ŞEKER SANAYİSİNİN ÖZELLEŞTİRİLMESİ - ESKİŞEHİR OBJEKTİF - TEMMUZ/2006

MERKEZ
30.07.2006
 

Yusuf Kızıldağ
Ziraat Mühendisleri Odası Eskişehir Şube Başkanı

İktidara gelen ve Şeker Sanayinin yönetimini üstlenen her parti, şeker fabrikalarını babalarının çiftliği gibi görüyorlar. Bu yaklaşımla kendilerine yakın olan isimleri, tecrübelerine, yeteneklerine, bilgilerine, yaşlarına vb. özelliklerine bakmaksızın üst düzey görevlere getiriyorlar. Haksızlık yapılarak kamu düzeni bozuluyor. Bu uygulama az veya çok süregelip devam ediyor. Mevcut anlayışla önlenmesi de mümkün değil. Mevcut bütçe olanakları ile modernizasyon ve tevsi yatırımlarına yeterli ödenek ayrılamadığından, “Özelleştirelim ve bu yatırımları özel sektör yapsın” anlayışı benimsenmektedir. İktidardaki partinin oy anlayışı ile şekeri, tüketiciye maliyeti seviyesinde bir fiyatla verme anlayışının sürdürülmesi, şekerin tüketiciye düşük fiyatla verme politikasının sürdürülmesi, Türk Şeker’in pancar bedelleri ödeyememesine sebep olmaktadır.

IMF, vereceği kredileri Türk Şeker’inin özelleştirilmesine endekslemektedir.

Özelleştirmenin Önlenme Yolları

  1. KİT’ler, başbakanlığa bağlanmalı,
  2. KİT’ler siyasi partilere “Yasaklı bölge” yapılmalı,
  3. KİT’ler tarafsız profesyonel yöneticilerle yönetilmeli,
  4. Fazla personel azaltılmalı,
  5. Şeker satış politikası iyi tespit edilmeli.

IMF Politikalarının Amaçları

IMF’nin başlıca amacı, kendi yöntemine verilmiş olan uluslar arası sermayenin çıkarlarını korumak, onlara paradan para kazandırmaktır.

Görevleri arasında; dara düşen ülkelerin ekonomisini kalkındırmak, düzlüğe çıkarmak gibi bir kalem yoktur. Tam aksine gelişmekte olan ülkelerin ekonomileri güçlendikçe, onların da paradan para kazanma imkanları azalacak ve yolları kesilecektir.

Hesap kitap bellidir. Uluslararası sermayenin küreselleşme sürecine Türkiye’yi entegre etmek istiyorlar. Türkiye bu alanda ç ok önemli bir hedef; önemi sahip olduğumuz benzersiz fiziksel ve siyasal coğrafyasından kaynaklanıyor. Türkiye bir yandan IMF, öte yandan da Gümrük Birliği kıskacının içinde her geçen gün kan kaybediyor.

Bizim ekonomimizin güçlenmesi ve sağlam temellere oturtulması uluslararası sermayenin elbette işine gelmeyecektir. Ürettikçe kazancımız artacak, arttığı oranda da bağımlılığımız azalacak. Tabi IMF’nin arkasındaki para babalarının karları da azalacak. O yüzden IMF programları içinde ne yatırım, ne üretim, ne de halk vardır. Böylesine yalın ve çıplak bir gerçeği görmek bu kadar zor değildir.

Eskişehir Çiftçisinin Şeker Pancarı Israrı

Çiftçimizin sahip olduğu tarım arazisi ortalama 60 dekardır. Bunun ortalama 15 dekarı sulu, kalanı kıraçtır. Son 15 yılda köylümüzün evine televizyon, telefon, buzdolabı, çamaşır makinesi vb. girmiştir. Daha iyi giyinme ve beslenme anlayışı yerleşmiştir. Eğitim, ulaşım ve sağlık harcamaları da artmıştır. Çiftçimiz bu müspet gelişim için yaptığı harcamalarını artık tek başına hububat tarımı ile karşılayamamaktadır. Gerek üretim maliyetinin yüksekliği, gerekse arz talep dengesi nedeniyle daha fazla soğan, patates ve diğer bitkilerin ekim ve üretimini yapamamaktadır. Örneğin bitki deseninin soğan lehine bozulduğu bir yılda pazarlanamayan onbinlerce ton soğan tarlada bırakılmıştır.

Şeker pancarı tarımı dışında üretilen endüstri bitkilerinin üretim giderlerinin tamamı, üretici tarafından temin edilmekte, hasat sonrası üretimin tamamının pazarlanabilmesi mümkün olmamaktadır. Bazı yıllar satış fiyatı üretim maliyetinin altında gerçekleşmekte, üretici zarar etmektedir. Bu yönü itibariyle, beher ekim dekardan elde ettiği gelir daha az olsa bile, çiftçimiz aile içi iş gücünü kullanabildiği, onu paraya çevirebileceği, ayni ve nakdi avanslarla desteklenebildiği ölçüde şeker pancarı tarımını tercih etmektedir.

Kotaların Düşürülmesi ve Çiftçinin Zararları

88 bin dekar pancarın ekilmemesi, yaklaşık 342 bin ton pancarın üretilmemesine tekabül eder ki, bu da Eskişehir pancar üreticisinin 34 milyon YTL (34 trilyon TL) zararı demektir. Ayrıca şeker taban fiyatlarının 99 binden 89 bin avans fiyata düşürülmesini de her yıl artan gübre ve mazot gibi girdiler karşısında üreticimizi mağdur ettiğinden taban fiyatlarının yeniden değerlendirilmesi gerektiğini düşünmekteyiz.

Okunma Sayısı: 520