"KURAKLIK, GEÇTİĞİMİZ YILLARDA İŞARETLERİ OLAN ANCAK TEDBİRLERİ ALINMAYAN BİR SÜRECİN SONUCUDUR..."
Ziraat Mühendisleri Odası Malatya Şube Başkanı Fevzi Çiçek, bugün yaşanan ve tarımsal alanda büyük oranda verim düşüşüne neden olan kuraklığın, geçtiğimiz yıllarda işaretleri olan ancak tedbirleri alınmayan bir sürecin sonucu olduğunu söyledi. Çiçek, bilim adamlarının nedenini ‘iklim değişikliği` diye açıkladığı kuraklığın Türkiye genelinde olduğu gibi Malatya`da da tarımsal faaliyetleri krizin eşiğine getirdiğine dikkat çekerek "Geçtiğimiz yıl Malatya genelinde bir dekar alanda ortalama 170 kg. buğday alınmışken bu yıl 151 kg, yine geçen yıl 1 dekar alanda 195 kg. arpa alınırken bu yıl 113 kg olarak tahmin edilmektedir. Yaşanan kuraklıkla özellikle kıraç alanlarda ekimi yapılan arpa ve buğdayların ekim alanına göre yaklaşık % 40`ı hasat edilmeden bırakılmıştır" dedi.
Malatya ve Türkiye genelinde yaşanan kuraklığın yarattığı sonuçlarla ilgili olarak özel açıklamalarda bulunan Ziraat Mühendisleri Malatya Şube Başkanı Fevzi Çiçek, Malatya`nın aldığı yağışlar açısından, 1975 ila 2012 yılları arasındaki 37 yıllık periyodun analiz edildiğinde, Malatya`da 1 m2`ye düşen yağış miktarının istikrarlı biçimde azaldığına vurgu yaparak, "Sorun, bugüne kadar sadece kısa vade ve geçici düşünülmüş ve palyatif, o günün sorununu çözme odaklı hesaplanmıştır, en önemlisi işin kolayına kaçılmıştır" diye konuştu.
Malatya`da 1 m2`ye düşen yağışın 1975-2010 arasındaki ortalamasının 373,9 mm, 2001-2010 arasındaki yağış ortalamasının 333,9 mm, 2013 yılında ise yağış ortalamasının 327,7 mm`ye düştüğünü belirten Fevzi Çiçek, "Görüldüğü gibi her geçen gün yağış miktarları düşmekte dolayısı ile susuzluğa doğru bir gidişi ortaya koymaktadır" ifadesini kullandı.
Kuraklığın sadece yağış miktarı ile de ilgili olmadığını ve kuraklığın değişik kategorilerde incelendiğini kaydeden Çiçek, bu kategorileri ‘Tarımsal Kuraklık`, Hidrolojik Kuraklık`, Meteorolojik Kuraklık` ve ‘Sosyo-Ekonomik Kuraklık` olarak sıraladı. Tüm bu kategorilerin hep birlikte değerlendirilerek bir su yönetiminin yürütülmesi gerektiğine işaret etti.
Dünyadaki tatlı su rezervinin toplam suya oranının % 2,5 olduğunu, bu oranın % 90`ının da kutuplarda ve yer altında hapsedilmiş durumda olduğunu belirten Çiçek "Bu kadar az olan tatlı su kaynaklarımız doğru, verimli, ekolojik dengeyi önemseyen, doğaya saygılı ve tasarruf bilinci yüksek bir anlayışla yönetilmelidir" dedi.
Ziraat Mühendisleri Odası Malatya Şube Başkanı Fevzi Çiçek`in Malatya`da yaşanan kuraklık ve kuraklığın yarattığı sonuçlar ve geleceğe ilişkin önerileri ile ilgili olarak yaptığı özel açıklamaların ana hatları şöyle:
"Şimdi biz bu kuraklığın neresindeyiz? Sorusuna cevap aramak lazım diye düşünüyorum. Aslında Anadolu da kuraklık ve etkileri geçtiğimiz yıl yaşanmaya başladı. Biz şuan geçen yılın etkilerini yaşıyoruz. Önümüzdeki yıllardaki etkilerini de hep birlikte yaşayacağız. Kuraklık özellikle sonbahar döneminde yağışların geçmiş yıllara göre yaklaşık %40 civarlarında eksilmesi ile kendini göstermeye başlamıştı. Sonbahar yağışlarının olmaması sıcak ve yağışsız bir kışın ardından önce meteorolojik akabinde ise hidrolojik ve tarımsal kuralığı birlikte getirmiştir.
"Yağış miktarı son 10 yılda düştü"
Benzer durum Malatya için de bire bir yaşanmıştır. Kuraklığın nedeni su, suyun kaynağı da yağışlar olması nedeni ile öncelikle geçmişten günümüze yağış miktarlarını incelediğimizde; Uzun yıllar (1975–2010) yağış ortalaması 373,9 mm. Son 10 yıllık (2001-2010) yağış ortalaması 333,9 mm. 2012 yılında yağış toplamı 340,0 mm. 2013 yılında 327,7 mm. toplam yağış alınmıştır. Görüldüğü gibi her geçen gün yağış miktarları düşmekte dolayısı ile susuzluğa doğru bir gidişi ortaya koymaktadır. Bu yağışların bir çoğunun mevsim normalleri dışında seyretmesi de yağış verimliliğini faydalılığını azaltmaktadır.
Malatya genelinde meteorolojik verilerin değerlendirilmesinde aylık yağış miktarlarının uzun yıllar ortalamasının Ekim ayında 39,4 mm. Kasım ayı yağışının 41,1 mm. Aralık ayı yağışının 39,1 mm olduğu, ayrıca son 3-4 yılın genel ortalamalarına göre kıyaslandığında 2013 yılı aynı aylarında 12,9, 25,1 ve 11,3 mm ile oldukça düşük yağış aldığı görülmektedir. Oransal olarak ise bir yıl önceki yağış miktarına göre Ekim ayında % 65-70, Kasım ayında % 40, Aralık ayında ise % 70 daha az yağış alınmıştır.
Bilindiği üzere tarım takviminin başlangıcı 1 Ekim olarak kabul edilmektedir. Dolayısı ile yağış miktarlarını bir önceki yıla göre kıyaslama tarımsal faydalılık dönemi esas alınarak yapılmaktadır. İlimiz için tarımsal üretim açısından verimli yağışlar 1 Ekim- 30 Haziran döneminde alınan yağışlar olarak yaparsak bir önceki tarım yılında 445.3 mm. yağış alırken bu dönem ise 253,4 mm. yağış alınmıştır. Diğer bir deyişle geçen tarım yılı ile bu tarım yılı arasında yaklaşık % 43 yağış düşüşü ölçülmüştür. Bu ise tek başına kuraklığın boyutunu ortaya koymaktadır. Özellikle geçmiş yıllarda yaşanan kar yağışı son yıllarda olmaması, hatta 2013-2014 kışında yok denecek düzeyde olması yer altı sularının beslenememesine neden olmuş, dolayısı ile kuraklık 2014 ilkbahar ve yaz döneminde bu defa Hidrolojik kuraklık olarak karşımıza çıkmıştır.
"Kuraklığın tüm türleri Malatya`da yaşanıyor"
Konuya tarımsal boyutuyla ele alınması nedeni ile yağış miktarlarının düşüşü meteorolojik kuraklığın yanında mevsim itibariyle kıraç alanlardaki kışlık ekim, toprak ve tohum hazırlığının yoğun yapıldığı bu dönemde beraberinde tarımsal kuraklığı da getirdiğini göstermektedir. İlimiz için en önemli geniş hububat ekim alanlarını oluşturan bölgelerin ağırlıklı kıraç alanların olması ve bu alanlarda tarımsal faaliyetlerin yağışlarla doğrudan ilişkili olması, kuraklığın bütün türlerinin yaşanmasına neden olmuştur.
Malatya`da 425.450 Hektar tarım arazisi içerisinde 173.389 ha. sulanan, 218.557 Hektar sulanabilir, 33.504 ha. ise susuz tarımın yapıldığı alandır. Sulanan tarım arazilerinin büyük çoğunluğu meyve ve sebze alanı olarak kullanılırken, sulanabilir ve susuz arazilerin ise büyük çoğunluğu tarla bitkileri üretiminde kullanılmaktadır. Tarla bitkileri yetiştiriciliğinde en önemli pay ise buğday ve arpa başta olmak üzere diğer tarla ürünleri arasında dağılmaktadır.
Diğer tarımsal ürünlerimiz ise İlimiz genelinde ekonomik önem arz eden bölge bölge yoğunluğu artan tarla ürünleri oluşturmaktadır. Toplam 121.811 hektar tarla tarımının yapıldığı alanda 116.491 hektarı tahıllar başta olmak üzere diğer tarla ürünleri yetiştirilirken 5320 hektar alanda ise sebze yetiştiriciliği yer almaktadır.
Tarla tarımının içerisinde yer alan toplam 116.491 hektarlık tahıl üretimi içerisinde çoğunluğu kışlık ve kıraçta ekim yapılan 73.775 ha. buğday ekim alanlarını oluşturmaktadır. Bu nedenle buğday üretimi ilimiz tarımsal üretiminde çok ön plana çıkmasa da gerek alan gerekse de miktar olarak önem arz eden bir tarım ürünü özelliğine sahiptir.
"Hububat ekimi düştü, buğdayın yüzde 35`i hasat edilemedi"
İlimiz genelinde yaşanan tarımsal kuraklığa bağlı olarak hububat ekim alanlarında verim düşüklüğü gözlenmiştir. Kıraç alanlarda ekimi yapılan arpa ve buğdayın yaklaşık %30-35`i hasat edilememiştir. Sulanan alanlarda ise göreceli bir şekilde verim düşüklüğü tespit edilmiştir.
Yaşanan kuraklıkla özellikle kıraç alanlarda ekimi yapılan arpa ve buğdayların ekim alanına göre yaklaşık % 40`ı hasat edilmeden bırakılmıştır. Kalan kısımlarda ciddi oranda verim düşüklüğü tespit edilmiştir. Geçtiğimiz yıl il genelinde ortalama dekara 170 Kg buğday alınmışken bu yıl 151 kg, yine geçen yıl dekara 195 kg arpa alınırken bu yıl 113 kg olarak tahmin edilmektedir. Aslında rakamsal olarak önem arz etmiyor gibi görünse de toplamda ve ülke genelinde bu toplanırsa çok ciddi rakamlara tekabül etmektedir.
Türkiye`nin yıllık ortalama 22 milyon ton Buğday üretimi bulmakta ve bu konuda kendine yeter olarak değerlendirilmektedir. Kuraklığın ve özellikle hububat ambarı olarak değerlendirilen Konya ovasında benzer durumdan dolayı 19 milyon ton civarında olacağı tahmin edilmektedir. Bu ise açığın ithalatla çözülmeye başlanacağı anlamına gelecektir.
Bilindiği üzere hububatta yaşanan verim düşüklüğü diğer çıktısı olan saman üretimini de doğrudan etkilenmektedir. Hasat edilemeyen alanlar, verim düşüklüğü gibi nedenlerle bu yıl saman üretimini de olumsuz etkilemektedir. Bu ise hayvancılık sektörünü, dolayısı ile eti, sütü etkileyecektir.
"Tohma`nın ortalaması 15,5 metreküp iken şimdi 6,9 metreküpe düştü"
Kuraklık sadece kıraç alanlarda etkili olduğu kadar su kaynaklarının da azalmasına neden olmuştur. İlimde özellikle tarımsal sulamada kullanılan baraj ve göletlerde geçen yılın aynı dönemine ve olması gereken doluluk oranlarına göre oldukça düşük seviyelerde olduğu ilgili kurum tarafından ifade edilmektedir. Bu ise geçtiğimiz günlerde özellikle Battalgazi bölgesinde yaşanan su sıkıntısı nedeni ile kanalizasyon hatlarının kırılmasına kadar uzanmaktadır. Sorun sadece baraj ve göletler sulanan alanlarda yaşanmamaktadır. Çiftçi kendi imkanları ile sulama yaptığı alanlarda da benzer problemler yaşamaktadır. Yer altı su seviyeleri her geçen gün düşmekte, akar suların miktarları ya azalmakta yada tamamen kurumaktadır.
İlimiz genelinde yaklaşık 85.000 hektar alanda meyve yetiştiriciliği 5.000 hektar alanda ise sebze yetiştiriciliği yapılmaktadır. Buda yaklaşık 90.000 hektar alanın mutlak sulama yapılması gereken alanlar olduğunu göstermektedir. Özellikle meyve alanlarında kısa vadede ürün deseni değişikliği yapmak mümkün olmadığından içinde bulunduğumuz kurak periyotta ihmal edilmez araziler olarak karşımızda durmaktadır.
Yaşanan kuraklığa bağlı olarak tarımsal sulamada kullanılan Baraj ve Göletleri besleyen akarsu debilerinde düşüşler olmuştur. Yazıhan ve Battalgazi sulama sahalarını besleyen geçtiği güzergah boyunca tarımsal sulamada kullanılan Tohma uzun yıllar ortalaması 18,5 m3 iken şuan 6,9 m3 düşmüş ve her geçen gün de azalmaktadır. Baraj ve göletlerde su seviyeleri oldukça düşmüş en kötüsü ise bu baraj ve göletleri besleyen su kaynakları kuruduğu için besleyen sular da bulunmamaktadır.
"Kuraklık ‘Geliyorum‘ demişti"
Kuraklık sadece tarım alanlarında etkili olmamıştır. Su kaynaklarının azalması yer altı sularının düşmesi aynı zamanda evsel kullanım suyunda da azalmalara neden olmuştur.
Bugün yaşadığımız kuralık aslında yakın geçmişte kendini göstererek tedbir alınması gerektiğini her seferinde hatırlattığı halde her olayda olduğu gibi yaşamana tedbir alma gayreti olmamıştır. Sorun sadece kısa vade ve geçici düşünülmüş ve palyatif o günün sorununu çözme odaklı hesaplanmıştır, en önemlisi işin kolayına kaçılmıştır. Geçmiş yıllarda özellikle tarımsal sulamada yer altı sularının kullanımı tercih edilmesi işin kolayına kaçılması bugün ve takip eden yıllarda bize problem olarak çıkacağı belliydi. Ferdi anlamda tesisi ve işletmesi ciddi maliyet getiren hatta tarımsal üretimde nerede ise ekonomikliliği ortadan kaldıran bu uygulama görüldüğü üzere bugün ihtiyacı karşılamamaktadır. Bu kaynakları akarsularımızın rehabilitasyonuna, kanalların modernizasyonuna harcansaydı hem yer altı suları gibi stratejik sularımız muhafaza etmiş hem de şuan birçok tesiste % 60`lara varan kayıp kaçakları önlenmiş olacak ve daha verimli kullanılmış olacaktık.