KÖYLERLE BİRLİKTE, TARIM DA TERK EDİLİYOR - DÜNYA GIDA/OCAK'2007

MERKEZ
31.01.2007

Türkiye’de reform döneminde, ekili alanların yüzde 2 azaldığını, tarımdan büyük bir kopuşun yaşandığını, tarımdan kopan ve kentlerde işsizlikle karşılaşan nüfusun, Avrupa’ya göç potansiyeli taşıdığını bildiren ZMO Genel Başkanı Gökhan Günaydın, Türkiye’de tarımın ayakta kalma şansının, rekabetçi ama doğaya saygılı yeni bir tarım modeline bağlı olduğunu kaydetti.

 

Sosyolojik boyutuyla da önemli bir sektör olan tarım, kırsal alanda yaşayanların hemen hemen tek gelir kaynağı. Ancak tarımın gerek istihdama gerekse ulusal gelire katkısı giderek azalıyor. Avrupa Ortak Tarım Politikaları uygulamaları döneminde Türkiye‘de ekili alanların yüzde 2 azaldığını bildiren Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO) Genel Başkanı Gökhan Günaydın, 2004 yılında tarımda 7 milyon 200 bin kişi istihdam edilirken, sonraki bir yılda 1 milyon 300 bin kişinin tarımdan koptuğuna, kentlere göç edenlerin işsizlikle karşılaştığına ve Avrupa‘ya göç potansiyeli taşıdığına dikkat çekti.

İstanbul-Caddebostan Kültür Merkezi‘nde, önceki ay ‘AB sürecinde Türkiye tarım politikaları; avantajlar ve dezavantajlar‘ başlıklı bir konferans veren Gökhan Günaydın, Dünya Bankası, Dünya Ticaret Örgütü, IMF ve AB‘nin, Türkiye tarım politikaları üzerine etkilerini irdeledi. AB OTP ile Türk tarım politikalarını karşılaştırdı ve 2004 yılında AB‘ye alınan ülkelerin tarım yapılarını; özellikle de, en çok örnek gösterilen Polonya tarımı gerçeğini ortaya koydu. Yaklaşık 3 saat süren bir sunum yapan ve yöneltilen pek çok soruyu yanıtlayan Günaydın; özellikle, tarım sektörünün sosyolojik boyutunda yaşananların altını çizdi. 2006 yılı itibariyle, tarım sektörünün istihdama katkısının yüzde 29.5; ulusal gelire katkısının ise, yüzde 11.5 dolayında olduğunu kaydeden Günaydın, şu bilgileri verdi: "1986 yılında 8 milyon 200 kişinin istihdam edildiği tarım sektöründe, 2004 yılında 7 milyon 200 bin kişi; yani, nüfusun yaklaşık yüzde 35‘i istihdam ediliyordu. Yani, aradan geçen 18 yılda 1 milyon kişi tarım sektöründen kopmuştu. Ama 2005 yılına kadar, sadece 1 yılda, 1 milyon 300 bin kişi sektörü terk etti." Köyden kentlerin varoşlarına göç edenlerin işsizlikle karşılaştığını ifade eden Günaydın, TÜİK (Türkiye İstatistik Kurumu) tarafından açıklanan son rakamlara göre, işsizliğin, yüzde 10-11 sarkacında değiştiğini de bildirdi.

Avrupa‘ya göç etme potansiyeli

Temel tarımsal ürünlerin 2004-2005 yılı arasındaki fiyat değişimlerinin, yaş meyve sebzede yüzde 46; hububatta yüzde 13; yağlı tohumlarda ise yüzde 12 olduğunu ve 19 üründe ortalama yüzde 25 fiyat düşüşü yaşandığını; buna karşılık, tarımsal girdi fiyatlarının yüzde 16 oranında arttığını kaydeden Günaydın, AB‘nin, kişilerin serbest dolaşımına, neden kalıcı delegasyon getirdiği ile ilgili olarak da şu açıklamayı yaptı: "3.1 milyonu Avrupa‘da; 2.3 milyonu da Almanya‘da olmak üzere, yurtdışında toplam 3 milyon 700 bin Türk yaşıyor. Danimarka Planlama Teşkilatı‘nın hesaplamalarına göre, Avrupa, Türkiye‘ye yönelik pasaport ve vize sorumluluğunu kaldırsa; bir başka deyişle, Schengen‘in etki alanına Türkiye‘yi de dahil etse; yalnızca 1 yılda 2.7 milyon kişi; Münih Avrupa Enstitüsü‘nün yaptığı hesaplamalara göre ise, 4.4 milyon kişi Avrupa‘ya göç edecek. Avrupalı‘nın en çok korktuğu fotoğraf budur. Çünkü Avrupa‘da işsizlik oranı yüzde 8-9 civarında."

Çiftçinin 4 milyar dolarlık zararı...

Dünya Ticaret Örgütü, Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası anlaşmaları kapsamında Türkiye‘de yürütülen tarım reformu faaliyetlerinin etkilerine dair, Dünya Bankası‘nın açıklamaları doğrultusunda bilgi veren Günaydın, şunları aktardı: "1999-2002 yılları arasında; tarımsal sübvansiyonlar 6 milyar dolar azalarak, 1.1 milyar dolara indi. Başka bir deyişle, tarımsal sübvansiyonların GSMH‘ya oranı yüzde 3.2 iken, yüzde 0.5‘e geriledi. Aynı dönemde, tarımsal GSMH 27 milyar dolardan 22 milyar dolara düştü. Çiftçiler üzerindeki net etki, yaklaşık 4 milyar dolar tutarında yıllık zarar... 2002-2003 reform döneminde gerek suni gübre gerekse tarımsal kimyasal madde kullanımı yüzde 25-30 oranında azaldı ve tarım kredisi faiz oranları negatiften pozitife döndü."

Azalan ekili alanların üçte ikisi Orta Anadolu‘da

Reform döneminde toplam ekili alanın, Akdeniz Bölgesi dışında, bütün bölgelerde yaklaşık yüzde 2 azaldığına dikkat çeken Günaydın, şöyle devam etti: "Bu azalmanın üçte ikisi, ekili alanın (başlıca tahıl) ve nadasa bırakılan tarlaların 300 bin hektardan fazla (ekili alanın yaklaşık yüzde 3.5‘u oranında) azaldığı Orta Anadolu Bölgesi‘nden kaynaklanıyor. 1999-2001 yılları arasında tarım ürünleri fiyatları, tahmini olarak yüzde 40 düştü. DGD programı, çiftçilerin maruz kaldığı net gelir kaybının ancak yüzde 35-45‘ini karşıladı. Bu durum, DGD Programı‘ndan fiilen yararlanabilen tarım nüfusunun yaklaşık dörtte üçünü etkiliyor."

Doğayı tüketiyoruz...

 "Trakya‘da ya da Çukurova‘da,  AB ortalama veriminin üzerinde bir ürün olan buğdaydan hektara 7-8 ton ürün alınıyor; ancak, Konya‘nın ya da Sivas‘ın kırsalında yetiştirildiğinde, verimlilik, 2 tona kadar düşüyor. Bu da, AB‘nin ortalama verim düzeyinin üçte birinin de altına inmek anlamına geliyor" diye konuşan Günaydın, Türkiye‘nin, teknik ve ekonomik ölçütlere göre, yaklaşık 8.5 milyon hektar sulanabilir alanı olmasına rağmen, özellikle ülkenin orta bölüm ve kuzeydoğusuna doğru olan geniş alanlarda ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi‘nde yer alan 4.5 milyon hektarda su olmadığını söyledi. Bu nedenle, buğday-nadas ikilemesi yapıldığını ya da çok derin kuyularla yeraltı suyu çekildiğini belirten Günaydın, şunları ifade etti: "Civardaki yeraltı suları da, yılda ortalama 8-10 metre daha derine kaçıyor; elektrik ve mazot giderleri artıyor. En önemlisi, göllerin kurumasına, toprakta tuzlulaşmaya, alkalileşmeye, çoraklaşmaya; dolayısıyla doğanın yok olmasına yol açan bu tarım modeli, Niğde ve Nevşehir yöresinin, artık patates üretilemeyecek hale getirdi."

Mayınlı araziler, 12 bin 500 aileye geçim kaynağı olabilir

Diğer yandan, Türkiye-Suriye sınırında, 1955 yılından beri, iki Kıbrıs adası büyüklüğünde mayınlı bir arazi bulunduğunu ve Milli Güvenlik Kurulu‘nun bu arazinin mayınlardan temizlenebileceğini açıkladığını ileten Günaydın, birinci sınıf  tarım toprağı ve sulanabilir özellikleri olan bu arazinin AB ölçütlerine göre tarımsal bir işletme haline getirilebileceğine, 12 bin 500 aileye geçim kaynağı olabileceğine ve 2 bin 500 ziraat mühendisine çalışma imkanı sağlayabileceğine dikkat çekerek, şöyle dedi: "İhale açıldı.  İhaleye katılan firmalara, ‘mayınlı araziyi temizleyin ve kaç yıl kullanacağınızı söyleyin‘ dediler. Araziyi en az süreyle kullanacak olan firma ihaleyi kazanacak. Türkiye, bu alanı kendi kaynağı ile temizleyebilir ve ekonomisine katkı sağlayabilir..."

Sulama yatırımı yapılmalı

Yılda 400 bin hektar düzeyinde sulama yatırımı yapılması ve en çok 10 yıl içinde bütün sulanabilir alanların sulanması gerektiğini de belirten Günaydın, görüşlerini şöyle açıkladı: "Türkiye‘de 60 bin ziraat mühendisi var. Onların eğitimini, örgütlenmesini ve köylü ile ilişkilerini doğru bir zemin üzerinden yeniden kurgularsak, mevcut potansiyel yüksek katma değer olarak geri döner. Pazarlama ve örgütlenme sorunlarını da aşarak yeni bir tarımsal model kurabilirsek, Türkiye tarımının ayakta kalma şansı var. Gümrük vergilerinin hızla indirgeneceği bir süreçte ayakta kalmak istiyorsak, mevcut tarımsal işletme sistemini değiştiren, rekabetçi; ama bunun yanında doğal kaynaklara saygılı olan yeni bir tarım modeline geçmeliyiz. "

Okunma Sayısı: 1048