NİKEL MADENİNE KARŞI MÜCADELE VEREN KÖYLÜLERE DESTEK ZİYARETİ

NİKEL MADENİNE KARŞI MÜCADELE VEREN KÖYLÜLERE DESTEK ZİYARETİ
İZMİR
27.12.2010

TMMOB İzmir İKK Kadın Çalışma Grubu’nun Turgutlu'ya yaptığı Çaldağı Mücadelesine destek ziyaretine üyelerimizle katıldık.

 

TMMOB İzmir İKK Kadın Çalışma Grubu 25 Aralıkta Turgutlu Çaldağı Nikel Madeni Mücadelesine destek için köylüleri ziyaret etti. Diğer oda birimlerimizin ve gönüllülerin katıldığı ziyaret ve basın açıklamasına Şube II. Başkanımız Z. Vezan KARABULUT ve üyelerimiz katıldı.  

TMMOB İZMİR İKK KADIN ÇALIŞMA GRUBU

                                                                                                                 BASIN AÇIKLAMASI  

27.12.2010

Kadın mühendis, mimar ve şehir plancıları

nikel madenine karşı Çaldağ halkına destek verdi

  "FERMAN PADİŞAHIN, DAĞLAR BİZİMDİR !"

TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Kadın Çalışma Grubu, 25 Aralık 2010, Cumartesi günü Turgutlu Çaldağ‘a ve köylerine  bir destek ziyareti düzenleyerek basın açıklaması gerçekleştirdi. Turgutlu Çevre Platformu, Turgutlu Toplumsal Dayanışma Dermeği üyeleri, TEMA gönüllüleri, Baro Çevre komisyonu ve Manisa TMMOB İl Koordinasyon Kurulu üyelerinin de katılarak destek verdikleri açıklama Çaldağ‘da Sardes Madencilik tesislerinin önünde gerçekleştirildi.

Açıklamayı TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Kadın Çalışma Grubu adına dönem sözcüsü Bengi Avun okudu. Açıklamanın ardından grup Çağdağ‘da inceleme gezisi yaptı. Madene yakın köylerden biri olan İzzettin köyünde köylü kadınlarla ve erkeklerle sohbet eden grup çocuklara da kitaplar armağan etti. Köylüler, maden işletmesi açıldığından beri huzurlarının kalmadığını ifade ettiler. Deneme üretiminin başladığı iki yıldır ürünlerinde verim düştüğünü, madene yakın bağların kuruduğunu belirten köylüler, su kaynaklarında da azalma olduğunu söylediler. Köylüler, biz maden değil tarıma destek istiyoruz dediler.

"Önümüzdeki yıllarda su ve besin kaynakları en stratejik varlıklarımız olacak."

TMMOB İzmir İKK Kadın Çalışma Grubunun basın açıklamasında şöyle denildi;

"Bizler mühendis, mimar, şehir plancısı kadınlar olarak ülkemizde sağlıklı yaşamın kaynağı olan doğal varlıklarımızın, toprağımızın, suyumuzun, havamızın, günübirlik yasalarla talan edilmesine, kirletilmesine ve yok edilmesine sessiz kalmayacağız.

Dünyada nadir zenginlikte bitki ve hayvan çeşitlerini barındıran dağlarımız, ormanlarımız, en verimli topraklarımız Maden Yasası‘yla yağmaya açılmıştır. Turgutlu Ovası‘nın yaşadığı nikel madeni tehdidi de bu yasayla gündeme gelmiştir. Sardes Madencilik Şirketi‘nin bölgeden çekileceğine ilişkin basına yansıyan haberlere sevinemiyoruz. Çünkü madenin durdurulmasına ve ÇED raporlarının yanlış olduğuna ilişkin mahkeme kararlarına itirazları devam ediyor. Toplumsal muhalefeti zaman içinde eriterek amaçlarına ulaşmaya çalışacaklar. Bu oyuna gelmeyeceğiz. Ayrıca yaşadığımız benzer deneyimler, bölgede mücadelenin devam etmesi gerektiğini bize göstermektedir.

Turgutlu Çaldağ‘da sülfirik asit üretme tesisi ile birlikte çalıştırılması düşünülen maden, milyonlarca ton sülfirik asitle 140 km çapında bir bölgeyi etkileyecek, Turgutlu Ovası‘nın topraklarını zehirleyecektir.  

Bizler mühendis, mimar, şehir plancısı kadınlar olarak, Turgutlu halkının mücadelesine destek olmak için buradayız. Çünkü, yüzyıllardır Anadolu topraklarında kadınlar; doğanın, hayvanın, tarımın, sağlığın, kısacası yaşamın belkemiği olmuştur. Tarımı ilk kez uygulayan  kadınların kardeşleri olarak yaşamı savunmak için, suyumuzu, toprağımızı, havamızı, ormanlarımızı savunmak için buradayız. Kötü politikaların ürünü olarak birbiri ardına çıkarılan yasalarla tarımın, hayvancılığın bitirildiği ülkemizde, insanlarımızın aç kalmasına izin vermeyeceğiz.

Önümüzdeki yıllarda su ve besin kaynakları en stratejik varlıklarımız olacaktır. Binlerce kg altın bile bir damla temiz suyu  bize  geri getiremez. Zeytinin, üzümün, tahılın yerine nikel yiyemeyiz. Ülkemizin kalkınmasını bizler de istiyoruz ama; işletilip ham madde olarak en ucuz şekilde topraklarımızdan söküp aldığı, yerine zehirli atıklarını bıraktığı nikelle, altınla zengin olamayız, kalkınamayız. 50 kişinin 5- 10 yıl çalışacağı madenlerle işsizlik sorunumuz da çözülemez. Siyasi iktidarın bu gerçeği bir an önce kabul ederek insandan, yaşamdan, sürdürülebilir kalkınmadan ve halktan yana politikaları yaşama geçirmeye başlamasını istiyoruz.

Doğal ve tarihi zenginliklerimizi koruma ile ilgili mevzuat, AKP iktidarının sözde "ekonomik fayda amaçlı yasalarıyla" etkisiz hale getirilmiştir. Maden Yasası, Enerji Yasası, Orman Yasası, kamu yararı açısından yerindelik denetimini ortadan kaldıran yasal düzenleme ve Sayıştay Kanunu‘nda yapılan değişikliklerle koruma mevzuatı fiilen ortadan kaldırılmıştır. Ancak siyasi iktidar bunlarla yetinmemektedir.

Şimdi amaç, tüm ülkenin doğal ve tarihi varlıklarını iktidarın iki dudağı arasına hapsetmektir. 25 Ekim 2010 tarihinde Bakanlar Kurulunca imzalanarak TBMM‘ye sevk edilen Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı, eğer bu haliyle yasalaşırsa siyasi iktidarın "ülkemizi korumasız gül bahçesine çevirme özlemi" tam anlamıyla gerçekleşmiş olacaktır.

AKP İktidarının hazırladığı TABİATI VE BİYOLOJİK ÇEŞİTLİLİĞİ KORUMA KANUN TASARISI‘nın doğuracağı sakıncalar saymakla bitmiyor. Tasarının gerekçesi bile amacın korumak olmadığını gözler önüne sermektedir. 

Tasarı‘nın gerekçelerinde "tabiatın ve tabii kaynakların korunması ile ilgili mevcut düzenlemeler, gerçek ihtiyaçlara ve günümüz koşullarına uygun uygulamalara imkan sağlayamamaktadır." denilmektedir. Benzer biçimde "...kalkınma plan ve programları ile uyumlu hale getirilmesi ve aralarında bir koordinasyonun ve entegrasyonun sağlanması ile kaynak koruma plan ve programlarının devlet politikaları ve programları ile ulusal, bölgesel ve yerel düzeyde her ölçekteki planlar ile uyumlu hale getirilmesi zorunluluk arz etmektedir." tespiti yapılmaktadır. Gerekçede sözü edilen koordinasyon, "koruma" değil, "sözde kalkınma planları" lehinde yorumlanmaktadır.

Tasarı metninin gerekçelerinde "Tabiatı koruma konusunda farklı kurumların yetkili olması yetki karmaşasına neden olmakta üst üste binen koruma statüleri çok sayıda kanuni düzenlemeler nedeniyle uygulama ve korumada güçlükler yaşanmasına sebep olmaktadır." denilmektedir. Oysa ülkemizde koruma alanı olarak tanımlanmış alanların %86‘sı Çevre ve Orman Bakanlığının kontrolündedir. Bu ise, tasarıdaki asıl amacın Kültür ve Turizm Bakanlığı ile  Koruma Kurulları‘nın tüm yetkilerinin Çevre ve Orman Bakanlığı‘na verilmesi olduğunu göstermektedir.

Siyasi iktidardan Tabiatı ve Biyolojik Çeşitliliği Koruma Kanun Tasarısı‘nı ivedilikle geri çekmesini istiyoruz. Amaç gerçekten korumak ise bu yasanın bilim insanlarının, üniversitelerin,  halkın katılımına açık, şeffaf bir şekilde, koruma felsefesi ve uluslararası sözleşmeler esas alınarak oluşturulması gerekmektedir.

"Devlet, Çaldağ‘ını  35 milyon dolara ağaçlandırmıştı."

Turgutlu Çevre Platformu adına bilgi veren Av. Hasan Namak, dağın jeolojik yapısıyla yüksek erozyon ve sel riski taşıdığı için 30 yıl önce bizzat devlet tarafından, 35 milyon dolar harcanarak ağaçlandırıldığını söyledi. Bölgenin ağaçlandırılmasıyla ormanın yağmur sularını tutmaya başladığını söyleyen Namak, Çaldağ ormanlarının Turgutlu Ovasına  su sağlayan yegane kaynak olduğunu vurguladı. Madenin işlediği sürece devlet kasasına yalnızca 14 milyon doların gireceğini ifade eden Namak, bu paranın bölgede yapılan ağaçlandırmaya harcanan milli kaynağımızı bile ödemediği ifade etti. Ayrıca işletmenin saniyede 135 lt. su kullanması gerektiğini, yaz aylarında DSİ‘nin su veremeyeceği için yer altı sularının madende kullanılacağını belirten Namak, "böylece ovaya kıt kanaat yeten su maden tarafından tüketilerek bölge mutlak bir kuraklıkla karşı karşıya kalacaktır dedi.

Lefke‘de 1974 yılında terk edilen nikel madeni işletme bölgesini gezen Av. Şehrazat Mercan ise, Lefke‘de sülfirik asitle zehirlenmiş ovada 36 yıl sonra bile ot bitmediğini, sinek bile uçmadığını söyledi. Lefke‘de zehirli atıkların yemyeşil bir suyla doldurduğu baraj gölünün, yağmurlarla taşmasın diye, Akdeniz‘e açılan bir kanaldan zehirli atığın denize şarj edildiğini belirten Şehrazat Mercan, Çaldağ‘da  benzer bir nikel madeni işletmesinin gerçek bir çevre felaketi olacağını söyledi.

Okunma Sayısı: 978
Fotoğraf Galerisi