KURAKLIK VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN TARIMA ETKİSİ
BASINA VE KAMUOYUNA
KURAKLIK VE İKLİM DEĞİŞİKLİĞİNİN TARIMA ETKİSİ
(Bizi Bu Güzel Havalar Mahvedecek)
04.03.2014
Son günlerde gerek yazılı ve görsel basında kurak geçen yaz ve günümüzdeki yağış azlığından gündeme gelen kuraklık ile ilgili zaman zaman yazılı ve görsel basından gelen duruma ilşkin değerlendirmeler şubemizce yapılmış olup, genel bir değerlendirme için basın toplantısı yapma gereği duyulmuştur.
TÜİK`in 2013 yılı verilerine göre ülkemizin toplam tarım alanı 38,4 milyon hektardır. Bunun %53,6`sı işlenen tarım alanlarından, %38`i çayır ve mera arazilerinden, %8,4`ü meyveler, içecek ve baharat bitkileri alanından oluşmaktadır. İşlenen tarım alanlarımızın %56`lık kısmında tahıl ekimi yapılmakta olup tahıl alanlarının da %67,4`ünde buğday tarımı yapılmaktadır. Tahıl üretiminin de yaklaşık %60`ını buğday tek başına oluşturmaktadır.
Yeni tarım yılı 1 Ekim 2013 tarihi itibarı ile başlamıştır. Mevsim itibarıyla en yaygın ekimi yapılan tarım ürünlerimiz ise serin iklim tahıllarıdır. TÜİK`in 2013 yılı verilerine göre ülkemizde buğday ekim alanlarının %25`i sulu tarım arazilerinden, %75`i ise kuru tarım arazilerinden oluşmaktadır. Buna karşın üretimin %37`si sulu tarım arazilerinden elde edilirken, %63`ü kuru tarım arazilerinden sağlanmıştır. Buğday tarımımızın çok büyük bir bölümünün kuru tarım arazileri üzerinde yapılıyor olmasından dolayı bu alanlara düşen yağışın miktarı, şekli ve periyodu büyük önem arz etmektedir.
Devlet Meteoroloji Genel Müdürlüğü kuraklığı üç safha altında incelemektedir; meteorolojik, tarımsal ve hidrolojik kuraklık. Meteorolojik kuraklık, yağış miktarında uzun yıllar ortalamalarına göre meydana gelen azalma olarak tanımlanmaktadır. Tarımsal kuraklıkta ise toprakta bitkinin kök bölgesi içinde bitkinin yararlanabileceği suyun miktarı esas alınmaktadır. Bitkilerin su ihtiyacını karşılayacak miktardaki suyun toprakta bulunmadığı süreler tarımsal açıdan kurak olarak belirtilmektedir. Ülkemizde buğday ekim zamanı bölgelere göre farklılıklar göstermekle birlikte Eylül-Aralık ayları aralığında, yoğunluklu olarak da Ekim-Kasım ayları içinde yapılmaktadır. Devlet Meteoroloji İşleri Genel Müdürlüğü verilerine göre 2013 yılı Sonbahar mevsimi (Eylül-Ekim-Kasım) yağışlarında normaline göre %14, geçen yıl Sonbahar yağışına göre %3 azalma görülmüştür.
Bölgemiz için duruma bakacak olursak;
2014 su yılı meteorolojik ve hidrolojik değerlendirme yapılmış olup 2014 su yılı ilk ayı Ekim-2013 ayı İzmire uzun yılların ortalamasından % 95, Kasım- 2013 de %39 fazla yağış düşmüştür. Bu yağışların sonbahar ayının ilk aylarında gözlenmiş olup, bu yağışların yaz aylarında yağışsız bir yaz ve sıcaklığın yüksek seyrettiği yaz mevsiminden çıkan akarsularımızın havza alanlarının kurak bir yaz periyodundan sonra doygun zeminden, doygun olmayan zemin koşullarında başlayan Ekim-2013 ve Kasım 2013 yağışları ile ancak havzalar doygun zemin koşuluna geçmiştir. 2014 su yılı Aralık-2013 ayı (kışın ilk ayı)nda uzun yılların ortalamasından % 94oranında eksik yağış gözlenmiştir. 2014 su yılı Ocak-2014 ayında ise durum artıya dönmüş uzun yıllar ortalamasına göre % 16 fazla yağış düşmüştür. 2014 su yılı 25- Şubat-2014 tarihi itibariyle ise durum tekrar eksiye dönmüş uzun yıllar ortalamasına göre % 82 eksik yağış düşmüştür.
Tüm bu verilerin sonucu olarak barajlardaki doluluk oranlarımız geçen yılın gerisinde kalmıştır detay bilgi ekli tabloda görülmektedir. Yine nyeraltı su rezervlerinde de düşüşler görülmekte kar yağışı olmaması nedeniyle bu sıkıntının yaz aylarında tarımda ve , içme ve kullanma suyundaki artışlar sonucu susuzluk çekeceğimiz bir geçeklik olarak karşımızda durmaktadır.
Türkiye genelinde beklenen kar yağışının bir türlü gerçekleşmemesi de serin iklim tahıllarının gelişimi açısından diğer bir olumsuzluk olarak ortaya çıkmıştır. Ülkemiz genelinde gerek akarsularımızın gerekse göllerimizin su seviyelerinde belirgin düşmeler görülmeye başlanmıştır.
Tarım yılının başlangıcı olan 1 Ekim 2013 tarihinden 31 Ocak 2014 tarihine kadar geçen 4 aylık dönemde kümülatif yağışların Türkiye genelinde normale göre %27,4 önceki yılın aynı dönemine göre %40,4 azaldığı görülmektedir. Düşen yağışın normaline göre yüzdesi üzerinden yapılan değerlendirmede Mardin hariç olmak üzere diğer tüm önemli buğday üreticisi illerin büyük bölümünde şiddetli kuraklık, diğer kısımlarında ise orta şiddette ve hafif kuraklık yaşandığı görülmektedir.
Buğdayın en fazla suya ihtiyaç duyduğu dönemleri çimlenme, kardeşlenme, sapa kalkma, başaklanma ve süt olum dönemleridir. Bu nedenle buğdayın çimlenmesini sağlayan yağışların yanında en çok yağışa ihtiyaç duyulan dönemler Mart sonu, Nisan ve Mayıs aylarının başlarıdır. İstenilen verim ve arzulanan kalitenin oluşabilmesi için bu dönemlerde bitkinin suyla buluşmasının yanında suyun toprağa işleme derinliğinin 90 cm yi bulması gerekmektedir.
2013 yılı Sonbaharında yağışların son derece sınırlı olması, zamanında yapılan buğday ekimleri açısından pek bir zarar riski oluşturmamıştır. Ancak, Aralık ve Ocak ayları yağışlarındaki belirgin düşmeler özellikle geç yapılan ekimler üzerine etkili olmuş, pek çok bölgemizde çimlenme sorunları yaşanmıştır. Sulama yapma olanağı olmayan alanların önemli kısmında çiftçi yeniden ekim yapmış, ancak beklenen yağmurun gelmemesi nedeniyle tarlasını bozarak alternatif ürünlerin ekimine yönelmiştir. Serin iklim tahılları baz alındığında tarımsal kuraklığın başladığı ve başlamak üzere olduğu koridoru Çorum, Ankara, Eskişehir, Konya, Karaman, Adana illerini içine alan bölge olarak tanımlayabiliriz.
Tüm kuraklık analizi ve buğdayda oluşturacağı olumsuz etki birlikte değerlendirildiğinde bundan sonra meteorolojik şartlarda hiçbir düzensizlik olmayacağı farz edilse bile çimlenme ve kardeşlenme döneminde yeterince yağış almaması nedeniyle 2014 yılı buğday üretiminde %15 civarında kayıp oluşacağı beklenmelidir. Buğday için son derece önem arz eden ilkbahar yağışlarında da sorun yaşanması durumunda verim düşüşü %30lar düzeyine çıkabilecektir. Özellikle süt olum dönemi bu açıdan önemlidir. İlkbaharda ekimleri yapılacak olan sıcak iklim tahılları, kuru baklagiller, yağlı tohumlu bitkiler, yem bitkileri ile sanayi bitkileri tarımında da verim düşmeleri görülebilecektir. Yağışlardaki azalmanın yanında kış sıcaklıklarının uzun süreli mevsim normalinin üzerine çıkarak değişkenlikler yaratması ülkemizin özellikle batı ve güney bölümlerinde meyve ağaçlarında tomurcukların gelişmesi ve çiçeklenmeye yol açmıştır. Sahada yaptığımız gözlemlerde İlimizde de erik, kiraz ve şeftali ağaçlarında %30 ile %70 arasında değişen oranlarda çiçeklenme olduğu gözlenmiştir. Bağlarda ise erkenci çeşitlerde ve kumsal bölgelerde gözlerde uyanma gözlenirken bölgemiz için önemli ürün olan sultani üzümde henüz uyanma gözlenmemiştir. Bundan sonra yaşanabilecek en önemli risk sonbahar ve kışın sıcak geçmesi nedeniyle sezonun 30 gün kadar öne gelmesi nedeniyle yaşanabilecek ilkbahar geç donların meyve üretimimizde azalma ve kalite bozukluğuna yol açacaktır. Ağırlıklı olarak meraya dayalı hayvancılık yapılan özellikle Doğu Anadolu Bölgesi`nin bazı illerinde yeterli kar yağışının gerçekleşmemesi, bazılarına ise hiç kar düşmemiş olması hayvancılığın da 2014 yılında zorlu geçeceğini bize göstermektedir.
Tüm bu göstergeler ışığında söylenmesi gereken su kaynaklarımızı doğru kullanmak, su havzalarımızı kirletmemek, suyu tasarruflu kullanmak özellikle suyun %70inin kullanıldığı tarımda basınçlı sulama sistemlerine geçişi hızlandırmak gereklidir. Gıda tarım ve Hayvancılık Bakanlığını kuraklık acil eylem planlarını kamuoyuyla paylaşmaya ve çalışmaların hangi aşamada olduğu konusunda bilgilendirme yapmaya çağırıyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası İzmir Şubesi