatları her geçen gün artıyor”, “örgütlü olma alışkanlığımız yok”, “uluslararası piyasalar IMF, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü baskı uyguluyor”, “politikasızlık egemen”, “ürün verimleri çok düşük”, “ürün kalitelerinde sorun var”, “devletin özelleştirme politikaları”, ve benzerleri. Esasen, tüm bunların ve sayamadığım diğerlerinin tek bir ortak paydası var: “bilgi – eksik ve yanlış bilgi”.

Bilgi  için verebileceğim en temel tanım; insanın bilinmeyen durumlar karşısında etkili bir karşılık verebilme kapasitesidir. Bilgi, insan beyninde üretilir ve bunun için kaynağından doğru bir şekilde ve uygun kanallar yardımıyla gereksinim duyanlara iletilebilmelidir. Yukarıda sıralamış olduğum tüm bu sorunların aşılabilmesi için tarımsal nitelikli bilgilerin doğru olarak üretilmesi, iletilmesi, paylaşılması ve uygulamaya aktarılması gerekmektedir. Söz konusu tarımsal nitelikli bilgiler arasında; her türlü teknik tarım bilgisi (bitki ve hayvan yetiştirme esasları, hastalık ve zararlı mücadelesi, çevresel korunum, toprak ıslahı, verimlilik, gübreleme, sulama, ev ekonomisi, tarımsal mekanizasyon, vs), tarım politikaları ve uygulama kararları, üretim girdi piyasaları ve girdi fiyatları, ürün piyasaları ve ürün fiyatları, tarımsal mevzuat ve yasal düzenlemeler ve benzeri bilgiler yer almaktadır ve tüm bunların üretiminde gerek üniversitelerimizin gerekse araştırma enstitülerimizin yaşadıkları finansman sıkıntılarına rağmen, aynı zamanda bir üniversite öğretim üyesi olarak, oldukça etkili olduklarını söyleyebilirim.

Temel sıkıntımız, bunların çiftçilerimize ve sektörde yer alan diğer unsurlara iletiminde uygun kanallarının yokluğunda !

Bilindiği gibi, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı (TKB), son yirmi yıllık süreçte sürekli etkinlik ve güç yitiren bir nitelik göstermektedir. Bakanlığımızın, 1984 reorganizasyonu ile köylüyle mühendisi buluşturan en önemli birimleri arasında yer alan, Toprak-Su, Zirai Mücadele ve Gıda İşleri Genel Müdürlükleri kapatılmış ve bu birimlerin görev ve yetki alanları TKB’dan alınarak diğer kurum ve kuruluşlara dağıtılmıştı. Diğer yandan 1990'lı yıllarda tarım piyasalarının düzenlenmesinde etkili olan Et ve Balık Kurumu (EBK), Süt Endüstrisi Kurumu (SEK), YEMSAN, Türkiye Zirai Donatım Kurumu (TZDK) özelleştirmeleri ile TKB, alandan neredeyse tümüyle çekilmiştir. 2000'li yıllarda kurulan Şeker - Tütün - TSKB Kurulları ile by pass edilen kamu yönetimi yapısı içerisinde, Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın kontrol edebildiği ürün sayısı dahi sınırlı hale gelmiştir. Günümüzde TKB, faiz ödemelerine odaklı kamu bütçesinden payına düşen küçük miktarlarla tarımı yönetmeye çalışmaktadır. 1989 yılından bu yana mühendis (ziraat mühendisi) alımı yapmaması nedeniyle kadrolarının % 35'i boşalmış, yıllardır süregelen partizan atamalar nedeniyle nitelikli kadroları dışlanmış ve üretici ile bağı kesilmiştir.

Üretimde verim, verimlilik ve kalitenin en temel dayanağı olan “bilgi”yi, ona en çok ihtiyaç duyan çiftçilerimize ulaştırabilecek, nitelikli ve yeter sayıda teknik personel ile donatılmış bir kamu kurumu niteliği ne yazık ki kalmamıştır.

İzmir ilimiz nüfusunun yaklaşık yüzde 20’si tarımla uğraşmakta ve 85 tür bitki ve 13 tür hayvan yetiştiriciliği yapılmaktadır. İlimizde yer alan 665 köy ve 21 bucakta 1 milyona yakın yurttaşımız tarımla içiçedir. Ülkemiz tarımsal üretim değerinin yüzde 6’sını da İzmir sağlamaktadır. Böylesi zengin tarımsal niteliği olan bir yerde ilçeler itibariyle TKB bünyesinde kamu hizmeti vermekte  olan her bir Ziraat Mühendisi başına tarımsal nüfus 25 bine, tarım alanı 170 bin dönüme, köy sayısı ise 22’ye kadar ulaşmıştır. Torbalı, Menemen, Ödemiş, Tire, Bergama ilçelerimizde bu rakamlar daha da yüksektir. Kaldı ki, var olan yapıda söz konusu teknik personel de, destekleme ödemeleri ve Çiftçi Kayıt Sistemi bürokrasisi ile boğuşmaktadır. Diğer yandan tarımsal yayımın, özelleşmesini hedefleyen bir takım tavsiyeler ve düzenlemeler getiren Tarım Kanunu ve Kamu Yönetimi Reformu ile Bakanlığımız’ın taşra teşkilatı da yavaş yavaş ortadan kaldırılmakta ve yakın dönemde sektörü yönetme gücünün de azalması beklenmektedir. Oysa ki, gerek üretim ve verimlilik, gerekse iç ve dış pazarlarda çiftçimizin rekabet gücünün artırılabilmesi için tarım sektörümüzde ciddi yapısal önlemlerin yanısıra bu sektörde ve gıda ve tarıma dayalı sanayi sektörlerinde yer alan resmi ve özel bütün kurum ve kuruluşlar arasında iyi bir koordinasyonun ve doğru ve sağlıklı bir bilgi akışının sağlanması girmekte olduğumuz Bilgi Çağının ve Bilgi Toplumlarının bir gereğidir. Ve bu, Devletimiz’in anayasal bir görevidir.

Okunma Sayısı: 1311