KURAKLIK BAHANE, TÜKETİCİ FİYATLARINDAKİ ARTIŞ SPEKÜLATİF - DÜNYA
İZMİR - Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Kamil Okyay Sındır, "Kuraklığı bahane ederek tüketici fiyatlarında spekülatif artışlara neden olan aracıların önüne derhal geçilmeli" dedi.
Kuraklık ve don afetlerinin tarım sigortaları kapsamına alınması gerektiğini dile getiren Sındır, kuraklık desteği olarak verilen yardımların lütuf olarak görülmemesi üreticinin zararını karşılayacak boyutta olması gerektiğini söyledi. Kuraklıktan zarar gören üreticilerin kredi borçlarının 1 yıl süre ile ertelenmesi uygulamasında faiz tahakkuk ettirilmesinin bir destek değil, sadece zararın geciktirilmesi olduğunu ifade eden Sındır, "Bu bağlamda, öncelikle ve ivedi olarak kuraklık ve don afetleri Tarım Sigortaları Kanunu kapsamına alınmalı. Kuraklık desteği sadece buğday, arpa, fiğ ve korungayı değil, bu afetten etkilenen istisnasız tüm ürünleri kapsamalı. Kuraklık afetinin zararları, küresel ısınmaya sadece yüzde 5‘lik etkisi olan tarım sektörü ve çiftçilerimiz değil tüm yurttaşlarımız tarafından üstlenilmeli. Kuraklığı bahane ederek tüketici fiyatlarında spekülatif artışlara neden olan aracıların önüne derhal geçilmeli. Kuraklık desteği olarak verilen yardımlar, göstermelik ve bir lütuf olarak değil, üreticinin zararını karşılamaya yönelik olarak verilmeli" diye konuştu.
Türkiye su fakiri olma yolunda
Türkiye‘nin bu yıl itibariyle kişi başına bin 650 metreküplük su potansiyeli ile su fakiri olma yolunda bir ülke olduğunu vurgulayan Sındır, "Var olan su kaynaklarımız da her geçen gün daha da kirletilerek potansiyel kullanım dışına çıkarılıyor. Diğer yandan da yağışların kaydedilen normal seviyelerinin önemli ölçüde altına düşmesi sonucu arazi ve su kaynaklarının olumsuz etkilenmesi ve hidrolojik dengede bozulmalara sebep olan doğal olay olarak tanımlanan kuraklığın ülkemizde son 20 yıl içinde artan sıklıkta görüldüğü biliniyor.
Kuraklık bir doğal afettir. Kuraklığın başlangıç ve bitişinin belirsiz oluşu, kümülatif olarak artması, aynı anda birden fazla kaynağa etkisi ve ekonomik boyutunun yüksek olması onu diğer doğal afetlerden ayıran en önemli özellikleridir" dedi. Sındır, "Kuraklık, her ne kadar ekonominin birçok sektörünü etkilese de tarım bu doğal afetten en çok etkilenen sektör konumundadır" diye konuştu.
Ege Bölgesi ‘çok şiddetli kurak‘
Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü‘nün (DMİGM) Türkiye geneli için 2007 Kuraklık Değerlendirme Raporu‘nda Türkiye‘nin coğrafi konum itibariyle yarı-kurak bir iklim kuşağında bulunduğundan ve topografyası gereği düzensiz yağış rejimine sahip olması nedeniyle sürekli kuraklık riski altında yaşayan bir ülke olduğunun belirtildiğini söyleyen Sındır, şunları dedi: "İçinde bulunduğumuz yıl içerisinde yağışlarda normale göre Ege Bölgesi‘nde yüzde 43, Marmara Bölgesi‘nde yüzde 34, İç Anadolu Bölgesi‘nde yüzde 22 ve Akdeniz Bölgesi‘nde yüzde 13 azalma oldu. İzmir, Akhisar, Manisa, Muğla, Aydın, Kütahya ve Ege Bölgesi‘nde yer alan daha birçok yöremiz bu yıl itibariyle kuraklık sınıflandırmasında en şiddetlisi olan ‘çok şiddetli kurak‘ sınıfına girdi. Böylesi şiddetli bir doğal afet koşulunda, üreticilerimiz birçok üründe yeter miktarda suyu bulamadıkları için verim kaybı ve kalite düşüklüğü sorunları ile karşı karşıya kaldılar. Diğer yandan çok yüksek değerlerde seyreden sıcaklık sonucu özellikle meyve ve sebzelerde solunum ve fotosentez dengeleri bozuldu. Meyve dökülmeleri, meyve yanıkları ile karşılaşıldı, bitki büyümeleri yavaşladı ve solmalar oldu."
5 milyar YTL‘lik tarımsal üretim kaybı
Tüm bunların sonucunda zaten yüksek girdi maliyetleri ve düşük ürün fiyatları karşısında zor durumda olan çiftçimizin zararı katlandı. Buğday, ayçiçeği, baklagiller, fındık, incir, mısır, pamuk, sebze ve meyveler, zeytin ve daha birçok üründe yüzde 50‘lere varan oranlarda verim ve kalite düşüşüne bağlı değer kayıpları oldu. Türkiye Ziraat Odaları Birliği‘nin yaptığı gözlem sonuçlarına göre de ülkemiz genelinde 5 milyar YTL tarımsal üretim kaybının oldu" şeklinde konuştu.
Kuraklığın çiftçinin önleyemeyeceği bir doğal afet olduğuna, sonuçları ve maliyetinin tek başına çiftçinin sırtına yüklenmemesi gerektiğine dikkat çeken Sındır, "Ülkemizin başına gelen böylesi bir afetin zararlarını karşılamak devletin en temel görevlerinden birisi olmalıdır" dedi. Sındır, şöyle devam etti: "Oysa ki, kuraklık, Tarım Sigortaları Kanunu kapsamının dışında tutuluyor. Diğer yandan hükümet, 2007/12339 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile bu yılki kuraklık nedeni ile zarar gören çiftçilere hibe olarak vermeyi taahhüt ettiği destekleme primi kapsamına sadece 40 ili aldı. Zarar yüzde 25‘i aşarsa destek verilmesi öngörüldü ve bunun altındaki zararla ilgilenilmedi. Çiftçi Kayıt Sistemi‘ne kayıtlı olma koşulu getirerek kayıtlı olmayanlar yok sayıldı, sadece buğday, arpa, korunga ve fiğ kapsam içine alındı. Söz konusu hibenin sertifikalı tohumluk ihtiyacının karşılanması amacıyla verileceğini bildirerek çiftçiden çok tohumculuk sektörünün zararlarına karşı duyarlılık gösterildi. Desteğin çiftçilerin kaybettikleri ürün miktarına karşılık gelen alan üzerinden verilmesi ve zararın sadece yaklaşık yüzde 7-yüzde 18‘lik kısmının karşılanacağı kararı alındı."
Zeytinciler, prim desteği istiyor
Kuraklıktan etkilenen Marmara Bölgesi‘ndeki zeytin üreticilerinin sorunlarının takibi ve hükümete sunumu için, ziraat odaları ile tarım satış kooperatiflerinin başkanlarından oluşan bir komisyon kuruldu. Bu yıl zeytinde; hem kalite, hem de miktar yönünden kayıp yaşanacağına dikkat çeken komisyon üyeleri, mağduriyetin önlenmesi için prim desteği istiyor.
Marmarabirlik Başkanı Refi Taviloğlu, bu yılki zeytin rekoltesinin kuraklık nedeniyle ciddi kayba uğradığını belirterek, ziraat odaları ve tarım satış kooperatifleriyle birlikte "Marmara Bölgesi Zeytinciliğinin Sorunlarını Tespit, Hükümet Nezdinde Takdim ve Takip Komisyonu" kurduklarını söyledi.
Birlik olarak zeytin üreticisinin mağduriyetinin önlenmesi konusunda üzerlerine düşeni yapacaklarını, bu konuda tüm olanakları seferber edeceklerini kaydeden Taviloğlu, devlet tarafından uygulanacak prim sistemi hayata geçirilmeden, zeytin üreticisinin mağduriyetin önlenmesinin mümkün olmadığını savundu. Bu konudaki veri ve gerçeklerin komisyon tarafından hükümete iletileceğini anlatan Taviloğlu, şunları söyledi: "Özellikle orta ve ince kalibrajdaki zeytinler, rekoltenin tamamının yaklaşık yüzde 80‘ini oluşturacak derecede yoğun olduğu görülüyor. Piyasa şartları ile değerlendirildiğinde bu miktardaki zeytinin, maliyetini dahi kurtaramayacağı bir gerçektir. Bu nedenle özellikle 310-410 dane arasını kapsayan, aslında sofralık vasfında olan ancak arz fazlası nedeniyle fiyatta sofralık seviyesine ulaşamayan bu zeytinlerin primle desteklenerek üreticinin mağduriyetinin önlenmesi gerekiyor. Ziraat odalarının başkanlarıyla bu konuyu değerlendirdik."
Komisyonun başkanı Eren oldu
Marmarabirlik Genel Müdürü İsmail Muzaffer Eren‘in başkanlığa getirildiği komisyonun ilk toplantısıni 27 Ağustos Pazartesi günü yapacağı bildirildi.
Komisyonda İznik Ziraat Odası Başkanı Vahit Mutlu, Mudanya Ziraat Odası Başkanı Raif Döner, Orhangazi Ziraat Odası Başkanı Cevdet Altun, Gemlik Ziraat Odası Başkanı Ali Çelik, Gemlik Zeytin Tarım Satış Kooperatifi Başkanı İbrahim Aksoy, Marmara Adası Zeytin Tarım Satış Kooperatifi Başkanı Hasan Organ, Mudanya Zeytin tarım Satış Kooperatifi Başkanı İbrahim Başaran, Orhangazi Zeytin tarım Satış Kooperatifi Başkanı Remzi Bayram ile üretici temsilcisi olarak Ahmet Kaynak‘ın yer aldığı açıklandı.