NÜKLEER GÜÇ SANTRALLARININ KURULMASI VE İŞLETİLMESİ YASASI BASIN AÇIKLAMASI
8 Mayıs 2007 tarihinde Meclisten geçen ve onay için Cumhurbaşkanına gönderilen Nükleer Güç Santrallarının Kurulması ve İşletilmesi Hakkında Yasayla ilgili olarak, yürütme kurulunda yer aldığımız İstanbul Nükleer Karşıtı Platform tarafından 16 Mayıs 2007 tarihinde Galatasaray Lisesi önünde saat 11:00’de yapılan basın açıklaması ile Cumhurbaşkanımıza gönderilen mektup aşağıdadır.
AKP HÜKÜMETİ'NİN "GÖREVLİ OLARAK" MECLİSTEN GEÇİRDİĞİ NÜKLEER GÜÇ SANTRALLARININ KURULMASI VE İŞLETİLMESİ HAKKINDAKİ YASA HALKA İHANET YASASIDIR
AKP hükümetinin, "görevli olarak" 8 Mayıs 2007 günü Meclisten geçirdiği Nükleer Yasa metni, buram buram tercüme kokmaktadır. Çünkü bu yasa metni yabancı nükleer lobilerinin AKP hükümetinin önüne koyduğu bir metindir.
Ülkemizin ve halkımızın hiçbir yarasını sarmayacak ve hatta yeni yaralar açacak bu "kökü dışarıda" yasayı Sayın Cumhurbaşkanımızın onaylamayacağını biliyor ve ivedi olarak VETO etmesini talep ediyoruz.
AKP Hükümeti giderayak ülkemize ve halkımıza karşı ağır bir ihanet girişiminde bulunarak Nükleer Yasayı Meclis‘ten geçirmiştir. Bu girişimin nedeni, uluslararası nükleer güç santrali kurucusu firmalara verilen sözler ve yapılan pazarlıklardır. AKP Hükümeti‘nin nükleer santral kurulması karşısında ne tür bir pazarlık içinde olduğunu bilmiyoruz. Ancak onların da nükleer karşıtlarının da bildiği gerçek, ülkemiz kamuoyunun nükleer santral kurulmasına karşı olduğu ve bunun için geçtiğimiz aylarda toplanan 100 bin imzanın Meclis‘te ilgili komisyona teslim edildiğidir. Ülkemizin dört bir yanındaki değerli 171 bilim insanlarımızın nükleer santral kurulmasını doğru bulmadıklarını ifade etmek için bildiri yayınladıklarıdır.
Siyasi iktidarın, ülkemizin 2008 ve 2009 yıllarında, hatta bu yaz aylarında elektriksiz kalma tehdidiyle nükleer santralları dayatmasına karşı; Bilim insanlarının ortaya koyduğu bildirge, nükleer santralların kurulmak istendiği Sinop ve Akkuyu‘daki yöre halkının mitinglerle gösterdikleri karşı duruş, yurt çapında 100 bine yakın insandan toplanan imzalar aracılığıyla ortaya konulan tepkiye karşın, nükleer santral kurulumu konusunda gösterilen bu ısrar AKP Hükümeti‘nin nükleerci zihniyetini çok açık olarak gözler önüne sermektedir. Bugünün sorunlarına bile çözüm bulamayan hükümet, abartılı talep tahminleriyle yerli ve yenilenebilir kaynakları göz ardı ederek nükleer santral kurulumu konusunda halkın tercihleri yerine enerji tekellerinin lobi faaliyetlerine aracılık etmektedir.
Bizzat Enerji Bakanı‘nın "Yazı da gelse, tura da gelse, dik de dursa, biz bu santralleri kuracağız" gibi hiçbir bilimsel ve mantıki açıklaması olmayan bu inadın arka planında uluslararası enerji tekellerinin istekleri bulunmaktadır. Enerji lobilerinin yazdırdığı yasa metinleriyle kurulacak nükleer santrallar için, Mart 2007‘de TAEK‘e Bakanlar Kurulu kararıyla 3 Milyar YTL aktarılmıştır. Bu tutar TC‘nin Adalet Bakanlığı 2007 Bütçesinin 1.5 katıdır! TAEK‘e verilen bu bütçe, yabancı nükleer lobilerin "Türkiye‘nin de masaya para koyması lazım" (Nucleoncs Week dergisi, Şubat 2007) ültimatomu üzerine yapılmıştır.
Alelacele Meclis‘ten geçirilen bu yasa hiçbir açıdan akla ve mantığa uygun ve geçerli değildir. Türkiye‘nin geleceği açısından bu denli yaşamsal önem taşıyan bir yasanın, yoğun bir gündemin tozu dumanı arasında Meclisten geçirilmesi halkımız tarafından unutulmayacaktır. İnanıyoruz ki ülkesini seven çocuklarına yaşanabilir bir ülke hazırlamaya çalışan herkes Nükleerci parti ve kişileri mahkum edecektir.
Çünkü:
• Nükleer Enerji enerjideki dışa bağımlılığı daha da artıracaktır. Nükleer santrallerin kurulum ve üretim maliyetleri çok yüksektir ve bunlar için ayrılacak kaynak tamamen uluslararası sermayeden alınacak sıcak kredilerle sağlanacaktır. Kaldı ki, nükleer enerji tekelleri, santralda kullanılacak yakıtın da kendilerinden alınmasını şart koşarak doğalgazdan daha tehlikeli bir bağımlılık yaratmaktadırlar.
• Nükleer teknoloji ucuz değildir. Hem kurulum, hem üretim-işletim hem de güvenlik maliyetleri çok yüksektir. 35-40 yıllık ekonomik ömürleri içinde sıkça arıza yapmaktadırlar. Ayrıca uzun (ortalama 15-25 yıl) yapım süreleri göz önüne alındığında acil bir enerji ihtiyacına çözüm olamazlar.
• Nükleer enerji temiz ve güvenli değildir. Bu nedenle dünyada pek çok ülke nükleer enerjiyi terk etmektedir. Nükleer santrallar güvenlik ve özellikle atık sorununu çözememişlerdir. Dünyanın henüz hiçbir bölgesinde nükleer atıkların saklanması için lisanslı bir depolama alanı bulunmamaktadır. Bu atıklar milyarlarca dolarlık ek maliyet getirmesinin yanında, çevre açısından çok ciddi bir tehdittir.
• BD ve AB ülkeleri, atıklar için muazzam paralar harcamakta veya ahlaksızca başta Hindistan olmak üzere azgelişmiş ülkeleri nükleer çöplük olarak kullanmaktadır. Türkiye de bu ülkelerden biridir.
• Türkiye nükleer santral kurarak nükleer teknolojiye sahip olamaz aksine daha da dışa bağımlı hale gelir.
Diğer Gerçekler:
• Kaçakların önlenmesi ve mevcut santrallerinin rehabilitasyonunun yapılması sonucunda elde edilecek elektrik enerjisi, kurulması planlanan nükleer santrallerden elde edilecek enerji miktarından kat be kat fazladır.
• Ülkemiz, rüzgar, güneş, jeotermal, biyogaz,vs. gibi yenilenebilir enerji kaynakları açısından son derece şanslıdır. Oysa siyasal iktidarlar bu konuda hiçbir yatırım, Araştırma-Geliştirme (ARGE) faaliyeti yapmamaktadır.
• Ülkemiz, su potansiyeli açısından önemli bir kaynağa sahiptir ve 2005 itibariyle sadece yüzde 25.1‘lik bir kısmı değerlendirilmektedir.
TALEPLERİMİZ ve ÖNERİLERİMİZ
1. Ülkemizdeki bütün nükleer enerji santralı kurma çalışmalarına derhal son verilmelidir.
2. Enerji alanındaki ÖZELLEŞTİRME politikalarından vazgeçilmeli; merkezi planlama ve kamusal bir anlayışla alan yeniden yapılanmalıdır.
3. 20 yıldır ihmal edilen ve kaderine terk edilen kamu kurumlarına yatırım yapılmalı, üretim, iletim ve dağıtımda bozulan merkezi yapı yeniden oluşturulmalıdır.
4. Türkiye‘nin oldukça zengin olduğu rüzgar, güneş, jeotermal, biyokütle gibi yeni ve yenilenebilir enerji kaynaklarına dair araştırma-geliştirme çalışmaları, proje ve yatırımlar için kaynak ayrılmalıdır.
5. Enerji tasarrufu ve verimliliği alanlarında bilimsel çalışmalarla desteklenen merkezi projeler geliştirilmelidir. Yine bu çerçevede elektrik dağıtım şebekelerindeki kayıp-kaçak oranı, yüzde 20‘lerden OECD seviyeleri olan ortalama yüzde 6‘lara çekilmelidir.
6. Çevreyi ve gelecek kuşakların yaşam kalitesinin korunmasını sağlayacak teknolojik tedbirler alınmalıdır.
Sonuç olarak diyoruz ki: AKP Hükümeti‘nin alelacele Meclis‘ten geçirdiği bu Yasa kağıt üzerinde kalmaya mahkumdur. Bu yasanın Cumhurbaşkanlığı makamı tarafından onaylanma ve uygulanma şansı bulunmamaktadır. Çünkü halka karşın çıkarılan bu Yasa BİR İHANET YASASIDIR ve bu Yasanın altına imza atacak, uygulamaya sokacak hiç bir kişi ya da kurumun bu topraklar üzerinde yaşayan insanların, daha çok taze olan Çernobil mağdurlarının yüzüne bakma şansı bulunmamaktadır.
Ayrıca bütün siyasi partileri, bütün sorumlu kurum ve kuruluşları, ülkemizin geleceğini, sağlığını ve bağımsızlığını tehlikeye sokacak bu Yasaya karşı çıkmaya, AKP Hükümeti‘nin Nükleer santral şirketleriyle girdiği pazarlıkları bozmaya, Ulusal bir enerji programının ve kurumlarının oluşturulmasına katkı koymaya davet ediyoruz.
Yaşamlarımız ve güzel ülkemiz bir avuç lobicinin çıkarlarına emanet etmemek için 5654 sayılı yasanın tekrar görüşülmek üzere TBMM‘ne geri gönderilmesini Cumhurbaşkanımızın takdirlerine arz ediyoruz. 16 Mayıs 2007
İSTANBUL NÜKLEER KARŞITI PLATFORM Adına
Sekretaryası : Elektrik Mühendisleri Odası
İstanbul Şubesi Yönetim Kurulu
CUMHURBAŞKANIMIZA GÖNDERİLEN MEKTUP
Sayın Ahmet Necdet SEZER
Cumhurbaşkanı
ANKARA
Konu: 08.05.2007 tarihli 5654 sayılı Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve İşletilmesiyle Enerji Satışına İlişkin Kanunun Veto Edilmesi Talebi
"Nükleer Güç Santrallerinin Kurulması ve İşletilmesi ile Enerji Satışına İlişkin 5654 sayılı Kanun" 8.5.2007 tarihinde TBMM tarafından kabul edildi. Makamınıza gönderilen bu yasa, Türkiye‘yi yeni bir karanlığa sürükleyecektir. Ülkemizin nükleer güç santrallerine ihtiyacı yoktur. Yıllardır nükleer lobilerin baskısıyla, ülkemiz enerji sektörü plansız ve kuralsız bırakılmıştır. Bunun sonucunda da, Türkiye‘nin enerji ihtiyacı lobilerin baskısıyla şekillenmiştir. Oysa ki, pek çok ülke nükleer güç santrallerinden vazgeçmekte, pek çok ülke de kısa dönemde bu santralleri terk edeceğini bildirmektedir. Yatırım sahası daralan nükleer lobiciler, bu santrallerini Türkiye‘ye satmaya çalışmaktadır. Kirli, pahalı ve atıklarına hala çözüm bulunamamış nükleer santral çabalarının ülkemiz ekonomisine maliyeti de ağır olacaktır. Enerji alım garantili olarak yapılması düşünülen bu santrallerin ülkemize en kabaca maliyeti 12-15 milyar dolardan fazla olacaktır. Bu maliyet, 1999 depremi sonrasında Türkiye‘nin Dünya Bankasından çektiği krediden fazladır. Ülkemizin sınırlı kaynaklarının bu şekilde kullanılması, ülkemizi yeni bir ekonomik bunalıma sürükleyecektir.
Bununla birlikte, nükleer güç santrallerinin sağlığa olumsuz etkileri de, başta Çernobil nükleer kazası olmak üzere pek çok facia da yaşanmıştır. Bu kaza sonrasında "Karadeniz Bölgesinde" kanser vakalarında ciddi artışlar olmuş ve bu kazanın etkisi kuşaklar boyu sürmüş ve sürecektir. Nükleer lobicileri zengin etmek amacıyla hazırlanan bu yasanın, gelecek kuşakların ve yaşamımızın ipotek alınmasına neden olacaktır.
Kurulacak bu santrallerin ekolojik geleceğimiz de onarılamaz tahribatlara yol açacağı ortadadır. Nükleer santrallerden çıkan atıkların binlerce yıl kaybolmadığı toprağa ve suya karışma tehlikesi barındırdığı açıktır. Yıllarca gelişmiş ülkeler nükleer santral atıklarını başka ülkelere göndermeye çalışmıştır.
Nükleer Güç Santralleri hakkındaki kanunu çıkartan Meclis bu konuda kamuoyunda geniş bir uzlaşma aramadan, "ben yaptım oldu" anlayışıyla bu yasayı dayatmıştır. Konuya duyarlı bütün kesimlerin Sinop‘ta nükleer santrale karşı çıkması, Meclise verilen 100.000 imza önemli yurttaş tepkileridir. Cumhurbaşkanı seçemeyen bir meclisin yasama faaliyetlerine devam etmeden derhal seçime gitmesi gerekirken, lobilerin baskısı ile eldeki son torba yasaları da hızlıca geçirmeye çalışması da dikkatlerimizden kaçmamaktadır. Bu tarz bir yasama anlayışı, parlamenter sistemin ve hukuk devletinin sınırlarını zorlayan, "Anayasal Sistemi" tanımayan uygulamalardır.
Anılan sebeplerle 5654 sayılı yasanın tekrar görüşülmek üzere TBMM‘ ne geri gönderilmesini takdirlerinize arz ederim. Yaşamlarımız ve güzel ülkemiz bir avuç lobicinin çıkarlarına emanet edilmemelidir.
Saygılarımızla.
İstanbul Nükleer Karşıtı Platform