PERSPECTIVES FOR THE AGRICULTURAL SECTOR IN TURKEY - EU TURKEY REVIEW - MAY/JUNE 2006
Gökhan GÜNAYDIN
Head of the Chamber of Agricultural Engineers (ZMO)
What are the Chamber of Agricultural Engineers’ objectives and tasks?
The Chamber of Agricultural Engineers (ZMO) is a professional organisation consisting of more than 38,000 members who are engineers in the fields of agriculture, fishery products, fishing technology and tobacco technology. The Chamber has a public institutional status and works on socio-economic and political questions; it also develops proposals for Turkey by following national and international policy developments.
Which issues is the Chamber currently facing?
The Turkish agricultural sector is facing two important challenges: implementing the European Union Common Agricultural Policy (CAP) and signing the World Trade Organisation’s Agricultural Convention. The ZMO’s objective is to provide the right information about these two processes to the public and to contribute to the democratic audit of the negotiations in progress.
What problems and difficulties is Turkey experiencing in the fields of agriculture and rural development?
The concept of “competition” is the most important problem that Turkish agriculture faces. The lack of infrastructure and investment in agriculture creates a barrier to achieving low cost-high yield production. Turkey has only been able to provide water to half of the 8.5 million hectares of land that technical and economic criteria determine we could irrigate. The problems xperienced in organisation and marketing lead to higher costs for producers and higher prices in favour of brokers. The fact that we haven’t been able to establish “common market arrangements” makes the problems faced in these areas all the more serious. The “peasant life” phenomenon, which is a rural sociological reality, is a concrete condition that must be factored in to any rural development efforts. In our country, where the agricultural sector is the only income source for the rural population, the lack of education of agricultural workers, the high levels of woman labour and its positioning in the countryside constitute significant handicaps that hinder movement of agricultural labour to other sectors.
What are your expectations of Turkey’s EU accession negotiations process?
The EU decisions of 17 November 2004 and 3 October 2005 with regard to permanent derogations to the agriculture sector, free movement of persons and structural policies, raised some uncertainties regarding the adoption of the CAP acquis by the Turkish agricultural sector. We have doubts about whether the everchanging, ever-improving CAP will provide a policy structure that matches Turkey’s agriculture policy objectives, which can be summarized as “better quality and greater quantity of production, with more efficiency”.
Are there any gaps or weak points in Turkey that you have noticed in this process?
The report on “Issues arising from Turkey’s membership perspective” outlines that a resource of _11.3 billion is needed if the CAP is to be fully implemented in Turkey. However, Turkey can only allocate one sixth of that amount to agriculture. When we recognise that the amount of funding available during the accession process will be limited to _1 billion, then it is clear that, during that period, the agriculture sector’s urgent financing needs cannot be met. However, to achieve a competitive agricultural structure the sector needs to be subsidised by sufficient resources every year so as to solve problems related to the agricultural-rural infrastructure, the organisation and marketing of the input and output markets. At the same time, problems in public management of agriculture and shortcomings and errors in the implementation of agricultural policies are handicaps to optimising Turkey’s agriculture potential.
What can be done to increase Turkish agricultural efficiency? Do you think that the EU process will contribute to the efficiency in agriculture?
In order to increase the efficiency of agriculture in Turkey, the lack of investment needs to be tackled and information and technology should be applied to the sector. In this context, drip irrigation techniques with resource protecting effects, agricultural mechanisation, increasing R&D capacity in processing - packaging - shipment processes, training for the agricultural work force, improving work facilities of agricultural engineers and veterinary doctors are all very important. The EU process can have a positive effect on agricultural efficiency when properly understood and applied. The EU process creates an obligation to increase the level of competition in the sector and requires the application of policies that will lead to efficiency.
Who will be most affected by the full implementation of the EU body of laws in this area and how?
Full implementation of the CAP will bring positive results for consumers’ welfare. However, this situation will only be made possible by the fall in agricultural product prices in the internal market and by cheap imported agricultural products. In this scenario, it is clear, producers may well suffer losses. From the perspective of the agricultural producer, the outcome may vary according to the sector concerned. For instance, livestock raisers are likely to lose the most; on the other hand, fresh produce field may prosper.
TÜRKİYE’DEKİ TARIM SEKTÖRÜNE GENEL BİR BAKIŞ - AB TÜRKİYE GÖRÜNÜM - MAYIS/HAZİRAN 2006
Gökhan GÜNAYDIN
Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı
Ziraat Mühendisleri Odasının amaç ve görevleri nelerdir?
Ziraat Mühendisleri Odası (ZMO), 38 binin üzerinde ziraat, su ürünleri, balıkçılık teknolojisi ve tütün teknolojisi mühendisi üyeye sahip, kamu kurumu niteliğinde bir meslek kuruluşudur. Odamız, tarım sektörünün sosyo-ekonomik ve politik bütünü ile ilgili alanlarda çalışma üretir, yurt içi ve yurt dışındaki politika değişimlerini izleyerek Türkiye için öneriler geliştirir.
Oda’nızın kısa dönem hedefleri nelerdir?
Türk tarım sektörü; Avrupa Birliği Ortak Tarım Politikası’nın (OTP) üstlenilmesi ve Dünya Ticaret Örgütü Tarım Anlaşması’nın imzalanması gibi, iki önemli süreç ile karşı karşıya. ZMO’nun hedefi, bu iki süreçle ilgili kamuoyunu doğru bilgilendirmek ve yürütülen görüşmelerin demokratik denetimine katkı koymaktır.
Tarım ve kırsal gelişim alanında Türkiye’nin yaşadığı sorunlar ve zorluklar nelerdir?
“Rekabet” olgusu, Türkiye tarımının sosyoekonomik bütünüyle karşı karşıya olduğu en önemli sorundur. Tarım sektöründeki altyapı ve yatırım eksiklikleri, düşük maliyet – yüksek verimle üretim yapan bir tarımsal yapının kurulmasına engel olmaktadır. Türkiye, teknik ve ekonomik ölçütlere göre sulayabileceği 8.5 milyon hektar alanın ancak yarısına su götürebilmiştir. Örgütlenme ve pazarlama alanında yaşanan sorunlar, üreticinin girdi kullanımını pahalılaştırmakta, çıktı fiyatlarının aracı lehine oluşmasına neden olmaktadır.
Türkiye’de “ortak piyasa düzenlerinin” kurulamamış olması, sözü edilen alanlarda yaşanan sorunların derinleşmesine neden olmaktadır. Kırsal sosyolojinin bir gerçeği olan “köylülük” olgusu, kırsal kalkınma çabalarında mutlaka gözetilmesi gereken bir somut durumdur. Kırsalın tek gelir kaynağı tarım sektörü olan ülkemizde, tarım istihdamının eğitimsizliği, kadın emeğinin baskınlığı ve kırsalda konumlanıyor oluşu, tarımsal emeğin diğer sektörlere transferi önünde ciddi engeller oluşturuyor.
Türkiye’nin AB’ye katılım müzakereleri sürecinde beklentileriniz nelerdir?
17 Aralık 2004 ve 3 Ekim 2005 kararlarında tarım sektörü, kişilerin serbest dolaşımı ve yapısal politikalara kalıcı derogasyonlar getirilebileceğine ilişkin AB kararları, Türkiye tarım sektörünün OTP müktesebatını üstlenme sürecine ilişkin bazı belirsizlikler ortaya çıkarmıştır. Sürekli değişen ve gelişen OTP’nin, olası üyelik tarihinde Türkiye’nin artan nüfusunu doyurabilmek için “daha yüksek verimle, daha fazla ve kaliteli üretim” olarak özetlenebilecek tarım politikası hedefleri için uygun bir politika seti sağlayacağı konusunda kuşkularımız var.
Bu süreçte Türkiye’de gördüğünüz boşluk veya zayıf noktalar var mı?
AB’nin yayımladığı “Türkiye’nin Üyeliği Perspektifinden Kaynaklanan Hususlar” Raporu, OTP Türkiye’de aynen uygulansa 11.3 milyar Euro kaynağa gereksinim olduğu saptamasını yapmaktadır. Buna karşılık Türkiye, bu miktarın ancak 1/6’sı kadar finansmanı tarımına özgüleyebilmektedir. Adaylık sürecinde Türkiye’ye AB’den aktarılacak fon miktarının yılda 1 milyar Euro ile sınırlı olacağı düşünüldüğünde, tarımın ivedi finansman gereksiniminin kapatılamayacağı bir dönem üzerinde konuşuyoruz.
Oysa rekabetçi bir tarım yapısı için, tarımsal–kırsal altyapı sorunlarının çözülüp, girdi ve çıktı piyasalarının, örgütlenme ve pazarlama sorunlarının çözülebilmesi için sektörün her yıl yeterli büyüklükte kaynaklarla desteklenmesi gerekiyor. Bunun yanında, tarımsal kamu yönetiminde yaşanan sorunlar, eksiklikler ve tarım politikalarında gözlenen amaç–uygulama yanlışları, Türkiye’nin tarım potansiyelini kullanması önünde engel oluşturuyor.
Türkiye’de tarımda verimliliği artırmak için neler yapılabilir? AB sürecinin tarımda verimliliğe katkıda bulunacağını düşünüyor musunuz?
Türkiye’de tarımsal verimliliği artırabilmek için, yatırım eksikliğinin giderilmesi, bilgi ve teknolojinin tarımda kullanılması gerekmektedir. Kaynak koruyucu etkileri de bulunan damlama sulama teknikleri, tarımsal mekanizasyon, işleme-paketleme-nakliye süreçlerinde ar-ge kapasitesinin yükseltilmesi, tarımsal işgücünün eğitilmesi, ziraat mühendisi ve veteriner hekimlerin çalışma olanaklarının artırılması, bu kapsamda çok önemlidir.
AB süreci, doğru analiz edilip uygun araçlarla kullanılması durumunda, tarımsal verimlilik üzerinde yükseltici etki yapabilir. AB süreci, Türkiye’nin tarım sektöründe rekabet düzeyini artırma zorunluluğunu getirmekte ve verimlilikle sonuçlanacak politikaların uygulamasını gerektirmektedir.
Bu alandaki AB müktesebatının tam olarak uygulanmasından en çok kimler ve nasıl etkilenecek?
OTP’nin tam olarak uygulanması, tüketici refah düzeyi üzerinde olumlu sonuçlar ortaya koyacaktır. Ancak bu durum, iç piyasada tarım ürünlerinin fiyatlarının düşmesi ve ucuz ithal tarım ürünleri ile mümkün olabilecektir. Bu bağlamda, kolayca tahmin edilebileceği gibi, üretici refah düzeyinde kayıplar yaşanabilecek. Tarım üreticisi açısından analize devam edersek, alt sektörler itibariyle farklı gelişimler gözlenebilir. Bu kapsamda, büyükbaş hayvan yetiştiriciliği ile uğraşanların en çok kaybedenler olacağı, buna karşın yaş meyve sebze üretimi alanında çeşitli kazanımların söz konusu olabileceği söylenebilir.