RADYO SPUTNİK: ZİRAAT MÜHENDİSLERİ ODASI BAŞKANI SUİÇMEZ: DÜNYADAKİ AÇLIĞIN NEDENİ TEKELLEŞME- 10 KASIM 2022
TMMOB Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Baki Suiçmez, tarımda kamucu politikaların izlenmesi gerektiğini bildirdi. Suiçmez, dünyada yaşanan açlığın üretimin yetersizliğinden değil, tarımda yaşanan tekelleşmeden kaynaklandığını söyledi.
Radyo Sputnik’te yayınlanan İsmet Özçelik’le Ankara Farkı programına Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Baki Suiçmez konuk olarak katıldı. Suiçmez programda, Türkiye’de uygulanan tarım ve hayvancılık politikalarını ve sektörde tekelleşmenin nedenlerini değerlendirdi.
Özel şirketlerin tekelleşmesi sebebiyle dünyadaki açlığın derinleştiğini dile getiren Suiçmez, “Dünyada bugün küresel düzeyde temel ürünlerde yeterli üretim olmasına rağmen özellikle Afrika ülkeleri olmak üzere çok sayıda insan açlık sorunu yaşıyor. Bu üretim eksikliğinden kaynaklanmıyor. Üretimin belli ülkeler ya da belli şirketlerin elinde tekelleşmesinden ve gıda ticaretinde bir adaletinin olmamasından kaynaklanıyor” şeklinde konuştu.
‘Tarımda planlama şart’
Doğru tarım politikalarının uygulamaya geçmesi durumunda birçok sorunun aşılabileceğini vurgulayan Suiçmez, tarımda planlamaya işaret etti. Suiçmez, şu değerlendirmelerde bulundu:
“Kuraklığın etkisinin sürdüğü bu ortamda örneğin biz sulama planlaması yapabiliyor muyuz? Ülke düzeyinde hangi ürünü nereye, ne kadar ekersek buğdayda, ayçiçeğinde, nohutta, mercimekte kendi kendimize yeterli olabiliyor muyuz? Bunların hepsinin ülke düzeyinde tarımsal üretim planlamasıyla uzun vadeli planlamalarla çiftçinin önünü görecek şekilde yapması gerekiyor. Özellikle kuraklığın olduğu ortamlarda, sulu tarım yapılan alanlarda sulamanın etkisi en aza indirilebilir. Bize göre bu anlamda en önemli proje Güneydoğu Anadolu Projesidir. Oradaki sulama oranı yüzde 30. Ziraat Mühendisleri olarak vahşi sulama ile sulama yaparken alanları çoraklaştırıp amacı dışında kullanmak yerine basınçlı yağmurlu sulama sistemlerini kullanalım diyoruz. Doğru tarım politikalarıyla, düşük girdilerle, yeterli destek zamanında ödenmesi yoluyla çiftçiler kredilere uygun fiyatlarla ulaşsa ve 5 yıllık planlarla sorunların önüne geçilebilir.”
‘Tarımda kamu müdahalesi yeniden gündeme gelmeli’
Tarımda kamuculuğun hakim kılınıp çiftçiye gerekli desteğin ivedilikle verilmesini talep eden Suiçmez, “Bizim tarımda kamucu politikaları, kamu müdahalelerini yeniden gündeme getirmemiz gerekir. Biz şunu atladık; pandemide tüm dünya ülkeleri ek ekonomik tarımsal destek paketleri açıkladı. Biz açıklamadık. Aynı zamanda ithalat, ihracat üstünden korumacı politikalara geçti. Biz o konuda da maalesef yeterli önlemleri alamadık. Dünya şu anda küresel kapitalist sistemin yaşadığı sıkıntıyı tarım alanında da yaşıyor ve her ülkede devletin her alana yeniden müdahale ettiği bir dönemdeyiz. Bunu en liberal ülkelerde bile görmekteyiz. Bu anlamda biz ülkemizin bu konuda çekingen davranmamasını talep ediyoruz” dedi.
‘Ürünler taban fiyatlarının çok altında işlem görüyor’
Ürün bazında açıklamalarda bulunan Suiçmez, ürünlerin açıklanan taban fiyatın çok daha altında işlem gördüğü bilgisini paylaştı. Yalnızca alım fiyatı belirlemenin yetersiz kaldığını savunan Suiçmez, alım garantisi verilmesinin üreticiye olumlu yansımaları olacağını belirtti:
“Bizim kendimize yeterli olmadığımız ürünlerin yanında bir de kendimize yeterli olup yüzde 500 yeterlilik noktasında en önemli ihracat kalemi olan ürünlerimiz var. Dünya fındık üretiminin yüzde 70’i ülkemizde karşılanıyor. Geçmişte Fiskobirlik gibi özerk kooperatifçi örgüt alanı düzenliyordu. Yanlışları olabilir ama şu anda işlevsiz. Türkiye’de tarımsal fındık üretiminde ve işlemesinde bir çok uluslu şirket fiyatı belirliyor. Burada iki tane önemli sorun alanı var; biz ürettiğimiz fındığı katma değere dönüştürerek satabilsek çok daha yüksek gelirler elde edebiliriz. O konuda eksikliklerimiz var. Diğer bir konu ise, Sayın Cumhurbaşkanı ortalama 54 TL bir fiyat açıkladı. Taban fiyatı açıklamak yetmez. Şu anda fındık fiyatı 40 lira seviyesinde. Eğer yeterli miktarda ürünü devlet belirlediği fiyattan alamıyorsa piyasayı düzenleyemez. Piyasayı yine özel sektör, çok uluslu tekeller düzenler. Sadece alım fiyatı değil, alım garantisi ama daha da önemlisi yeterli alımı yaptıktan sonra yeniden güçlü, özerk, demokratik bir Fiskobirlik yapısı… Yani üreticilerin ortak olduğu, hem üretimde hem ihracatta kar bile edebileceği bir yapıyı kurmak gerek. Onun dışında çözüm değil. Taban fiyat açıklanıyor ama serbest piyasada çiftçi yine kaybediyor.”
‘Kırsalda nüfus hızla yaşlanıyor’
Genç çiftçilerin yüksek girdi maliyetleri nedeniyle kar elde edemediğini, bu nedenle tarımdan uzaklaştıklarını dile getiren Suiçmez, “Tarım ekonomik bir faaliyettir, çiftçilik kutsal bir meslektir, önünü görüp belirli bir kar ederek alanda kalmadığı zaman kırsal nüfus yaşlanır. Şu anda ortalama 57. Genç çiftçi projeleri gündeme gelmeli. Genç çiftçiler bu girdi maliyetleriyle kar elde edemediği bir ortama yatırım yapmıyor. Sektör dışı bazı yatırımlar var ama o ülke genelinde planlanan planlı üretime yönelik bir artış değil. Tarımsal kamu destekleri yeterli olmalı. En önemlisi bir yıl sonra ödenmemeli aynı yıl ödenmeli. Tarımsal girdilerde somut indirimler olmalı KDV, ÖTV dışında doğrudan destek; özellikle gübre ve mazotta” ifadelerini kullandı.
‘Süt üreticisi ineklerini kesime gönderiyor’
Suiçmez, hayvancılıkta yem sorunu yaşandığını savundu. Açıklanan fiyatların maliyetleri karşılamadığını söyleyen Suiçmez, bunun tüketiciye yüksek fiyat şeklinde yansıdığını kaydetti. Suiçmez, şu açıklamaları yaptı:
“Hayvancılıkta et, süt sorununu çözmek için bizim önce yem sorununu çözmemiz lazım. Biz maalesef yemde yurt dışına bağlıyız ve geçmişte YEMSAN gibi bir kuruluşu kapattık. Meralarımızı enerji, maden yatırımlarıyla hoyratça kullanırken doğal otlatma, organik hayvancılık gibi kavramları bir kenara bıraktık. Büyük baş-küçük baş hayvan dengesinde de yanlış bir durum var. TÜİK 3 yıl kırmızı et istatistiklerini açıklamamışken biz mühendisler olarak hangi veriye göre neyi planlayacağız? Mera varlığı TÜİK sayfasında 20 yıldır 14.6 milyon hektarda sabitse, biz mera varlığımızı bilmiyorsak hayvancılığımızı neye göre planlayacağız? 1 litre süt ile 1 kg yem alamıyorsunuz. Bugün maliyetler 10 TL, Ulusal Süt Konseyi 7,5 TL açıklamıştı. Sonra üreticiden süt alamama konumuna gelince 8,5 TL açıkladı. Şu anda son derece düşük. Bu durumda süt üreticisi dişi hayvanlarını kesime gönderiyor. Dolayısıyla yeni besi hayvanları da doğmuyor. Hayvan sayısı azalıyor. TÜİK rakamlarına göre süt miktarı da azalıyor. Azalmaya bağlı olarak piyasada üretimdeki maliyetlerin çok üzerinde 4-5 katı fiyatlarla biz raflarda bunları tüketmeye zorlanıyoruz. Sorunun özü şu; yem sorununu çözüp, yem maliyetlerini azaltacağız. Dişi hayvanlar kesime gitmeyecek. Biz süt sorununu çözdüğümüz zaman aynı zamanda et sorununu da çözmüş olacağız. Bu da yine uzun vadeli doğrudan somut desteklere dayalı bir politikayla yaşama geçirilebilir.”
‘İstihdam yetersizliği giderilmeli’
Yılda yaklaşık 5 bin ziraat mühendisinin Ziraat Mühendisliği Fakültelerinden mezun olduğu bilgisini paylaşan Suiçmez, istihdamın yetersiz olduğunu savundu. Bu duruma çözüm bulunmasını isteyen Suiçmez, şunları söyledi:
“Çok sayıda üniversite açılıyor. Bugün 36 fakülte öğrenci alıyor. 5 bine yakın mezun veriyor. 5 yılda kamuya alınan ziraat mühendisi sayısı ise sadece 500. Tarım Bakanlığı uzun süredir atama yapmıyor. Bazı konular özelleştirilmemeli. Örneğin; gıda denetimi özele bırakılamaz, bu kamu görevidir. Tarım Bakanlığı bunu kamu görevi olarak görse buraya yeni mühendisler alsa sorunlar çözümüne katkıda bulunulur. Kamu dışında çalışma alanlarından birisi ise Tarım danışmanlığı. Tarım Bakanlığı’nın açıkladığı bu gübre-mazot desteği gibi onlara da tarımsal yayım desteği veriliyor. Masraflar ve vergiler düşünce bir ziraat mühendisi, bir veteriner hekim, bir gıda mühendisi asgari ücretin altında 24 saat arazide çalışıyor. Tarım danışmanlarının özlük hakları derhal düzeltilmeli, kamu mutlaka yeterli sayıda personeli hemen almalı. Daha da önemlisi eğitim-yatırım-istihdam planlamasıyla bizim her yıl bu kadar çok mühendis mezun etmemiz konusunu da çok ciddi bir şekilde tek başına YÖK, Tarım Bakanlığı, Ziraat Mühendisleri Odası değil; ilgili herkesin bir araya gelerek tartışmadan korkmadan planlamamız gerekir.”