RUHSATLI ONAYLI TALAN-ANTALYA GAZETESİ
Taş ve maden ocaklarının tarım arazilerini olumsuz etkilediğini belirten Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Vahap Tuncer, "İşler hep kâğıt üzerinde kalıyor. Ruhsatı alan delik deşik ediyor, su kaynaklarına zarar veriyor, ormanları yok ediyor" dedi
Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Vahap Tuncer, maden çıkarımı sırasında kullanılan patlayıcıların etkisi nedeniyle bölgenin jeolojik yapısı dikkate alınarak o bölgedeki su kaynaklarına zarar vermeyecek şekilde taş ve maden ocaklarının açılması gerektiğini dile getirdi. Ağaçların tıraşlanarak yok edilmemesi ve ekolojik sistemin bozulmaması gerektiğini belirten Tuncer, kısa dönemli kar ve rant uğruna Türk toplumu ve Türkiye‘nin geleceği açısından önemli olan tarım topraklarının yok edildiğine dikkat çekti. Tuncer, işletme sahiplerinin ve bu işi yapanlara ruhsat veren yetkili kurumların öncelikli olarak tarım arazilerini dikkate almalarını ve oradaki tarım potansiyeline göre bu ruhsatlandırmayı yapmalarının çok daha doğru olacağını bildirdi.
PATLAYICILAR SU YATAKLARINI ETKİLİYOR
Ocaklar açılırken ve madenler çıkarılırken patlayıcıların kullanıldığını aktaran Tuncer, "Bu kullanılan patlayıcıların toprağın jeolojik yapısına tesirleri oluyor. Yeraltı sularının, patlamalarla birlikte yataklarını değiştirdiği gözleniyor ve yerüstünde akan suların, derelerin kuruduklarına tanıklık ediyoruz. Tarım toprakları su olmadığı zaman bir şey ifade etmiyor. Verimli bir tarımın yapılabilmesi, kaliteli ve üstün nitelikli tarımsal ürünlerin yetiştirilebilmesi için suya ihtiyaç var. Taş ve maden ocaklarının yoğun olarak açıldığı yerlerde yüzey suların yok olduğunu görüyoruz. Tarım topraklarının bu şekilde dolaylı yoldan etkilenmesi söz konusudur" diye konuştu.
YEŞİL DOKU YOK EDİLİYOR
"Taş ve maden ocaklarının açıldığı yerlerde yeşil doku ciddi anlamda yok ediliyor" diyen Tuncer, bu yerlerdeki yağış miktarında azalmaların ve yağış düzensizliğinin ortaya çıktığını belirterek, "Bu yağış düzensizliğinin ortaya çıkması ve yağış rejiminin değişmesi ile birlikte tarım alanları ciddi anlamda etkilenmektedir. Yağmur sularının azalmasıyla yeraltı ve yerüstü sularında yine ciddi kayıplar meydana gelebiliyor. Bu da tarımı olumsuz yönde etkiliyor" ifadelerini kullandı.
TOZ VERİMİ AZALTIYOR
Taş ve maden ocaklarının tarım alanlarına en önemli etkisinin de çıkarılan maden cevheri ve mıcır gibi yol yapım malzemelerinden çıkan tozlar olduğunu ifade eden Tuncer, "Bu yoğun tozlar çevresindeki tarım arazilerinde zarara yol açmaktadır. Toprak üzerindeki stomalar kapandığı için bitkinin solum yapması engellenmekte ve bitkiler bir süre sonra bu yoğun toz nedeniyle kurumak durumunda kalmaktadırlar. O bölgede yetiştirilen sebze ve meyve ağaçlarının bu tozdan etkilenerek süreç içerisinde kurumalarına neden oluyor. Bu toz kütlesinin bir diğer zararı da bu şekilde toza maruz kalmış tarım arazilerinde birtakım bitkisel ürünlere arz olan zararların çok daha hızlı çoğaldıklarını ve yayıldıklarını görüyoruz. Örneğin, kırmızı böcek, akarlar gibi zararlı organizmalar bitkilerde verim ve kalite kaybının yanı sıra çok daha yüksek popülâsyonlarda kuruyarak ölmelerine ve yok olmalarına neden olmaktadırlar" diyerek taş ve maden ocaklarının tarım topraklarına doğrudan zararı olduğunu belirtti.
TARIM ARAZİLERİ DİKKATE ALINMIYOR
Taş ve maden ocakları açılırken çevresindeki tarım arazilerinin potansiyellerinin dikkate alınması gerektiğine vurgu yapan Tuncer, "1. sınıf tarım arazilerinin, dikili bahçe arazilerinin bulunduğu alanlarda ocakların açılmasının önüne geçilmesi gerekiyor. Eğer vazgeçilmez bir kamu yararı söz konusuysa bu ocakları işleten işletme sahiplerinin tarım alanlarına zarar vermeyecek alt yapıları kurmaları gerekiyor. Bu açılan toprak yollara günde bir sefer arozözle su vererek oradaki tozun toprağın kalkmasını önlemek mümkün değildir. Şirketlerin mutlaka o yolları asfaltlaması ve taşıma sırasında bahçelere zarar veren tozun çıkmasının önlenmesi gerekmektedir" şeklinde konuştu.
KİMSENİN UMURUNDA DEĞİL
Mevzuat yetersizliğinin sorumlularının mevzuatı çıkaranlar olduğunu dile getiren Tuncer, "Sorumlu, bu ülkeyi yöneten siyasi iktidarla, maden ve taş ocağı ruhsatlarını alan işletmecilerdir. Şu ya da bu şekilde işlerinin daha kolay yürümesi, ocakların daha kolay açılması ve buradan çıkarılan madenin daha ucuz maliyetle çıkarılarak karlarının en yüksek noktada tutulması amaçlanmaktadır. Amaç bu olunca da yeşil dokunun yok olması, yerüstü, yeraltı sularının zarar görmesi ve tarım arazilerinin zarar görmesi kimsenin umurunda olmamaktadır. Mevzuatta bir eksiklik varsa bu ülkeyi yöneten ve bunlara izin veren yetkili bakanlıklar tarafından yeniden planlamasının yapılması gerekmektedir" dedi.
KAR AMACIYLA GÖZ ARDI EDİLİYOR
Denetimlerin yapılmamasının da ülkemizdeki genel bir sıkıntı olduğunu savunan Tuncer, "Yasaların, yönetmeliklerin ve tüzüklerin düzgün yapılmasının yanı sıra onları dikkatli şekilde takip edecek ve uygulayacak kamu görevlilerine de ihtiyaç duyulmaktadır. Bir yasayı ne kadar düzgün çıkarırsanız çıkarın uygulama sırasında çıkacak sıkıntıları ortadan kaldıracak bir denetim mekanizması yoksa ilgili yasa ve yönetmeliğe göre bir izin alırsınız ama arasından o yasanın yönetmeliklerinin çevreyi korumakla ilgili bütün hükümlerini göz ardı ederek daha çok kar etmek adına bu işi sürdürürsünüz" ifadelerine yer verdi.
DENETİM EKSİKLİĞİNE SIĞINILIYOR
Taş ve maden ocakları sahiplerinin denetim eksikliğine sığınarak mevzuatın gerektirdiği çalışmaları yerine getirmediklerini söyleyen Tuncer, "İş yeri sahipleri para karşılığında kamudan kendilerine bir rant aktarıyorlarsa tarım arazilerinin ve diğer alanların korunmasına ilişkin sorumluluklarını bir vicdan borcu olarak algılamaları ve denetim eksikliklerine sığınmamaları gerekmektedir" sözlerini kaydetti.
ZİNCİRLEME REAKSİYON
Ekolojik sistemin orman alanları, tarım arazileri ve yaşayan canlıları ile bir bütün olduğunu ifade eden Tuncer, "Taş ve maden ocaklarının olumsuz etkisi ile tüm bunlar süreç içerisinde zarar görmeye başlıyor. Ormanı yok ederseniz yağış alamıyorsunuz, yağışı yok ederseniz tarım üretemiyorsunuz, tarımsal üretim yapamazsanız bölgede bir kuraklık ve çölleşme meydana geliyor ve yine yağış alamıyorsunuz. Zincirleme bir reaksiyon vardır. Bu anlamda sistemin korunması gerekmektedir. Bunun için de orman alanlarının içinde bu tür madencilik faaliyetlerine izin verilen alanların madencilik arama faaliyetleri bittikten sonra eski haline getirilmesi ve ağaçlandırılması ön görülür" diye konuştu.
TEDBİR ALINMIYOR
Tarım arazileri üzerinde kamu yararı gerektiren bir takım sanayi yatırımları yapıldığı zaman orada mutlaka toprak koruma projelerinin hazırlanarak çevresindeki tarım arazilerinin korunması için bir projenin yapılması ve ona göre tedbir alınması gerekmektedir" diyen Tuncer, "Ama maalesef, Türkiye‘de bu işler hep kâğıt üzerinde kalır. İzni alan, ruhsatı alan orayı delik deşik eder, alacağını alır, ormanı yok eder, su kaynaklarına zarar verir. Gittikten sonra da oranın düzeltilmesi, iyileştirilmesi ile ilgili hiçbir yatırım yapmayarak orayı terk eder gider" açıklamasında bulundu.