Ziraat Mühendisleri Odası’nın 5 Haziran Dünya Çevre Günü dolayısıyla yaptığı yazılı açıklama, Türkiye’nin toprak, su ve mera kayıplarını gözler önüne serdi. Küresel iklim değişikliği, su sorunu, nükleer enerjinin yarattığı belirsizlik ve yaban hayatı üzerindeki baskının yaşam biçimlerini gözden geçirmeyi zorunlu kıldığına işaret edilen açıklamada, şöyle denildi:
‘BU YAŞAM TARZIYLA 2050’DE ÜÇ GEZEGENE İHTİYACIMIZ OLACAK’
“Bugünkü tüketim ve üretim modelleri aynı kaldığı takdirde nüfus 2050’de 9 milyar 600 milyona ulaşacak ve bugünkü yaşam tarzımızı sürdürmek için üç gezegene ihtiyacımız olacaktır. Anayasa’nın 56. maddesiyle ‘Sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkı, çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevrenin kirlenmesini önlemek’ güvence altına alınmış olup çevre politikalarının; sanayi, tarım, enerji, ulaşım ve kentleşme politikalarıyla bütüncül olarak ele alınmasının gerekliliği net olarak belirtilmiştir. Ancak, doğaya sadece rant ve kalkınma gözüyle bakan, paranın doğada yaşanacak sorunların üstesinden geleceğine, vicdanları perdeleyeceğine inanan bakış açısı ile mücadele etmek zorundayız. Amerika Başkanı Trump ‘küresel ısınmaya inanmıyorum’ derken, hükümetlerin rant politikaları uğruna doğayı korumayı hiçe saydıkları gerçeğini de gözler önüne seriyor.”
ZEYTİNLİKLERİ RANTA AÇMAK İÇİN 7 KEZ KANUN TEKLİFİ VERİLDİ
1990-2017 ARASINDA TARIM ALANLARINDA KORKUNÇ KAYIP
Tarım alanlarındaki kayıpların her yıl arttığına değinilen açıklamada, Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bünyesindeki Bitkisel Üretim Genel Müdürlüğü’nün açıkladığı ‘Türkiye’de Tarım Alanları’ tablosuna göre, 1990 yılında 27 milyon 856 bin hektar olan tarım alanlarının 2002’de 26 milyon 579 bin hektara gerilediği belirtilerek, “Son 4 yıldaki azalma ise şöyle: 2014 yılında 23 milyon 939 bin hektar olan tarım alanları 2015’te 5 bin hektarlık düşüşle 23 milyon 934 bin hektara, 2016’da ise 23 milyon 711 hektara geriledi. 2017 yılında tarım alanları önceki yıla göre 336 bin hektar azalarak 23 milyon 375 bin hektara geriledi” ifadelerine yer verildi.
KAYBEDİLEN TARIM ALANLARI İSVİÇRE VE HOLLANDA’DAN BÜYÜK
Türkiye’nin 1990’dan bu yana kaybettiği tarım alanının toplamı 4 milyon 481 bin hektarı buluyor. Bu rakam, İsviçre ve Hollanda gibi Avrupa ülkelerinin yüzölçümlerinden daha büyük. İsviçre 4 milyon 128 bin 500, Hollanda ise 4 milyon 154 bin 300 hektarlık yüzölçümlere sahip.
BULGARİSTAN KADAR DA MERA ARAZİSİ KAYBETTİK
Türkiye’nin mera alanlarında yaşadığı kayıplara da yer verilen ZMO’nun açıklamasında, 1970-2017 döneminde yarı yarıya azalan mera varlığının 21 milyon 698 bin hektardan, 10 milyon 984 bin hektara gerilediğine işaret edilerek, “Türkiye bu dönemde 10 milyon 713 bin hektar mera alanını kaybetti” ifadelerine yer verilirken bu oran yaklaşık 12 milyon hektar olan Bulgaristan’ın yüzölçümüne yakın.
‘ÇİVİ BİLE ÇAKILMAYACAK’ DENİLEN OVAYA TERMİK SANTRAL YAPILACAK
Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba’nın 2018 bütçesini sunarken yaptığı konuşmada, 2017 yılında 192 tarımsal ovanın Bakanlar Kurulu Kararı ile sit alanı olarak koruma altına alındığını belirttiğine değinilen açıklamada, Bakan Fakıbaba’nın, “Bu ovaların toplam alanı 6,1 milyon hektardır. Sadece tarımsal faaliyetlerin yapılacağı bu ovalarda; toprakların korunması ve üretimin geliştirilmesi sağlanacaktır. Koruma altına alınan ovaların 300’e çıkarılması için çalışmalar devam etmektedir” sözlerine atıfta bulunularak şöyle denildi: “Bakanlar Kurulu Kararı yayımlanırken Hükümet yetkilileri ‘bu ovalara bir çivi bile çakılamayacak’ derken, ‘Çivi çakılamayacak’ denilen ovalardan biri olan Alpu Ovası’na şimdi termik santral yapılmak isteniyor.
ORMANLAR VE SULAR YENİ TORBA YASANIN HEDEFİNDE
TBMM’ye sevk edilen ve komisyon görüşmeleri tamamlanarak Genel Kurula sunulan yeni bir torba tasarıda sularımıza, arazilerimize ve ormanlarımıza yönelik yeni torba tasarıyla bir veya birden çok havzadaki su varlıklarının gerçek ve tüzel kişilere su kullanım izni verilerek tahsis edilmesi yoluyla özelleştirilmesinin önü açılmak istenmektedir. Daha önce mikro HES uygulamaları ile doğanın kılcal damarları olan derelerimizin, çaylarımızın su kullanım hakları özel sektöre verilmiş, kadimden beri kırsaldaki insanımızın tasarrufunda olan sular, yöre halkından ve ekosistemdeki canlılardan kaçırılmıştır.
ANKARA’YA 18 MİLYONLUK NÜFUSA YETECEK KONUT ALANI PLANI
İstanbul’da 3’üncü köprü ise ormanları bir neşter gibi bölmekle kalmayacak, bağlantı yolları ile orman ekosistemi üzerinde tahribata yol açacak, ormanın ve mevcut yaban hayatı alanlarının bütünlüğünü bozacak. 3’üncü köprüyle birlikte 2-B adayı alanlar oluşabilecek, biyolojik çeşitlilik kayıpları yaşanacak, endemik bitkiler yok olacaktır. Son güncel verilere göre hazırlanarak 2017 yılında onaylanan Ankara Çevre Düzeni Planı’nda, mevcutta onaylanarak tapuya tescil edilmiş, ancak henüz yerleşime açılmamış ve yerleşime açılması durumunda yaklaşık 18.700.000 kişilik bir nüfusu barındıracak planlı konut alanının olduğu belirtilmiştir. Söz konusu yeni konut alanları ise Ankara`nın vadilerinde, tarım alanlarında, ormanlık/ağaçlık alanlarında planlanmaktadır.”
‘DURMAK YOK TALANA DEVAM ZİHNİYETİ DEVAM EDİYOR’
TBMM’de kabul edilen (2/2341) kanun teklifi ile Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü Kuruluş Kanunu’nda temel değişiklikler yapıldığına da değinilen ZMO açıklamasında, “Bu değişiklikte özetle Ankapark ve Hayvanat Bahçesi alanlarının Atatürk Orman Çiftliği Müdürlüğü ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı arasında yapılacak bir protokolle Ankara Büyükşehir Belediyesine; mevcutta devam eden inşaatı aklayacak yapılaşma iznini vererek yirmi dokuz yıllığına tahsis etmektedir. Kısacası 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde, ‘Durmak Yok Talana Devam’ zihniyeti devam etmektedir” görüşüne yer verildi.
Yusuf Yavuz