MİLLİDUSUNCE.COM: DEPREM BÖLGELERİNDE TARIMIN DURUMU VE GELECEĞİ-2 MART 2023
Türkiye Kahramanmaraş merkezli depremin yıkıcı etkisini yaşıyor. Depremden etkilenen 10 ilimiz aynı zamanda Türkiye`nin önemli tarım illeri olma özelliğini taşıyor.
Deprem can, mal ve hayvan kaybımızla beraber, “Gıda Güvenliğimizi” de tehdit ediyor. Deprem tarımı da vurdu.
Deprem Bölgesinde Tarımın Yapısı
2,6 milyonu aşan nüfusun yaşadığı kırsalda yaklaşık 270 bin kayıtlı çiftçi (işletme) var. Bu da tüm Türkiye’deki kayıtlı çiftçi sayısının yüzde 13’ünden fazlasına denk geliyor.
Tarım alanlarının yüzde 16’sı depremin etkilediği bölgede yani depremin vurduğu 10 il ülkemiz için tarımda öne çıkan illerimiz. Dünya Gazetesi’nin haberine göre, Türkiye’de tarım yapılabilen alan 238,5 milyon dekar. Bu alanın yüzde 16,2’si, yani 35,8 milyon dekarlık bölümü depremzede 10 ilde bulunuyor. Bu iller içinde en fazla tarım alanına sahip olan 11 milyon dekarla Şanlıurfa. Onu 5,8 milyon dekarla Diyarbakır, 5 milyon dekarla Adana, 3,6 milyon dekarla Kahramanmaraş, 3,5 milyon dekarla Gaziantep ve 2,4 milyon dekarla Hatay izliyor.
Tahıllar ve diğer bitkisel ürünlerin ekildiği alanların on ildeki toplam büyüklüğü 25,6 milyon dekarla ülke genelinin yüzde 15,5’ini oluşturuyor. Ülkedeki tüm sebze bahçelerinin de 1,1 milyon dekarla yüzde 15,2’si bu illerde. Meyveler, içecek ve baharat bitkileri ekim alanlarında ise on il 9,3 milyon dekarla dörtte birlik bir paya sahip.
Buğday, arpa gibi tahılların üretildiği alanlarda açık farkla Şanlıurfa, Diyarbakır ve Adana, sebze bahçesi alanında Adana ve Hatay, meyve alanlarında ise Gaziantep öne çıkıyor.
İhracatın 5’te biri 10 ilden
Türkiye’nin toplam tarım ve ormancılık ürünleri ihracatının yaklaşık beşte birini depremzede 10 il gerçekleştiriyor. Bu iller içinde Gaziantep, Türkiye’nin 34,2 milyar dolar olan toplam tarım ve ormancılık ihracatının yüzde 11,8’ini tek başına sağladı. Toplam yıllık tarım ihracatında Adana yüzde 2,5, Hatay yüzde 2,4, Malatya yüzde 1 pay aldı.
Depremzede 10 il toplam gayri safi yurt içi hasılada yüzde 9,3 pay alırken, tarım sektörü gayri safi hasılasındaki payı ise yüzde 14,3. [1]
10 ilin toplam büyükbaş hayvan varlığı ülkedeki büyükbaş hayvan varlığının yüzde 12’sini, küçükbaş hayvan varlığının ise yüzde 16,3’ünü oluşturuyor. Toplam hayvansal hasılanın yüzde 11’i bu bölgeden sağlanıyor.
Deprem bölgesinin tarımsal hasılaya katkısı 85 milyar TL’yi aşıyor. Bunun da yaklaşık 52 milyar TL’si bitkisel üretim, 34 milyar TL’si de hayvancılıktan geliyor. Özetle bölgenin tarımsal hasıladaki payı yüzde 15’i aşıyor.[2]
Depremin Tarımdaki Yıkımları
Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO), depremin Türkiye tarımında yaratacağı etkiye dair de açıklama yaptı. “Tarım toprakları ile depremlerin verdikleri zararlar arasında doğrusal bir ilişki bulunuyor. Tarım yapılan topraklar, özellikle alüviyal ovalar, yumuşak zemine sahip oldukları için inşaata uygun olmayıp yapılaşmaya açılmamalı. Kahramanmaraş depremleri tarım alanlarının rant ve çıkar uğruna betonlaşmasının ağır faturasının ciddi can ve mal kayıpları olduğunu bir kez daha gösterdi.”
Tarım ve Orman Bakanlığı yaptığı açıklamalarda üreticiler tarafından karşılanması mümkün olmayan çadır ve yem ihtiyacına yönelik tespitlerin yapıldığı ve yardımlara başlandığı, süt toplama ve kesilmesi gereken satın alınması işlemlerinin Et ve Süt Kurumu (ESK) tarafından koordine edildiği, bölgeyi terk etmek zorunda kalan depremzedelere ait olan veya bakacak kimsesi olmaması sebebiyle ortada kalan büyükbaş ve küçükbaş hayvanların, TİGEM tarafından korumaya alındığını ve bunların her türlü ihtiyaçlarının karşılandığını belirtiyor. [3]
Her ne kadar deprem bölgesinde ağırlık bitkisel üretim tarafında olsa da hasar tahmin edeceğiniz üzere hayvansal üretim tarafında gerçekleşti. Ama zararın boyutu, tüm köylerde yapılacak hasar tespitinden sonra ortaya çıkacağını belirten Prof. Dr. Gülçubuk, bu depremde kırsal alanlar için çıkarılacak çok sayıda dersi de şöyle özetledi: “Kırsalda hiçbir alanda planlama yok. Kırsalda yaşayanlar da tıpkı kentlerdekiler gibi afetlere karşı bilgi ve donanıma sahip değil ve bu konuda bir eğitim-yayım çalışması da yok. Her türlü hayvan barınakları ‘özellikle küçük aile çiftçileri için’ hiçbir sağlam temel oturtulmamış. Tarım politikalarımız insanı, yaşamı konu edinmiyor. Kırsal kalkınma politikalarımız kapsayıcı değil.” [2]
Tarım Platformu’ndan acil önlem çağrısı
Türkiye’de tarım ile alakalı 30 sivil toplum kuruluşunu temsil eden Tarım Platformu; “Bölgede yaygın olarak yapılan küçük ve büyükbaş hayvancılık da depremden büyük zarar gören sektörler arasındadır. Bölgedeki besihaneler genellikle küçük ve orta boy “dam”lardan oluşmaktadır. Bu damların büyük bir bölümünün yıkılması nedeniyle zarar büyümüştür” dedi.
Zarar her geçen gün büyüyor
Türkiye’deki hayvan varlığının yüzde 15’inin depremin vurduğu 11 ilde yer aldığını hatırlatan Demirtaş, bölgede halen elektrik, su, yem ve gıda tedarikinde aksaklıklar yaşandığının altını çizdi.
Basın toplantısında konuşan Demirtaş, şunları söyledi: “Bölgedeki hayvan yetiştiricileri barınma, su ve yem sıkıntısı çekmekte, süt sağımı yapılamamakta, bazı önlemler alınsa da sağılan sütler yeterince değerlendirilememektedir. Bölgedeki yetiştiriciler bakamadıkları hayvanları bir an önce satarak elden çıkarmaya çalışmakta, bu da fırsatçıların eline düşmelerine neden olmaktadır.
Ulaşılması ve veri toplanması daha güç olan diğer bölgelerden gelecek rakamlarla uğranılan zararın muhtemelen tahmin edilenin ötesine geçeceğini savunan Demirtaş, “Bölgedeki bazı barajların depremde zarar gördüğü için boşaltılmak zorunda kalınması hem bölgedeki su sıkıntısının artmasına hem de barajlarda yapılan balıkçılık faaliyetlerinin durmasına yol açmıştır. Örneğin Sultansuyu barajının bentlerinde çatlaklar oluşması ve boşaltılması nedeniyle 100 tonun üzerinde yetişmiş balığın yanı sıra 14 milyon yavru balık telef olmuştur” dedi.
Bu yıl kuraklığın tarıma ağır bir darbe vurduğunu dile getiren Demirtaş, kar yağışının yanında Nisan-Mayıs aylarında yeterli ve düzenli yağışların olmaması halinde kuraklığın etkisinin daha çok hissedileceğini belirtti.
Demirtaş, “Bölgede ekilen buğdayın çimlenmesi için birçok alanda sulama yapılması gerekmektedir. Yine bölgede yetiştirilen pamuğun, baklagillerin ve sebzelerin ekim zamanı yaklaşmaktadır. Kayısı, Antep fıstığı, zeytin, narenciye bahçelerinde gerekli bakımların yapılması gerekmektedir. Şu an narenciye hasadında iş gücü sorunu da yaşanmaktadır. Deprem sırasında çiftçinin yalnızca evi ve besihaneleri yıkılmakla kalmamış traktör, alet ve edevatının büyük bir bölümü de enkaz altında kalmıştır. Şu ana kadar kırsal bölgelerde çok az şey yapılmış, onlar da çadır, ilaç, gıda gibi acil müdahaleler çerçevesinde kalmıştır. Tarım ve hayvancılık faaliyetlerinin yeniden başlayabilmesi için acilen üretimin korunması ve canlandırılması gerekmektedir. Aksi takdirde üretim araçlarından mahrum kalan ya da bunları elinden çıkaran çiftçiler köylerini ve üretimi terk etmek zorunda kalacaktır. Çiftçilerin üretimi terk etmesinin yaratacağı sonuçların başında gıda maddelerinin üretiminin azalması, buna karşılık fiyatlarının artması gelmektedir. Bu da tarım ürünleri ithalatının artmasına ve stratejik bir sektör olan tarım sektöründeki gerilemenin hızlanmasına yol açacaktır” diye konuştu. [3]
Deprem Sonrası İçin Öneriler ve Atılması Gereken Adımlar
Bundan sonrası için acilen orta ve uzun vadeli politikaların oluşturulması gerektiğini söyleyen Gülçubuk, çiftçiye yaşam ve üretim desteği ve ortamı sağlanmasının öncelik olduğuna vurgu yaptı.
Depremde üretim ve geçim araçları yok olan, azalan, hasar alan çiftçilere hemen ulaşılarak bunları tazmin etme yoluna gidilmesi gerektiğinin altını çizen Prof. Dr. Gülçubuk, “Afetlere dayanıklı ahır, ağıl ve makine parklarına hız verilmeli. Evleri yıkılan, hasar görenlerin üretimlerine devam edebilmeleri için güvenli yaşam ortamları sağlanmalı. Afetlere dayanıklı kırsal mekânsal planlamaya hız verilmeli. Kırsaldaki insanlar için de psikolojik destek birimleri oluşturulmalı ve ulaştırılmalı” çağrısında bulundu.
Ekonomik olarak zorda olan çiftçiler dâhil kırsaldakiler için desteklerin acilen devreye alınması gerektiğini savunan Prof. Dr. Gülçubuk, gerekçesini şöyle açıklıyor: “Aksi durumda çiftçi, köylü elinde ne var ne yok ucuza satıp bulunduğu yeri terk edecektir. Bu da haksız bir toprak mülkiyet hareketliliğine yol açabilecektir. Bunun önüne geçmek için mutlaka üretim ve yaşam destekleri devreye konulmalı ve bu pazarlama, pazara erişim destekleri ile de tamamlayıcı hale getirilmelidir. Hepimizin ortak geleceği ve gıda güvencesi için tarım ve kırsal kalkınma politikalarımızın da depreme dayanıklı olması gerekiyor.” [2]
Yaptığı açıklamada bu çalışmaları önemsediklerini belirten ZMO, gönüllü üyeleriyle birlikte bölgedeki çalışmalara destek olmaya hazır olduklarını vurguluyor ve Mart ayıyla birlikte bitkisel üretim faaliyetlerinin yoğunlaşacağı düşünüldüğünde, tarım sektörü için depremin yıkıcı etkilerinin azaltılması amacıyla önümüzdeki günlerde ivedilikle aşağıda belirtilen yapılması gerekenleri kamuoyu ile paylaştı:
“Hayvan kayıpları ile yıkılan ahır, ağıl ve kümeslerin tespitlerine hızla devam edilmeli. Hayvanların barınabilmesi için uygun nitelikli yeterli çadır ihtiyacı hızla karşılanmalı. Hayvan yemi ihtiyacının karşılanması çalışmaları artarak devam etmeli. Yaralı hayvanların tedavilerine öncelik verilmeli. Kurtarılan hayvanların elden çıkarılmasında fırsatçılığa izin verilmemesi için sıkı tedbirler alınmalı. Süt hayvanlarından toplanan sütlerin değerlendirilmesine yönelik tedbirlere devam edilmeli.
Bitkisel ve hayvansal üretimin devam edilebilmesi için ek bütçe ile hâlen yetersiz olan toplam tarımsal destekleme bütçesi artırılmalı ve bölgedeki üreticilere gerekli maddi destek bir an önce sağlanmalı. Bitkisel üretim için gübre, mazot, zirai ilaç, tohum dâhil somut girdi desteği verilmeli. Üreticilerin elektrik ve sulama borçları ertelenmeli. Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri ve özel bankalardan kredi kullanan üreticilerimizin kredi borçları faizsiz yapılandırılmalı. Üreticilerimizin BAĞ-KUR ve SSK prim ve ödemeleri ötelenmelidir.
Yaşamını yitiren ve yaralanan, çalışma ortamları enkaz altında kalan ya da hasar gören, aralarında çok sayıda meslektaşımızın bulunduğu tarımsal girdi satan bayilere yönelik gerekli kolaylıklar hızla sağlanmalı.
Bölgedeki salgın riskine karşı gerekli önlemler hızla alınmalıdır.
Yıkılan kent ve köylerin yeniden inşasında arazi kullanım planlaması çerçevesinde uygun yer seçimi ilkelerine uyulmalı, tarım alanları üzerinde yeni yapılaşmalara izin verilmemeli.
Kırdan kente, kentten kıra göç süreci iyi planlanmalı, kırsal alanların yaşam koşulları iyileştirilerek tekrar cazibe merkezleri olmaları sağlanmalı.
Bölgedeki baraj ve göletlerin sağlamlığı sürekli ve düzenli olarak kontrol edilmeli, hasar gören sulama kanalları onarılmalı.
Ranta yönelik yeni yatırımlar yerine gerekli mali kaynak ve kurumsal altyapı ile GAP Projesi hızla tamamlanmalı, tarımsal üretim ile gıda sanayi bütünleşmesi sağlanmalı.
Deprem sonrasında bitkisel ve hayvansal üretim konusunda kısa ve orta vadeli onarıcı bütüncül somut planlar bir an önce yapılmalı ve uygulanmalı.” [4]
Prof. Dr. İbrahim ORTAŞ, Yeni Adana Gazetesinde 16 Şubat tarihinde yayınlanan “Depremin Tarım Üzerindeki Olumsuz Etkileri ve Yapılması Gerekenler” başlıklı yazısında aşağıdaki konuları vurguladı.
Deprem tarımı olumsuz etkileyerek gıda güvencesi sorunu yaratmıştır.
Kamu olarak öncelikle deprem bölgesinde çok yönlü, organize olunarak durum tespiti yapılmalıdır. Kaç çiftçimiz yaşamını yitirmiş, ne kadar araç, gereç, iş makinesi zarar görmüş, ölen büyük baş, küçükbaş, kümes hayvanı varlığı belirlenmeli. Bölgenin deprem öncesi ürettiği, tükettiği mal ve hizmetler belirlenerek geleceğe yönelik yaraların nasıl sarılacağı ve yaşamın sürdürülebilirliği sağlanması gerekir. Hangi bölgede ne tür bir yapılanma, tedarik ve imar-onarımın yapılması gerektiği, oluşan zorunlu durum ve ihtiyaçlar acilen belirlenmelidir. İhtiyaca ve duruma uygun olarak yapılacak ilgili iş planları çerçevesinde acil olanlar sırası ile yapılmaya başlanmalıdır.
Çiftçilerin iş makinesi ve ekipmanları enkaz altında kullanılamaz durumdadır. Cemrelerin düşmesi ve mart ayı ile birlikte ekim-dikim işlemi başlayacaktır. Mart ayından sonra başlayacak bitkisel üretimin devam edilebilmesi için hükümetin ek bütçe ile olanakları yetersiz olan insanların tarımsal desteklemeleri arttırılmalı. Bölgedeki yem fabrikalarının da zarar görmesi sonucu hazır yem kullanan üreticiler için yem ihtiyacı doğmuş olabilir. Sağ olan havyalardan sağılacak sütlerin toplaması sorunu, varsa yaralı hayvanların kesilmesi ve etlerinin Et-balık ve Süt Kurumu tarafından değerlendirilmesi, sahipsiz kalan büyükbaş ve küçükbaş hayvanları, Tarım İşletmeleri Genel Müdürlüğü (TİGEM) tarafından korumaya alınması ve beslenme dahi her türlü ihtiyaçlarının karşılanması, deprem bölgesindeki üreticilere gerekli maddi destekler sağlanması önemlidir.
Öncelikle bitkisel üretimi güvenceye almak için gübre, mazot, ilaç, tohum ve depolama için somut destek sağlanmalı. KDV sıfırlanmalı veya minimize edilmeli. Üreticilerin, çiftçilerin varsa borçları ertelenmeli. BAĞ-KUR, SSK prim ve sigorta taksit ödemeleri ötelenmelidir. Öncelikle tarımsal desteklemelerin kamu eliyle koordineli olarak yapılması gerekiyor. Tarım ve Orman Bakanlığı bölgedeki çiftçilere gübre, mazot ve hayvancılık desteklerini Şubat ayı sonuna kadar ödeneceğini açıkladılar. Bu desteklemeler önemli ancak daha sistematik ve bütünlüklü bir ihtiyaç ve çözüm desteği gerekiyor.
Bölgede ivedilikle kamu idaresi başta TİGEM, Tarım İl Müdürlükleri, Tarımsal Araştırma Kurumları ve ilgililer tarıma yönelik olarak yapılması gerekenler tespit etmelidir.
Yeni yapılacak yapılanmada kesinlikle tarım alanları üzerinde yeni yapılaşmalara izin verilmemelidir. Hayvan barınakları, kümeslerin yapılmasında depreme dayanıklılık dikkate alınmalıdır. [5]
Deprem bölgesinde çiftçi ve üretimin geleceği de tehlikede
Büyük yıkımın gerçekleştiği Hatay’da çiftçilerin her şeye karşın üretime devam etmeye çalıştığını kaydeden Antakya Ziraat Odası Lideri Mehmet Muzaffer Okay, “Sahada tarımla ilgili baya bir badire var. Nakit dayanaklar şimdi hesaplara yatmadı. Onlar bekleniyor. En azından çiftçi kent dışına çıkacak, gübresini alacak, ödemesi var, konutun gereksinimi var para lazım, para yok ne yapacak. Hayvan yemi lazım, nakit lazım, gübre lazım” dedi.
Çiftçilere bir an evvel olağan vakitlerde da geçerli olan takviye ödemelerinin yapılması gerektiğini aktaran Okay, “Hatta sarsıntı bölgesindekilere nakit olarak ödenmesi çok değerli. Destekleme ödemelerinde karta yatırıp yalnızca mazot ve gübre alabilirisiniz deniyordu. Bu kural da kaldırılmalı. Biz artık nakit kalsın istiyoruz. Hakkımız olan bir para bu. Hayvanlarda yem külfeti var. Gübre vakti geliyor para yok, gübre yok” diye konuştu. [6]
Reis’ten ‘sürdürülebilir tarım’ uyarısı…
Reis Gıda Yönetim Kurulu Başkanı Mehmet Reis, 6 Şubat’ta meydana gelen Kahramanmaraş merkezli iki büyük depremin ardından afet bölgesinde tarım ve hayvancılığın sürdürülebilirliğinin sağlanmasının gerekliliğine dikkat çekti.
“Besicilikle geçimini sağlayanlar için hayvanların beslenmesi, ürettikleri sütün toplanması çok önemli. Kış şartları nedeniyle hayvanlar dışarıya çıkarılamıyor. Bu nedenle kırsaldaki sorunun yerinde çözülmesi gerekiyor. Tarım Bakanlığı hasar tespitine başladı. Bakanlıktan hayvan çadırı ve yem desteği konusunda atılan adım olumlu, desteklerin devamlılığı üretim açısından önem arz etmektedir.”
“Toprağını terk etmeyen çiftçinin ekim yapması için tohum, mazot ve gübreye ihtiyaç var. Bölgedeki tarımsal alanların ve su kaynaklarının durumuna bakılmalı ve mart ayında başlayacak tarımsal faaliyetler için hazırlık yapılmalı. Ekimi yapılmış olan buğday ve arpanın ilaçlama, gübreleme ve sulama durumuna bakılarak gerekli tedbirler alınmalı. Tarımsal üretim araçlarının bir bölümü deprem enkazı altında kaldı. Bölgede kalıp ekimini yapmak isteyen üreticilerimiz için traktöre, pulluğa, ekim makinalarına, silo ve depo teminine hız verilmeli. Çiftçimizin toprağını satmadan, göç etmeden tarım ve kırsal kalkınma destekleri acilen ve süratle harekete geçilmesi hepimizin ortak geleceği ve gıda güvencesi için önem arz ediyor. Kırsaldaki insanlarımızı tarımdan vazgeçmemelerini sağlamanın yolu tarımsal üretimi sürdürülebilir kılmaktan geçiyor. Deprem bölgesindeki tarımsal faaliyeti sadece 10 il olarak değil, 81 ili besleyen bir değer zinciri olarak bakmamız lazım. Hem bölgedeki insanlarımızın, çiftçilerimizin, halkımızın gıda ihtiyacının karşılanması hem de ülkemizin tarımsal üretim rekoltesi açısından çok önemli. Bugün her zamankinden daha fazla dayanışmaya, gelecek için de bilimin ışığında önlem almaya ihtiyaç var.” [7]
Gazetesi ve girişimci Mine Ataman “Tarimdanhaber” internet gazetesindeki “Depremin sarstığı tarımı kuraklık yıkabilir: Deprem bölgesine acil tarım danışmanları!” başlıklı yazısında aşağıdaki tespit ve önerileri dile getirdi.
“Kuraklık ve depremin etkileriyle birlikte tarımın sorunları her zamankinden daha ağırlaştı. Öncelikle depremden etkilenen bölgelerdeki tarımsal işleyişi yönetmek, yoksa bölge kaynaklı tarımsal arzdaki her daralma gıda fiyatlarını yükseltecek.
Deprem bölgesine tarım danışmanları
Bazıları hastanede, bazıları kayıplarının yasını tutuyor. Aile büyüklerini kaybeden, tarımsal hafızaya tam olarak vakıf olamayan aile fertleri var. Tüm bunları düşünerek belirli bir süre tamamen orada kalacak bölgeyi, bölgede üretilen ürünleri bilen tarım danışmanları, veteriner hekimler görevlendirilmeli.
Tarımsal girdiler ne durumda
Depolardaki tarımsal ürünlerin toplanması tasnifi ve eksiklerin çıkarılması, makine teçhizatın elden geçirilip arızalı olanların tamir edilmesi gerekiyor. Gübre, ilaç diğer pestisitlerdeki eksiklerin temin edilmesi. Felaketin başından beri en çok duyduğumuz koordinasyonsuzluktu, toparlanma sürecinde daha özenli ve planlı olmalıyız. Zira kaynaklarımız azdı şimdi tamamen kısıtlı. Bu bakımdan tarımla ilgili yapılan yardımları sağlıklı ve doğru tasnifleyerek ihtiyacı olanla buluşturmalıyız.
Tarlada işler
Hâlihazırda ağaçta bekleyen limonlar var onların toplanması, doğru fiyattan satılması gerekiyor. Tarlada bekleyen işler; buğday arpada, üst gübreleme, yabancı ot mücadelesi yapılacak. Pamukta toprak işleme zamanı geliyor. Mercimekte yabancı ot mücadelesi, domates, patlıcan biber, karpuz gibi sebzelerde toprak hazırlığı, marulda ekim dikim faaliyetleri, soğan sarımsakta toprak işleme, ekim, dikim, gübreleme gibi işlemler bekliyor. Antep fıstığında toprak işleme ve ekim zamanı.
Bağcılıkta dikim ve budama, hıyar gibi sera ürünleri için fide üretimi gibi sayısız iş bekliyor. Arıcılık için tarım takviminde önemli bir zaman, kovanların yaz temizliği, kovanların yazlık yerlere çıkarılması ve zayi olan kovanların birleştirilmesi gibi çok önemli işler var.
Büyükbaş ve küçükbaş hayvancılığın apayrı işleri var. Gebe sığırlar için rasyon hazırlama, aşılar her biri sadece çiftçi için değil uzun vadede Türk tarımının geleceği kısa vadede yazın gıda fiyatları için çok önemli iş ve işlemler. Bunları yapacak çiftçilerin bazıları maalesef yok, bazıları hastanede yardımları planlarken bu bilinçle hareket etmeliyiz.
Mevsimlik tarım işçisi sorunu doğabilir
Türkiye’deki mevsimlik tarım işçilerinin önemli bölümü hem bu bölgede çalışıyor hem de burada yaşıyordu, artık bazıları yok bazıları öksüz. Sadece çiftçiler değil tarım işçileri de deprem felaketini yaşıyor. Önümüzdeki dönemde gerek burada çalışacak tarım işçisi gerekse buradan tüm Türkiye’ye gidecek olan tarım işçilerindeki azalmanın da tarıma bir takım olumsuz etkileri olacak. Mevsimlik işçi konusunun gündeme alınıp, envanter çalışılarak çözümleri bir an önce planlamak gerekiyor.
Gıda ve yem bulunurluğu riski
Türkiye yem üretiminde önemli ölçüde yurt dışına bağımlı. Deprem nedeniyle eldeki stokların bir bölümü bölgeye aktarıldı. Kuraklık ve Rusya başta olmak üzere ülkelerin tarımsal ürünlere koyduğu kotalar yem fiyatlarını artıracak. Yurt dışındaki gelişmeleri de dikkate alarak yeni bir üretim planı hazırlanmalı. Ekilmedik tek karış toprak kalmasın konusunu ciddiye alıp çiftçiyi motive edecek desteklemelerle üretim mutlaka artırılmalı. Yoksa gıda ve yem kaynaklı ithalat nedeniyle gıda fiyatlarında dalgalanmalar olabilir.” [7]
Tarım Platformu, deprem bölgesindeki tarımsal faaliyetlerin kesintiye uğramaması için atılması gereken acil adımlarla ilgili ortak bir açıklama yaptı. Açıklamada: “Tarımsal üretimde kullanılması gereken büyük ova koruma alanlarının, mutlak tarım arazilerinin, zeytinliklerin, kayısı bahçelerinin, meraların imara açılması yaşanan can ve mal kayıplarını artırmıştır. Kentsel ve kırsal yıkılan alanların yeniden inşasına yönelik yer seçimi arayışlarında tarım arazilerinin amaç dışı kullanımına izin verilmemelidir” dedi.
Tarım Platformu bileşenleri önümüzdeki günlerde ivedilikle, deprem bölgesi için atılması gereken kısa ve orta vadeli adımları ve önerileri şu şekilde sıraladı:
- Hayvan kayıpları ile yıkılan ahır, ağıl ve kümeslerin tespitlerine hızla devam edilmelidir. Hayvanların barınabilmesi için ilk aşamada uygun ve yeterli çadır ihtiyacı hızla karşılanmalı kısa sürede uygun dayanıklı barınaklar inşa edilmelidir. Hayvanların yem ihtiyacını kısa süreli değil uzun soluklu olarak karşılanmalı, yaralı hayvanların tedavilerine zamanında ve hızla müdahale edilmeli, süt hayvanlarından toplanan sütlerin değerlendirilmesine devam edilmelidir.
- Bitkisel ve hayvansal üretimin kesintisiz olarak devamı doğrultusunda ek bütçe ile yetersiz olan toplam tarımsal destekleme bütçesi artırılmalı; gübre, mazot, ilaç tohum desteği verilmeli, T.C. Ziraat Bankası, Tarım Kredi Kooperatifleri ve özel bankalardan kredi kullanana çiftçilerimizin kredi borçları faizsiz yapılandırılmalıdır.
- Üreticilerimizin BAĞ-KUR ve SSK prim ve ödemeleri ötelendirilmeli veya ilgili kurum tarafından ödenmelidir.
- Bölgede sulama alt yapısı, su depoları, yeraltı suları, sulama sistemleri kontrol edilmeli, deprem nedeniyle meydana gelen değişimler ve kayıplar tespit edilerek acilen sistemin çalışır hale getirilmelidir. Tarımsal üretim sırasında hem bitkilerin hem de hayvanların su ihtiyaçları aksamadan ve sağlıklı olarak temin edilmelidir. Aksi halde hayvan hastalıkları ve bitkilerde gelişim bozuklukları nedeniyle üretimde ciddi kayıpların yaşanacağı unutulmamalıdır.
- Depremzede üreticilere barınak besihane, yem depolarının yenilenmesinde Kırsal Kalkınmayı Destekleme Programı ( KKYDP) Tarım ve Kırsal Kalkınmayı Destekleme Kurumu (TKDK) ve deprem fonu kaynaklarından yararlanma konusunda öncelik verilmelidir.
- Bölgede bir taraftan çiftçiye girdi tedarik eden firmalar, diğer taraftan ürünü depolayan, işleyen ve pazarlayan sanayicilerde çiftçilere verilen destekler benzeri desteklemelerle güçlendirilmeli, biran evvel faaliyetlerine devam etmeleri için gereken yardımlarda bulunulmalıdır.
- Tabii Afetlerden Zarar Gören Çiftçilere uygulanan %40’lık “hasar oluşması” zorunluluğu bir defaya mahsus olmak üzere en fazla %10 ile sınırlı tutulmalı ve TMO gibi Tarım Satış Kooperatifleri de depremzede çiftçilerin elindeki depoluk ürünleri koruma altına alınmalıdır.
- Kırdan kente göçü engellemek için, kırsal alanların yaşam koşulları cazibe merkezi haline getirilmelidir.[8]
Independent Türkçe internet gazetesinden Ali Ekber Erdem başlığını “Deprem bölgesinden göçün tarımsal üretimi etkilemesi gıda fiyatlarını daha da artırabilir.” Olarak koyduğu yazısında; ZMO Adana Şube Başkanı Feyzullah Korkut ile yaptığı mülakatta Sayın Korkut, “Asıl sorun emek gücündeki kayıp olabilir” şeklinde durumun vahametini ortaya koydu. Korkut yaptığı değerlendirmede:
“Bütün uzmanların anlatımlarından bir değerlendirme çıkarmak gerekirse özellikle devletin yardımlarıyla çiftçilerin ekipman gibi maddi kayıpları kısa süre içerisinde giderilebilir.
Ancak asıl sıkıntının tarımsal üretimde yer alan insan kaynağında yaşanabileceği görülüyor. Çünkü tarımsal üretimde olan çok sayıda insan da yaşamını yitirdi, bir kısmı yaralandı. Yine yakınlarını yitiren insanların bir dönem çalışmalarını yürütebilecek psikolojide olamama ihtimalleri var. Bunlar dışında depremden etkilenen illerin kırsalından farklı illere kalıcı veya geçici süreyle yaşanabilecek bir göç dalgası tarımsal üretimdeki emek gücünü ciddi oranda azaltabilir.
Bunun da tarımsal üretimde sıkıntılara neden olma ihtimali görülüyor.” dedi. [9]
Su Politikaları Derneği Başkanı Dursun Yıldız, Bloomberg TV Tarım Analiz Programında İrfan Donat’a ifade ettiği konular oldukça dikkat çekiciydi. Yıldız, barajlarda zarar görme durumuna göre su bırakılmasının sulama suyu temininde sıkıntı yaratabileceğini, sulama kanal ve kanaletlerinde deprem zararlarının araştırılıp tamir edilmesini, sulama kuyularında oluşabilen zararların ve su çekilmelerinin izlenmesi ve gerekli bakımların yapılmasını, bahar sulama mevsimi için gerekli hazırlıklarının yapılmasını, mümkünse deprem bölgesinde sulama ve elektrik ücretlerinin belli bir zaman alınmamasını ve sulama suyu kullanım borçlarının affedilmesinin uygun olacağını ifade etti.
Özgün Öneriler Olarak Söyleyebileceklerim:
- Deprem bölgesinde kent ve diğer yerleşim yerleri merkezlerindeki yıkım yaşanmış, deprem riski yüksek düz ve alüviyal alanların park ve kısmen tematik meyve bahçeleri, meyve ve süs bitkileri fidanı üretim bahçeleri şeklinde tanzim edilmeleri.
- Ayrıca buralarda fonksiyonel toplanma alanları da yapılabilir. [10]
- Yeni şehirler fay hattına 300-500 m gibi belli bir güven mesafesinde kurulmalıdır. Özetle, mera ve orman alanlarına yapılacak yeni iskân karşılığında bu alanlar tarıma kazandırılmalıdır. [11]
- Özellikle kentlerde, Türk Dünyası dayanışmasını katkı sağlamak ve iç ve dış turizm faaliyetlerini canlandırmak amacıyla “Kazakistan Çarşısı”, “”Türkmen Çarşısı”, “Kırgızistan Çarşısı”, “Özbekistan Çarşısı”, “Azerbaycan Çarşısı”, “Balkan Türkleri Çarşısı” , “Halep Çarşısı ”, kentlerin adlarıyla; “Antep Çarşısı”, “Maraş Çarşısı” ve benzeri el sanatları ve o kentlere ve ülkelere ait özgün ürünlerinin üretilip satıldığı kendilerine özel mimarileriyle çarşıların yapılması.
- Ayrıca depremde yardıma gelen ülkeleri sembolize eden anıtlar da yapılabilir.[10]
- Yöresel el sanatları çarşılarının restorasyonun hızlıca sağlanarak ve yeni simgesel mimarilerle çarşılar kurularak yerli ve yabancı turizmin canlanmasını hızlıca sağlanması.
- Tarihi eserlerin özgün yapılarına uygun olarak aynı yer veya taşınabilecek olanların başka uygun yerlerde hızlıca restorasyonunun yapılması ve bunların çevrelerinde parkların yapılması.
- “Köy- Kent Projesi”, “Tarım-Kent Projesi” gibi sosyal ve ekonomik koşullar göz önüne alınarak, belirli köy kümelerinin oluşturulması, bu küme içerisinde yer alan köyler arasında işbirliği ve uyum sağlanarak kırsala-köye götürülecek temel hizmetlerin planlı olarak ulaştırılması, daha sağlıklı bir yerleşim düzeni oluşturulması ve kırsalda yaşayanların ve köylülerin yerlerinden olmaksızın kentlerdeki olanaklara ve uygarlığın sağladığı fırsatlara ulaşmalarına yardımcı olunmasını, şu anda köylerinde yaşayan veya kırsala-köylerine geri dönecek genç ve emekli olmuş insanlara yeni ve alternatif iş olanaklarının sağlanmasını, atıl kalan kaynakların bölge ve ülke ekonomisine kazandırılmasını güncel anlayış ve ihtiyaçlara uygun olarak adı da “KIR-KENT®” veya “KIRSAL-KENT®” olacak yeni bir proje ile bölgede pilot stratejik çalışmaların başlatılması.
- Köy-köyler bazlı gönüllü işletme-şirketleşme modeli de denebilir. Parça, hisseli arazilerin de şirkete dâhil edilerek parçalanması, satılması, arazilerin belli ellerde toplanması engellenebilir. İşletme büyüklüğü, verimliliği, yeni atılımlar devreye girer. Yönetim profesyonelleşir. Girdi temini ve pazarlama üretici adına daha iyi duruma gelir. [11]
- Kırsal alan, köy evlerinin depreme dayanıklı ve güneş enerjisi sistemi olan: park ve damlama sulama sistemi kurulmuş meyve-sebze bahçesiyle yapılıp hak sahibi olanlara teslim edilmesi ve kişilerin yeni yaptıracakları evlerinin de bu imar sistemine uygun yapılmasının sağlanması ve desteklenmesi.
- Toplu kırsal-köy yerleşimlerinde ahır ve ağılların ve bunların gübreliklerinin çevreye vermiş olduğu koku ve estetiğe uygun olmayan görüntüler dolayısıyla; evlerin yanlarında değil de köyün belli yerlerinde konumlandırılması.
- Büyük işletmeler kurulabilir. Küçük işletmeleri yine tek çatı altında toplayarak daha büyük işletmeler oluşabilir. Vatandaş ineğini satıp köyünden ayrılmaz, geliri olduğu sürece köyünde kalır. Kırsalda istihdam artar. [11]
- Bitkisel üretimde sahipsiz kalan arazilerin, bölgeden veya bölge dışından gelip bu arazilerin işletilmesini sağlayabilecek olanlar için özel organizasyonlar yapılması ve üretimin sürdürülmesi.
- Bölgede Coğrafi İşaretli tarımsal ürünlerin çoğaltılması ve bunların üretilerek yurtiçi ve dışında etkin pazarlanmasının sağlanması.
- Atalık Tohum kamuoyu olumlu algısına uygun yerel çeşitlerin ürünlerin organize bir şekilde üreticiye kazandıracak bir şekilde özellikle organik-doğal üretilmesi, mümkünse işlenerek pazarlanması.
- Yurtdışı STK’lar ve firmalarla işbirlikleri geliştirerek Deprem Dayanışması algısının canlı tutularak yerel ürünlerin pazarlanmasının artırılması.
- Yerel ürünlerin paketlenmesi ve işlenmesine yönelik ortak girişimlerin, birlik-kooperatiflerin teşvik edilmesi.
- “Made in GAP-Türkiye” etiketinin özellikle AB ve ABD başta olmak üzere, ihraç ürünlerinde kullanılması.
- Özellikle süt keçisi (Halep keçisi başata olmak üzere) varlığının yaygınlaştırılmasıyla dondurma sanayine kaynak sağlama ve dondurmanın etkin iç ve dış pazarlamasına ağırlık verilmesi.
- Ivesi koyunu ve onun sütünden peynir üretimine ağırlık verilmesi. [10]
- Özellikle küçükbaş hayvan varlığının bakımının sağlanması için özellikle Afganistan Türk kökenli ailelerinin ve Suriyeli sığınmacılardan uygun olanların eğitilerek iştiham edilmesi.
- Meraların yenilenmesi, rehabilitelerinin sağlanması ve dönüşümlü otlatma sisteminin oturtulması.
- Ot borsası kurulması.[10]
- Yerel tarım iş gücünün eğitimlerinin sağlanacağı meslek kursları ve okullarının açılması.
- Ortak makine parkı ve tarımsal üretim yapılmasına yönelik işletmecilik anlayışının tapu-ÇKS kaydına bakılmaksızın geliştirilmesi.
- Her ailenin makine parkı yerine köyün-kooperatifin, şirketin olmalı. Belki makine imalatçıları bu fikri desteklemeyecek ama ülke için, çiftçi için hayırlı olacaktır. [11]
- Bölgede tarımsal Ar-GE, yükseköğretim ve çiftçi yayımında yeni bir model oluşturacak bir Tarım Üniversitesi (Şanlıurfa [10]) oluşumunun sağlanması.
- Bu üniversite temel çalışmalar yapar. Üreteceği bilgi ve teknolojileri köye, çiftçiye ulaştıracak ayaklar iyi kurulmalı. Şirket, kooperatif gibi grup oluşumları zaten teknik kadroyu oluşturacaktır, bunlar bilgi akışını sağlayacaktır. Genel bir köylü eğitiminden ziyade teknik kadronun ve belki örnek çiftçilerin eğitilmesi eğitimi köye taşımış olacak, çiftçiler şahsi arayışlara ihtiyaç duymayacaktır. [11]
- Bölgede yabancılara satılan araziler varsa; ilk etapta işletilmek üzere bölge çiftçilerine tahsis edilmesi ve zaman içinde bu arazilerinin kamulaştırılması.
- Bölge dışından bölge sosyal ve kültür yapısıyla uyumlu olabilecek tarım, sanayi üretimi, ticaret ve turizm yatırımı için bölgeye yatırımcıların gelişlerinin teşvik edilmesi ve desteklenmesi.
- Bölge kentlerinin yurtiçinde ve yurtdışında özellikle Türk Dünyası kentleriyle kardeş kentler olarak işbirlikleri ve iletişim içinde olmalarının sağlanması.
- Özellikle Hatay’ın, Maraş’ın ve Adıyaman’ın belirli tarım ürünleri üretimi ve sanayisi ile kültürel objeler-turizm bakımından öncelikli ve özellikli bölge olmasının sağlanması.
KAYNAKLAR:
- https://www.ntv.com.tr/ntvpara/deprem-tarimi-da-vurdu-tarim-alanlarinin-yuzde-16si-bolgede,SJd1G31TcEejUDZV8atHrA
- https://gazeteoksijen.com/yazarlar/irfan-donat/depremin-tarimsal-bilancosu-170669
- https://www.bloomberght.com/tarim-platformu-ndan-acil-onlem-cagrisi-2325825
- https://www.tarlasera.com/haber-12305-deprem-tarimi-da-salladi
- https://yeniadana.net/kose-yazilari/depremin_tarim_uzerindeki_olumsuz_etkileri_ve_yapilmasi_gerekenler-7867.html
- https://www.dokuz8haber.net/deprem-bolgesinde-ciftci-ve-uretimin-gelecegi-de-tehlikede
- https://www.aciksoz.com.tr/gundem/reisten-surdurulebilir-tarim-uyarisi-h39175.html
- https://www.tarimdanhaber.com/depremin-sarstigi-tarimi-kuraklik-yikabilir-deprem-bolgesine-acil-tarim-danismanlari
- https://www.indyturk.com/node/610481/haber/deprem-b%C3%B6lgesinden-g%C3%B6%C3%A7%C3%BCn-tar%C4%B1msal-%C3%BCretimi-etkilemesi-g%C4%B1da-fiyatlar%C4%B1n%C4%B1-daha-da
- İrfan Özberk, Prof. Dr. (Şifahi bilgi)
- Hasan Ekiz, Doç. Dr. (Şifahi bilgi)
Yazar: Süleyman KARAHAN
Haber kaynağına ulaşmak için lütfen TIKLAYINIZ.